16 Aralık, 2014

2014 Aralık ayından yansımalar








































Recep Tayyip Erdoğan - Fethullah Gülen savaşında son "darbe"

 Dün 15 Aralık 2014 Pazartesi Angara'ya gidiyoruz..
Her zaman   Alsancak Mahallesinden  bindiğimiz otobüsümüz, Eskişehir yolundan -Bakanlıklar güzergahı ile Merkeze ulaştırırdı..
Fakat Ahimesud Merkezden aceleyle bindiğimiz otobüs   Turgut Özal Köprüsünden  İstanbul yoluna saptı..
Ve Sıhhiye'ye ulaştırdı.
Günlerdir,  basın uçlu operasyon  yapılacak denmiş ve o  gece baskınları 14 Aralık 2014 de başlamıştı.
Tvler veriyordu.
Ancak daha çok İstanbul merkezli canlı yayınlar söz konusu idi.
Sıhıye'ye ulaştığımızda ,
Recep Tayyip Erdoğan - Fethullah Gülen savaşında son "darbe"nin Angara Adliyesi önündeki yansımalarına şahit olduk..
Ve o yansımaları,  tarihe kayıt olarak yorumsuz sunuyoruz..
/////////////////////

Ağlar, insanlar kim olursa olsun "gece baskınları ile tutsak" edilmemeli.
Ergenekon ve silivri sirk çadırı içinde söyledim..Şimdide söylüyorum..
Adliyeye davet edersin, suç varsa yargılar "hüküm" verirsin..İstersen "idam et"..
Ama adilce yargıla..
Yoksa kimse, "ölüm tehdit ve tehlikesi yoksa " keyfi olarak tutsak ve tutuklu olarak cezalandırılmamalı..

























Deli Mustafa ve..
“Deli” dedik de
Kimi akıllıların yanlarında
“Devletle..Ticaretle, para ,pul ile işi olmayan biri  yani “deli”lerden olması gerek..
Tıpkı zamanında Özal rahmetliye;  suikastlar olacağını haber vererek “Allah’ın ipine sarıl”diye mektup yazarak uyaran   Akçakocalı “deli”  Mustafa  gibi..
Bizimde zaman zaman dertleşebileceğimiz Gırşeherli, bi “deli “Mustafa’mız var..
Malum Tayyip Erdoğan ve Fethullah gülen beylerin  karşılıklı darbe teşebbüsleri sürüyor..
Ortalık toz duman ..
İnsanın yanında bazen  “Deli”lerin olması hoş..
Bundan  5-6 sene önce idi..
Kavga değil,  sonradan” ne istediniz de vermedik” itirafının yapılacağı “ortaklık” kuzu kuzu giderken …
Birkaç sefer söyledi de gülüp geçtim.
Bir gün Maltepe yönünden Kızılay’a doğru gidiyoruz..
Bizim “Deli “ Mustafa anlatıyor anlatıyor..
Ve ekliyor “işte bunları yazsana”..
Tamam yazalım. Âmâ senin anlatımınla açık ve net olarak. Öyle gizli kapaklı işte yokum ”diyorum..
Fakat O, kendi adıyla yazılmasına da yanaşmıyor.. “Yaşatmazlar”, gerçi şimdi de “yaşatmıyor, süründürüyorlar ya” .. Ama sen yaz.. Başkaları da yazmıyor. Sen de yazamazsın .Fakat bunlar olacak. Göreceksiniz  “diyor..
Birilerini “Günümüzün Belam”ı olarak niteliyor..
Kendine has ifadeleri ile olayları yorumlarken
“Bak göreceksin. Önce Kemalistler-“ata”istlerle savaşacaklar.. Kemalistler-“ata”istlerin güvendiği dağlara kar yağacak. Onlar sinecekler..
Sonra ise iki “dinci” (dini ticari, siyasi ve güç olarak kullananlar) gurup savaşacak..
Gülen, zamanın Belam’ı..
Allah, bunların  a.. koyacak..”
 Haşa  ne biçim söz diyoruz..
O da “tamamda başka türlü de anlatılamaz ki..
Allah, kendini kullanmaya kalkanları perişan edecek.. Perişan olacaklar..
Meydan;  normal dindarlara, inananlara. Temiz Müslümanlara  kalacak..”” diyordu..
Sen ciddi şeyler söylüyorsun. Bu laflar az uz yenilir yutulur cinsten değil..
“Belam” meselesinin kaynağı ne ? diye sorduğumuzda  elindeki  tabi yazı ile kaleme alınmış el yazısıyla yazılan kitapçık da kırmızıyla çizilmiş satırları gösteriyordu..
“Biz okuyamıyoruz. Ver de bi kopya alalım değimiz de “okursunuz okursunuz…!  Âmâ vermem” diyerek okuduğu kitapçığı  ceket cebine indiriyordu..
Acaba şu yaşananlar, bizim “Deli Mustafa”nın söyledikleri cinsten şeyler miydi ki..!!!!
Ve …
İki yorum  sunacağım..

/////////////////////////

Gazetevatan.com » Yazarlar » Öcalan’ı verdiler, Gülen’i aldılar, Erdoğan’ı hapsettiler!
Öcalan’ı verdiler, Gülen’i aldılar, Erdoğan’ı hapsettiler!
http://www.gazetevatan.com/huseyin-yayman-707263-yazar-yazisi-ocalan-i-verdiler-gulen-i-aldilar-erdogan-i-hapsettiler-/
Bugün yaşananları anlayabilmek için 15 yıl geriye gitmek gerekiyor. Aksi takdirde kısır döngüden çıkamayız. ‘28 Şubat bin yıl sürecek’ denilen günlerde zamanlaması manidar gelişmeler oldu. Bu olaylara siz tesadüf de diyebilirsiniz. Ancak her tecrübeli Türkiye vatandaşı baktığında ‘vay be’ diyecektir. Bakın 1999 kışında neler yaşanmış...
- 15 Şubat 1999  Abdullah Öcalan Türkiye’ye getirildi.
- 22 Mart 1999 Fethullah Gülen ABD’ye gitti .
- 26 Mart 1999 Tayyip Erdoğan Pınarhisar cezaevine girdi.
Türkiye ilginç bir paranteze sokuluyordu. Bu kadar tesadüfün üst üste gelmesi ancak filmlerde olabilirdi. Bir de ülkemizde yaşanabilirdi. Öcalan’ın ABD tarafından Türkiye’ye verilmesini dönemin Başbakanı Bülent Ecevit “Öcalan’ı neden verdiler anlamadım” demişti. Öcalan’ın ülkeye getirilmesi Bülent Ecevit’e seçim kazandırıp başbakan yaptı. Fakat aynı dönemde ilginç bir gelişme daha oldu. Öcalan’ı Kenya’dan alıp Ecevit’e teslim eden ABD bunun karşılığında Gülen’i istedi.
Öcalan-Gülen takası mı yapıldı?
Sonuçları üzerinden bir okuma yapıldığında ABD’nin Öcalan’la Gülen’i takas ettiği görülüyor. Öcalan’ın teslim edilmesinden yaklaşık bir ay sonra Fethullah Gülen istihbarat oyunlarıyla korkutuldu ve ABD’ye gitmesi sağlandı. Gülen’in neden başka bir ülke değil de ABD’yi tercih ettiği üzerinde dikkatlice düşünmek gerekiyor.
Gülen’in ülkeden ayrılmasından dört gün sonra başka bir gelişme daha oldu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı okuduğu şiir yüzünden Pınarhisar cezaevine girdi. Sanki bir görünmez el ülkeyi yeniden dizayn ediyordu. Bu dizayn ilk meyvesini 18 Nisan 1999 seçimlerinde verdi. DSP birinci parti oldu ve hükümeti kurma görevini aldı.
Ecevit başbakanlık görevini aldı ama ortada hala cevaplanmayan sorular var. Gülen’in bizzat şahsına dua ettiği Ecevit, Gülen’in ABD’ye gitmesi konusunda hiçbir açıklamada bulunmadı. Öcalan’ı teslim eden ABD, acaba Gülen’i neden kabul etti. Amacı neydi? Bilmiyoruz. Ancak bazı akıl yürütmelerde bulunabiliyoruz.
1999 komplosu aydınlanır mı?
İşte önceki gün yaşanan olayları doğru analiz edebilmek için 1999 Şubat soğuğunun aydınlanması gerekiyor. Aksi halde yapılan tüm yorumlar eksik kalacaktır. Türkiye’nin iktidarı ve muhalefetiyle ağaca değil, ormana bakması gerekiyor. Ülkede iktidar değişikliklerine neden olan bu olayların arka planında kim var ve bu güçlerin amacı ne?
Meseleye Gülen-Erdoğan ilişkisi üzerinden bakanlara ise şu hatırlatmada bulunmak isterim. Aslında bu ilişkinin gizemi Erdoğan’ın şu cümlesinde saklı ‘Ne istediler de vermedik.’ Gerçekten de Gülen, Erdoğan’dan ne istedi. Erdoğan bu talebe neden olumsuz cevap verdi ve ‘kazan-kazan koalisyonu’ niçin bozuldu?
Son tahlilde politik bir parti gibi davranmak isteyen ve iktidara talip olan bir ‘dini/sivil hareket’ var. Sorun tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Bir gönüllüler hareketi neden bu kadar mülki idarede, yargıda, emniyette, askeriyede örgütlenir. Amacı ne olabilir? Kendilerine rakip olarak gördükleri yapıları neden tek tek tasfiye etmek isterler. Önce bu sorulara cevap verin, sonra 14 Aralık operasyonunu konuşalım...
Gülen hareketinin sadece Ahmet Şık’tan değil, Hanefi Avcı, Türkan Saylan, Soner Yalçın, Kuddusi Özkır, Nedim Şener, Tuncay Özkan ve ismini burada sayamayacağımız sayıda insandan ‘haklarını helal etmelerini’ istemeleri lazım. Özellikle de hayatlarını ve geleceklerini çaldıkları askerlerden. Gülen hareketinin isimlerle sınırlı bir özür değil, topyekün bir özeleştiri vermesi gerekiyor.
/////////////////
14 Aralık sonrası Obama'ya Erdoğan çağrısı

14 Aralık Cemaat Operasyonu sonrası ABD gazetesi Wall Street Journal'dan Barack Obama'ya çağrı geldi:Devreye gir!
14 Aralık sonrası Obama'ya Erdoğan çağrısı


http://www.internethaber.com/stats.php
ABD'nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal-WSJ, 14 Aralık cemaat operasyonuna ilişkin ilginç detayların olduğu bir baş yazı yayınladı.

Operasyon için "Türkiye'nin Cumhurbaşkanı ülkesini otoriterliğe bir adım daha yaklaştırdı" yorumunda bulunan gazete,
ABD Başkanı Barack Obama'ya da Türkiye karşıtı kampanya çağrısı yaptı.

"Belki de Obama'nın bu yakın dostunu yetki istismarları konusunda kamuoyu önünde uyarma zamanı gelmiştir."
"Gözaltına alınanlar arasında Hizmet hareketine yakınlığıyla bilinen Zaman gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı ve Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca da vardı" denen yazıda gözaltı gerekçesinin 'devletin egemenliğini baskı ve cebir yoluyla ele geçirmek' olduğunun altı çizildi. 
PARANOYAKÇA GELEBİLİR AMA...

Fethullah Gülen önderliğindeki Hizmet hareketinin bir zamanlar Erdoğan'ın yakın müttefiki olduğu söylenen yazıda, iki grubun 'ülkedeki laik elitleri saf dışı bırakmak için zamanında çok sayıda kişiye dayanaksız suçlamalar yönelttiği' vurgusu da yer alıyor.
Bir yıl önce kamuoyunun öğrendiği yolsuzluk sorulturmasıyla Gülen hareketi ve hükümet arasındaki iplerin koptuğu ifade edilen yazı şöyle devam ediyor:
"Erdoğan tüm iddiaları reddetti ve binlerce yargı ve emniyet yetkilisinin atamansı süreci başladı... Son gözaltılar ise yolsuzluk operasyonunun yıldönümünden hemen önce gerçekleşti. Erdoğan 'İhanetlerin peşinden gidiyoruz. Maşaları, muhbirleri ortaya çıkarıyoruz. Türkiye'nin düşmanları tarafından kurulan tuzakları bozuyoruz' diyordu. Bu sözler kulağa paronayakça gelebilir. Ancak Türkiye'nin Cumhurbaşkanı bu konuda son derece ciddi."
OBAMA DEVREYE GİRMELİ

Yazıda, dün başlayan ve Beşiktaş taraftar grubu Çarşı'nın Gezi Parkı protestoları sırasında darbe girişiminde bulunduğu iddialarına dayanan davaya da dikkat çekiliyor ve "35 taraftar suçlu bulunurlarsa müebbet hapis cezası almaları söz konusu"deniyor.
Yazı şöyle devam ediyor:
"Tüm bu gelişmeler Türkiye'deki demokrasinin -tabi ortada hâlâ öyle bir şey kaldıysa- geleceği açısından endişe verici soru işaretleri doğuruyor. Erdoğan ve Gülen arasındaki mücadele İslamcıların iç çekişmesi olabilir. Ancak bu mücadelenin kurbanı ifade özgürlüğü ve medya oluyor. Erdoğan'ın Batı karşıtı söyleminin de artarak devam etmesi de NATO üyesi olan, AB'ye üyeliği hedefleyen bir ülke açısından iç açıcı değil."

BELKİ DE ZAMANI GELMİŞTİR 
ABD Başkanı Barack Obama'nın uzun süredir Türkiye ile kurulan stratejik ortaklığı övdüğü ifade edilen yazı şöyle sonlanıyor:
"Belki de Obama'nın bu yakın dostunu yetki istismarları konusunda kamuoyu önünde uyarma zamanı gelmiştir. Türkiye hâlâ büyük ölçüde laik bir ülke ve ülkenin samimi demokratları ABD'nin desteğini kullanabilir. Öte yandan, basın özgürlüğünü rahat bir şekilde yaşayabilen meslekdaşlarımız da Türkiye'deki gazeteciler adına birkaç söz söylemeli. Özellikle de şu anda cezaevlerinde bekleyenler adına."
//////////////////////////////////////////



kim nerde görmüş ise öyle bilir....... Necati Çavdar

  https://www.facebook.com/photo/?fbid=10155049048712700&set=a.10153847261797700 https://www.facebook.com/photo/?fbid=10150497860737700&...