07 Haziran, 2011

ENİS ÇİLOĞLU'NUN SEYYAR SARAYINDA, "Siyaset"


 Ankara'ya dönmek üzere Zonguldak otobüs terminaline gideceğiz..
Vakit dar. Valilik arkasından ..
Sıra sıra müşteri bekleyen taksilerden birine atlıyoruz.
Bindiğimiz taksinin kaptanı tarafından çeşitli aksesuarlarla "özel" hale getirildiği dikkatimizi çekiyor.
Taksici sanki "seyyar saray" yapmış.






Vakit dar, yetişelim diye belediye otobüsü yerine taksiye biniyoruz. Ancak taksi bir türlü ilerleyemiyor..











"Neden..?" diye soruyoruz. "Hiç böyle olmaz. Trafik burada iyi akar. Işıkları geçelim sorun kalmaz.. Ancak her mitingde yaşadığımızı bu günde yaşıyoruz. Sadet'in başkanı gelmiş ..Onun için böyle " diyor..

"Saadet' in mi?.. HAS Parti Başkanı mı?" diye soruyoruz.
-"Ağbi ne fark eder. Ha o aha o" diye sorumuzu cevaplıyor.

Zonguldak'a geleli hiç siyaset konuşmadık. Sadece seyreyledik.
Fırsat bu fırsat.. Şehrin nabzını da en iyi tutanların başında "taksici" gelmez mi?

Nasıl olsa taksi ilerlemiyor, yerimizde sayıyoruz. O halde bir kaç siyasi kelam edelim..

HAS Parti mitingi başlamış.. Numan Kurtulmuş'u sesi  yankılanıyor..İsminin " Enis", Soyadının da "Çiloğlu" olduğunu öğrendiğimiz genc taksiciye soruyoruz. O cevaplıyor..

İşte Enis ile siyasi muhabbetimiz..

-"Burada siyasi durum nasıl? "

- Ağbi yine AKP götürür..
- Yani..?
- AKP alır ağbi... Millet hizmete veriyor. Kim hizmet ederse o..
- Peki Mehmet Haberal'ı kurtarmayacak mı sınız?
- Bilmem.. AKP alır..
-O, CHP'de..
- Olsun...

- Okumuş yazmış adam.. Üstelik sende laza benzersin. Hemşehriniz de olur. Ondan iyisini mi bulacaksınız? - -Tamam. Bende lazım. Her ne kadar burada doğmuş, memlekete gitmesemde hemşehrim. Ama CHP kazanamaz.Burada CHP  hiç yok. .. AKP' alır.
-Annem bile öyle diyor.
-Annen AKP 'ye mi verecek ki öyle diyor..
- Hayır. Annem CH^'ye verecek. Bende CHP'ye vereceğim. Annem, CHP kadın kolları başkanı..
- Yani buna rağman mi AKP alır diyorsun.?
-Evet..AKP alır.. Ne yapayım ki öyle..
-Peki AKP, himet etide ondan mı?
- Hayır.. Bi Bolu tünelini yaptı.. Başka bi şey yok..
- Bolu Tüneli'nin faydasını gördünüz ondan mı?
- Hayır...Bize hiç bir faydası olmadı.. Fakat millet cahil.. AKP diyorlar. Oraya verecekler... CHP'side MHP'side Sadetide alamaz. AKP alır ..

Karşımızda, kocaman binayı baştan başa süsletyen MHP' bayraklarını görüyoruz.

-Bak MHP'de gçlü olmalı. Koca koca bayrak asmışlar..
- Ağbi orası MHP binası da ondan. Başka yerde de yok..

...........

Bindiğimiz taksinin genç kaptanı CHP Zonguldak İl Kadın Kolları Başkanının oğlu Enis Çiloğlu böyle diyor..Değerlendirmei bu şekilde..

Peki bizim gözlemlerimiz?..:
Zonguldak'a giderken Devrek'de AKP Milletvekili adayı ÖzcanUlupınar'ın dev posterleri dikkatimizi çekiyor.. En çok o var. Zonguldak'a giriyoruz. Bilbortlarda tüm partiler var... Afiş olarak AKP'nin üstünlüğü dikkat çekiyor. Fakat "emeğin başkentinde bazı bilbordtlarda "DSP'nin dürüstlük" vurgusu yapan afişi gözden kaçmıyor..
Şehrin merkezine doğru, Sadet Partisinin sanki yarıştan kopmuşcasına mütevai bir pankart ile Mustafa Kamalak'ın şehirde yapılacak "Bereket " mitingine halkı davet ediyor..
Üniversiteye yakın binalardan Mehmet Haberal'ın "Zonguldak Nefes Alacak " mesajlı dev afişi sizi selamlıyor.
...........
Şehirde kaldığımız iki gün boyunca "taksici " Enis Çiloğlu ile konuşma haricinde hiç bir siyasi lakırdı duymadık.

3 Haziran Cuma gününü 4 Haziran Cumartesine bağlayan gece Öğretmen Evi'nde kalacağız.


Kep töreni bitip şehre indiğimizde Öğretmen Evi önüne "HAS "parti otobüsü park ediyor..

Sabah açtığımız yerel gazetenin birinde saat 13 de Madenci Anıtı meydanında yapılacak miting için HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş"un şehre "Beklendiği" haberi var. Demek ki sat 11'e yakın olmasına rağmen hala dışarıda park halindeki HAS parti otobüsü Numan Kurtulmuş için Zonguldak'a demir atmış.

Kahvaltı için girdiğimiz lolantanın balkonunda esmerce bir vatandaş telefonla konuşuyor. Hemen yanımızda olduğundan konuşmayı duymamazlık edemiyoruz..

" Bu AKP'liler afişlerimizi indiriyor.. Hatta bi tanesiylede tartıştım. Bunlar her yerde böyle yapıyor.. İki bin tane küçük altın dağıtmışlar. Kalabalıkları öyle topluyorlar.. .... diyorki 'gözümün önünde verdiler'...Ağbi altın veriyorlar, mitinge gelsinler diye.."

Öylemidir değilmidir. Biz bilmeyiz...

.............

Şehirde bilbortlar dışında gördüğümüzve tüm ülkede halk bazındaki  siyasi "sesizlik", yerel gazeteleri açınca bozuluyor.
Yerel gazetelere bakılır ise tüm parti adayları harıl harıl çalışıyor..

Şehirde  seçilecek yerdeki parti adaylarının hepsinin "Zonguldak kökenli" olmayıp,   "lider salması" olduğundan olsa gerek, bir gazete de" Size soran mı var? Hepsi aynı. Lider kimi diyorsa onu seçeceksiniz..  Olan olmuş. Siz keyfini çıkarın. Önünüze gelenle yetinin.." dercesine "Köksal Toptan ve Mehmet Haberal'dan  faydalanılması gerektiğini" vurgulayarak bu iki" değer"in  Zonguldak'a katkı için değerlendirilmesine  yönelik makale okuyoruz..












İşte gazetelerden edindklerimiz.. CHP adayı Haberal malum, "tutuklu" yerine kardeşleri aktvite gösteriyormuş.

Üç şey şey dikaktimden kaçmadı.

1-
Yerel gazeteler dün gerçekleşen Kep giyme törenini haberleştirememiş olmalı ki,  törenle ilgili bişey bulamadık..


2- Haberl'ın kardeşi AKP adayı Köksal Toptan için.. Siyasetn Zonguldak'a çok faydalı olmadığını söyleriz . Fakat onun hırsılık , çalma çırpma adına bir şey yaptığını söyleyemeyiz" yollu açıklama yapmış..

3- 2006 da geldiğimde ll . Makas sakinleri, " Siyasiler, seçimlerde geliyor...Bizim burnu sümüklü çocuklarımızı öpüyor.. Bi daha da gelmiyorlar. Halbuki gelseler biz onların tertemiz ellerini öpeceğiz.. Gelmiyorlar" diyorlardı. yerel gazete haberinden bu seçimlerde de AKP adayı Özcan Ulupınar'ın ll Makas'da toplantı yaptığını duyurarak "Beni Devrek'deki akrabalarınıza sorun.. Onlara hizmet verdim. Sizede hizmet vereceğim" şeklinde konuştuğunu öğreniyoruz.


Peki gözümüzle gördüğümüz ne?


2006 da ll. Makas'a giderek vatandaşı dinlemiştik. Onlar; "Karşıya hizmet veriyorlar. Bizim buraya gelmiyorlar."diyerek belediye himetlerinden yararlanamadıklarını , çöplerinin alınmadığını " belirtiyorlardı. Budefa gitiğimizde otobüsle şehre girreken ll Makas'da bu sözler hatırıma gelerek dikkat kesildim. Evet ll Makas'da mahalle girişindeki bakkalın önünde belediye işçileri çöpleri temilemekle meşguldüler. Demek ki Zonguldak şehir merkezinde bulunan ll. Makas'da belediyenin en önemli hizmeti olan çöp alma işi başlanmış.


































05 Eylül, 2009



Gümüşdere!



Allah’ın güzellikler için verdiği imkanı, nasıl b..ettiğimizi görmek istiyorsanız, gidin Ankara Çayı’na bakın.
Eğer biliyorsanız tekrar tekrar ne büyük imkanı nasıl bu hale getirdiğimizi düşünün.
Sadece Başkentin ortasından akan Ankara Çayı bile Avrupa Birliği standardımızı veriyor.
Bir başka memlekette olsa pırıl pırıl akarak şehir içinde süzüle süzüle gitmesi, çeşitli rekreasyon alanları, parkları ve bahçeleri ile yorgun bedenleri, bunalmış beyinleri dinlendirmesi içten bile olmayan Ankara Çayı; göz, burun kirliği şurada dursun mikrop saça saça akıp gidiyor.
Ankara Büyükşehir Belediyesi.. Altındağ.. Keçiören.. Yenimahalle..Etimesgut..Ve Sincan Belediyeleri tedbir almıyor, seyir ediyor.
Sadece onlar mı?
Başta Milli Savunmaya bağlı tesisler.. Kara ve Hava Kuvvetleri olmak üzere bir çok Bakanlık teşkilatları, kamu ile iri cüsseli özel sektör kuruluşları çayda taşınanlara(!) bakıyor.Ama çay mikrop saçarak yanlarında yaşayanlara, yanından geçmek için o bölgeye yolu düşenlere zehir,virüs ne varsa aşılıyor.

Çay boyunca konuşlandırılmış askeri alanlarda, okullarda, sanayilerde mikroplara mahkum ettiğimiz binlerce insanlar gibi birde çevresinde bulunan Atatürk Orman Çiftliği ve Sincan Bölgesindeki hayvanların barındığı parklarla hayvanları da bu mikroplara mahkum etmişiz.
Diyecekler ki; ne olsa alışırlar!...
Ankara Çayı’nın özellikle bahar ve sonbahar aylarında oluşturduğu kesif sis, yaz aylarındaki ağır koku ile insanları,hayvanları ve bitkileri rahatsız ediyor. Fakat belli ki yetkililer bundan rahatsızlık duymuyor.


Önceki gün, Gülhane Hastanesi’nin altındaki yoldan (Etlik’ten –Meteorolojiye) geçtim.Yol boyu kıvrıla kıvrıla Ankara çayı akıyor.Çay değil b.. akıyor..


Tıpkı Yenimahalle, Etimesgut ve Sincan’da geçtiği bölmelerde ki gibi burada da yani Altındağ, Keçiören arasında da şehrin tam göbeğinde bu dereden istifade ile çeşitli sebze ekenler mevcut.


Yol kenarında Meteoroloji’nin karşısına düşen Gümüşdere Mahallesi’ni işaret eden bir levha dikkatimi çekti. Demek bir zaman bu pislik akan dere “Gümüşdere” imiş..Güzel isim.Olması gereken sıfat.Gel gör ki Ankara’ya can ve güzellik katması gereken Ankara çayı rezalet.
Akşam Eryaman’a geliyoruz.
Saat 20.00 olmuş ancak hala Ankara yanıyor.İstanbul yolu boyunca Ankara Çayı’nın sıcak nedeniyle yaydığı koku dayanılmaz halde..
Yanında yöresinde oturanlara sağlık diliyorum. Sabır dilemiyorum.Çünkü hak ediyorlar. Eğer hak etmeseler ilgili kuruluşların, her gün iki ekmek verdiği için dua ettikleri belediye başkanlarının kapısına dikilirler. Sincan’dan her gün yüzlerce insan, burunlarını kapatarak Çaydan gerek beton köprü gerekse tahta köprüyü vasıtasıyla Harikalar diyarına geliyor. Ve çektiği ızdırabı unutuyor.Aynı yoldan evine dönüyor yine unutuyor..


Normal zamanlarda görülmediği kadar çayın rutubeti ve dolayısıyla kokusu çevreyi sarmış.Uzaktan bakınca çay çevresinde oluşan nem bulutu manzarayı ortaya koyuyor. Otobüsümüz Ayaş yolundan Eryaman- Devlet Mahallesine döndü. Hala Gümüşdere’nin yani Ankara Çayı’nın pisliği peşimizi bırakmadı..Sıcaklar artıkça tehlike boyutu da artıyor.
Halbuki çözüm zor mu?..
Evet zor.
Önce saydığım belediyeler işbirliği yapacak, birlikte çalışacaklar.Bu zor iş...
Zira koordinasyon gerek, birliktelik gerek.. Kamu ve özel kuruluşlar bir olup ucundan kenarından tutmaları gerek.ABD ve Almanya artıkları tanklar vs ile Mehmetçiklere eğitim verenler, kafaları kızınca tankları Sincan istikametine sürenler, gerekirse Ankara Çayı’nın mikroptan kurtulması için ellerini taşın altına koyacaklar.Koymaları gerek. Bu zor iş.
Şimdiye kadar olduğu gibi en güzel iş, kutlamalar..
Risk yok..Eser yok.. Çekersin nutku; günü gün eder, yatarsın.
Ancak Avrupa Birliği böğrüne çuvaldızı yerleştirdi mi “ıhh” der zorda olsa uyanırsın.
Buradan Avrupa Fatihi (!) Başbakan’a sesleniyorum:
Avrupa Birliği, önümüze şart olarak “Ankara’yı b.. kurtar da gel” demeden Gel şu işi üstlenin. Hem Ankaralılara bir iyilik yapın hem de tarihe geçin. Tüm ilgili belediyelere, kamu kurum ve kuruluşlarına “Bu yıl, bu iş bitmeden hiçbir kutlamaya para harcanmayacak” diye bir talimat verseniz kuzu kuzu bir araya gelirler.Bu işi, bitirirler.


Sayın Başbakan,
Ankara Çayını en güzel şekilde değerlendirecek güç ve elinizde “cin gibi adamlar(!)” var. Estergon Kala’sını dikenler.. Harikalar Diyarı parkını oluşturanlar... Ankara Çayı’nı da temizler güzelleştirir.
Yeter ki isteyin. “Başbakan geliyor” diye -Ankara Büyükşehir Belediyesi, “Aile Yaşam Merkezi”ni hayata geçirdi- eski Hosta binası çevresini bayram yerine çevirenler, Ankara Çayı’nı mı temizlemezler?
Yeter ki istensin. Ankara Çayı’nı, adına yakışır “Gümüşdere” yaparlar..



Necati Çavdar- Emiryaman /Ankara-

29 Ağustos, 2006

NECATİ ÇAVDAR 'IN OBASI : 1

NECATİ ÇAVDAR 'IN OBASI : l Necati Çavdar'ın penceresinden DİL'den DİL'e İL'den İL'e ANADOLU'dan İZLENİMLERİ ŞİİRLERİNİ RÖPORTAJLARI VE BAZI YAZILARINI BULACAKSINIZ DEVAMI NI İZLEMEK İÇİN: NECATİ ÇAVDAR'IN OBASI ll www.necaticavdar.blogspot.com VE Yazıları için: www.haberbir.com http://blog.milliyet.com.tr/necaticavdar www.blogcu.com/necaticavdar www.benimblog.com/necaticavdar Şirleri için: http://www.sairinyeri.blogspot.com Doğduğu yer: KÜÇÜK HIRKA KÖYÜ için www.khirka.blogspot.com ADRESLERİNE BAKILABİLİR

26 Şubat, 2006

MANAVGAT, YENİLENDİ
-Manavgatlılar, “Mevcut belediyenin çalışmasıyla Manavgat kasaba hüviyetinden çıktı. Şehir görünümü aldı” diyorlar.
-MHP İlçe Başkanı İsmail Hakkı Karadağ, iki dönemdir MHP’nin aldığı Belediye çalışmaları için “ İlk dönem alt yapı çalışmalarına önem verildi.Bu dönemde üst yapı çalışılmalarına önem veriliyor” dedi

-Küllüye camii, Şehrin simgesi olmuş.

-Manavgat suyunun satışıyla ilgili yapılan hazırlık ve kurulan tesisler boş yatıyor.

-Yörükler Başbakan’ı çadırlarında misafir etmek istiyor.

Manavgat ilçe merkezindeyiz..

Sokakları dolaşıyor, parklara iniyor, esnaf ve şehir halkı ile görüşüyoruz..

Ortak kanat şu:

Manavgat son on yılda hazla gelişti. Fakat iki 6-7 yıldır inanılmaz değişim var. Mevcut belediyenin çalışmasıyla Manavgat kasaba hüviyetinden çıktı. Şehir görünümü aldı. Ne varsa yenilendi. Sokaklar , caddeler açıldı. Eserlere eserler katıldı.

 Kendisiyle görüştüğümüz MHP İlçe Başkanı İsmail Hakkı Karadağ, iki dönemdir MHP’nin aldığı Belediye çalışmaları hakkında bilgi verirken “ İlk dönem alt yapı çalışmalarına önem verildi.Bu dönemde üst yapı çalışılmalarına önem veriliyor” diyerek belediyenin iktidar desteği olmadan da büyük işler yaptığını vurguluyor.

MHP Manavgat İlçe başkanı, ilçeyle ilgili şu bilgileri veriyor:

Manavgat’ta turizim ve tarım önde ancak, ilçenin 3/2 si orman. Ormanlarımızda Karaçam, Köknar, Ladin ve Ardıç bulunur. Manavgat sadece kıyı şeridinden ibaret değil. Denizden Isparta ve Konya’ya kadar gidin toprağımız ve buralarda yaşayan geçimlerini sağlayan insanlarımız var. Kıyı şeridinde turizm, Toroslar’ın güney eteğinde tarım yükseklerde tarım ve hayvancılık yapılır. O nedenle ilçenin sorunlarını bakarken sadece tarizimle ilgili, kıyı şeridini değil, Toroslar da yaşayan, İçanadolu iklim şartlarında üretim yapan insanlarında sorunlarına eğilmemiz gerek .

-İktidarın Manavgatla ilgili bir projesi yok. Toroslar’ın güneyinin iyi projelendirilmemesi, buralarda otlakiyenin yok edilmesi, mera problemini ortaya çıkardı.

Sürü sahipleri küspe, arpa gibi yem fiyatına yetişemiyorlar.Yem parasını ödeyemiyorlar. Bölgemizde tarım ve hayvancılılık bitme noktasına geldi.  Hükümet, tarımsal kalkınmada AB ne yapıyorsa onu yapsın da kendi özelliğimize uygun destekleme yapsınlar.Meralar, hazine arazilerini, tapulamasından vaz geçtik Yörüklere tahsis etsin…

Göçebelik geleneğini sürdüren bu insanlar hiç değilse yaylalarda insan gibi yaşama imkanlarına kavuşacak barınaklar yapabilsinler.

Ormanlar yok yere harcanacağına orman köylüsünün, yaylalarda üretim yapan Yörüklerin kullanımına verilsin.

Bu gün Toroslar’ın güneyi yaz ama Toroslar’ın başında ve kuzeyinde kış olanca ağırlığı ile hüküm sürüyor.

Yaylalarda kalan insanlar geçecek yol bulamıyorlar.bunlarında sorunları ile ilgilenilmesi gerek.


Manavgat’a Vurulan Mühür:KÜLLÜYE CAMİİ


Manavgat’ta, herkesin dilinde Küllüye cami var.

Gerek belediye, gerekse vatandaşların katkıları ile Manavgat’a güzel bir cami yapılmış.

Adı ,"Küllüye camii".

Şimdiden Manavgat’ın simgesi haline gelen Küllüye camiin Manavgat çayına düşen su iletiyle görülmeye değer.

Hele bir gece görüntüsü var ki anlatmak mümkün değil.

2,5 sene gibi kısa bir zamanda hizmete açılan camiin açılışını her ne kadar Dinler Bahçesini açan Tayyip Erdoğan yapmamış ama Diyanetten sorumlu Devlet bakanı Mehmet Aydın gerçekleştirmiş.

Manavgatlılar," bu durumu bir yerlere not ettiklerini" söylemekle yetiniyorlar.

Fakat, gerçekten takdire şayan sesleri ile insanları büyüleyen müezzin ve imamı ile camiin içinde insanı mest ediyor. yapılan bu camii, yeni bir simge olarak Manavgat’a mührünü vurmuş…

Öte yandan Manavgat Çayı üzerine kurulan köprüde Manavgat’a yeni bir gerdanlık gibi bir hayli yakışmış.

MANAGAT SUYU YILAN HİKAYESİ

Tüm Türkiye’nin bildiği gibi bir “barış suyu” projesi var.

Bunun kaynağı Manavgat.

Tertemiz menbağı, kirletilmemiş çevresiyle Manavgat çayı bir yerlerin iştahını kabartıyor.

Bazı ülkelerin petrolü varsa bizimde Manavgat Irmağı gibi denize akan altın değerinde suyumuz var. Bu suyun satılması ve ülkenin döviz kazanması düşünülmüş.

Bunun içinde hemen İsrail talib olmuş.Görüşmeler, pazarlıklar, ön anlaşmalar derken İsrail’in Manavgat’ın geçtiği yerleri kendi kontrolüne verilmesi gibi ülkenin hükümranlık haklarını istemesi gibi şartlar sonucu pazarlık görüşmelerinin kesildiğini Manavgat’ta öğreniyoruz.

“Zaten Manavgat suyunun geçtiği alanları Devlet Su İşleri koruyor, İsrail’e neden verilecek?” diye soran Manavgat halkı Türkiye’nin çıkarına ve hükümranlık haklarının halle gelmemesi şartıyla Manavgat suyunun değerlendirilmesini istiyorlar.

Turgut Özal’ın Başbakanlığı döneminde gündeme gelen ve ülkemize yılda 300 milyon dolar gelir getirmesi ve su sıkıntısı çeken Ortadoğu ülkelerine hayat vermek amacıyla 1992 de başlatılan Manavgat suyunun dış pazarlara satılması için Süleyman Demirel döneminde çalışmalara başlanmış, suyun temizlenmesi, pompalanmamsı ve yüklenmesi için bu güne kadar 147 milyon dolar harcanarak 1999 tamamlanan tesisler bile kurulmuş.

Manavgat halkı, yıllar yılı milyonlarca dolar yatırılarak yapılan bu tesislerin boş durdurulmayarak bir an önce işletmeye alınmasını istiyorlar. Manavgat’ta turizm var.

Tarım var.hayvancılık var..

Her birinin ayrı problemi var.

Mesela Manavgat’ta bir otel. Corolla Oteli..

Yazın bin kişi ağırlıyorken kışın sadece 30 kişi var otelde.

Otel sahibi Hasan Özden bey," yazın misafirleri kışın kendimizi ağırlıyoruz" diyor.

Öte yandan turist sayısının artmasına rağmen düşen kaliteden yakınılıyor.

Otellerden birinde yan masada duran 60-70lik yüzleri kırışmış,göbeği açık bir bayan ile yayında bulunan 30luk delikanlıyı gösteren bir işletmeci, “ne yapalım sermayemiz bu” diyerek turizm de geldiğimiz noktanın altını çiziyor.

Turizmde yaza bağlı sirkülasyonun 4 mevsime yayılması için aralar bulunması gerekir.

Yoksa var olan tesisler kalitesiz müşteriye iyi hizmeti hangi döneme kadar sürdürebilir ki?

YÖRÜK ÇADIRINDA BİR AKŞAM:

Yörükler; Başbakanı bekliyorlar.

Yörük geleneğini sürdürerek hayvancılık alanında üretimini sürdüren Manavgat’ı Yörüklerden Bayram Keçe, içinde bulundukları şartları görmesi için”Başbakanımızı bekliyoruz” dedi

Manavgat deyince hep turizm ve başta seracılık olmak üzere tarım akla geliyor.

Fakat birde hayvancılık var bunu da genellikle kışın Toroslar’ın güneyine çekilen, yazın kuzeyine giden Yörükler yapıyor.

Manavgat’ın içinde, şehir merkezin yakın Yörük çadırları dikkatimizi çekiyor.

Kendilerini habersiz olarak akşam karalığında ziyaret ediyoruz.

Çok sıcak karşılayan Yörük beyi, Bayram Keçe’den yaşantıları ile ilgili bilgi alıyor, bizzat içinde bulundukları durumu yerinde görüyoruz.

Havanları büyük baş ve küçük baş olmak üzere ayrı çadır ve ağıllarda.

Oğlaklar ayrı ağılda.

Yörük obasının güvenliği Sivas’tan getirilen kangallara emanet.

Elektrik yok Ay ışığında oluklara kanan yemlerini yiyen keçiler var.

Hala yatmamış ancak gündüzden kalan birkaç işi görmekte olan çocuklar okullarına gittiklerini ancak yaylaya çıkacakları anı gözlediklerini belirterek, hemen yanlarındaki şehrin ışıklı pırıltısının çekiciliğine rağmen “yaylayı çok özlüyoruz” diyorlar.

Ve şehrin pırıl pırıl yanan ışıklarına rağmen bizce bir dram yaşanıyor.

Çünkü elektrik yok.Hiçbir sosyal şar mevcut değil..

Ama onlar böyle de mutlu.

Lüx lamasıyla ışıtılan çadırda kurulu kuzine başına geçerek ısınan oba halkı biz alimizden memnunuz yeter ki bize dokunmasınlar diyor.

Ve Yörük geleneğini sürdürerek hayvancılık alanında üretimini sürdüren oba reisi Bayram bey, içinde bulundukları şartları görmesi için Başbakan’ı çadırlarına davet ederek hayatlarını yakından görmesini isteyerek “Başbakanımızı bekliyoruz” dedi.

Manavgat’ı Yörüklerden Bayram Keçe,

Gelirse kendisine keçi sütü ikram eder misin dediğimizde ise , “O bizim başbakanımız.Başımızın üstünde yeri var.Keçi sütü insanı inat yapar.Başbakanımıza keçi sütü ikram etmeyiz ama ikram edecek kaliteli sütlerimiz var.Biz kendilerini yaylalarımızda ağırlamak isteriz. Belki şartları uygun olmaz. Burada da olur. Yeter ki gelsin” diyor.

MANAVGAT’ TA NELER KONUŞULUYOR?
Manavgat’ta bu günlerde kumullar üzerinde oluşmuş dünyada sayılı ve ülkemizde tek olan Sorgun Ormanları’nın durumu konuşuluyor.

Sivil toplum kuruluşları, özellikle çocuklar; otellerin, turizm merkezlerinin her yere yapılabileceğini bunun için ormanların katledilmesinin gerekmediğini ileri sürerek Sorgun Ormanları'nın aynen korunması için çaba gösteriyor.

Bir kesimde ilçenin daha da gelişmesi, çok paralı bir turizm olan golf turizminin Manavgat’a da yönelmesi, dolayısıyla işsize iş, aşsıza aş olması için Sorgun Ormanları'nın yapılacak projelerle golf turizmine açılmasını istiyorlar.

Birde Başbakan, bakanlar ve Anamuhalefet Lideri Deniz Baykal arasında mal varlığı süre dursun “işte mal varlığım, verilmeyecek hesabım yok” “ diyerek malvarlığını açıklayarak şeffaflık örneği sergileyen Manavgat Belediye Başkanı Zeynel Şenol’un tavrı.

Manavgat’ta bun konuşuluyor.

18 Şubat, 2006

Manavgat belediyesi önünde

Manavgat Belediyesi önünde 31 Ocak 2006

Manavgat da akşamı düşünmek

 Posted by Picasa

Yörük Beyi

Yörük beyi ramazan Arslan Antalya Yörükler Derneği Başkanı Posted by Picasa
Manavgat'ta iken,
 Manavgat suyunun taşınması için her türlü teknik tsisin yapılmasına ve yıllar süren pazarlıklara  rağmen İsrail'in tek taraflı olarak görüşmeleri kestiğini öğrniyoruz.
Su ile birlikte güvenlik gerekçesiyle Irmağın çevresinin kontrolünü de isteyen İsrail, acaba kısa zamanda yapılarak  "ilahi davetin" gerçekleşirildiği mekan haline gelen bu mabet ve suiletinden mi ürktü dersiniz?
Nede olsa  Mağbet,  mülkün "Tapusu " gibi yer yüzüne çakılmış...

MANAVGAT IRMAGI

 Posted by Picasa

Manavgat Köprüsü

9ŞUBAT2006 Manavgat Köprüsünde akşam Posted by Picasa
9 Şubat 2005 Manavgat ilçe merkezindeyiz..
Sokakları dolaşıyor, parklara iniyor, esnaf ve şehir halkı ile görüşüyoruz..
Ortak kanat şu: Manavgat son on yılda hazla gelişti. Fakat iki 6-7 yıldır inanılmaz değişim var. Mevcut belediyenin çalışmasıyla Manavgat kasaba hüviyetinden çıktı. Şehir görünümü aldı Ne varsa yenilendi. Sokaklar, caddeler açıldı. Eserlere eserler katıldı.

Kendisiyle görüştüğümüz MHP ilçe başkanı , belediye çalışmaları hakkında bilgi verirken ilk dönem alt yapı çalışmalarına önem verildi. Bu dönemde üst yapı çalışılmalarına önem veriliyor diyerek belediyenin iktidar desteği olmadan da büyük işler yaptığını vurguluyor.
MHP Manavgat İlçe başkanı, ilçeyle ilgili şu bilgileri veriyor:
 "Manavgat’ta tirizim ve tarım önde ancak, ilçenin 3/2 si orman. Ormanlarımızda Karaçam, köknar Ladin ve Ardıç bulunur. Manavgat sadece kıyı şeridinden ibaret değil.denizden Isparta ve Konya’ya kadar gidin toprağımız ve buralarda yaşayan geçimlerini sağlayan insanlarımız var. Kıyı şeridinde turizm, Toroslar’ın güney eteğinde tarım yükseklerde tarım ve hayvancılık yapılır. O nedenle ilçenin sorunlarını bakarken sadece tarizimle ilgili, kıyı şeridini değil Toroslar da yaşayan, İçanadolu iklim şartlarında üretim yapan insanlarında sorunlarına eğilmemiz gerek -İktidarın Manavgatla ilgili bir projesi yok. Toroslar’ın güneyinin iyi projelendirilmemi, buralarda otlak iyenin yok edilmesi, mera problemini ortaya çıkardı.Sürü sahipleri küspe, arpa gibi yem fiyatına yetişemiyorlar.Yem parasını ödeyemiyorlar. Bölgemizde tarım ve hayvancılılık bitme noktasına geldi.  Hükümet: tarımsal kalkınmada, AB ne yapıyorsa onu yapsın da kendi özelliğimize uygun destekleme yapsınlar. Meralar, hazine arazilerini, tapalamasından vaz geçtik Yörüklere tahsis etsin…Göçebelik geleneğini sürdüren bu insanlar hiç değilse yaylalarda insan gibi yaşama imkanlarına kavuşacak barınaklar yapabilsinler. Ormanlar yok yere harcanacağına orman köylüsünün, yalarlarda üretim yapan Yörüklerin kullanımına verilsin. Bu gün Toroslar’ın güneyi yaz ama Toroslar’ın başında ve kuzeyinde kış olanca ağırlığı ile hüküm sürüyor.Yaylalarda kalan insanlar geçecek yol bulamıyorlar.Bunlarında sorunları ile ilgilenilmesi gerek. "

KÜLLÜYE CAMİİ

 Manavgat’ta, herkesin dilinde Küllüye cami var.
Gerek belediye, gerekse vatandaşların katkıları ile Manavgat’a güzel bir cami yapılmış.Adı "Küllüye Cami". Şimdiden Manavgat’ın simgesi haline gelen Küllüye Cami'in Manavgat çayına düşen suiletiyle görülmeye değer.
Hele bir gece görüntüsü var ki anlatmak mümkün değil.
2,5 sene gibi kısa bir zamanda hizmete açılan camiin açılışını, her ne kadar Dinler Bahçesi'ni açan Tayyip Erdoğan yapmamış ama Diyanetten sorumlu Devlet bakanı Mehmet Aydın gerçekleştirmiş.
Manavgatlılar bu durumu bir yerlere not ettiklerini söylemekle yetiniyorlar.
Fakat, gerçekten takdire şayan sesleri ile insanları büyüleyen müezzin ve imamı ile camiin içinde insanı mest ediyor. yapılan bu camii, yeni bir simge olarak Manavgat’a mührünü vurmuş…

MANAGAT SUYU YILAN HİKAYESİ

Tüm Türkiye’nin bildiği gibi bir barış suyu projesi var.
Bunun kaynağı Manavgat. Tertemiz menbağı, kirletilmemiş çevresiyle Manavgat çayı bir yerlerin iştahını kabartıyor.
Bazı ülkelerin petrolü varsa bizimde Manavgat Irmağı gibi denize akan altın değerinde suyumuz var.
Bu suyun satılması ve ülkenin döviz kazanması düşünülmüş. Bunun içinde hemen İsrail talib olmuş.
Görüşmeler, pazarlıklar derken İsrail’in Manavgat’ın geçtiği yerleri kendi kontrolüne verilmesi gibi ülkenin hükümranlık haklarını istemesi gibi şartlar sonucu pazarlık görüşmelerinin kesildiğini Manavgat’ta öğreniyoruz.

“Zaten Manavgat suyunun geçtiği alanları Devlet Su İşleri koruyor, İsrail’e neden verilecek?” diye soran Manavgat halkı Türkiye’nin çıkarına ve hükümranlık haklarının halle gelmemesi şartıyla Manavgat suyunun değerlendirilmesini istiyorlar. Manavgat suyunun dış pazarlara satılması için Süleyman Demirel döneminde çalışmalara başlanmış, suyun temizlenmesi, pompalanmamsı ve yüklenmesi için tesisler bile kurulmuş.Yıllar yılı milyonlarca dolar yatırılarak yapılan bu tesislerin boş durdurulmayarak bir an önce işletmeye alınmasını istiyorlar.

Manavgat’ta turizm var. T
arım var.hayvancılık var..
Her binini ayrı problemi var.
Mesela Manavgat’ta bir otel. Coralla Oteli..
Yazın bin kişi ağırlıyorken kışın sadece 30 kişi var otelde.Otel sahibi Hasan Özden bey, yazın misafirleri kışın kendimizi ağırlıyoruz diyor.
Öte yandan turist sayısının artmasına rağmen düşen kaliteden yakınılıyor.
Otellerden birinde yan masada duran 60-70lik yüzleri kırışmış,göbeği açık bir bayan ile yayında bulunan 30'luk delikanlıyı gösteren bir işletmeci, “ne yapalım sermayemiz bu” diyerek turizm de geldiğimiz noktanın altını çiziyor.
Turizmde yaza bağlı sirkülasyonun dört  mevsime yayılması için aralar bulunması gerekir.
Yoksa var olan tesisler kalitesiz müşteriye iyi hizmeti hangi döneme kadar sürdürebilir ki?

YÖRÜK ÇADIRINDA BİR AKŞAM

Başbakanı bekliyorlar.
Manavgat deyince hep turizm ve başta seracılık olmak üzere tarım akla geliyor.
Fakat birde hayvancılık var bunu da genellikle kışın Toroslar’ın güneyine çekilen, yazın kuzeyine giden Yörükler yapıyor.
Manavgat’ın içinde, şehir merkezin yakın Yörük çadırları dikkatimizi çekiyor.
 Kendilerini habersiz olarak akşam karalığında ziyaret ediyoruz.
Çok sıcak karşılayan Yörük beyi, Bayram Keçe’den yaşantıları ile ilgili bilgi alıyor, bizzat içinde bulundukları durumu yerinde görüyoruz.
Havanları büyük baş ve küçük baş olmak üzere ayrı çadır ve ağıllarda. Oğlaklar ayrı ağılda.
 Yörük obasının güvenliği Sivas’tan getirilen kangallara emanet.
 Elektrik yok Ay ışığında oluklara kanan yemlerini yiyen keçiler var.
Hala yatmamış ancak gündüzden kalan birkaç işi görmekte olan çocuklar okullarına gittiklerini ancak yaylaya çıkacakları anı gözlediklerini belirterek, hemen yanlarındaki şehrin ışıklı pırıltısının çekiciliğine rağmen “yaylayı çok özlüyoruz” diyorlar.
Ve şehrin pırıl pırıl yanan ışıklarına rağmen bizce bir dram yaşanıyor.
 Çünkü elektrik yok.Hiçbir sosyal şar mevcut değil.
Ama onlar böyle de mutlu... Lüx lamasıyla ışıtılan çadırda kurulu kuzine başına geçerek ısınan oba halkı biz alimizden memnunuz yeter ki bize dokunmasınlar diyor.
Ve oba reisi Bayram bey, Başbakan’ı çadırlarına davet ederek hayatlarını yakından görmesini istiyor.
Gelirse kendisine keçi sütü ikram eder misin dediğimizde ise , “O bizim başbakanımız.Başımızın üstünde yeri var.Keçi sütü insanı inat yapar.Başbakanımıza keçi sütü ikram etmeyiz ama ikram edecek kaliteli sütlerimiz var.Biz kendilerini yaylalarımızda ağırlamak isteriz. Belki şartları uygun olmaz. Burada da olur. Yeter ki gelsin” diyor.

NELER KONUŞULUYOR?

Manavgat’ta bu günlerde Sorgun Ormanları'nın durumu konuşuluyor.
Sivil toplum kuruluşları, özellikle çocuklar Sorgun Ormanları'nın aynen korunması için çaba gösterirken, ilçenin daha da gelişmesi, çok paralı bir turizm olan golf turizminin Manavgat’a da yönelmesi, dolayısıyla işsize iş, aşsıza aş olması için Sorgun Ormanları'nın yapılacak projelerle golf turizmine açılmasını istiyorlar.
Manavgat’ta bu konuşuluyor.

Akşam ezanında Manavgat Ktlltye camii

Akşam Ezanında Manavgat Küllüye camii 9 Şubat 2006 Posted by Picasa

Çavdar Manavgat'ta

9 Şubat 2005 Akşam üzeri Manavgat Posted by Picasa

Külülye Camii -Manavgat

9 Şubat 2005 Posted by Picasa

kim nerde görmüş ise öyle bilir....... Necati Çavdar

  https://www.facebook.com/photo/?fbid=10155049048712700&set=a.10153847261797700 https://www.facebook.com/photo/?fbid=10150497860737700...