9 Şubat 2005 Manavgat ilçe merkezindeyiz..
Sokakları dolaşıyor, parklara iniyor, esnaf ve şehir halkı ile görüşüyoruz..
Ortak kanat şu: Manavgat son on yılda hazla gelişti. Fakat iki 6-7 yıldır inanılmaz değişim var. Mevcut belediyenin çalışmasıyla Manavgat kasaba hüviyetinden çıktı. Şehir görünümü aldı Ne varsa yenilendi. Sokaklar, caddeler açıldı. Eserlere eserler katıldı.
Kendisiyle görüştüğümüz MHP ilçe başkanı , belediye çalışmaları hakkında bilgi verirken ilk dönem alt yapı çalışmalarına önem verildi. Bu dönemde üst yapı çalışılmalarına önem veriliyor diyerek belediyenin iktidar desteği olmadan da büyük işler yaptığını vurguluyor.
MHP Manavgat İlçe başkanı, ilçeyle ilgili şu bilgileri veriyor:
"Manavgat’ta tirizim ve tarım önde ancak, ilçenin 3/2 si orman. Ormanlarımızda Karaçam, köknar Ladin ve Ardıç bulunur. Manavgat sadece kıyı şeridinden ibaret değil.denizden Isparta ve Konya’ya kadar gidin toprağımız ve buralarda yaşayan geçimlerini sağlayan insanlarımız var. Kıyı şeridinde turizm, Toroslar’ın güney eteğinde tarım yükseklerde tarım ve hayvancılık yapılır. O nedenle ilçenin sorunlarını bakarken sadece tarizimle ilgili, kıyı şeridini değil Toroslar da yaşayan, İçanadolu iklim şartlarında üretim yapan insanlarında sorunlarına eğilmemiz gerek -İktidarın Manavgatla ilgili bir projesi yok. Toroslar’ın güneyinin iyi projelendirilmemi, buralarda otlak iyenin yok edilmesi, mera problemini ortaya çıkardı.Sürü sahipleri küspe, arpa gibi yem fiyatına yetişemiyorlar.Yem parasını ödeyemiyorlar. Bölgemizde tarım ve hayvancılılık bitme noktasına geldi. Hükümet: tarımsal kalkınmada, AB ne yapıyorsa onu yapsın da kendi özelliğimize uygun destekleme yapsınlar. Meralar, hazine arazilerini, tapalamasından vaz geçtik Yörüklere tahsis etsin…Göçebelik geleneğini sürdüren bu insanlar hiç değilse yaylalarda insan gibi yaşama imkanlarına kavuşacak barınaklar yapabilsinler. Ormanlar yok yere harcanacağına orman köylüsünün, yalarlarda üretim yapan Yörüklerin kullanımına verilsin. Bu gün Toroslar’ın güneyi yaz ama Toroslar’ın başında ve kuzeyinde kış olanca ağırlığı ile hüküm sürüyor.Yaylalarda kalan insanlar geçecek yol bulamıyorlar.Bunlarında sorunları ile ilgilenilmesi gerek. "
KÜLLÜYE CAMİİ
Manavgat’ta, herkesin dilinde Küllüye cami var.
Gerek belediye, gerekse vatandaşların katkıları ile Manavgat’a güzel bir cami yapılmış.Adı "Küllüye Cami". Şimdiden Manavgat’ın simgesi haline gelen Küllüye Cami'in Manavgat çayına düşen suiletiyle görülmeye değer.
Hele bir gece görüntüsü var ki anlatmak mümkün değil.
2,5 sene gibi kısa bir zamanda hizmete açılan camiin açılışını, her ne kadar Dinler Bahçesi'ni açan Tayyip Erdoğan yapmamış ama Diyanetten sorumlu Devlet bakanı Mehmet Aydın gerçekleştirmiş.
Manavgatlılar bu durumu bir yerlere not ettiklerini söylemekle yetiniyorlar.
Fakat, gerçekten takdire şayan sesleri ile insanları büyüleyen müezzin ve imamı ile camiin içinde insanı mest ediyor. yapılan bu camii, yeni bir simge olarak Manavgat’a mührünü vurmuş…
MANAGAT SUYU YILAN HİKAYESİ
Tüm Türkiye’nin bildiği gibi bir barış suyu projesi var.
Bunun kaynağı Manavgat. Tertemiz menbağı, kirletilmemiş çevresiyle Manavgat çayı bir yerlerin iştahını kabartıyor.
Bazı ülkelerin petrolü varsa bizimde Manavgat Irmağı gibi denize akan altın değerinde suyumuz var.
Bu suyun satılması ve ülkenin döviz kazanması düşünülmüş. Bunun içinde hemen İsrail talib olmuş.
Görüşmeler, pazarlıklar derken İsrail’in Manavgat’ın geçtiği yerleri kendi kontrolüne verilmesi gibi ülkenin hükümranlık haklarını istemesi gibi şartlar sonucu pazarlık görüşmelerinin kesildiğini Manavgat’ta öğreniyoruz.
“Zaten Manavgat suyunun geçtiği alanları Devlet Su İşleri koruyor, İsrail’e neden verilecek?” diye soran Manavgat halkı Türkiye’nin çıkarına ve hükümranlık haklarının halle gelmemesi şartıyla Manavgat suyunun değerlendirilmesini istiyorlar. Manavgat suyunun dış pazarlara satılması için Süleyman Demirel döneminde çalışmalara başlanmış, suyun temizlenmesi, pompalanmamsı ve yüklenmesi için tesisler bile kurulmuş.Yıllar yılı milyonlarca dolar yatırılarak yapılan bu tesislerin boş durdurulmayarak bir an önce işletmeye alınmasını istiyorlar.
Manavgat’ta turizm var. T
arım var.hayvancılık var..
Her binini ayrı problemi var.
Mesela Manavgat’ta bir otel. Coralla Oteli..
Yazın bin kişi ağırlıyorken kışın sadece 30 kişi var otelde.Otel sahibi Hasan Özden bey, yazın misafirleri kışın kendimizi ağırlıyoruz diyor.
Öte yandan turist sayısının artmasına rağmen düşen kaliteden yakınılıyor.
Otellerden birinde yan masada duran 60-70lik yüzleri kırışmış,göbeği açık bir bayan ile yayında bulunan 30'luk delikanlıyı gösteren bir işletmeci, “ne yapalım sermayemiz bu” diyerek turizm de geldiğimiz noktanın altını çiziyor.
Turizmde yaza bağlı sirkülasyonun dört mevsime yayılması için aralar bulunması gerekir.
Yoksa var olan tesisler kalitesiz müşteriye iyi hizmeti hangi döneme kadar sürdürebilir ki?
YÖRÜK ÇADIRINDA BİR AKŞAM
Başbakanı bekliyorlar.
Manavgat deyince hep turizm ve başta seracılık olmak üzere tarım akla geliyor.
Fakat birde hayvancılık var bunu da genellikle kışın Toroslar’ın güneyine çekilen, yazın kuzeyine giden Yörükler yapıyor.
Manavgat’ın içinde, şehir merkezin yakın Yörük çadırları dikkatimizi çekiyor.
Kendilerini habersiz olarak akşam karalığında ziyaret ediyoruz.
Çok sıcak karşılayan Yörük beyi,
Bayram Keçe’den yaşantıları ile ilgili bilgi alıyor, bizzat içinde bulundukları durumu yerinde görüyoruz.
Havanları büyük baş ve küçük baş olmak üzere ayrı çadır ve ağıllarda. Oğlaklar ayrı ağılda.
Yörük obasının güvenliği Sivas’tan getirilen kangallara emanet.
Elektrik yok Ay ışığında oluklara kanan yemlerini yiyen keçiler var.
Hala yatmamış ancak gündüzden kalan birkaç işi görmekte olan çocuklar okullarına gittiklerini ancak yaylaya çıkacakları anı gözlediklerini belirterek, hemen yanlarındaki şehrin ışıklı pırıltısının çekiciliğine rağmen “yaylayı çok özlüyoruz” diyorlar.
Ve şehrin pırıl pırıl yanan ışıklarına rağmen bizce bir dram yaşanıyor.
Çünkü elektrik yok.Hiçbir sosyal şar mevcut değil.
Ama onlar böyle de mutlu... Lüx lamasıyla ışıtılan çadırda kurulu kuzine başına geçerek ısınan oba halkı biz alimizden memnunuz yeter ki bize dokunmasınlar diyor.
Ve oba reisi Bayram bey, Başbakan’ı çadırlarına davet ederek hayatlarını yakından görmesini istiyor.
Gelirse kendisine keçi sütü ikram eder misin dediğimizde ise , “O bizim başbakanımız.Başımızın üstünde yeri var.Keçi sütü insanı inat yapar.Başbakanımıza keçi sütü ikram etmeyiz ama ikram edecek kaliteli sütlerimiz var.Biz kendilerini yaylalarımızda ağırlamak isteriz. Belki şartları uygun olmaz. Burada da olur. Yeter ki gelsin” diyor.
NELER KONUŞULUYOR?
Manavgat’ta bu günlerde Sorgun Ormanları'nın durumu konuşuluyor.
Sivil toplum kuruluşları, özellikle çocuklar Sorgun Ormanları'nın aynen korunması için çaba gösterirken, ilçenin daha da gelişmesi, çok paralı bir turizm olan golf turizminin Manavgat’a da yönelmesi, dolayısıyla işsize iş, aşsıza aş olması için Sorgun Ormanları'nın yapılacak projelerle golf turizmine açılmasını istiyorlar.
Manavgat’ta bu konuşuluyor.