20 Şubat, 2020

Tarih kitaplarına girmeyen işgaldeki Amerikan gerçeği , Amerkan donanması İstanbuld'a



Osmanlı Sarayı (Dolmabahçe) önünde 4 Amerikan zırhlısı
Yorumlar
  • Ömer Aslan SANKİ ŞİMDİ FARKLIMI CANIM ABİM...
    2
  • Necati Çavdar Şimdi "işgalde olduğumuzu" biraz anlıyoruz. O zaman "kurtulduk - kurtardık" şeklindeki tek yönlü prapaganda şarhoşluğu ile kafamız çakır. Ne olduğunu çakalayamııyorduk..
    3
  • Kadir Tuncer Osmanlı_ABD ilişkilerinin ilkleri:1824 de Osmanlı Devletinde ilk ABD Konsolosluğu İzmir'de açıldı. 1825 de:ABD ilk elçisi olan Kommodore John Robers'i geniş yetkilerle İstanbula gönderdi.
    07.Mayıs.1830'da:Osmanlı devleti ile ABD arasında biri gizli olan 9 maddelik " Dostluk,Ticaret ve Seyr-i Sefain anlaşması imzalandı.Gizli madde; Osmanlı gemilerini Amerikalı mühendislerin yapımını içeriyordu. bu madde uyarınca,İstanbul tersanelerinde ilk buharlı gemileri ABD li gemi mühendisi Poster Rhodes denize indirdi.
    Dikkat edilirse Cumhuriyet döneminide sayarsak ABD ile olan ilişkiler 200 yıllık bir zamana dayanıyor. Bu fotoların çekiminde ise Osmanlı-ABD ilişkileri yaklaşık 90 yıllık bir geçmişe sahip. birde bunların dışında özellikle Anadolunun değişik yerlerinde 50 den fazla ABD okulu olduğunu biliyormuydunuz?
    2
  • Necati Çavdar Evet kadir bey,
    Küçücük Merzifondan tutunda Harput'a kadar.. Amerikan "misyon" okulları
  • Salih Demiryürek sevgili necati seni çalişmalrından kutluyorum.Allaha emanet ol
    1
  • Necati Çavdar Eyvallah, bende sizi kutlarım..
    Cümlemiz Allah'ın emanetinde olalım İnşaallah
  • Mehmet Silay Millet tarihinden ibarettir. Ismarlama tarih kitapları bir dönemi övüp yüceltmek ister. Eserleriyle Ezber bozan necati kardeşimi yürekten bir daha kutluyorum.M.SILAY
    2
  • Necati Çavdar Eyvallah seyyah-ı cihan.. Eyvallah "anayasa mahkemesi kararı ile de tescili yapılan Hakk'a "iltica" etmiş adam..
    Adını yad ettikçe " Efendimi" hatırlatan insan..
  • İsmail Kara İnsanlar öğrenmeye, bilgiye muhtaçtır. Tarihi bilgiler ise geleceği aydınlatan güneş gibidir. Güneşe de her zaman ihtiyaç vardır.
    4
  • Nur Sümeyra İsmail Bey Merhaba! Nasılsınız? inanamıyorum sizi böyle de olsa görmek ne güzel..
    1
  • İsmail Kara Teşekkürler hemşerim. Ya bu internet varken "Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur" bence... Ben de çok sevindim inan ki...Selamlar!
    3
  • Nur Sümeyra aynen öyle:)
    1

.................
Tarih kitaplarına girmeyen işgaldeki Amerikan gerçeği
Tarih kitaplarında bunlar yazmaz.
Ve resmi "tarih" kitaplarında ,
Sivas'da Amerikan Seneto heyeti ile yapılan pazarlıklardan da bahsedilmez.
O pazarlıkları yapan heyetin başı Amerikan generalinin yazdığı hatırlar bu ülkede "yasak"tır
Ve dahi, "Ededi şef" döneminde Amerikan "chrysler"den alınan rüşvet ..Pardon "hediye"den de bahsedilmez.. Bunun sonuçlarının milli ekonomiye yükü milletten saklanır..


................


" Hava soğuk.. Her yer kar.. Açız ağalar..! Bir kap yemek vermiyorsunuz.. Hiç değilse çöpe attıklarınızı sıkıca bağlamayın...Ki açıp, alabilelim.."

"
Hava soğuk..
Her yer kar..
Açız ağalar..!
Bir kap yemek vermiyorsunuz..
Hiç değilse çöpe attıklarınızı sıkıca bağlamayın...Ki açıp, alabilelim.."

Zahmeri , bitti Cemreler, düşüyor Liman , çiçeğe durdu lale sümbül merhaba dedi Kışlık libasa veda ettik

Necati Çavdar
Zahmeri , bitti
Cemreler, düşüyor
Liman , çiçeğe durdu
lale sümbül merhaba dedi
Kışlık libasa veda ettik

Ankara'da kurulan Kara Harp Okulu'nun ilk öğrencileri. Fotoğrafta ; Mustafa Kemal ve Mustafa Fevzi Çakmak.....


Ankara'da kurulan Kara Harp Okulu'nun ilk öğrencileri.
Fotoğrafta ;
Mustafa Kemal
ve
Mustafa Fevzi Çakmak.....

15 Şubat, 2020

1821 MORA KATLİAMI! GİZLENEN VE HİÇ KONUŞULMAYAN TÜRK SOYKIRIMI!

1821 MORA KATLİAMI! GİZLENEN VE HİÇ KONUŞULMAYAN TÜRK SOYKIRIMI!

10 binin üzerinde Türk öldürüldü. (Katliamın komutanı Theodoros Kolokotronis’in anılarına göre bu sayı 10.000 değil 32.000’dir) Paralarını sakladığı şüphe edilen tutsaklara işkence edildi.

1821 Mora katliamı! Gizlenen ve hiç konuşulmayan Türk soykırımı!


Kolları ve bacakları kesildi ve ateşin üzerinde yavaş yavaş kızartıldılar. Hamile olan kadınların karınları kesildi, kafaları kesildi. Cumadan Pazara kadar hava cığlık sesleriyle doluydu…. Bir  90 kişiyi öldürdüm diye övünüyordu. Haftalarca aç bırakılan Türk çocukları çaresiz yıkıntıların arasında koşarken Yunanlılar tarafından yere atıldılar sonra vuruldular…. Su kuyuları cesetlerle dolduruldu.’daki  ancak öldürecek başka Türk kalmadığında sona erdi.
Yunanistan’daki  arkalarında az iz bırakdılar. 1821 ilkbaharında dünyanın geri kalanı tarafından arkalarından göz yaşı dökülmeden ve farkedilmeden aniden yok oldular. Bir zamanlar Yunanistan’ın bütün ülkenin etrafına yığılmış büyük bir Türk nüfusuna sahip olduğuna bile inanmak zordu.
Bu ailelerin arasında varlıklı çiftçiler, tüccarlar, memurlar yaşıyordu ve yüzlerce yıl boyunca burada yaşamış ve buralar kendi yurtlarıydı… Kasıtlı ve acımasızca öldürüldüler ve hiç bir zaman pişmanlık gösterilmedi.”
William St. Clair-İngiliz Tarihçi
Bu tabloda Tripoliçe’ye Yunan Bayrağını diken Panayotis Kefalas, resmedilmiştir. Arka planda bir kısmı yıkık bir camii, camiinin önünde de yerde yatan Türk şehitleri dikkat çekmektedir.‎



14 Şubat, 2020

Arap ulus devleti modeli çatırdıyor




Arap ulus devleti modeli çatırdıyor


İstanbul/Şarku’l Avsat
Mana Abdulfettah

Arap ülkelerindeki devlet modeli, sistemlerini çökertmek ve parçalamak üzere. Bu durum, bu siyasi ve stratejik varlığı, rüzgarın estiği yön itiyor. Bir mevcudiyet olarak devletin çöküşü ve sona ermesi ise bazı Doğu Avrupa ülkelerinde komünizmin çöküşü veya Güney Afrika’da olduğu gibi ırkçı hükümetin çöküşü gibi ideolojilerin çöküşlerinden farklı. Devletin çatlaması ve kırılması hususuna en yeni örnek olarak Sudan’da olduğu gibi, aynı zamanda bu çöküş, ülkelerin kendi başlarına bölünmesinden de farklı.

Kaos kontrolü

Eski CIA Direktörü Michael Hayden, Irak ve Suriye devletlerinin öleceklerini öngörüyor. Hayden, bunun sebeplerini de zemindeki gerçekleri göz ardı ederek, 1916 yılında Avrupalı güçlerin girişimleriyle bu ülkeleri haritaya yerleştiren Sykes-Picot Anlaşması’na bağladı. Bu itiraf ise, Arap ülkeleri için bir bela olan bu anlaşmadan bir asır sonra Batı’nın şiddet dolu hatıraları kapsamında geldi.

Devletlerin ölümü düşüncesine ise bunu önceden bilme hissi, korku hissi ve Freud’un ‘olağanüstü olay’ olarak tanımladığı his de eşlik ediyor.

Tüm bu durumlar, Arap devleti modelini, toplumun demokrasiye olan özlemini ve sürekli mücadelesini kapsayan politik ve diktatör bağlılık kısıtlamalarıyla umulmadık bir alana kilitlendi. Bu çerçevede devletin hareketli görüntüleri, bazen acıyla, bazen de demokrasi ve toplumsal adalet umuduyla dans ediyor gibi görünüyor. Arap devletleri ve siyasi statükoları, kaos altındaymış gibi görünürken, kahraman ve kurbanlar olarak çalkantılı olaylar içerisinde de nelerin yaşandığını ortaya koydu. Bu yenilenen durumda faydalı olan şey ise, bu ülkelerin halklarının şiddet ve zulme karşı taleplerini tüm kaynaklarıyla birleştirdiği zamana kadar, yaşanan olayların anıları oldu.

Çöküş beklentileri

İbn Haldun, İslam’ın sekiz yüzyıl boyunca hüküm sürdüğü Endülüs'ten başlayarak, Emevi ve Abbasi devletleri, Memlükler, Türkler ve mezhepçi devletler gibi İslam’ın doğduğu dönemdeki diğer İslami devletlere de değinerek, birçok eski modelle devletlerin ölümü olasılığında dair örnekler veriyor. İbn Haldun’un devletleri evreleri, nesilleri ve ölümleri uyarınca bölme teorisine göre, Arap ülkelerinin düşüş beklentileri, genel olarak devletlerin şunlarla belirli nedenleri dışına çıkmıyor.

Michael Hayden’in örtülü itirafına göre bugünün karmaşık ve istikrarsız koşullarını yorumlayarak, DEAŞ’ın Irak ve Suriye devletlerini kontrol altına alma ve bu ülkeleri silme girişimi gibi Arap devlet modelinin aşiret ve kabile yapılanmasını yeniden sağlamak. Libya'da Muammer Kaddafi, 40 yıllık saltanatı boyunca bir ulus devlete uyum sağlamaları zor Bedevi kabilelerini kendine has yöntemlerle idare etti.

Aynı şekilde kabile ve mezhepçi bölünmelerden de mustarip olan Yemen de, mevcut durumdaydı. Siyasi kimliğin zayıfladığı, mezhepçilik ve aşiretçiliğe büründüğü bir temel olarak krizlerin ortaya çıktığı bir zamanda herhangi bir dünya gücünün, bu hedefe tek başına ulaşması pek olası değil.

Ekonomik krizlerin yanı sıra Arap ulus devlet modelinin tanık olduğu siyasi zayıflık, bölgedeki dinamik güçlerin rollerinde belirgin bir düşüşe neden oldu. Küresel politika, Ortadoğu ülkelerinin, modern devlet şeklinin tehdidi altında kalmasından endişe duyuyor. Özellikle de istikrar endüstrisi, dünyanın sadece bu bölgesinde geçici şekilde olsa bile, yalnızca askeri ve demokratik araçların karmaşık bir modeliyle geliyor.

2011 yılından bu yana Arap Baharı devrimlerine eşlik eden değişikliklerin, devletin merkezi yapısının temel direklerinin tanık olduğu sarsıntılara sağladığı katkı… Bu merkez, karmaşık durumsal güdülere göre bu durumdan faydalanıyordu. Yabancılaşma ve ötekileştirme eylemlerinden mustarip olan 1970 ve 1980’li dönemlerin, bugünkü nesillerin çığlıklarına tanık olmasına rağmen ise siyasi akımlara ve ideolojilere mensup olanlar, fikirlerinin mevcut toplumsal sahneyi inşa ediyor gibi göründüğü bir hareket fikrinde birleşti.

Şiddet eylemlerine yönelen iktidarların daha fazla yönetim arzusu, ayrılıkçı olaylara yol açtı. Bu durum, birçok Arap ülkesindeki mevcut azınlıkları da ayağa kaldırmıştı. Bu azınlıklar, devrim aracılığıyla bir fırsat yakalayarak, halk bileşenlerinin de dahil olmasıyla kendilerini ifade etti. Sürpriz unsur ise, bu bileşenlerin etnik, dini ve sınıfsal hesaplamalar üzerine dayanan devlet modeline karşı isyan oldu.

Değişim

Parçalanmış bir devletin bu modeli, Arap dünyasının diğerini kabul etmeye doğru ilerlediği varsayılan bir ibareye ilişkin şüpheleri ortaya koydu. Her ülke içerisindeki kültürel çoğulculuk çizgisinde görülen artışa rağmen, belirli bir kimliğin tezahürü, doğrudan ‘otoriteyi tehlikeye karşı uyarmak’ ve ‘gereksinimlerini karşılamak’ için çalışıyor.

Şaşırtıcı olmayan bir şekilde Arap camiasındaki devlet yapısı, Arap toplumlarının yerel ve ulusal şemsiyelerini kaybetmesi sonrasında etnik ve bölgesel çatışmalarla boğuşan azınlık bir varlığına dönüştü. Bu ülkelerin değişim umutları karşısında maruz kaldıkları acılar ve üniter devletin tutuculuğunu kırma ihtiyacının artması, yeni bir Arap haritasının şekillendirilmesi sürecinde dikkate alınmayı gerektiriyor.

Endişeler, hala modern Arap devletinin istikrarını arzulayan hayalperestlere hükmetmeye devam ediyor. Arap ülkelerinin çoğunda ve bu ülkelerin modern tarihleri boyunca, üstünlük ve despotizm tezahürleriyle bağlantılı eski korkular, yönetimde sonsuzluk amacıyla başkalarına zorbalığa izin veren siyasi heveslerle ilgiliydi. Aynı şekilde bu umutların devletin siyasi, ekonomik ve toplumsal düzeyinde gerçek bir değişim yoluna girebilecek büyük acılara dönüşmeyeceği kararlılığından başka bir olumlu eğilim de yoktu. Bu değişim yolculuğu, ülkeyi sarsıntıdan bir jeopolitik çatlağa ve daha sonra da ulusal devletin parçalanma aşamasına sürükleyebilecek faktörlere de dikkat edilmesini gerektiriyor. Bu beklentiler, yoktan doğmadı. Çünkü Arap devletinin varlığı, coğrafi sınırları içinde siyasi olarak birleşse de, entelektüel, kültürel ve sosyal çok sayıda çatışma, zeminde hala devam ederek, bu Arap varlığını parçalamak için verimli bir ortam oluşturuyor.

*Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dfan tercüme edilmiştir

13 Şubat, 2020

Umman'dan Filistin Otoritesini Fantastik Kudüs Damgasıyla Onurlandırdı

Umman Filistin Otoritesini Fantastik Kudüs Damgasıyla Onurlandırdı



Umman'ın Kudüs'ü 'Filistin'in başkenti' olduğunu iddia eden fantazi - 10 Şubat 2020



Umman milleti, bu ay Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas tarafından on yıllardır süren fantaziye daha fazla oksijen eklemeyi vaat eden bir hatıra pulu üretti.
9 Şubat 2020'de Umman Post tarafından verilen damgada, Kudüs'ün Tapınak Dağı'ndaki Kaya Camisi'nin kubbesi, Filistin Yönetimi bayrağı ve “barışı” simgeleyen beyaz bir güvercin yer alıyor. diğer Arap posta hizmetleri tarafından da geçmiş.
Umman'a göre, pul “Filistin ve başkenti Kudüs'ü” onurlandırıyor ve Arap Daimi Posta Komisyonu ile işbirliğinin bir parçası olarak “Al Quds - Filistin'in Başkenti” yazıyor.
Umman Genel Müdürü Abdulmalik Al Balushi, “Umman her zaman Filistin davasını destekledi ve bu yeni damga sadece Kubbet-üs Sahra'yı çok güzel bir şekilde tasvir etmekle kalmıyor, aynı zamanda tüm dünyaya birleşik bir mesaj veriyor” dedi.
Filatelistlerin ve Al Quds'un tarihsel ve kültürel önemiyle ilgilenen kişilerin, damgadan zevk alacağını ve Filistin halkı için daha iyi bir gelecek ve dünya çapında barış için dileğimizi hatırlatacağını umuyoruz. ”
Hareket, ABD Başkanı Donald Trump'ın Ortadoğu Barış Planını Beyaz Saray'daki bir törenle tanıtmasından iki hafta sonra Umman, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri büyükelçileri konuklar arasında yer aldı.
Kudüs'ün doğusundaki Filistin devletinin başkenti olan ve şu an Filistin Yönetimi bölgesinin iki katına çıkan iki devletli bir çözüm, Trump barış planı Filistin Yönetimi, Umman, Arap Birliği ve Filistin Yönetimi ile dayanışma içinde Afrika Birliği.

Siyonist oluşum İsrail yönetiminde Osmanlı arşiv ve Türkiye korkusu


Siyonist oluşum İsrail yönetiminde Osmanlı arşiv ve Türkiye korkusu

Siyonist medyada  yer alan bir yazıda 
Türkiye'nin 
"Ürdün Vakıflarına çok eski mülkiyet sertifikalarını, Osmanlı dönemi belgeleri ve Ermeni ve Hristiyan Mahalleleri'ndeki mülkiyet mülkiyet belgeleri de dahil olmak üzere  çok eski sahiplik belgelerine verdiğini "belirterek  Kudüs'ü işgal eden siyonist  yönetimi ve bu malları elinde tutan işgalcilerin korkularını dile getiriyor

  "TÜRKİYE, TEHDİT" mi?
Türkiye'nin Kudüs'e  etkisi konusunda yayınlanan  yorumda 
"Kudüs'te büyüyen Türk faaliyeti ve Müslüman Kardeşler'e desteği İsrail için endişe vericidir. Son yıllık istihbarat değerlendirmesinde, IDF İstihbarat Bölümü ilk kez Türkiye'yi bir tehdit olarak tanımladı."diyerek Siyonist işgal yönetimi İstihbaratının il kez Türkiye' yi tehdit olarak değerlendirdiğini yazdı.
ERMENİ MESELESİ 
"İsrailli yetkililer, Ermeni soykırımını, Hamas'ın Türkiye'deki terörist karargahına ev sahipliği de dahil olmak üzere, Türkiye'nin İsrail'e yönelik faaliyetlerine karşı bir tepki olarak tanıma olasılığını artırdılar.
Yıllar boyunca İsrail, bu tanınırlığın İsrail ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilere zarar vereceğinden korktuğu için Ermeni soykırımını resmen tanımaktan kaçındı."



"



Türkiye Kudüs'ün Eski Şehrinde Ermeni Mahallesini Devralmaya Çalışıyor


TPS, Türkiye, Kudüs'ün Eski Şehri'nde geniş bir faaliyet yürütüyor ve özellikle Ermeni ve Hristiyan Mahallelerini hedefliyor.
Bölge sakinlerine TPS'ye, son yıllarda Türk yetkililerin kendilerini bir asır önce Türkler tarafından uygulanan Ermeni soykırımını reddetmeye ikna etme çabaları ve yerel Hristiyanların sahip olduğu mülk edinme eylemleri hakkında bilgi verdiler.
Bir kişi TPS'ye, Ermeni soykırımıyla ilgili binlerce fotoğraf ve belge içeren nadir bir koleksiyona sahip küçük bir müzeye sahip olan Kahabadijan ailesine teklif veren bir Türk diplomattan, faaliyetlerini durdurması ve belgelerin ve bilgilerin yayılmasından kaçınmasını söyledi.
Kahabadijan ailesi, hayatlarını Ermenilerin Türk katliamının anısına adadı ve bu konuda birkaç kısa film çekti.
Büyükbabası katliamlardan kurtulan Ilya Kahabadijan, TPS'ye diplomatın “yüklü sorun” hakkında bir konuşma geliştirmeye çalışmasının toplantıya sadece 40 dakika olduğunu söyledi. Ermeni katliamını koruma faaliyetimi durdurmaya ikna etmek istediğini fark ettim. ”
İlya, Türk temsilcisinin kendisini tehdit etmediğini vurguladı, ancak “her halükarda ona çıkış yolunu gösterdim ve Ermeni cemaatinin katliam meselesine kadar gitmeye hazır olduğunu anladı. 100 yıl daha bekleyeceğiz, ancak İsrail'in Almanya ile imzaladığı gibi bir ödeme anlaşmasına varıncaya kadar tazminat talebimizi iptal etmeyeceğiz. 
Türkiye'nin ikna girişimleri Ermenilere mali hibe tekliflerini de içermektedir. Çeyrek'teki mülk sahipleri, Türk hükümet temsilcilerinin yakın zamanda çeşitli ihtiyaçlar için 3000 dolarlık hibeler sunduğunu, ancak tekliflerinin tamamen Türk sakinleri tarafından reddedildiğini ve Türk hükümetinin dava açılmamasını sağlamak için tasarlanan “bunlar susturucu hibeler” olduğunu söyledi. 1915-1917 katliamları için.
Ermeni imhası, Birinci Dünya Savaşı sırasında kendi topraklarındaki Ermeni nüfusuna karşı Osmanlı İmparatorluğu tarafından yürütülen kasıtlı ve sistematik bir soykırımdı.
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra bile Türkler, Kürtler ve Araplar 1923'e kadar Ermenileri katletmeye devam ettiler ve Türkiye'deki Ermenilerin yaklaşık yarısının, yaklaşık 1,5 milyon insanın öldürüldüğüne inanılıyor.

Türkiye Ermeni Mahallesini Alıyor mu?

Türk baskıları Ermeni varlıklarını edinme faaliyetinde de kendini gösteriyor.
TPS, birkaç ay önce Ermeni Mahallesi sakinlerinin, evlerinden birinin gerçek değerinin üç katında bir Müslüman'a satıldığını bulmak için şok olduklarını öğrendi. Bir soruşturma Ermeni mülkünün satın alınması için finansmanın Türkiye'den geldiğini ortaya koydu.
Olaydan sonra, bazı topluluk liderleri olaylar zincirini gözden geçirmek için toplandılar ve topluluk varlıklarının Türklere sızmasını önlemek için harekete geçtiler.
Türk Ermenileri arasında mülk devralma veya daha fazla mülk satın alma konusunda hâlâ devam eden bir korku var.
İsimsiz kalmasını isteyen bir Hıristiyan tüccar, Türklerin geçtiğimiz günlerde Ürdün Vakıflarına çok eski mülkiyet sertifikalarını, Osmanlı dönemi belgeleri ve Ermeni ve Hristiyan Mahalleleri'ndeki mülkiyet mülkiyet belgeleri de dahil olmak üzere çökmekte olan çok eski sahiplik belgelerine geçtiğini söyledi.
Birkaç sertifikanın TPS fotoğraflarını gösteren tüccar, Türklerden Vakıf'tan varlıkları satın almak için kullanılan belgeleri doğrulamasını istediğini söylüyor.
Çeyrekte Ermeniler Türk inisiyatiflerinden duydukları korkuları gizlememekle birlikte, meselelerin hassasiyeti nedeniyle Türklerin kendileriyle açıkça yüzleşmeyeceğine dair güvenlerini ifade ettiler.

Türkiye'nin Kudüs'te Büyüyen Faaliyetleri

Kudüs'te büyüyen Türk faaliyeti ve Müslüman Kardeşler'e desteği İsrail için endişe vericidir. Son yıllık istihbarat değerlendirmesinde, IDF İstihbarat Bölümü ilk kez Türkiye'yi bir tehdit olarak tanımladı.
İsrailli yetkililer, Ermeni soykırımını, Hamas'ın Türkiye'deki terörist karargahına ev sahipliği de dahil olmak üzere, Türkiye'nin İsrail'e yönelik faaliyetlerine karşı bir tepki olarak tanıma olasılığını artırdılar.
Yıllar boyunca İsrail, bu tanınırlığın İsrail ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilere zarar vereceğinden korktuğu için Ermeni soykırımını resmen tanımaktan kaçındı.
Türkiye, Ermeni soykırımı ile ilgili tüm yayınları izlemekte ve Türk ulusal güvenliği açısından büyük önem arz etmektedir ve bu nedenle Türkler Kudüs'teki Ermenileri anma çabalarını sona erdirmeye ikna etmek için çaba göstermemiştir.
Son yıllarda, Türk turistlerin Kudüs'teki Eski Şehir'e girişi, camiler turist güzergahlarına dahil edildikten ve Türk hükümetinin Kudüs'e seyahat masraflarına katılımını takiben artmıştır.
Türk sivil toplum kuruluşları günlük olarak Kudüs'te faaliyet göstermekte ve çoğunlukla Müslüman Kardeşler ve Kudüs dini faaliyetlerine yardımcı olmaktadır.
İlya Kahabadijan, Eski Şehir'deki Türk turistlerin de son zamanlarda Ermenilere karşı çalıştıklarını, Ermeni soykırımı ile ilgili posterleri ve yayınları yırtıldığını söyledi. Ermenilerin kınanmasındaki grafiti yazıları Çeyreğin duvarlarına püskürtülmüştür.
Türk “Miras” Derneği, şehirdeki eğitim, kültür, emlak ve refah alanındaki faaliyetlerini artırmış ve aynı zamanda binlerce Müslüman ibadetçinin camiye taşınmasının yanı sıra onlarca kişinin finansmanını sağlamak için “konvoy projesi” için finansman sağlamaktadır. Ramazan'ı hızlı bir şekilde kırmak için binlerce öğün.
Benzer şekilde, TİKA devlet yardım ve yardım ajansı Kudüs'teki çeşitli projelerde de çok aktiftir. Türkler tarafından onlarca cami ve ev yenilenmiştir.
TPS, İsrail'deki Türk Büyükelçiliği ve TIKA örgütüne bir dizi soru yöneltti, ancak büyükelçilik bu soruların alındığını bildirmesine rağmen, bu makalenin yayınlanmasına kadar yanıt alınmadı.


kim nerde görmüş ise öyle bilir....... Necati Çavdar

  https://www.facebook.com/photo/?fbid=10155049048712700&set=a.10153847261797700 https://www.facebook.com/photo/?fbid=10150497860737700...