29 Ağustos, 2006

NECATİ ÇAVDAR 'IN OBASI : 1

NECATİ ÇAVDAR 'IN OBASI : l Necati Çavdar'ın penceresinden DİL'den DİL'e İL'den İL'e ANADOLU'dan İZLENİMLERİ ŞİİRLERİNİ RÖPORTAJLARI VE BAZI YAZILARINI BULACAKSINIZ DEVAMI NI İZLEMEK İÇİN: NECATİ ÇAVDAR'IN OBASI ll www.necaticavdar.blogspot.com VE Yazıları için: www.haberbir.com http://blog.milliyet.com.tr/necaticavdar www.blogcu.com/necaticavdar www.benimblog.com/necaticavdar Şirleri için: http://www.sairinyeri.blogspot.com Doğduğu yer: KÜÇÜK HIRKA KÖYÜ için www.khirka.blogspot.com ADRESLERİNE BAKILABİLİR

26 Şubat, 2006

MANAVGAT, YENİLENDİ
-Manavgatlılar, “Mevcut belediyenin çalışmasıyla Manavgat kasaba hüviyetinden çıktı. Şehir görünümü aldı” diyorlar.
-MHP İlçe Başkanı İsmail Hakkı Karadağ, iki dönemdir MHP’nin aldığı Belediye çalışmaları için “ İlk dönem alt yapı çalışmalarına önem verildi.Bu dönemde üst yapı çalışılmalarına önem veriliyor” dedi

-Küllüye camii, Şehrin simgesi olmuş.

-Manavgat suyunun satışıyla ilgili yapılan hazırlık ve kurulan tesisler boş yatıyor.

-Yörükler Başbakan’ı çadırlarında misafir etmek istiyor.

Manavgat ilçe merkezindeyiz..

Sokakları dolaşıyor, parklara iniyor, esnaf ve şehir halkı ile görüşüyoruz..

Ortak kanat şu:

Manavgat son on yılda hazla gelişti. Fakat iki 6-7 yıldır inanılmaz değişim var. Mevcut belediyenin çalışmasıyla Manavgat kasaba hüviyetinden çıktı. Şehir görünümü aldı. Ne varsa yenilendi. Sokaklar , caddeler açıldı. Eserlere eserler katıldı.

 Kendisiyle görüştüğümüz MHP İlçe Başkanı İsmail Hakkı Karadağ, iki dönemdir MHP’nin aldığı Belediye çalışmaları hakkında bilgi verirken “ İlk dönem alt yapı çalışmalarına önem verildi.Bu dönemde üst yapı çalışılmalarına önem veriliyor” diyerek belediyenin iktidar desteği olmadan da büyük işler yaptığını vurguluyor.

MHP Manavgat İlçe başkanı, ilçeyle ilgili şu bilgileri veriyor:

Manavgat’ta turizim ve tarım önde ancak, ilçenin 3/2 si orman. Ormanlarımızda Karaçam, Köknar, Ladin ve Ardıç bulunur. Manavgat sadece kıyı şeridinden ibaret değil. Denizden Isparta ve Konya’ya kadar gidin toprağımız ve buralarda yaşayan geçimlerini sağlayan insanlarımız var. Kıyı şeridinde turizm, Toroslar’ın güney eteğinde tarım yükseklerde tarım ve hayvancılık yapılır. O nedenle ilçenin sorunlarını bakarken sadece tarizimle ilgili, kıyı şeridini değil, Toroslar da yaşayan, İçanadolu iklim şartlarında üretim yapan insanlarında sorunlarına eğilmemiz gerek .

-İktidarın Manavgatla ilgili bir projesi yok. Toroslar’ın güneyinin iyi projelendirilmemesi, buralarda otlakiyenin yok edilmesi, mera problemini ortaya çıkardı.

Sürü sahipleri küspe, arpa gibi yem fiyatına yetişemiyorlar.Yem parasını ödeyemiyorlar. Bölgemizde tarım ve hayvancılılık bitme noktasına geldi.  Hükümet, tarımsal kalkınmada AB ne yapıyorsa onu yapsın da kendi özelliğimize uygun destekleme yapsınlar.Meralar, hazine arazilerini, tapulamasından vaz geçtik Yörüklere tahsis etsin…

Göçebelik geleneğini sürdüren bu insanlar hiç değilse yaylalarda insan gibi yaşama imkanlarına kavuşacak barınaklar yapabilsinler.

Ormanlar yok yere harcanacağına orman köylüsünün, yaylalarda üretim yapan Yörüklerin kullanımına verilsin.

Bu gün Toroslar’ın güneyi yaz ama Toroslar’ın başında ve kuzeyinde kış olanca ağırlığı ile hüküm sürüyor.

Yaylalarda kalan insanlar geçecek yol bulamıyorlar.bunlarında sorunları ile ilgilenilmesi gerek.


Manavgat’a Vurulan Mühür:KÜLLÜYE CAMİİ


Manavgat’ta, herkesin dilinde Küllüye cami var.

Gerek belediye, gerekse vatandaşların katkıları ile Manavgat’a güzel bir cami yapılmış.

Adı ,"Küllüye camii".

Şimdiden Manavgat’ın simgesi haline gelen Küllüye camiin Manavgat çayına düşen su iletiyle görülmeye değer.

Hele bir gece görüntüsü var ki anlatmak mümkün değil.

2,5 sene gibi kısa bir zamanda hizmete açılan camiin açılışını her ne kadar Dinler Bahçesini açan Tayyip Erdoğan yapmamış ama Diyanetten sorumlu Devlet bakanı Mehmet Aydın gerçekleştirmiş.

Manavgatlılar," bu durumu bir yerlere not ettiklerini" söylemekle yetiniyorlar.

Fakat, gerçekten takdire şayan sesleri ile insanları büyüleyen müezzin ve imamı ile camiin içinde insanı mest ediyor. yapılan bu camii, yeni bir simge olarak Manavgat’a mührünü vurmuş…

Öte yandan Manavgat Çayı üzerine kurulan köprüde Manavgat’a yeni bir gerdanlık gibi bir hayli yakışmış.

MANAGAT SUYU YILAN HİKAYESİ

Tüm Türkiye’nin bildiği gibi bir “barış suyu” projesi var.

Bunun kaynağı Manavgat.

Tertemiz menbağı, kirletilmemiş çevresiyle Manavgat çayı bir yerlerin iştahını kabartıyor.

Bazı ülkelerin petrolü varsa bizimde Manavgat Irmağı gibi denize akan altın değerinde suyumuz var. Bu suyun satılması ve ülkenin döviz kazanması düşünülmüş.

Bunun içinde hemen İsrail talib olmuş.Görüşmeler, pazarlıklar, ön anlaşmalar derken İsrail’in Manavgat’ın geçtiği yerleri kendi kontrolüne verilmesi gibi ülkenin hükümranlık haklarını istemesi gibi şartlar sonucu pazarlık görüşmelerinin kesildiğini Manavgat’ta öğreniyoruz.

“Zaten Manavgat suyunun geçtiği alanları Devlet Su İşleri koruyor, İsrail’e neden verilecek?” diye soran Manavgat halkı Türkiye’nin çıkarına ve hükümranlık haklarının halle gelmemesi şartıyla Manavgat suyunun değerlendirilmesini istiyorlar.

Turgut Özal’ın Başbakanlığı döneminde gündeme gelen ve ülkemize yılda 300 milyon dolar gelir getirmesi ve su sıkıntısı çeken Ortadoğu ülkelerine hayat vermek amacıyla 1992 de başlatılan Manavgat suyunun dış pazarlara satılması için Süleyman Demirel döneminde çalışmalara başlanmış, suyun temizlenmesi, pompalanmamsı ve yüklenmesi için bu güne kadar 147 milyon dolar harcanarak 1999 tamamlanan tesisler bile kurulmuş.

Manavgat halkı, yıllar yılı milyonlarca dolar yatırılarak yapılan bu tesislerin boş durdurulmayarak bir an önce işletmeye alınmasını istiyorlar. Manavgat’ta turizm var.

Tarım var.hayvancılık var..

Her birinin ayrı problemi var.

Mesela Manavgat’ta bir otel. Corolla Oteli..

Yazın bin kişi ağırlıyorken kışın sadece 30 kişi var otelde.

Otel sahibi Hasan Özden bey," yazın misafirleri kışın kendimizi ağırlıyoruz" diyor.

Öte yandan turist sayısının artmasına rağmen düşen kaliteden yakınılıyor.

Otellerden birinde yan masada duran 60-70lik yüzleri kırışmış,göbeği açık bir bayan ile yayında bulunan 30luk delikanlıyı gösteren bir işletmeci, “ne yapalım sermayemiz bu” diyerek turizm de geldiğimiz noktanın altını çiziyor.

Turizmde yaza bağlı sirkülasyonun 4 mevsime yayılması için aralar bulunması gerekir.

Yoksa var olan tesisler kalitesiz müşteriye iyi hizmeti hangi döneme kadar sürdürebilir ki?

YÖRÜK ÇADIRINDA BİR AKŞAM:

Yörükler; Başbakanı bekliyorlar.

Yörük geleneğini sürdürerek hayvancılık alanında üretimini sürdüren Manavgat’ı Yörüklerden Bayram Keçe, içinde bulundukları şartları görmesi için”Başbakanımızı bekliyoruz” dedi

Manavgat deyince hep turizm ve başta seracılık olmak üzere tarım akla geliyor.

Fakat birde hayvancılık var bunu da genellikle kışın Toroslar’ın güneyine çekilen, yazın kuzeyine giden Yörükler yapıyor.

Manavgat’ın içinde, şehir merkezin yakın Yörük çadırları dikkatimizi çekiyor.

Kendilerini habersiz olarak akşam karalığında ziyaret ediyoruz.

Çok sıcak karşılayan Yörük beyi, Bayram Keçe’den yaşantıları ile ilgili bilgi alıyor, bizzat içinde bulundukları durumu yerinde görüyoruz.

Havanları büyük baş ve küçük baş olmak üzere ayrı çadır ve ağıllarda.

Oğlaklar ayrı ağılda.

Yörük obasının güvenliği Sivas’tan getirilen kangallara emanet.

Elektrik yok Ay ışığında oluklara kanan yemlerini yiyen keçiler var.

Hala yatmamış ancak gündüzden kalan birkaç işi görmekte olan çocuklar okullarına gittiklerini ancak yaylaya çıkacakları anı gözlediklerini belirterek, hemen yanlarındaki şehrin ışıklı pırıltısının çekiciliğine rağmen “yaylayı çok özlüyoruz” diyorlar.

Ve şehrin pırıl pırıl yanan ışıklarına rağmen bizce bir dram yaşanıyor.

Çünkü elektrik yok.Hiçbir sosyal şar mevcut değil..

Ama onlar böyle de mutlu.

Lüx lamasıyla ışıtılan çadırda kurulu kuzine başına geçerek ısınan oba halkı biz alimizden memnunuz yeter ki bize dokunmasınlar diyor.

Ve Yörük geleneğini sürdürerek hayvancılık alanında üretimini sürdüren oba reisi Bayram bey, içinde bulundukları şartları görmesi için Başbakan’ı çadırlarına davet ederek hayatlarını yakından görmesini isteyerek “Başbakanımızı bekliyoruz” dedi.

Manavgat’ı Yörüklerden Bayram Keçe,

Gelirse kendisine keçi sütü ikram eder misin dediğimizde ise , “O bizim başbakanımız.Başımızın üstünde yeri var.Keçi sütü insanı inat yapar.Başbakanımıza keçi sütü ikram etmeyiz ama ikram edecek kaliteli sütlerimiz var.Biz kendilerini yaylalarımızda ağırlamak isteriz. Belki şartları uygun olmaz. Burada da olur. Yeter ki gelsin” diyor.

MANAVGAT’ TA NELER KONUŞULUYOR?
Manavgat’ta bu günlerde kumullar üzerinde oluşmuş dünyada sayılı ve ülkemizde tek olan Sorgun Ormanları’nın durumu konuşuluyor.

Sivil toplum kuruluşları, özellikle çocuklar; otellerin, turizm merkezlerinin her yere yapılabileceğini bunun için ormanların katledilmesinin gerekmediğini ileri sürerek Sorgun Ormanları'nın aynen korunması için çaba gösteriyor.

Bir kesimde ilçenin daha da gelişmesi, çok paralı bir turizm olan golf turizminin Manavgat’a da yönelmesi, dolayısıyla işsize iş, aşsıza aş olması için Sorgun Ormanları'nın yapılacak projelerle golf turizmine açılmasını istiyorlar.

Birde Başbakan, bakanlar ve Anamuhalefet Lideri Deniz Baykal arasında mal varlığı süre dursun “işte mal varlığım, verilmeyecek hesabım yok” “ diyerek malvarlığını açıklayarak şeffaflık örneği sergileyen Manavgat Belediye Başkanı Zeynel Şenol’un tavrı.

Manavgat’ta bun konuşuluyor.

18 Şubat, 2006

Manavgat belediyesi önünde

Manavgat Belediyesi önünde 31 Ocak 2006

Manavgat da akşamı düşünmek

 Posted by Picasa

Yörük Beyi

Yörük beyi ramazan Arslan Antalya Yörükler Derneği Başkanı Posted by Picasa
Manavgat'ta iken,
 Manavgat suyunun taşınması için her türlü teknik tsisin yapılmasına ve yıllar süren pazarlıklara  rağmen İsrail'in tek taraflı olarak görüşmeleri kestiğini öğrniyoruz.
Su ile birlikte güvenlik gerekçesiyle Irmağın çevresinin kontrolünü de isteyen İsrail, acaba kısa zamanda yapılarak  "ilahi davetin" gerçekleşirildiği mekan haline gelen bu mabet ve suiletinden mi ürktü dersiniz?
Nede olsa  Mağbet,  mülkün "Tapusu " gibi yer yüzüne çakılmış...

MANAVGAT IRMAGI

 Posted by Picasa

Manavgat Köprüsü

9ŞUBAT2006 Manavgat Köprüsünde akşam Posted by Picasa
9 Şubat 2005 Manavgat ilçe merkezindeyiz..
Sokakları dolaşıyor, parklara iniyor, esnaf ve şehir halkı ile görüşüyoruz..
Ortak kanat şu: Manavgat son on yılda hazla gelişti. Fakat iki 6-7 yıldır inanılmaz değişim var. Mevcut belediyenin çalışmasıyla Manavgat kasaba hüviyetinden çıktı. Şehir görünümü aldı Ne varsa yenilendi. Sokaklar, caddeler açıldı. Eserlere eserler katıldı.

Kendisiyle görüştüğümüz MHP ilçe başkanı , belediye çalışmaları hakkında bilgi verirken ilk dönem alt yapı çalışmalarına önem verildi. Bu dönemde üst yapı çalışılmalarına önem veriliyor diyerek belediyenin iktidar desteği olmadan da büyük işler yaptığını vurguluyor.
MHP Manavgat İlçe başkanı, ilçeyle ilgili şu bilgileri veriyor:
 "Manavgat’ta tirizim ve tarım önde ancak, ilçenin 3/2 si orman. Ormanlarımızda Karaçam, köknar Ladin ve Ardıç bulunur. Manavgat sadece kıyı şeridinden ibaret değil.denizden Isparta ve Konya’ya kadar gidin toprağımız ve buralarda yaşayan geçimlerini sağlayan insanlarımız var. Kıyı şeridinde turizm, Toroslar’ın güney eteğinde tarım yükseklerde tarım ve hayvancılık yapılır. O nedenle ilçenin sorunlarını bakarken sadece tarizimle ilgili, kıyı şeridini değil Toroslar da yaşayan, İçanadolu iklim şartlarında üretim yapan insanlarında sorunlarına eğilmemiz gerek -İktidarın Manavgatla ilgili bir projesi yok. Toroslar’ın güneyinin iyi projelendirilmemi, buralarda otlak iyenin yok edilmesi, mera problemini ortaya çıkardı.Sürü sahipleri küspe, arpa gibi yem fiyatına yetişemiyorlar.Yem parasını ödeyemiyorlar. Bölgemizde tarım ve hayvancılılık bitme noktasına geldi.  Hükümet: tarımsal kalkınmada, AB ne yapıyorsa onu yapsın da kendi özelliğimize uygun destekleme yapsınlar. Meralar, hazine arazilerini, tapalamasından vaz geçtik Yörüklere tahsis etsin…Göçebelik geleneğini sürdüren bu insanlar hiç değilse yaylalarda insan gibi yaşama imkanlarına kavuşacak barınaklar yapabilsinler. Ormanlar yok yere harcanacağına orman köylüsünün, yalarlarda üretim yapan Yörüklerin kullanımına verilsin. Bu gün Toroslar’ın güneyi yaz ama Toroslar’ın başında ve kuzeyinde kış olanca ağırlığı ile hüküm sürüyor.Yaylalarda kalan insanlar geçecek yol bulamıyorlar.Bunlarında sorunları ile ilgilenilmesi gerek. "

KÜLLÜYE CAMİİ

 Manavgat’ta, herkesin dilinde Küllüye cami var.
Gerek belediye, gerekse vatandaşların katkıları ile Manavgat’a güzel bir cami yapılmış.Adı "Küllüye Cami". Şimdiden Manavgat’ın simgesi haline gelen Küllüye Cami'in Manavgat çayına düşen suiletiyle görülmeye değer.
Hele bir gece görüntüsü var ki anlatmak mümkün değil.
2,5 sene gibi kısa bir zamanda hizmete açılan camiin açılışını, her ne kadar Dinler Bahçesi'ni açan Tayyip Erdoğan yapmamış ama Diyanetten sorumlu Devlet bakanı Mehmet Aydın gerçekleştirmiş.
Manavgatlılar bu durumu bir yerlere not ettiklerini söylemekle yetiniyorlar.
Fakat, gerçekten takdire şayan sesleri ile insanları büyüleyen müezzin ve imamı ile camiin içinde insanı mest ediyor. yapılan bu camii, yeni bir simge olarak Manavgat’a mührünü vurmuş…

MANAGAT SUYU YILAN HİKAYESİ

Tüm Türkiye’nin bildiği gibi bir barış suyu projesi var.
Bunun kaynağı Manavgat. Tertemiz menbağı, kirletilmemiş çevresiyle Manavgat çayı bir yerlerin iştahını kabartıyor.
Bazı ülkelerin petrolü varsa bizimde Manavgat Irmağı gibi denize akan altın değerinde suyumuz var.
Bu suyun satılması ve ülkenin döviz kazanması düşünülmüş. Bunun içinde hemen İsrail talib olmuş.
Görüşmeler, pazarlıklar derken İsrail’in Manavgat’ın geçtiği yerleri kendi kontrolüne verilmesi gibi ülkenin hükümranlık haklarını istemesi gibi şartlar sonucu pazarlık görüşmelerinin kesildiğini Manavgat’ta öğreniyoruz.

“Zaten Manavgat suyunun geçtiği alanları Devlet Su İşleri koruyor, İsrail’e neden verilecek?” diye soran Manavgat halkı Türkiye’nin çıkarına ve hükümranlık haklarının halle gelmemesi şartıyla Manavgat suyunun değerlendirilmesini istiyorlar. Manavgat suyunun dış pazarlara satılması için Süleyman Demirel döneminde çalışmalara başlanmış, suyun temizlenmesi, pompalanmamsı ve yüklenmesi için tesisler bile kurulmuş.Yıllar yılı milyonlarca dolar yatırılarak yapılan bu tesislerin boş durdurulmayarak bir an önce işletmeye alınmasını istiyorlar.

Manavgat’ta turizm var. T
arım var.hayvancılık var..
Her binini ayrı problemi var.
Mesela Manavgat’ta bir otel. Coralla Oteli..
Yazın bin kişi ağırlıyorken kışın sadece 30 kişi var otelde.Otel sahibi Hasan Özden bey, yazın misafirleri kışın kendimizi ağırlıyoruz diyor.
Öte yandan turist sayısının artmasına rağmen düşen kaliteden yakınılıyor.
Otellerden birinde yan masada duran 60-70lik yüzleri kırışmış,göbeği açık bir bayan ile yayında bulunan 30'luk delikanlıyı gösteren bir işletmeci, “ne yapalım sermayemiz bu” diyerek turizm de geldiğimiz noktanın altını çiziyor.
Turizmde yaza bağlı sirkülasyonun dört  mevsime yayılması için aralar bulunması gerekir.
Yoksa var olan tesisler kalitesiz müşteriye iyi hizmeti hangi döneme kadar sürdürebilir ki?

YÖRÜK ÇADIRINDA BİR AKŞAM

Başbakanı bekliyorlar.
Manavgat deyince hep turizm ve başta seracılık olmak üzere tarım akla geliyor.
Fakat birde hayvancılık var bunu da genellikle kışın Toroslar’ın güneyine çekilen, yazın kuzeyine giden Yörükler yapıyor.
Manavgat’ın içinde, şehir merkezin yakın Yörük çadırları dikkatimizi çekiyor.
 Kendilerini habersiz olarak akşam karalığında ziyaret ediyoruz.
Çok sıcak karşılayan Yörük beyi, Bayram Keçe’den yaşantıları ile ilgili bilgi alıyor, bizzat içinde bulundukları durumu yerinde görüyoruz.
Havanları büyük baş ve küçük baş olmak üzere ayrı çadır ve ağıllarda. Oğlaklar ayrı ağılda.
 Yörük obasının güvenliği Sivas’tan getirilen kangallara emanet.
 Elektrik yok Ay ışığında oluklara kanan yemlerini yiyen keçiler var.
Hala yatmamış ancak gündüzden kalan birkaç işi görmekte olan çocuklar okullarına gittiklerini ancak yaylaya çıkacakları anı gözlediklerini belirterek, hemen yanlarındaki şehrin ışıklı pırıltısının çekiciliğine rağmen “yaylayı çok özlüyoruz” diyorlar.
Ve şehrin pırıl pırıl yanan ışıklarına rağmen bizce bir dram yaşanıyor.
 Çünkü elektrik yok.Hiçbir sosyal şar mevcut değil.
Ama onlar böyle de mutlu... Lüx lamasıyla ışıtılan çadırda kurulu kuzine başına geçerek ısınan oba halkı biz alimizden memnunuz yeter ki bize dokunmasınlar diyor.
Ve oba reisi Bayram bey, Başbakan’ı çadırlarına davet ederek hayatlarını yakından görmesini istiyor.
Gelirse kendisine keçi sütü ikram eder misin dediğimizde ise , “O bizim başbakanımız.Başımızın üstünde yeri var.Keçi sütü insanı inat yapar.Başbakanımıza keçi sütü ikram etmeyiz ama ikram edecek kaliteli sütlerimiz var.Biz kendilerini yaylalarımızda ağırlamak isteriz. Belki şartları uygun olmaz. Burada da olur. Yeter ki gelsin” diyor.

NELER KONUŞULUYOR?

Manavgat’ta bu günlerde Sorgun Ormanları'nın durumu konuşuluyor.
Sivil toplum kuruluşları, özellikle çocuklar Sorgun Ormanları'nın aynen korunması için çaba gösterirken, ilçenin daha da gelişmesi, çok paralı bir turizm olan golf turizminin Manavgat’a da yönelmesi, dolayısıyla işsize iş, aşsıza aş olması için Sorgun Ormanları'nın yapılacak projelerle golf turizmine açılmasını istiyorlar.
Manavgat’ta bu konuşuluyor.

Akşam ezanında Manavgat Ktlltye camii

Akşam Ezanında Manavgat Küllüye camii 9 Şubat 2006 Posted by Picasa

Çavdar Manavgat'ta

9 Şubat 2005 Akşam üzeri Manavgat Posted by Picasa

Külülye Camii -Manavgat

9 Şubat 2005 Posted by Picasa

31 Ocak, 2006

30 Ocak, 2006

Gmüşdere, Ankar Çayı karşız kışı yaşıyor Ocak 2006, Kurban Bayramı Posted by Picasa
 Posted by Picasa

Bayrak,kar ve güneş

Ankra, Sincan, Ayaş yolunda Çekildi Posted by Picasa

Kış Harika- 28 Ocak 2006 Ankara

 Posted by Picasa

Asma küprüde

Fatih Harikalar Diyarı'ndan Sincan7a asma köprüde geçmek.. 28 Ocak 2006 Cumartesi Posted by Picasa

Yuva, Eryaman Köyü

30 Ocak 2006 da Ankara'nın gökdeleler semti diye bilinen Eryaman Eryaman Köyü'nde çekildi.. Posted by Picasa
Kim ne derse desin Türkiye, bir imparatorluk bakiyesidir.
 Büyük hayalleri olan büyük davalara imza atmış ve uzunca asırlar dünyaya nizam vermiş bir millettin evlatlarının ülkesidir.
 Birileri çıkıp başkalarının çizdiği sınırlara mahkum etse, millet şimdilik buna mecbur edilse de.
Ve onlar eliyle kendi yapamadıklarını yaptırarak kökleri ile ilgili her türlü bağı kesseler ve buna da “ilke” diye yuttursalar da milletlerin hafızasını silmek mümkün olmuyor.

Nasıl ki Ruslar, 70 yıllık komünizme rağmen komünizmi bile Rus hülyalarının aracı olarak kullandılar, ona uygun dönüştürdüler ve kominizim yıkıldıktan sonra yine eski çarlık dönemindeki hedeflere yürümek üzere yola çıkmışlarsa Türklerin, milli hayalini unutması nasıl mümkün olur?..
Birilerinin ve bir yerlerin hatırına nasıl vaz geçilir?..
 Belki şartlar gereği, hayaller ileride realize edilmek üzere, palanlar geliştirilir.Unutulmaz ama akılda tutulur. Bunu bilen ve stratejik hedefleri olanlar, Türkiye üzerine planlar kurmakta, onu nasıl mevcut sınırlara hapsetmek, taşmasını önlemek şöyle dursun, kendi içinde kendini yemesi için palanlar geliştirmekteler. Türkiye’nin hep karın ağrısı çekerek düşünmesini, gelişmesini önlemeye çalışmaktalar.
Ve içimizdeki kimi beyinsizlerde bu planların zaman zaman paralı zaman zamanda gönüllü unsurları olmaktadırlar. Çünkü bu millet yerinde saydığı, içine kapandığı, kapatıldığı zaman rahatsız olur. Rahatsız edilir..

O nedenledir ki Türkiye’nin her alanda “Kuşatılmışlıktan” kurtulması, rahat etmesi için mutlaka büyümesi gerekir. Evet resmi sınırların büyümesi şimdilik mümkün olmaya bilir. Her ne kadar İttihatçı artıklarının bir bölümünün; mevcudu Batılı ağlarının çıkarlarına uygun tarzda “korumak ve kollamak” adına, üzerimize planlar yapanlardan daha çok milleti değerlerinden uzaklaştırma projelerini kimi zaman zorla ve kimi zaman da aba altından sopa göstererek uygulamalarına rağmen başta din, dil, folklor ve diğer kültürel araçlarla mevcut sınırlar ötesine taşmak için gerekli şartlar dünde vardı bu günde var. Bunu ekonomik birlikteliklerle taşlandırmak gerek. Sonra siyasi birlik gelir.
İşte Avrupa birliği önümüzde iyi bir model. Adamlar din ve diğer kültür birliğinden yola çıkarak “Çelik Birliği gibi” ekonomik payandalarla Avrupa Birliği’ni yani “ Avrupa Evini “ oluşturdular. Ve büyüyen , ekonomik olarak genişleyen Avrupa’yı bölmeye kimin gücü yetiyor?..
Kim bunu düşünebiliyor?..
 Benzerini de Türkiye yapmalıdır.Öncü olmalıdır. Resmen yapamıyorsa da düşünürleri , müteşebbisleri yapmalıdır. Ama devlet hiçbir zaman böyle bir girişimin önünü kesmemelidir.
Ve bununun önün kesmeye kalkanları da kendi ürettikleri kavram ve kelimelerle ” libarellik, açıklık ve demokrasi” kılıfı içinde açıklayarak üzerindeki dayanılmaz baskıları engellemelidir. Zira, son Filistin seçimleri nedeniyle yaptıkları yorumlarda “ Türkiye, haricinde yapılan demokratik adımlar bizim değil milletlerinin haklarını korumaya ve çıkarlarımıza aykırı durum oluşturmaya başladı” şeklindeki Batılıların gerçek düşüncelerini ortaya koydukları gibi Türkiye, batılıların çıkarlarına değil kendi milletinin geleceğine ve isteklerine ram olmalıdır. Türkiye’de oynanan demokrasi oyunun da milleti cendereye sokarak zorla uygulanan sözde cumhuriyetin de aslında batı ölçülerinde gerçek demokrasi, gerçek cumhuriyet olmayıp özde milletin değil, batılıların çıkarına uygun hareket edildiğini artık kendileri yüzümüze karşı haykırıyor. Batıdan daha batıcı olanlar da bunu anlamalıdır artık.
Çünkü; gemi, aynı gemi. Gemi batınca en önce fareler terk etse de hepimiz aynı gemide olduğumuzu unutmamamız gerekiyor. Şu anda yakın tehlike şu. Bilindiği gibi bize mevcut sınırları hem de zorla, ama masa başında kabul ettirerek çizdiren güç o zamanın birinci gücü sayılan İngiliz ve İngiliz stratejistleridir. Ülkemi o kadar bölmüşler ki sırırları cetvelle oluşturulan ama her biri birbirleri ile didişen kendi himayelerinde ve çıkarlarına hizmet veren devletçikler türetişler.
Bir biri ile kardeş insanlar param parça yapılmışlardı.
 Çünkü bir parçamı, İran’da, diğerini Irak’da , bir diğerini Suriye’de bırakarak bu ülkeleri de kendi içinde çatışan, didişen diğer parçayı birlik, dirlik unsuru olmaktan çok çatışma unsuru bir durumda konuşlandırmışlar.
Şimdi ise bu parçaların birliği adına ülkemizi başta Ermenistan olmak üzere çeşitli unsurların iştahını kabartmak üzere, yeniden parçalara ayırmanın planlarını yapıyorlar.
 Neden?..
Türkiye , bu haliyle bile Avrupa Evi’nde ağır misafir olacak. Hazmedilmesi mümkün olmayacak. Onun için hazmedilmesi gereken boyuta indirgemek üzere parçalanması gerek..
Adamlar bunun peşindeler. Bizde içeri kapanıp bir birlerimizi yemekle, gücümüzü kendimiz sıfırlamakla meşgulüz.
Resmi sınırlar hiçbir zaman milletlerin sınırları olmamıştır olamazda. Resmi sınırlar, her zaman devletler arası hukuku ilgilendirir. Mevcut statüko devam ettiği sürece vardır. Statüko bozulduğu zaman o resmi sınırlarında bir anlamı kalmaz.. Ama milletlerin hafızalarındaki, gönüllerindeki sınırlara da kimse set kuramaz. Türkiye kendi problemlerini aşması, tehlike ve tehdidi kendi sınırları dahilinde değil de başka yerlerde karşılaması için mutlaka büyümeli. Bunun için mutlaka ama mutlaka kan ve kültür bağımız olan devletlerle ve halklarla yakın temasta bulunulması gerek.
Dağılmış millet birliğine giden gönül köprüsünün hep açık kalması, kültür birliği içindeki halkların yakın teması ne edilip edilip sağlanmalı. İlerde birliğin tam sağlanacağı Birleşik Devletler Topluğu oluşturulması şart.

Düşünün bir kere Türkiye, Hazara dayınmış ve ötesine yol almış.. Ama Avrupa Evi’ne de misafirlik için adım atmış. Petrol ve Gaz birliği ile bu birlikteliği taçlandırmış..
Hangi PKK tehlikesinden ya da başka bir beladan bahsedilebilir?
ABD; patentli Büyük Ortadoğu Projesi yerine kendi projesini, Osmanlı Milletler Cemiyetini oluşturup, Akdeniz’in ticari sirkülasyonunu kontrol ettiğin, Hind denizi ülkeleri ile dirsek temasını kurduğun zaman hangi unsur Türkiye’den kopmaya kalkacak ki?
Bu Batının yada başkasının çıkarına ama ülkemizin aleyhine unsurlar olarak kullanılan, kullanılacak O zaman Türkiye’ye , kulp olmak için eklemlenmenin yollarını araştırmazlar mı?
Önümüzde Rusya örneği var. Bir avuç Çeçen toprağını onca insan hakları ihlalleri, kan ve göz yaşına rağmen Rusya içinde tutmasının anlamı ne?
Bunu bizde görecek ferasette adam mı yok?
Millet hazır ama lider, ve düşünen beyinlere ihtiyaç var. Zaten bu milletin liderini buldu mu değil yüz yılar sürecek yolu, birkaç yılda alarak on yıllara sığdırdığına tarih şahit. Yeter ki milletin yolunu kesmeyin.

Boğazlarımızı nefesimizi kesmek için kullananlara, kullanacak olanlara, petrol ve gaz ile boğmak isteyenlere inat ve Balkanları, Kafkasları, Adaları, Musul’u Halep’i birilerinin hatırı için elinin tersiyle iten, o günün güçlülerine şirin davranan ve stükoya hizmet eden,dünya jandarmalarının verdiği ev ödevini milleti inim inim inleterek -içerde sefil, dışarıda rezil etme pahasına - uygulayan Batı kopyacıları; sözde vatan kurtaran generallere, sivil ve askeri bürokratlara, milletin arzularını batılı ağalarına göre bastırmak üzere millet iradesine aykırı yapılanmalarla oluşturulan kurum ve kuruluşlara rağmen milletin daha huzurlu ve en etkili konumda olması için;
Büyük düşünen, yüz yıllar ötesini planlayan, su yolunu da, petrol ve gaz yolunu da açacak ve aşacak Alperenler çıkacaktır.
O zaman bu gün tuzak kuranlar, o projelerden nasiplenmek üzere peşimize düşecekler, şimdi ayrılık gayrlık için kullanılan, kendilerini kullandıran unsurlar da kendi rahatları için Türkiye’ye daha iyi sarılacak, oyuncuların oyunlarına gelmeyecektir.

kim nerde görmüş ise öyle bilir....... Necati Çavdar

  https://www.facebook.com/photo/?fbid=10155049048712700&set=a.10153847261797700 https://www.facebook.com/photo/?fbid=10150497860737700&...