Bir Erhan Göksel vardı.
Tansu Çiller Başvekil en danışmanı idi.
Daha başkalarının da.
Çok konuşuyordu.
Tv tv geziyor gezdiriliyordu.
1959 yılında Ankara'da doğmuştu.
21 Mayıs 2010 tarihinde ABD'de New Jersey Eyaleti'nin Edgewater şehrinde bulunan Comfort Inn Oteli'nde bir süreden beri yalnız kalan Erhan Göksel'i, otelin kat görevlileri; kaldığı odasında ölü buldu.
Kalp krizi sonucunda vefat ettiği ilan edildi.
"1 mart tezkeresinin geçmeyeceği,Kanal 7 de Ahmet Hakan'ın baş misafiri
Aslen tıp doktoru olan Verso Siyasal Araştırma Şirketi şirketinin sahibi ..........
Peki kimdi Bu Erhan?
"Ankara'da 1959'da dünyaya gelen Erhan Göksel, 1976'da Hacettepe Tıp Fakültesi'ne girdi. Ardından ekonomi doktora eğitimini yaptı. Politik psikoloji üzerine çalıştı. 1968-1983 arasında yüzme-sutopu ve basket oyunculuğu ile 1991-92'de basket antrenörlüğü yaptı. Bütün bu faaliyetleri sırasında hekimliğe devam etti. 1987'de Ankara Numune Hastanesi'ndeki görevinden istifa etti. 1983-87 arasında Türkiye'nin yurtdışındaki lobi faaliyetlerini yürüttü. Politik danışmanlık hizmetlerine, 1989'da Verso Siyasal Araştırmalar Merkezi'ni kurarak Adnan Kahveci ile birlikte başladı.
Sırasıyla Turgut Özal, Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Aydın Güven Gürkan, Hikmet Çetin, Deniz Baykal, Mesut Yılmaz'a siyasi danışmanlık yaptı. Mesut Yılmaz'la 1999 seçimleri öncesi ayrıldı. Ayrıca 1996'da Bulgar Başbakanı Kostov'un, 1999'da Kazakistan Devlet Başkanı Nazarbayev'in başkanlık kampanyalarını yaptı. 1998-2000 arasında ABD'de Başkan Yardımcısı Al Gore'a Ortadoğu danışmanlığı yaptı. Halen Türkiye dışında ABD'de ve Çin'de de ofisleri bulunmakta ve siyasi danışmanlık faaliyetlerini siyasiler dışında uluslararası şirketlere de yapıyor.
Ocak 2010'da Ergenekon Soruşturması kapsamında gözaltına alınan Erhan Göksel serbest bırakıldıktan sonra, ABD'de büyük bir gruptan iş teklifi alınca bunu değerlendirip Türkiye'den ayrıldı.
Evli olan Göksel, ABD'de kaldığı otel odasında dün ölü olarak bulundu."
Bilinen biyografisi böyle.
//////////////////////////
Eski Devlet ve Maliye bakanlarından Adnan Kahveci, Bolu Gerede yakınlarında 1993'te geçirdiği trafik kazasında eşi ve kızıyla hayatını kaybetmişti.
Adnan Kahveci'nin oğlu Cihan Kahveci'nin, bir televizyon programında, "babasının ölümünden Erhan Göksel'i sorumlu" tutması üzerine yazılı açıklama yapan
Erhan Göksel'in Hanımı
Güler Göksel,
"Eşinin, Verso Siyasal Araştırmalar Şirketi’nin kurulmasına da ilham olan Adnan Kahveci tarafından Turgut Özal’la tanıştırıldığını, cumhurbaşkanlığı sürecinde Özal'a danışmanlık yaptığını .
Güler Göksel, Erhan Göksel'in yeni parti kurma çalışması yaptıkları sırada Adnan Kahveci’nin Şubat 1993’te trafik kazasına kurban gitmesi ve ardından da Özal’ın Nisan 1993’teki ani ölümüyle derin bir manevi yıkıma uğradığını dile getirerek Cihan Kahveci2nin açıklamalarının "iftira" niteliğinde olduğunu söylüyordu.
Güler Göksel, Erhan Göksel'in yeni parti kurma çalışması yaptıkları sırada Adnan Kahveci’nin Şubat 1993’te trafik kazasına kurban gitmesi ve ardından da Özal’ın Nisan 1993’teki ani ölümüyle derin bir manevi yıkıma uğradığını dile getirerek Cihan Kahveci2nin açıklamalarının "iftira" niteliğinde olduğunu söylüyordu.
////////////////////
Erhan GÖKSEL, Öcalan'ı anlatıyor:
"1970’lerin başında, üniversitelerde okuyan Kürt gençleri, daha çok Türk sol örgütleri içinde aktifti. Yeri geldiğinde, ya da fırsatını bulduklarında Kürdistan meselesini dillendiriyor, ama genel olarak “sosyalizm gelecek Kürtler de baskıdan kurtulacak” cevabıyla susturuluyorlardı.
Daha sonra Tansu Çiller’e danışman olacak kadar savrulan, isteyen bütün ırkçı partilere danışmanlık hizmeti veren, eski dostumuz Erhan Göksel, o tarihlerde TİP’liydi. Kemalist çizgiye daha yakın olan Behice Boran fraksiyonundaydı.
Erhan Göksel anlatmıştı:
“Bizler, Ankara Devrimci Yüksek Öğrenci Derneği’ndeydik. Abdullah Öcalan da bizimleydi. Fakat toplantılarda Kürt meselesini devamlı olarak gündeme getiriyordu. Bunun üzerine, Behice Boran onu dernekten atın dedi. Attık.”
Daha sonra Tansu Çiller’e danışman olacak kadar savrulan, isteyen bütün ırkçı partilere danışmanlık hizmeti veren, eski dostumuz Erhan Göksel, o tarihlerde TİP’liydi. Kemalist çizgiye daha yakın olan Behice Boran fraksiyonundaydı.
Erhan Göksel anlatmıştı:
“Bizler, Ankara Devrimci Yüksek Öğrenci Derneği’ndeydik. Abdullah Öcalan da bizimleydi. Fakat toplantılarda Kürt meselesini devamlı olarak gündeme getiriyordu. Bunun üzerine, Behice Boran onu dernekten atın dedi. Attık.”
..............
Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi Abdullah Öcalan, bundan sonra yanındaki bir-iki kişiyle, ayrı bir örgütlenme için arayışa geçiyor, bir araya getirilebilen bir avuç öğrenciyle, 1974 yılında ilk toplantıyı gerçekleştiriyordu. Bu ilk nüve, çekirdek kadro ve başlangıçtı. Daha sonra Ankara dışına taşıyor, dar kapsamlı da olsa, bulunan taraftarlarla, Kürdistan’da örgütlenme başlıyor ve 1978 yılında kongre yapılıyor, Partiya Karkerê Kurdistan (PKK) şekilleniyordu.
......."
Ahmet Kahraman
http://ararat-welat.blogspot.com.tr/2012/02/hayali-isyanlar-golgesinde-kurt-kirimi.html
///////////////
Akşam Gazetesi yazarı Oray Eğin, Erhan Göksel'in ölümüne giden süreci sorgulayan bir yazı kaleme aldı. İşte o yazı:
28.05.2010
"Bundan böyle gece yarısı cep telefonuma gelen birbirini takip eden uzun, detaylı analiz mesajları olmayacak... Bilmediğim çok rakamlı bir telefon numarasından -korku imparatorluğuna karşı başka bir santral üzerinden- aranıp tanıdığım en deli, en zeki, en tatlı adamlardan biriyle uzun sohbetler, zihin açıcı fikir tartışmaları yapamayacağım.
Türk siyaseti en değerli uzmanlarından birini, ben de gerçek bir dostumu kaybettim.
Önceki gün cenazesinde karşılaştığım Nihat Genç'le ayaküstü sohbet ettik. 'Daha hiç kimse bilmezken Türkiye'ye analiz, yorum gibi lafları getirdi' diyordu Erhan Göksel için, 'Bilgisayarları onun oyuncağıydı. Sevdiğini elinden alsalar ancak o kadar acı çekerdi... Onlarla yaşardı, araştırmalara dayalı analizleri ilk gündeme getiren oydu. New York'ta, Beijing'de ofisleri vardı, bir de şimdi düşün...'
Devlet bir sene önce Ergenekon'dan Erhan Göksel'i içeri almış, oğlununki dahil bütün bilgisayarlarına el koymuştu. Milyonlarca dolarlık yatırımla kurduğu bürosunda bulunan bilgisayarlarda danışmanlık yaptığı firmalara dair raporlar bulunuyordu.
Kısa bir süre önce Göksel'e Ergenekon'dan takipsizlik verildi. Ancak kendisini aklama süreci bir sene sürdü ve takipsizliğe rağmen bilgisayarları hala iade edilmemişti.
Ölmeden bir gün önce Soner Yalçın'a yolladığı mektupta bakın ne diyordu:
'Hala teknik altyapımı, hatta sekiz telefonumu iade etmediler. Üç ülkedeki ofislerimi kapayıp, Türkiye Verso'yu da askıya aldım. 29 kişiyi (üç ülkede toplam) işten çıkarmak zorunda kaldım. Adalet duygumdan dolayı kimseyi ortada bırakmadım, holdinglerin ödemediği kıdem tazminatı ödüyorum. Ayrıca SGK'dan maaş alsınlar diye ihbar tazminatı da ödedim. Burada kazandığım para onlara gidiyor.'
'Hala teknik altyapımı, hatta sekiz telefonumu iade etmediler. Üç ülkedeki ofislerimi kapayıp, Türkiye Verso'yu da askıya aldım. 29 kişiyi (üç ülkede toplam) işten çıkarmak zorunda kaldım. Adalet duygumdan dolayı kimseyi ortada bırakmadım, holdinglerin ödemediği kıdem tazminatı ödüyorum. Ayrıca SGK'dan maaş alsınlar diye ihbar tazminatı da ödedim. Burada kazandığım para onlara gidiyor.'
Birilerinin bu bir senenin hesabını vermesi gerekmiyor mu? Geride kalan iki çocuğa, bir eşe, annesine bir açıklama borçları yok mu?
Ergenekon davasının aldığı canlardan ilki değil Göksel'inki.
Erhan Göksel babasıyla çok yakındı. Son bir sene içinde babasını kaybetti önce. Oğlunun Ergenekon'dan gözaltına alınmasına dayanamayan Tevfik Göksel o günden üç ay sonra vefat etti.
Ergenekon davasının aldığı canlardan ilki değil Göksel'inki.
Erhan Göksel babasıyla çok yakındı. Son bir sene içinde babasını kaybetti önce. Oğlunun Ergenekon'dan gözaltına alınmasına dayanamayan Tevfik Göksel o günden üç ay sonra vefat etti.
Ergenekon davası sadece bu aileden iki kişinin canını aldı.
Erhan Göksel'in resmi ölüm sebebi 'emboli' yani 'kan pıhtılaşması.'
Ancak bu ölümün aslında bir cinayet, katilin de belli olduğu ortada...
Daha resmi açıklama yapılmadan pek çok şey söylendi... 'Aşırı kiloluydu' ya da 'Zayıflama kelepçesi taktırmış' gibi...
Erhan Göksel'in resmi ölüm sebebi 'emboli' yani 'kan pıhtılaşması.'
Ancak bu ölümün aslında bir cinayet, katilin de belli olduğu ortada...
Daha resmi açıklama yapılmadan pek çok şey söylendi... 'Aşırı kiloluydu' ya da 'Zayıflama kelepçesi taktırmış' gibi...
Ölümünü kilosuna bağlamak işin kolaycılığı... Aşırı kilo mücadele edilesi bir durum olmakla beraber, tıbben de biliniyor ki illaki tek başına bir ölüm sebebi değil. Dünyada on binlerce kişi aşırı kiloya rağmen sağlıklı bir şekilde yaşamaya devam ediyor.
Göksel de 'emboli'den ölmedi; öldürüldü.
Katil ortadadır ve her geçen gün can alıyor.
Erhan Göksel'i öldüren katille Türkan Saylan'ı öldüren katil aynıdır... Saylan, bir kanser hastasıydı ancak yıllardır hastalığıyla yaşıyordu. Ölümü, kapısı çalınıp evi arandıktan sonra hızlandı.
Katil ortadadır ve her geçen gün can alıyor.
Erhan Göksel'i öldüren katille Türkan Saylan'ı öldüren katil aynıdır... Saylan, bir kanser hastasıydı ancak yıllardır hastalığıyla yaşıyordu. Ölümü, kapısı çalınıp evi arandıktan sonra hızlandı.
İlerleyen yaşına rağmen merdivenleri üçer-beşer çıkan İlhan Selçuk da sabahın köründe evine yapılan polis baskınından sonra giderek fenalaştı... Şimdi günde sadece bir saat uyanık kalıyor ve gözetim altında tutuluyor...
Ergenekon davasında yaşanan hukuksuzluk ve insan hakları Türkiye'de ciddi bir faşizm inşasına yol açıyor. Ve bu faşizm gidek can almaya başlıyor.
Ne yazık ki Göksel ne ilk, ne de son...
Ergenekon davasında yaşanan hukuksuzluk ve insan hakları Türkiye'de ciddi bir faşizm inşasına yol açıyor. Ve bu faşizm gidek can almaya başlıyor.
Ne yazık ki Göksel ne ilk, ne de son...
Katilin adı faşizmdir.
Karartılan hayatlar, bölünen aileler, yok edilen geleceklerle faşizm Türkiye'yi ele geçirmektedir.
Karartılan hayatlar, bölünen aileler, yok edilen geleceklerle faşizm Türkiye'yi ele geçirmektedir.
***
Gözaltına alınmasından sonra bir zamanlar Erhan Göksel'e yalakalıkta sınır tanımayan, evinden çıkmayan günümüzün dinci ve yandaş gazetecileri ortadan kaybolmuş, bir geçmiş olsun telefonu bile açmamışlardı. Önceki gün cenazesinde Göksel'i gerçek dostları uğurladı, yakın ilişkide olduğu pek çok siyasetçi de ailesini arayarak başsağlığı diledi.
Söylemeden edemeyeceğim...
Gözaltına alınmasından sonra bir zamanlar Erhan Göksel'e yalakalıkta sınır tanımayan, evinden çıkmayan günümüzün dinci ve yandaş gazetecileri ortadan kaybolmuş, bir geçmiş olsun telefonu bile açmamışlardı. Önceki gün cenazesinde Göksel'i gerçek dostları uğurladı, yakın ilişkide olduğu pek çok siyasetçi de ailesini arayarak başsağlığı diledi.
Söylemeden edemeyeceğim...
Erhan Göksel'le beraber Kocatepe Camii'nden bir cenaze daha kalktı: 80'li yıllarda Yeni Gündem'in Ankara temsilciliğini yapan Aydın Köymen de son yolculuğuna uğurlandı... Yeni Gündem, İletişim Yayınları çevresinden çıkan çok önemli bir dergiydi. Cenazede baktım ne İletişim'in ne Yeni Gündem'in önde gelenlerinden kimse vardı. Ne bir Murat Belge, ne bir Tuğrul Eryılmaz... Son görevi çok görmüşler. Onlar adına ben utandım."
////////////////////////////
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder