23 Ekim, 2005

Zonguldak İskele'de üç eski arkadaş...

Safet Can..Kadir Tuncel..Tuncer Tıfıl.. Zonguldak iskele çay bahçesinde..2005 Posted by Picasa

Tuncer Tıfıl ile sohbet

 Posted by Picasa

Gökgöl'de mola..

 Posted by Picasa

Gökgöl Marası

 Posted by Picasa

Gökgöl Marasında

Zonguldak Gökgöl Mağrasında.. Posted by Picasa

Zonguldak-2005

Yaşlı Zonguldaklı bey 20.asrın abşındaki Zonguldakla 21. asrın başındaki zZonguldak'ı karşılaştırıyor Posted by Picasa

Belediye başkanı ile Zonguldak

 Posted by Picasa

Mustafa Kemal ve kızlar

Zonguldak'ta bir okulun duvarında rastladığımız bu resim başörtüsü panarayasına girenlere iyi bir ders veriyor olmalı Posted by Picasa

Emeklilik mi?..

Uzun süre TTK'da çalışarak unvanlı işçi emekli si olan bu insanlar yeniden küreğe sarılmış..Çavdar'a geçmişi ve şimdiki hayatlarını anlatıyorlar Posted by Picasa

Emekli tatilde

TTK emellileri tatil yapıyor!......Zonguldak 2005 Posted by Picasa

İlk Adım Gazetesinde Zonguldak

İlk Adam gazetesindeyiz..Zonguldak Posted by Picasa

Gazeteci Harun Ersoy'la Zonguldak

 Posted by Picasa

Işık Dağı serin yaylası Ali ihsan bey ve arkadaşları ile

 Posted by Picasa

Osman Arslan ile 2005

E.Albay Osman Aslan ile Posted by Picasa

Yazar Hakkı Öznur ile 2005

 Posted by Picasa
Çamlıdere -  Gömele Köyünde çeşme başı Posted by Picasa
 ÇAMLIDERE-BAYINDIR BARAJI
Necati Çavdar, Çamlıdere'nin KULTAK (GÜMELE) köyünde 
//////////////////////////////////////////////////////////
http://www.facebook.com/photo.php?fbid=109507842430143&set=a.109507839096810.4643.100001127828447&notif_t=photo_reply



ÇAMLIDERE-BAYINDIR BARAJI
18 Haziran 2010 tarihinde eklendi ·
  • Sen, Mustafa Anbar ve 2 kişi daha bunu beğendiniz.
    • Jeanne Verrou superbe
      29 Eylül 2010, 23:31 ·  · 
    • Mustafa Anbar ÇOK GÜZEL ALLAH BALIK TUTMAYI NASİP EDER İNŞAALLAH.
      11 saat önce ·  ·  1 kişi · 
    • Necati Çavdar 
      Mustafa, ağğbi çevresindeki köyleri gezdim. Gerçekten güzel..
      Eskiden burası biraz bataklıkmış. Türkmenler bu yüzden daha yukarılara konmuşlar- mesken tutmuşlar-
      Sonradan, "sultan hamit döneminde) "şark"tan getirilenler de şimdi baraj olan alana iskan edilmiş.
      Baraj yapılınca mesela GUmele köyü, göl havzasında kalmış. Yani mezarlık falan.. Köy yukarı taşınmış..Bizede su içinde kalan ve yatırı olduğu söylenen kişiye izafeten yapılan "türbe" binasının açılışına şahitlik etmek düştü
      Şayet yanlış yada eksiklerim var ise Abdulkerim bey düzeltiversin...
      2 saat önce · 
    • Mustafa Anbar AĞZINA SAĞLIK..
      yaklaşık bir saat önce ·  ·  1 kişi · 
    • Abdüllkerim Erdoğan 
      NECATİ BEY, BAYINDIR BARAJ GÖLÜNÜN OLDUĞU BÖLGE ÇAMLIDERE İLÇESİNİN EN BEREKETLİ OVASI DURUMUNDAYDI. OSMANLININ İLK YILLARINDA GÜRLÜK DERE VADİSİNİN BAŞINA KÜRTLER YERLEŞTİRİLİR VE KÜRT KÖYÜ ADI VERİLİR. HER TÜRLÜ VERGİDEN MUAF TUTULUR. BUNA KARŞILIK SAVAŞ ZAMANINDA SİLAHLI İKİ SÜVARİ GÖNDERİRLER.BARAJ YAPILINCA BAYINDIR, KULTAK (GÜMELE) İSELER VE KUZ KÖYLERİ YUKARI NAKLEDİLİR. GÜMELE KÖYÜNDEKİ "İNCİK SULTAN" TÜRBESİDE GÖL SAHASINDA İKEN SONRADAN TAŞINIR. OSMANLI ARŞİVLERİNDE VAKIF KAYDI VARDIR. DAHA ÇOK BİLGİ VAR AMA İNŞAALLAH ÇAMLIDERE KİTABIMIZDA DAHA GENİŞ BİLGİ VERECEĞİZ. SELAMLAR.
      yaklaşık bir saat önce ·  · 
    • Yasin Yiğit Amca memleketimi iyi gezmişsin ama çok su azlmış
      44 dakika önce ·  · 
    • Abdüllkerim Erdoğan ŞİMDİ SU DURUMU İYİ. İNŞAALLAH BÖYLE DEVAM EDER.
      42 dakika önce ·  · 
    • Necati Çavdar 
      Eyvallah dostlar..


Çavdar kendini fotoğraflayanı çekiyor

 Posted by Picasa

MUHSİN YAZICIOĞLU..... PEYGAMBER; Çiçeği.. MİLLET; Gülü

Posted by Picasa "Muhsin Yazıcıoğlu" ile makamında 2005
.....................
Ya Rab! Her türlü sonucu kendileri ve millet ,için hayırlı kıl. PEYGAMBER, Çiçeği MİLLET, Gülü… Kalbimizdesin.. 27 Mart 2009 Cuma ..
25 Mart 2009 Çarşamba günü kaybolan Helekopter ve Muhsin Yazıcığlu ile arkadaşlarını
Devlet, millet seferber oldu.
Hala.. Arıyorlar

Mehmet Akyol'un opjektifinden, TBMM'de

Necati Çavdar;TBMM'de  iken  Mehmet Akyol, çekmiş Posted by Picasa

22 Ekim, 2005

AĞZINIZDAKİ BAKLA NE?

Yine Ramazan yine İslam’la ilgili tartışmalar... Yok beyaz, yok zıplar hoca.. Yok Siyah...Yok kıpkızıl fişmanca.. Camiden tutun da dinin tüm akidesi tartışılıyor. Sanki yeni bir din gelmiş gibi İnsanımızın çoğu zaten İslam’a yabancı. Kimi kafasındaki dini uyguluyor, kimi adet ve göreneklerini din haline getiriyor. Kimi başka dinden unsurlar ekliyor kimi eski batıl dinlerini öne çıkarıyor..Fakat çoğu da İslam’ı tartışmak adına kendi dinlerini söylemek istiyorlar da bizi anlamıyor sanıyorlar.. Burada en rahat olanlar, tarikat şeyhliğine bürünenler.İki tespih çektir.Eşek gibi sanıt. Culuk gibi uykuya dal.Ve önüne konan paraları kap, iki kap da yal. Mesele bitti. Ne aksiyon var? Ne tartışmaların içindeler..Ne de dünya yansa kılları kıpırdamıyor. Nasıl olsa hangi iktidar gelse, onlardan. İktidara göre mübarekler deri değiştiriyor.. Bu arada bizim Kazım Genç efendi dernekçiğe soyunup Pir Sultan Abdal’ın ismine postu serdi ya.. O da İslam’la ilgili tartışmalarda yerine almak için olsa gerek: “Alevilik İslam’ın dışındadır” şeklinde bir söz edivermiş.. Güya kendisi Alevi kökenden geliyor ya. Kökü itibari ile kendini Alevi zannediyor. Sünni kökenden gelsen ne çıkar? Adamın anası babası katıksız Müslüman oğlu kızı kafir. Hatta peygamberlere bakın. Hz.İbrahim’in babası kaskatı kafir. Hz. Nuh’un oğlu tufana gidecek kadar inançsız.. Hz. Muhammed’i amcası ..Gelmiş geçmiş cahillerin en büyüğü, cehaletin atası.Ebu Cehil.. Bir çokları bilmiyor ki İslam birey dini. Bireyler toplukları oluşturur.Yoksa topluluklar bireylere renk vermez.Yani İslam toplumu içinde olan kim olursa olsun İslam’dır diye bir toptancılık yok.. Çorum Alaca’nın Değirmendere köyü var. Oranın da muhterem bir dedesi vardı. Müslüm dayı..Büyük insan!.. Zaman 12 Eylül öncesi. Sünni’nin çocuğu da Alevinin çocuğu da sola kaymış. Soldan kırmızıya çalmış. Kıpkızıl komünist olmuş. Artık kendi içinden çıktıkları kültürü benimsemek şöyle dursun.En büyük düşmanları olmuş. Caminin hocası da bu durumdan rahatsız.Dergahın şeyhi de. Cemevinin dedesi de .. Müslüm dede de bunlardan. Ve kendi kökenlerinden çıkıp, Kabe’yi terk edip Moskova’ya, Pekine dönenler için şunu söylüyordu: ”Bunlar bizi de kabul etmiyor. Ne Kur’an... Ne Muhammed.. Ne Ali.. Ne Hasan.. Ne Hüseyin.. Ne 12 İmam’ı biliyorlar.. Hiç birini kabul etmiyor.. Bunlar komünist..Bizimle hiçbir alakaları yok” diyordu. Yani “Ateizmi kabul ederek kendi köklerinden kopmuş ve kendi içinden çıktığı kültürlere düşman hale gelmiş insanlardır” demeye getiriyordu. Gerçektende bir çokları öyle oldu..Sonra birilerinin kurduğu sahte mabetler çöktü. Marx, Lenin, Mao gibi sahte tanrılar geberdi gitti. Bizimkilerin çoğu mabetsiz kalınca bir dönem “gerici, burjuvanın uşağı ve burjuva devrimcisi ya da onun temsilcileri “saydıkları kimselere yeni kılıflar uydurmak suretiyle yeni tanrı bulmaya başladılar.Açıkça söyleyelim ki bu alanda istismar edilenlerin en başında Mustafa Kemal gelmekte. Sonra sırasıyla Hacıbekta-ı Veli..Pir Sultan abdal gibi Hak aşıkları ve halk önderleri gelmektedir. Toplumun en azından bir kesimine mal olmuş değerlerin kimi ismini, kimi cismini, kimi resmini kimi de manevi ve maddi mirasını istismar ediyor. Önceki gün Birlik Vakfı’nın iftarına katılmak üzere düşünce adamı Selami Çekmegil ve muallim Sacit beylerle giderken.konu bizim Kazım Genç efendinin mevzusu idi.. Çekmegil anlatıyor: Av. Şuayp Gazi Ulusoy’un bürosunda kokuşurken konu bu tür meseleleri geldi. Büronun temizlik işlerine bakan hanım, kendi işleriyle meşgul.. Konuşurken incitecek bir şey konuşmamamız için önceden incelik yapıp“Ben aleviyim” diye uyardı. Konuşmamız devam ederken O’da lafa girdi.”Alevilik, Müslümanlık değildir diyenler aslında Müslümanlığı kaldırmak için Aleviliğe sığınıyorlar”. Evet kim olursanız olun. İster ateist, ister ata-izit, ister Hıristiyan, Yahudi.Budist. herkes inandığını açıkça söyleyebilmeli, onun gereğini özgürce yerine getirmelidir. Ancak kimsede inanmadığı halde başkalarının inançlarını istismar etmemelidir. Hele hele zalim bir yönetime karşı mücadele vermiş, mazlum konuma düşmüş Pir Sultan Abdal, Kur’an-ı en iyi yaşamış ve anlatmış olan Hacıbektaş-ı Veliler hiç ama hiç ateistlerin sığınağı olmamalıdır. Zalim Haccac’ın zulmüne uğrayan hangi Müslüman, Sahibi ve Hz.Ali evladı “Hacac Müslüman.Ama zulmüne uğradık.Biz Müslüman değiliz.İslam’dan çıktık “ dedi?.. Ne Haccac’a ne de Hızır paşaya “kafir” dendi. Fakat zulmeden zulmüyle kalıyor.. Bu gün İslam temel esaslara aykırı olmamak şartıyla farklı tonlarda yaşanıyor. İster kabul eder, yaşarsınız isterseniz kabul etmez dışına çıkrasınız. Ama büyük bir İslam topluğunu kendi kabına koymaya, kendi düşüncesi ile diktiği elbiseyi giydirmeye de kimsenin hakkı olmaması gerekir.. NECATİ ÇAVDAR – 18.10.2005
Ülkenin geldiği nokta itibari dikkate alındığında; Tornavida tutan, tutturan eller onların...
Postal diken, diktiren eller onların..
Bina kuran, çatı aktaran onların..
Motor tamiri eden, ettiren eller onların ..
Hatta büyük bir halk üniversitesi olan kurumda milletin çoğunluğuna “A”yı, “B”yi öğreten onlar..
Ali okullarının baş öğretmenleri !..
Ve bu kesimin gerek fiilen çalışırken gerekse emekliliklerinde toplumun çeşitli katmalarında yüklendikleri işlevi dikkat alınca çok büyük yük taşıdıkları ortada.

Yani, emeklisinden sonra evinizin elektriğini yapan, elektronik cihazlarınızı kullanır hale getiren.. Arabanızın motorunu yenileyen, sanayide üreten onlar.. Bozuk su şebekesini çalışır hale getiren yine onlar oldu.
Yani assubaylar!..
(Resmen “astsubay” deniliyor, ancak burada da bir “kast sisteminin” ruhlara işlediği bir küçültme seziyorum. Onun için “assubay” diyorum..
Halkımızda bir çok yanlışı düzettiği gibi bunu böyle söylemiş ve yanlış dayatmayı doğru algılayarak “Assubay “ demeye devam etmiştir.

Önceki gün Kızılay postanesinde bir gencimizin pantolonundaki çizgiler dikkatimi çekmese bu konuyu emin olun es geçiyor ve erteliyordum. Ancak gerek rütbe ve gerek değişik alametlerle zaten subay olduğu belli olan insanların birde pantolonlarına işaret konmuş. Subaylara kırmızı, astsubaylara ise boydan boya siyah şerit.
Zaten insanların ezilmişlikleri, itilmişlikleri yetmiyor gibi birde her gün giydikleri üniforma ile ruhların karartılması neyin alameti? Kime ne fayda sağlıyor...
Birine kırmızı diğerini siyah bant yapıştırınca ordular zafer mi kazanıyor.. Teknolojide dev adım mı atılıyor...
Yoksa uçaklar az mı yakıt harcıyor...
Ya da milletin kaynaşması daha mı iyi sağlanıyor?..
 Diyebilirsiniz ki bunda ne var?

 Ne olduğunu, biri subay biri assubay olan, aynı yerde mesai yapan ve aynı zorluklara katlanan..
Yeri geldiğinde ekmeğini, suyunu paylaşan aynı ideal için kanını akıtmaktan çekinmeyen insanların..
Aynı okulda okuyan..
 Aynı mahallede koşan, aynı ortak değerleri paylaşan çocukları; orduevlerinin kapısına geldiklerinde bir birinden ayrılıyor, aynı mekanı babalarının konumu yüzünden paylaşamıyorsa burada insanlık ardına bir sakatlık yok mu?
Haydi babasına işyerinde, işinin gereği olarak farklı muamele yapılıyor, farklı işlere koşuluyor. Peki çocuğunun, diğer aile efradının hatta seksenlik babasının kabahati ne?
 Onlar niçin ayrıma tabi turluyor..
Son zamanlarda assubayların feryatları ışık hızıyla -Internet kanalıyla- vicdanlara ulaştırılmaya çalışılıyor.
Yığınla problem..
Yığınla ayrımcılık ve ikinci sınıf pozisyonu.

Orhan Kaya 11.10.2005 tarihli elektronik postasında şöyle diyor:
“Subay orduevleri beş yıldızlı statüsünü korurken,biz astsubaylar kamplardan emekli olana kadar bir kez dahi zor yararlanırken ve yine kunta-kinte ayrımı ile Bodrum kampına astsubaylar giremez denirken,emrine koruma taburu ve alayından personel araç tahsis edilenler,Ankara’da bilen bilir ÇIKRIKÇILAR YOKUŞUNA ucuz diye bir kilo pirinç almaya gidenler,beş yıldızlı otellerinde birinci sınıf hizmeti alıyor,astsubayın kardeşini ve torununu sokamadığı ordu evi ve kamplardan sülalece, emir subayları ve korumalarıyla yaşayıp gidiyorlar.”

 İşin içine ordu girdi mi bir çok konu konuşulamıyor üstü örtülüyor.
Ve çok kere şu söyleniyor:
“Ne yapalım canım bilerek isteyerek girdiler”
 Doğru.
Kiminin isteği, kimin ekonomik ve sosyal şartları bir çok insanı oraya mecbur etmiş olabilir.
Ama ila nihaye sürecek bir “kast sistemimin” kime ne faydası var?..

Bir zamanlar hiç okuma yazma bilmeyen Anadolu insanı ile önceleri sadece ortaokul, sonra lise ancak yetmişli yıllarda yüksek okul seviyesinde eğitim alan -çok sonra üniversite seviyesinde - subaylar arasında bir ara sınıfa ihtiyaç duyulmuş olabilir.
Ancak şimdi şartlar aynı değil. Allah’a şükür Anadolu insanı artık okuma yazma biliyor. Bir çok erimiz assubayların ve eski duhullü subayların eğitim düzeyinden çok çok ilerdeler. Üniversite mezunu erlerimiz var. Yine üniversite okuyarak emrine girdiği subayın aldığı eğitimden ileri eğitim alan assubaylar var.
Adam ortaokuldan sonra iki yıl (lise dengi)okumuş, iki yıl harp okulunda okumuş ( o zaman harp okulları üniversite sayılmıyordu) işe subay olarak başlamış. Bu gün albay.. Ama aynı ortaokulu bitiren asssubay liseyi okumuş, üniversiteyi bitirmiş hala asssubay!..

 Bunun akıl, bilim ve mantıkla ilgisi ne?..
O nedenle artık ya şartlar iyileştirilmeli, profesyonel ordunun gereği insan unsuru yetiştirilmeli ya da değişmez “kast sistemi “ sayılan ve gerek maddi gerek manevi tahribata neden olan sistem değiştirilerek bu sınıf farkı kaldırılmalı. Artık uzman subaylarımız motorda tamir edebilir, çatıda aktarabilir, tank da sürebilir. Herkes şoför..
Uçak süren insan, neden otomobili kendisi sürmüyor..
 Ayrıca bir başka elamana ihtiyaç duyuluyor? Artık insan en iyi yetiştirilerek herkes yerli yerinde kullanılırsa hiçbir sorun kalmaz..
Ülkemizde bir çok yenilik ordu kanalıyla gelmiş, uygulanmış ve sonuç alınmıştır.

Bu gün tabu olanlar ordu devreye girdi mi, tabulukta çıkıp alenileşiyor. Geç olmadan şu “makam tazminatı” haksızlığı ile işe başlanmalı..

“KUNTA-KİNTE “uygulamasına son verilmeli..
Ne dersiniz, bizde görmeyelim de sorun kendiliğinden çözülür mü? 19.10.2005

kim nerde görmüş ise öyle bilir....... Necati Çavdar

  https://www.facebook.com/photo/?fbid=10155049048712700&set=a.10153847261797700 https://www.facebook.com/photo/?fbid=10150497860737700...