Kim ne derse desin Türkiye, bir imparatorluk bakiyesidir.
Büyük hayalleri olan büyük davalara imza atmış ve uzunca asırlar dünyaya nizam vermiş bir millettin evlatlarının ülkesidir.
Birileri çıkıp başkalarının çizdiği sınırlara mahkum etse, millet şimdilik buna mecbur edilse de.
Ve onlar eliyle kendi yapamadıklarını yaptırarak kökleri ile ilgili her türlü bağı kesseler ve buna da “ilke” diye yuttursalar da milletlerin hafızasını silmek mümkün olmuyor.
Nasıl ki Ruslar, 70 yıllık komünizme rağmen komünizmi bile Rus hülyalarının aracı olarak kullandılar, ona uygun dönüştürdüler ve kominizim yıkıldıktan sonra yine eski çarlık dönemindeki hedeflere yürümek üzere yola çıkmışlarsa Türklerin, milli hayalini unutması nasıl mümkün olur?..
Birilerinin ve bir yerlerin hatırına nasıl vaz geçilir?..
Belki şartlar gereği, hayaller ileride realize edilmek üzere, palanlar geliştirilir.Unutulmaz ama akılda tutulur. Bunu bilen ve stratejik hedefleri olanlar, Türkiye üzerine planlar kurmakta, onu nasıl mevcut sınırlara hapsetmek, taşmasını önlemek şöyle dursun, kendi içinde kendini yemesi için palanlar geliştirmekteler. Türkiye’nin hep karın ağrısı çekerek düşünmesini, gelişmesini önlemeye çalışmaktalar.
Ve içimizdeki kimi beyinsizlerde bu planların zaman zaman paralı zaman zamanda gönüllü unsurları olmaktadırlar. Çünkü bu millet yerinde saydığı, içine kapandığı, kapatıldığı zaman rahatsız olur. Rahatsız edilir..
O nedenledir ki Türkiye’nin her alanda “Kuşatılmışlıktan” kurtulması, rahat etmesi için mutlaka büyümesi gerekir. Evet resmi sınırların büyümesi şimdilik mümkün olmaya bilir. Her ne kadar İttihatçı artıklarının bir bölümünün; mevcudu Batılı ağlarının çıkarlarına uygun tarzda “korumak ve kollamak” adına, üzerimize planlar yapanlardan daha çok milleti değerlerinden uzaklaştırma projelerini kimi zaman zorla ve kimi zaman da aba altından sopa göstererek uygulamalarına rağmen başta din, dil, folklor ve diğer kültürel araçlarla mevcut sınırlar ötesine taşmak için gerekli şartlar dünde vardı bu günde var. Bunu ekonomik birlikteliklerle taşlandırmak gerek. Sonra siyasi birlik gelir.
İşte Avrupa birliği önümüzde iyi bir model. Adamlar din ve diğer kültür birliğinden yola çıkarak “Çelik Birliği gibi” ekonomik payandalarla Avrupa Birliği’ni yani “ Avrupa Evini “ oluşturdular. Ve büyüyen , ekonomik olarak genişleyen Avrupa’yı bölmeye kimin gücü yetiyor?..
Kim bunu düşünebiliyor?..
Benzerini de Türkiye yapmalıdır.Öncü olmalıdır. Resmen yapamıyorsa da düşünürleri , müteşebbisleri yapmalıdır. Ama devlet hiçbir zaman böyle bir girişimin önünü kesmemelidir.
Ve bununun önün kesmeye kalkanları da kendi ürettikleri kavram ve kelimelerle ” libarellik, açıklık ve demokrasi” kılıfı içinde açıklayarak üzerindeki dayanılmaz baskıları engellemelidir. Zira, son Filistin seçimleri nedeniyle yaptıkları yorumlarda “ Türkiye, haricinde yapılan demokratik adımlar bizim değil milletlerinin haklarını korumaya ve çıkarlarımıza aykırı durum oluşturmaya başladı” şeklindeki Batılıların gerçek düşüncelerini ortaya koydukları gibi Türkiye, batılıların çıkarlarına değil kendi milletinin geleceğine ve isteklerine ram olmalıdır. Türkiye’de oynanan demokrasi oyunun da milleti cendereye sokarak zorla uygulanan sözde cumhuriyetin de aslında batı ölçülerinde gerçek demokrasi, gerçek cumhuriyet olmayıp özde milletin değil, batılıların çıkarına uygun hareket edildiğini artık kendileri yüzümüze karşı haykırıyor. Batıdan daha batıcı olanlar da bunu anlamalıdır artık.
Çünkü; gemi, aynı gemi. Gemi batınca en önce fareler terk etse de hepimiz aynı gemide olduğumuzu unutmamamız gerekiyor. Şu anda yakın tehlike şu. Bilindiği gibi bize mevcut sınırları hem de zorla, ama masa başında kabul ettirerek çizdiren güç o zamanın birinci gücü sayılan İngiliz ve İngiliz stratejistleridir. Ülkemi o kadar bölmüşler ki sırırları cetvelle oluşturulan ama her biri birbirleri ile didişen kendi himayelerinde ve çıkarlarına hizmet veren devletçikler türetişler.
Bir biri ile kardeş insanlar param parça yapılmışlardı.
Çünkü bir parçamı, İran’da, diğerini Irak’da , bir diğerini Suriye’de bırakarak bu ülkeleri de kendi içinde çatışan, didişen diğer parçayı birlik, dirlik unsuru olmaktan çok çatışma unsuru bir durumda konuşlandırmışlar.
Şimdi ise bu parçaların birliği adına ülkemizi başta Ermenistan olmak üzere çeşitli unsurların iştahını kabartmak üzere, yeniden parçalara ayırmanın planlarını yapıyorlar.
Neden?..
Türkiye , bu haliyle bile Avrupa Evi’nde ağır misafir olacak. Hazmedilmesi mümkün olmayacak. Onun için hazmedilmesi gereken boyuta indirgemek üzere parçalanması gerek..
Adamlar bunun peşindeler. Bizde içeri kapanıp bir birlerimizi yemekle, gücümüzü kendimiz sıfırlamakla meşgulüz.
Resmi sınırlar hiçbir zaman milletlerin sınırları olmamıştır olamazda. Resmi sınırlar, her zaman devletler arası hukuku ilgilendirir. Mevcut statüko devam ettiği sürece vardır. Statüko bozulduğu zaman o resmi sınırlarında bir anlamı kalmaz.. Ama milletlerin hafızalarındaki, gönüllerindeki sınırlara da kimse set kuramaz. Türkiye kendi problemlerini aşması, tehlike ve tehdidi kendi sınırları dahilinde değil de başka yerlerde karşılaması için mutlaka büyümeli. Bunun için mutlaka ama mutlaka kan ve kültür bağımız olan devletlerle ve halklarla yakın temasta bulunulması gerek.
Dağılmış millet birliğine giden gönül köprüsünün hep açık kalması, kültür birliği içindeki halkların yakın teması ne edilip edilip sağlanmalı. İlerde birliğin tam sağlanacağı Birleşik Devletler Topluğu oluşturulması şart.
Düşünün bir kere Türkiye, Hazara dayınmış ve ötesine yol almış.. Ama Avrupa Evi’ne de misafirlik için adım atmış. Petrol ve Gaz birliği ile bu birlikteliği taçlandırmış..
Hangi PKK tehlikesinden ya da başka bir beladan bahsedilebilir?
ABD; patentli Büyük Ortadoğu Projesi yerine kendi projesini, Osmanlı Milletler Cemiyetini oluşturup, Akdeniz’in ticari sirkülasyonunu kontrol ettiğin, Hind denizi ülkeleri ile dirsek temasını kurduğun zaman hangi unsur Türkiye’den kopmaya kalkacak ki?
Bu Batının yada başkasının çıkarına ama ülkemizin aleyhine unsurlar olarak kullanılan, kullanılacak O zaman Türkiye’ye , kulp olmak için eklemlenmenin yollarını araştırmazlar mı?
Önümüzde Rusya örneği var. Bir avuç Çeçen toprağını onca insan hakları ihlalleri, kan ve göz yaşına rağmen Rusya içinde tutmasının anlamı ne?
Bunu bizde görecek ferasette adam mı yok?
Millet hazır ama lider, ve düşünen beyinlere ihtiyaç var. Zaten bu milletin liderini buldu mu değil yüz yılar sürecek yolu, birkaç yılda alarak on yıllara sığdırdığına tarih şahit. Yeter ki milletin yolunu kesmeyin.
Boğazlarımızı nefesimizi kesmek için kullananlara, kullanacak olanlara, petrol ve gaz ile boğmak isteyenlere inat ve Balkanları, Kafkasları, Adaları, Musul’u Halep’i birilerinin hatırı için elinin tersiyle iten, o günün güçlülerine şirin davranan ve stükoya hizmet eden,dünya jandarmalarının verdiği ev ödevini milleti inim inim inleterek -içerde sefil, dışarıda rezil etme pahasına - uygulayan Batı kopyacıları; sözde vatan kurtaran generallere, sivil ve askeri bürokratlara, milletin arzularını batılı ağalarına göre bastırmak üzere millet iradesine aykırı yapılanmalarla oluşturulan kurum ve kuruluşlara rağmen milletin daha huzurlu ve en etkili konumda olması için;
Büyük düşünen, yüz yıllar ötesini planlayan, su yolunu da, petrol ve gaz yolunu da açacak ve aşacak Alperenler çıkacaktır.
O zaman bu gün tuzak kuranlar, o projelerden nasiplenmek üzere peşimize düşecekler, şimdi ayrılık gayrlık için kullanılan, kendilerini kullandıran unsurlar da kendi rahatları için Türkiye’ye daha iyi sarılacak, oyuncuların oyunlarına gelmeyecektir.
Burada Necati ÇAVDAR'ın Şiirlerini, Yazılarını Röportajlarını ve Fotoğraftan yansıyanları Kısaca; Necati ÇAVDAR'ı bulacaksınız ... NOT: Devamı www.codaroglu.blogspot.com Necati ÇAVDAR 'IN Obası: 2 de
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
kim nerde görmüş ise öyle bilir....... Necati Çavdar
https://www.facebook.com/photo/?fbid=10155049048712700&set=a.10153847261797700 https://www.facebook.com/photo/?fbid=10150497860737700&...
-
Zehra Aylin Atatürk’ün Manevi Kızı Zehra Aylin’in Acı Ölümü http://mustafakemalim.com/ataturkun-manevi-kizi-zehra-aylin/ ...
-
Hoca ve Talebeleri .. Dr. Hüseyin Ağca ile talebeleri iftarda buluştu. Soldan sağa.. Fatih Teke Ali Gümüş Ahmet Ünkazan ...
-
VAN kalesi açıkhava müzesi olsum . VAN’NAME HALNAME 19-20 Eylül 2011 günlerinde, Yeğenlerimiz Muhsin, ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder