Köyün çeşme başı.
Çeşmeden akan suyun müsikisi eşliğinde ve yıkanmak üzere getirilen ekin çuvaları üzerinde kaç ece ne rüyalar gördük.
Kimler sular içti, kimler göçtü..
Burada Necati ÇAVDAR'ın Şiirlerini, Yazılarını Röportajlarını ve Fotoğraftan yansıyanları Kısaca; Necati ÇAVDAR'ı bulacaksınız ... NOT: Devamı www.codaroglu.blogspot.com Necati ÇAVDAR 'IN Obası: 2 de

YARA, DİLİM....
Kuşatılıyor ana dilim
Yapılmıyor; konuşma, bilim
Türkçe gidiyor; yara, dilim
Birlik,dirlik olur; dilim, dilim
Benzer durumu AB Anayasası konusunda da yaşadığımı ifade etmeliyim.
Peki bunları Türk halkı, Türkçe bilenler bilmeyecek de kim bilecek? ...
Başkaları bizim insanımıza ve dilimize bizden daha mı saygılı?...
Bunun sebebi ne?...
Dilimizin bu halden kurtarılması için çare yok mu?..
Elbette var. Karamanoğlu Mehmet beyin diyarından ses geldi. AK Parti Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün, adeta “yara” olan dilimiz Türkçe ile ilgili bir kanun teklifi hazırlayarak TBMM’ye sundu. Bu teklifin eksiği vardır, fazlası vardır. Tartışılır, varsa eksikler giderilir. Fakat böyle bir yasa teklifi, TBMM’de parlamenterlerimizin önünde duruyor.Siyasal erki kullanan İktidarın ilgisini bekliyor.. Dilimizle ilgili somut bir adım atan, kanun teklifi hazırlayan Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün ile böyle bir teklifi hazırlama gerekçesini konuştuk..
SPOTLAR:
§ Öncelikle Türkçe kullanılması şart koşulmalıdır.
§ Türkçe’den sonra olmak şartıyla diğer dillere de izin verilmelidir
§ Tedbir alınması durumunda yurttaşlarımızın daha zengin, daha güzel, daha millî bir dil kullanmaya özen gösterecekleri de açıktır.
§ Anayasada devlet dilinin Türkçe olması, ülke içindeki her türlü resmî toplantı ve gösterinin de Türkçe yapılması gerekliliğini ortaya çıkarır.
§ Sözlü yayın organlarında (radyo ve televizyonlarda) görev yapan sunucu ve spikerler, güzel konuşmada ve kelimelerin doğru telâffuz edilmesinde en etkili kişilerdir.
§ Özel radyo ve televizyonların yayın hayatınâ başlamasından önceki dönemde TRT; spiker ve sunucuların seçiminde ve eğitilmesinde gerekli özen ve titizliği göstermekteydi.
§ Özel radyo ve televizyonlarda ise bu özen ve titizlik gösterilmemektedir.
§ Dil; bir milletin kültür aynası, sürekliliğinin en önemli dayanağı,var oluş sebebi, kendi varlığını tanımlayabilme aracı, dünü-bugünü-yarını…
§ Dilini unutan veya dili unutturulan bir milletin düşüncesinin olamayacağına inanıyorum. Düşüncesi olmayan bir millet ise,ne kendisini tanımlayabilir ne de kendisini yeni nesillere tanıtabilir.Kendisini yeni nesillere tanıtamayan bir millet ise,yok olmaya mahkumdur. Dünya tarihinde dili bozulduğu, unutturulduğu için özünü yitiren, geçmişini unutan hatta yok olan milletler vardır. Tarih sahnesinde,Türkleri maddi güçle yok edemeyeceklerini bilen bazı düşman devletlerin,Türk dilini hedef almaları,dilimizi bozmak ve geçmişinden koparmak için yaptıkları hain planlar boşuna değildir.. Sayın Akgün siz TBMM’ne Türkçe’mizle ilgili bir kanun teklifi verdiniz.Böyle bir teklife niçin gerek duydunuz?
-Böyle bir kanun teklifine iki yönden ihtiyaç var. Birincisi, Anayasamızın 3. maddesinde, “Türkiye Devletinin dili Türkçe’dir." hükmü yer almaktadır. Ancak dille ilgili herhangi bir yasanın bulunmayışı Anayasamızın bu hükmünü boşlukta bırakmaktadır. Dilimizle ilgili Anayasa hükmünün yasal olarak kapsamı ve neler yapılıp yapılmayacağı açıkça belirtilmesi gerekir. Ülkemizde, her alanda görülen yaygın yabancı dil kullanımları, anayasamızda böyle bir hüküm yokmuş izlenimi uyandırmaktadır. Oysa anayasanın bu hükmü, "değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez" hükümler arasına konulacak kadar önemli sayılmıştır. İkinci gerekçemiz ise; özellikle iş yeri adlarında, markalarda, çarşıda pazarda hayatın her alnında dil yanlış kullanılıyor. Her hangi bir dil ya kullanılmamalıya da kullanılıyorsa doğru kullanılmalı. Öte yandan da ülkemizde Türk dilinin öğrenim ve kullanılmasında büyük bir kayıtsızlık ve umursamazlık olduğu açıktır. Liseyi, hatta yüksek öğrenimi bitiren gençler Türkçe’nin en temel eserlerini dahi okuyup öğrenmeden, dillerinin önemini kavramadan yetişmekte; dili doğru kullanma becerisini kazanmadan meslek hayatına atılmaktadırlar. Türkçe’nin önemini ve güzelliğini kavrayamayan insanların ona karşı dikkatli ve titiz olmaları da tabiî ki beklenemez. Bunun sonucu olarak radyo ve televizyonlarda da telâffuz hataları gün geçtikçe artmaktadır. Oysa okul yanında, belki ondan da önemli olarak basın yayın organları da dilin doğru ve güzel kullanılmasında etkili olan araçlardır. Basın yayın organlarındaki yanlış kullanımlar, çok çabuk bir şekilde ve dalga dalga geniş halk kitlelerine yayılmakta, insanları olumsuz yönde etkilemektedir. Türkçe’ye karşı kayıtsızlık, iş adamlarımızı ve esnafımızı da etkilemekte; imal edilen mal ve ürünlerin adlarında, ticarî unvan ve adlarda yabancılaşma sür'atle artmaktadır. Bir zamanlar sadece büyük şehirlerin belli semtlerinde görülen yabancı iş yeri adları şimdi Anadolu şehir ve kasabalarına dahi yayılmakta, ülkemiz âdeta Türkçe kullanılmayan bir ülke görünümüne bürünmektedir. Ticarî unvan ve iş yeri adlarında yaygın olarak görülen Türkçe’den uzaklaşma ve yabancılaşma; hem ülkede sanki Türk dili kullanılmıyormuş derecesinde bir görüntü meydana getirmekte, hem de Türk diline karşı yurttaşlarda var olması gereken bilinç ve duyarlığını zedelemektedir.' Bu bakımdan ticarî kuruluşların ad ve unvanları ile mal, ürün ve hizmet adlarının Türkçe olması zorunluluğu getirilmeli ve bunun daha kuruluş ve başvuru safhasında Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca sağlanması gerekir. İş yerlerinin levha ve tabelâlarında, camekânlarında ve diğer yerlerinde; ambalâj ve etiketlerde; ürünlerle ilgili kullanma kılavuzlarında ve çeşitli kitapçıklarda; makine, alet ve edevat üzerindeki yazı ve uyan levhalarında öncelikle Türkçe kullanılması şart koşulmalıdır.
-Bir çok üreticimiz ürünlerini dış pazarlarda da satacaklar, ülkemize gelen turistlerin durumu da dikkate alındığında sizin teklifiniz kabul edildiğinde insanlar sınırlamaya zorlamaz mı?
-Hayır. Öncelik o ülkenin diline verilmeli. Bu gün çağdaş ülkelerin hepsinde durum bu. Japonlar, Koreliler, Çinliler özellikle Fransızlar kendi dillerinden vazgeçmiş değiller ki... Kendi dilimize dil kuralları çerçevesinde öncelik verilir. İkinci üçüncü- beşinci dilin kullanılması yasaklansın demiyoruz ve istemiyoruz.. Zaten bir çok yer ve alanda ikinci bir dilin kullanılması tamamen yasaklanamaz. Çünkü ülkemize çok sayıda turist gelmekte ve bunlara dünyada yaygın olan dillerle hitap etme zorunluluğu bulunmaktadır. Gönül ister ki bizim dilimiz bilinsin, bizim dilimizle misafirlerimizle anlaşalım.bu mümkün olmadığındandır ki ülkemizin önemli bir döviz kaynağı olan turistlere anlayabilecekleri dillerle ulaşmanın zarureti açıktır. Bizim isteğimiz, yabancı dillere sınırlama getirilmesi ve yabancı dillerle yazılacak bölümlerin, Türkçe’nin önüne geçmesini önlemek.kanun teklifimizde bunu sağlayacak hükümleri koyduk. Ticarî faaliyetlere ait duyuru, ilân ve reklâmlar iş yerleriyle sınırlı değildir. Yazılı ve sözlü yayın organlarında ve iş yerlerinin dışında da duyurular, ilânlar, reklâmlar yapılmaktadır. Bu nedenlerle her türlü ilân, reklâm ve tanıtımda da öncelikle Türkçe kullanmak zorunluluğu getirilmeli ve ancak turistlere hitap edebilmek maksadıyla, Türkçe’den sonra olmak şartıyla diğer dillere de izin verilmelidir.
-Bu gün kullandığımız dil İngiliz,Fransızca kelimelerin istilasında.Geçmişte de Arapça ve Farsça yoğunlukta idi.Türkçe kullanmanın zorunlu olması durumunda hangi kelimenin Türkçe olup olmadığı konusunda bir problem çıkmaz mı?
-Ticarî unvan ve iş yer adlarında kullanılması zorunlu olan Türkçe konusunda tereddütler uyanabileceği şüphesizdir. İnsanlar hangi kelimelerin Türkçe sayılıp sayılmayacağı konusunda her zaman tereddüt edebilirler. Buradaki ölçü, kelimelerin kökeni olamaz; dilimize girmiş, insanlarımız tarafından kullanılan ve manası anlaşılan kelimeler Türkçe sayılır. Nitekim bütün bu kelimeler Türkçe sözlüklerde madde başı olarak yer almışlardır. Bir anayasa kuruluşu olan Türk Dil Kurumunun hazırladığı Türkçe Sözlük'ün son baskısının bu konuda ölçü olarak alınması uygun görülebilir.. Çünkü bu sözlükte madde başı olarak yer alan kelimeler, kökeni ne olursa olsun Türkçe sayılmıştır. Ayrıca sözlüklerde yer almayan Türk kültür ve tarihine ilişkin özel adların kullanılmasına izin verilmiştir; Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının kendi işletmelerinde kendi adlarını kullanabilmelerine de imkân sağlanmıştır. Sözlükteki kelimelerin ve özel adların bir araya getirilmesi ile veya bunlardan kısaltmalar yapılmasıyla da ticari unvanlar, adlar; mal, ürün ve hizmet adlan oluşturulabilir. Bu konularda tereddüt edilmesi durumunda başvuru merci olarak Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu olabilecek sorunları çözebilir.
-Kimileri diyor ki; “Bu dil. İsteyen istediği gibi meramını ifade etsin.” Sizce dil neden önemli?
-Dilin, milleti oluşturan''en önemli unsurlardan biri olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla dildeki çözülme, bozulma ve yabancılaşma milletin oluşumunu da etkiler. Millet fertlerini birbirine bağlayan dil, önemini yitirdikçe fertler arasındaki bağ ve yakınlık da zayıflar; bunun sonu çözülme ve ayrılma isteklerine kadar gider. Kısaca özetlediğimiz bu gerekçelere dayanılarak Türk dilinin kullanımına ilişkin bir kanunun hazırlanmasına ihtiyaç duyulmuştur. Bu kanun ticarî kuruluşların ad ve unvanlarında; mal, ünvan ve hizmetlerin adlarında ve sunulmasında; resmî yazışma, sözleşme ve toplantılarda Türkçe kullanılmasına ait hükümleri içine alır; insanların konuşma ve yazılarında kullanacağı kelimelerle ilgili değildir. Kelimelere müdahale, kanunun temel amacı olan millî birlik ve bütünlük yerine, toplumda yeni kavgalara yol açabilir. Ancak kanunun öngördüğü tedbirlerin alınması durumunda yurttaşlarımızın daha zengin, daha güzel, daha millî bir dil kullanmaya özen gösterecekleri de açıktır.
-Teklifinizde belediyeleri etkileyen bölümlerde var.Buna neden gerek duydunuz?
-Dilin yanlış kullanımının takibi ve bu hükümlere uyulmaması durumunda uygulanacak ceza bu maddede belirlenmiştir. İş yerleri; dükkân ve mağazalar, özellikle buralardaki levha ve tabelâlar birçok bakımdan belediyelerce denetlenmektedir. Bundan dolayı bu hükümlerin de belediyelerin sorumluluk alanları içinde belediyelerce yürütülüp denetlenmesi uygun görülmüştür. Ancak yazılı yayın araçlarındaki ve belediyelerin sorumluluk alanları dışındaki uygulamalarda valilikler ve kaymakamlıklar görevlendirilmiştir. Sadece belediyeler ve diğer yerel yönetimler değil bütün resmî kuruluşlarda ve noterliklerde her türlü belge, sözleşme ve yazışmanın Türkçe hazırlanmasını öngörmektedir. Mademki anayasamıza göre devletin dili Türkçedir; o hâlde her türlü resmî belge, sözleşme ve yazışma da Türk dilinde hazırlanmalıdır. Ancak çeşitli belge, sözleşme ve yazışmalarda muhataplar; başka ülkeler, o ülkelerin kuruluş ve yurttaşları olabilir. Bu durumlarda yabancı dile izin verilmiştir. Tabiî ki yabancı dildeki belge, sözleşme ve yazışmaların da Türkiye Cumhuriyeti uyruklu muhataplar için ülke içindeki dağıtımında yine Türkçe şartı aranmaktadır. Anayasada devlet dilinin Türkçe olması, ülke içindeki her türlü resmî toplantı ve gösterinin de Türkçe yapılması gerekliliğini ortaya çıkarır. Ancak uluslar arası toplantı ve gösterilerde Türkçe yanında başka dillerin de kullanılmasına ihtiyaç olabileceği açıktır. -Peki ülkemizde vatandaşımız olan azınlıklar var onlar bu kanundan nasıl etkilenecek?
-Azınlık statüsüne tabi Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının dinî ayinleri için hiçbir yasaklama ve kısıtlama söz konusu değildir.
-Teklifiniz yaslaşırsa neler getirecek ?
-Bu kanunla getirilen diğer hükümler, ülke içinde Türkçe’nin kullanımını yaygınlaştırabilir; sözlü yayın organlarında dilin doğru kullanımını sağlayabilir. Ancak Türkçe’nin yurttaşlar tarafından zengin bir kelime kadrosuyla; doğru ve güzel olarak kullanılmasını sağlayamaz. Ana dilinin zenginlik ve güzelliğinin farkına varmayan, bunun bilincinde olmayan insanların da Türkçe’nin kullanılması konusunda duyarlı olacağı düşünülemez. Bunun da ilk ve orta öğretimde sağlanması şarttır. Bilindiği üzere orta öğretimde öğrenciler kendilerini tamamen üniversite giriş sınavlarına göre ayarlamaktadırlar. Üniversite giriş sınavlarında dille ilgili sorular bulunmakla birlikte bu sınavlar test yöntemi ile yapıldığı için öğrencinin dili kullanma becerisini ölçmemektedir. Dolayısıyla, Türk dili ve edebiyatı derslerinden elde edilecek başarının yüksek öğretime girişte özel bir ağırlığının olması gerekmektedir. Ancak bu şekilde öğrencilerde Türk dili ve edebiyatı derslerine önem verme konusunda bir istek uyanabilir. Memur alımında da Türkçe’nin değerlendirmeye konu olması, bu derslere ilgiyi artıracaktır. Bu yaptırımlar olmadığı takdirde öğrencilerin Türk dili ve edebiyatı derslerine ilgi göstermesi ve Türkçe’yi istenilen ölçüde öğrenmesi mümkün olmaz.
-Televizyonları etkileyen önemli bir maddeniz var. Buna niçin gerek duydunuz ve neler getirecek?
-Biliyorsunuz sözlü yayın organlarında (radyo ve televizyonlarda) görev yapan sunucu ve spikerler, güzel konuşmada ve kelimelerin doğru telâffuz edilmesinde en etkili kişilerdir. Özel radyo ve televizyonların yayın hayatınâ başlamasından önceki dönemde TRT; spiker ve sunucuların seçiminde ve eğitilmesinde gerekli özen ve titizliği göstermekteydi. Özel radyo ve televizyonlarda ise bu özen ve titizlik gösterilmemekte; kelimeleri doğru telâffuz edemeyen, vurgu ve tonlama hataları yapan, hatta mahallî ağız özellikleriyle veya yabancı aksanıyla konuşan kimseler sunucu ve spiker olabilmektedir. Bu kadar önemli ve özel bir mesleğin rastgele edinilebilmesi düşünülemez. Bu bakımdan teklifimizde sunuculuk ve spikerliğin belgeye bağlanması öngörülmüştür. Sunuculuk belgesinin yetkili bir kurulca verilmesi öngörülmüş ve bu kurulun "Sunuculuk Belgesi Kurulu" adını taşıması uygun bulunmuştur. Maddede kurul üyelerinin,kimler arasından ve hangi kurul ve makamlarca seçileceği belirtilmiştir. Sunuculuk Belgesi Kurulunun oluşmasında tek bir kurumun ağırlığı yerine konuyla ilgili çeşitli kurumların katılımı öngörülmüştür. Türk Dil Kurumu ve üniversitelerin ilgili bölümleri dil konusunda . en yetkili akademik kuruluşlardır. Devlet Tiyatroları ile Türkiye Radyo Televizyon Kurumu sanatçı ve spikerleri, Türkçe’nin doğru telâffuzunda en yetkili uygulayıcılar olarak düşünülmüştür. Gazeteciler Cemiyetlerinden katılacak birer üye ile basının katılımının sağlanması amaçlanmıştır. Sunuculuk Belgesi Kurulunun malî kaynağının Radyo Televizyon Üst Kurulu Bütçesinden karşılanması düşünüldüğü için bu kurulu temsil eden bir üyenin de Sunuculuk Belgesi Kurulunda bulunması uygun olacağı kanaatini taşımaktayız.Ve teklif ettiğimiz maddelerde bu kurulun nasıl çalışacağı,yetkileri gibi konular açıkça belirtilmiştir.
-Bu yasayı hazırlamakta Karaman milletvekili olmanızın ve Karamanoğlu Mehmet beyin etkisi nedir? Karaman ilimizin yetiştirdiği en önemli tarihi kişiliklerden biri olan Karamanoğlu Mehmet Bey yayınladığı fermanla: “Bugünden sonra divanda, dergahta, mecliste, meydanda Türkçe’den başka dil kullanılmayacaktır” demesinde, Türk kültürünün korunması ve gelecek nesillere aktarımında ve de millet olma bilincinin sağlanmasında dilin önemini vurgulamak yatmaktadır. Dil; bir milletin kültür aynası, sürekliliğinin en önemli dayanağı,var oluş sebebi, kendi varlığını tanımlayabilme aracı, dünü-bugünü-yarını…Kısacası her şeyidir. Dilini unutan veya dili unutturulan bir milletin düşüncesinin olamayacağına inanıyorum. Düşüncesi olmayan bir millet ise, ne kendisini tanımlayabilir ne de kendisini yeni nesillere tanıtabilir. Kendisini yeni nesillere tanıtamayan bir millet ise,yok olmaya mahkumdur. Dünya tarihinde dili bozulduğu, unutturulduğu için özünü yitiren, geçmişini unutan hatta yok olan milletler vardır. Tarih sahnesinde,Türkleri maddi güçle yok edemeyeceklerini bilen bazı düşman devletlerin,Türk dilini hedef almaları,dilimizi bozmak ve geçmişinden koparmak için yaptıkları hain planlar boşuna değildir.. Türkçe’mizin, yaşamımızdaki değeri ve önemi açık seçik belliyken bugün, aklın ve mantığın kesinlikle alamayacağı birtakım olaylar ve uygulamaların yaşanması bir milletvekili olarak beni üzmüş ve bu kanun teklifini vererek hem vatandaş hem de milletvekili sorumluluğunu yerine getirdim. Yunus Emre gibi bir dahinin Türkçe’yi ölümsüzleştirdiği ; her yerde Türkçe konuşulması için ferman veren Karamanoğlu Mehmet Bey gibi bir Türkçe sevdalısının yetiştiği bu topraklarda öz dilimiz Türkçe’mizin, yolunu şaşırmış, anlayış ve kavrayış yoksunu bazı çevreler tarafından ikinci plana itilmesi, hor görülmesi beni son derece üzmektedir.. Her vesileyle Türkçe’nin vazgeçilemeyecek öneminden ve önceliğinden söz eden Atatürk, dilimizi milletimizin özü saymış ve “devlet kurumlarının” sorumluluğuna dikkat çekmiştir. Bu nedenle Karamanoğlu Mehmet Beyin 727 yıl önce yayınladığı ünlü fermanıyla, Gönüllerin sultanı ve dost yüreklerin şairi Yunus Emre’nin ise, berrak dili, sevgi ve hoşgörüsüyle, nice büyük dil üstadının değerli katkılarıyla günümüze kadar gelişerek ve olgunlaşarak ulaşan Türkçe'mize sahip çıkılması gerekmektedir.
......................000000000000000000000000000.........................
MEVLÜT AKGÜN KİMDİR?
Türkiye Büyük Millet Meclisi 22. Dönem Karaman Milletvekili olan Akgün, 1966 yılında Karaman’da doğdu. Akgün, İlk,orta ve lise tahsilini Karaman’da yaptı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra Karaman’da Serbest Avukatlık yaptı. Karaman Barosu Yönetim Kurulu Üyeliği, Karaman Belediye Meclis Üyeliği ve 3Kasım 2003 Milletvekili Genel Seçimleri ile başlayan 2002-2004 yasama döneminde TBMM Başkanlık Divanında Kâtip Üyeliği’de yapan Akgün 2004 yılında Mecliste ve Karaman ilinde yapmış olduğu çalışmaları nedeniyle Meclis Haber Dergisi tarafından Yılın Başarılı Milletvekili ödülünü almıştır. Akgün, evli ve üç çocuk sahibidir.
........................0000000000000000000000000......................
KARAMANOĞLU MEHMET BEY VE FERMANI
Orta Asya’dan Anadolu’ya göçen ve burada beylikler ve devletler kuran Türk boylarının başka ulusların değerlerini kabullenip, başta dil olmak üzere kendi değerlerini terk etmeye yöneldikleri ve bu yönelişi âdeta marifet saydıkları bir dönemde Karamanoğulları Beyliğinin üçüncü ve en ünlü hükümdarı olan Karamanoğlu Mehmet Bey 13 Mayıs 1277 tarihinde bir ferman yayınladı. Türk dilinin yeniden Devlet Dili olarak ilân edildiği bu ünlü Ferman Türkçe’nin gelişmesinde önemli bir dönüm noktası olmuştur.
..............000000000000000000..............
NOT: Bu bölümü, istersiniz kullanırsınız
...........
Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün ve arkadaşlarınca hazırlanarak TBMM Başkanlığı’na sunulan yasa teklifi şöyle:
TÜRKÇENİN KULLANILMASINA İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç ve Kapsam Amaç Madde 1- Anayasamızın 3. maddesine göre Türkiye Devletinin "dili Türkçe’dir." Bu madde anayasamızın "değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez" hükümleri arasındadır. Devlet dili olarak Türkçe, bu ülkede yaşayan insanların tek bir millet olmasında en önemli unsurlardan birini oluşturur; Türk milletinin birlik ve bütünlüğünü temsil eder. Öte yandan Türk dili, Türkiye'de ve Türkiye dışında yaşayan bütün Türkleri birbirine bağlayan kutsal bir bağdır. Bu kanunun amacı, Türkiye Cumhuriyeti dahilinde Türk dilinin kullanımını düzenlemektir. Kapsam Madde 2- Bu kanun; ticarî kuruluşların ad ve unvanları ile her türlü mal, ürün ve hizmetlerin adlarında; ticarî belge, ilân ve reklâmlarda; her türlü resmî yazışma ve sözleşmede; toplantı ve gösterilerde; ana dili eğitimi ve değerlendirilmesinde; radyo ve televizyon sunuculuğunda Türkçe’nin kullanılmasıyla ilgili ilke ve düzenlemeleri kapsar.
İKİNCİ BÖLÜM
Ticarî Faaliyetlerde Türkçe Ticarî Kuruluş ve Ürünlerde Türkçe Madde 3- Ticarî kuruluşların ad ve unvanları i1e mal, ürün ve hizmet adlarının Türkçe olması ve yeni Türk al~;abesiyle yazılıp okunması zorunludur. Bu konu, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca yürütülür ve denetlenir. İş yerlerine konulacak levha ve tabelâlarla ambalâj ve etiketlerde ticaret unvanı ve adları ile sunulan mal, ürün ve hizmetlerin adları ve bunlarla ilgili diğer bilgiler öncelikle Türkçe olarak yazılır. Levha, tabelâ, ambalâj ve etiketlerde ikinci bir dilin kullanılması durumunda yabancı dilde olan bölüm, Türkçe bölümden önce ve onun üstünde olamaz; kapladığı alan Türkçe bölümün yarısını geçemez. Levha ve tabelâlarında ikinci 'bir dil kullanan ticarî kuruluşlar ilân ve reklâm vergisini dört kat olarak öderler. Mal, ürün ve hizmetlerin sunuluş ve tanıtılmasında; kullanmâ tarifesi veya kitapçığında; bunlârla ilgili fatura, makbuz ve diğer belgelerde de Türk dilinin ve yeni Türk alfabesinin kullanılması zorunludur. Sunuluş ve tanıtımda; kullanma tarifesi veya kitapçığında; fatura, makbuz ve diğer belgelerde başka diller kullanılacaksa bunlar ilgili kitapçık ve belgelerde Türkçe’den sonra yer alır. Ticarî kuruluşların ad ve unvanları ile mal, ürün ve hizmetlerin adlarının Türkçe olmasında ölçü, Türk Dil Kurumunun Türkçe Sözlük'ünün son baskısında madde başı olarak yer almış bulunmaktır. Türk kültür ve tarihine ilişkin özel adlarla Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının adları, ticaret unvanı; iş yeri, kuruluş, mal, ürün ve hizmet adı olarak kullanılabilir. Türkçe sözlerden ve özel adlardan kısaltmalar ve birleştirmeleri yapılabilir. Tereddüt durumunda başvurulacak yer Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumudur. Türkiye'de iş yapan yabancı fırmalarda; yabancı fırmalarla ortaklıklarda; Türkiye'de satışı yapılan, isim hakkı alınmış yabancı mal; ürün ve hizmetlerde Türkçe unvan-ve ad zorunluluğu aranmaz. Ancak Türkiye'de satışı yapılan her türlü mal ve ürüne ait kullanma kılavuzlarında ve ilgili diğer kitapçıklarda başka diller yanında Türkçe açıklama bulunması da zorunludur. Ayrıca makine, alet ve edevat üzerinde bulunan bilgi ve uyarı levhalarıyla yazılarının da Türkçelerinin bulunması zorunludur. İlân, Reklâm ve Tanıtımda Türkçe Madde 4- Her türlü ilân; reklâm ve tanıtım öncelikle Türkçe’yle yapılır. Zorunlu olarak başka dillere yer verilmeyişi durumunda önce Türkçe, soma diğer diller kullanılır. Yaptırım Madde 5- Bu bölümdeki hükümlere uyulmaması durumunda yasağa konu levha, tabelâ ve yazılar ilgili belediyece ortadan kaldırılır; ayrıca yetişkinlere ait asgarî ücretin aylık brüt tutarının on katı para cezası uygulanır. Eylemin bir yıl içinde tekrarı hâlinde bir önceki cezanın iki katı alınır. Yazılı yayın araçlarındaki ve belediyelerin sorumluluk alanları dışındaki ilân, reklâm ve tanıtımlar kaymakamlık ve valiliklerce izlenir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Yazışma ve Toplantılarda Türkçe Yazışmalarda Türkçe Madde 6- Kamu kurum ve kuruluşlarında; kamu tüzel kişiliklerinde ve noterliklerde her türlü belge, sözleşme ve yazışma Türkçe hazırlanır. Muhatapların yabancı uyruklu olması durumunda yabancı dilde yazışma ve sözleşme yapılabilir; ancak bu belgelerin de Türkiye Cumhuriyeti uyruklu muhataplar için ülke içindeki dağıtımında Türkçelerinin kullanılması zorunludur. Toplantı ve Gösterilerde Türkçe Madde 7- Kamu kurum ve kuruluşlarınca, kamu tüzel kişiliklerince düzenlenen . her türlü toplantı ve gösteri Türkçe ile yapılır. Bu hüküm azınlık statüsüne tabi Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının dinî ayinlerini kapsamaz. Uluslar arası toplantı ve gösterilerde Türkçe yanında başka diller de kullanılabilir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Türkçe Eğitimi ve Değerlendirilmesi Madde 8- İlk ve orta öğretimde öğrenciler, ana dili öğretimine ait zorunlu Türkçe, edebiyat, dil bilgisi, kompozisyon gibi derslerden başarılı olmadıkça yıl sonu başarı ortalaması ile veya herhangi bir kurul kararı ile başarılı sayılamazlar ve bu derslerden başarılı sayılmadıkça mezun olamazlar. Bu derslerden başarısız olânlar af kapsamlarına alınamazlar. Türk dili ve edebiyatıyla ilgili derslerden lise ve dengi okullarda elde edilecek başarı; yüksek öğretime girişte genel değerlendirmenin yüzde onundan aşağı olmamak üzere değerlendirmeye katılır. Memur alımı için yapılan sınavlarda Türkçe bilgisi de yoklanır; buna ilişkin değerlendirme notu, genel değerlendirmenin yüzde' yirmisinin altında olamaz.
BEŞINCI BOLUM
Sunuculuk Belgesi Belge Zorunluluğu Madde 9- Radyo ve televizyonlarda spikerlik, sunuculuk ve haber sunuculuğu yapanlar; Türkçeyi yanlışsız telâffuz ettiklerini gösteren bir "sunuculuk belgesi"ne sahip olmak zorundadırlar. Sunuculuk Belgesi Kurulu '. Madde 10- "Sunuculuk belgesi", "Sunuculuk Belgesi Kurulu" tarafından verilir. Sunuculuk Belgesi Kurulu; Türk Dil Kurumu üyeleri arasından Türk Dil Kurumu Bilim Kurulunca seçilen 3, Devlet Tiyatrosu sanatçıları arasından Kültür Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğünce seçilen 2, üniversitelerin Türk Dili ve Edebiyatı, Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi veya Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları bölümleri öğretim üyeleri arasından Yüksek Öğretim Kurumu Genel Kurulunca seçilen 2, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından seçilen 1, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu sunucu ve spikerleri arasından Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğünce seçilen 1, Türkiye Gazeteciler Cemiyetince seçilen 1 ve Ankara Gazeteciler Cemiyeti tarafından seçilen 1 (toplam 11) üyeden oluşur. Kurul, sekreterlik ve yazışma hizmetlerini görecek yeterli sayıda personel' çalıştırır. Görev Süresi Madde 11- Sunuculuk Belgesi Kurulu üyelerinin görev süresi altı yıldır. Üyeliklerde herhangi bir sebeple boşalma olduğu takdirde o üyeyi seçen Kurul veya makam, boşalma tarihinden başlayarak en geç bir ay içinde yeni üyeyi seçer. Boşalan üyeliğe seçilen kimse, yerine seçildiği üyenin süresini tamamlar. Başkan ve Başkan Yârdımcısı Madde 12- Sunuculuk Belgesi Kurulu, üyelerinin seçiminin tamamlanması tarihinden başlayarak en geç bir ay içinde toplanır ve üyeler içinden bir başkan seçer. Başkan, üyeler arasından kendisine bir başkan yardımcısı seçer. Başkan ve başkan yardımcısının görev süresi üç yıldır. Toplanmâ ve Değerlendirme Madde 13- Sunuculuk Belgesi Kurulu, yeter sayıda başvuru üzerine toplanarak başvuruları değerlendirir. Sunuculuk Belgesi Kurulunun çalışma ve değerlendirme ilkeleri ayrı bir yönetmelikle belirlenir. Malî Kaynaklar ve Üyelerin Malî Hakları Madde 14- Sunuculuk Belgesi Kurulu üyelerinden her birine ödenecek toplantıya katılma ücreti, her toplantı için devlet memur aylıkları kat sayısının 15000 ile çarpılması sonunda elde edilen tutardır. Bir yılda on ikiden fazla toplantı ücreti ödenmez. Sunuculuk Belgesi Kurulu üye ve personeline 'ödenecek ücret ve aylıklar ile Kurulun diğer masrafları Radyo ve Televizyon Üst Kurulu bütçesinden karşılanır.
ALTINCI BÖLÜM
Geçici Hükümler Geçici Madde 1- Türkçe olmayan ticari ad ve unvanlar ile konu ile ilgili levha ve yazılar, bu kanunun yürürlüğe girmesinden başlayarak en geç 6 ay içinde değiştirilir. Geçici Madde 2- Bu kanunun öngördüğü yönetmelikler kanunun yürürlüğe girmesinden başlayarak en geç 6 ay içinde hazırlanır. Geçici Madde 3- Sunuculuk Belgesi Kurulu, üyelerinin seçiminin tamamlanması tarihinden başlayarak en geç iki ay içinde yeter sayıda toplantı yapar; mevcut spiker, sunucu ve haber sunucularından hangilerine belge verileceğini belirler. Yürürlük Madde 15- Bu kanun yayımlandığı tarihte yürürlüğe girer. Madde 16- Bu kanunu Bakanlar Kurulu Yürütür.” .
...............0000000000000000.................
Burhan Kuzu, Başkanlık sitemi üzerine kafa yoranlardan..AK Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Burhan Kuzu ve Necati Çavdar..
Burhan Kuzu, "Başkanlık sistemini" anlatıyor..
KONUŞTUR’MALAR
KONUŞ’MALAR
Ufuk turu..Başkanlık sistemi
Necati Çavdar’la ufuk turu...
81
İSTİKRARLA TEMSİLDE ADALET ARASINDA SIKIŞAN DEMOKRASİDE ÇIKIŞ İÇİN “BAŞKANLIK SİSTEMİ” ÇÖZÜM MÜ?
· Başkanlık sistemi, insan aklının ürünü. ... Parlamenter sistem, krallıklara uyan sistemidir. · Rahmetli Özal’da Demirel ‘de arkalarında parlamento desteğini kaybetmişlerdi. O nedenle Başkanlık sistemini getiremediler.. · Parlamenter sistem; tıpkı halka hiçbir sorumluğu olmayan cumhurbaşkanına yetkiler verdiği gibi, hep şikayet edilen ara odaklara imkan veriyor. Milletin oyları seçimde sayılıyor.Ama seçim sonrası tartılıyor. · Parlamenter sistem; belirli odaklar, tekelci holdingler için rant kapısıdır.Bu sistem, çoğunluğu azınlığa mahkum ediliyor.. · Başkanlık sisteminde yasa yapmada ve bütçede başkanlar değil parlamento yetkilidir.Başkanların yetkileri ve seçenekleri sınırlıdır. · Ülkenin bölünmesinde sistemlerin etkisi yok denecek kadar azdır. · 30 bin insanı biz başkanlık modelinde mi kaybettik?.. · Din ve sosyal programlar bölünmeyi önler. · Üniter yapının panzehiri başkanlık sistemidir. · Sol oyları attıramıyorsa suçu kendinde arsın.Türkiye de reyler kemikleşmiş değildir. Sol; söylemlerini makullaştırır... Laiklik söylemini yumuşatır.. Çözüm önerileri ortaya koyar... Milletle çatışarak değil millete yakın durarak bunları yaparsa sol da gelir. · Başkanlık sisteminde başkan tanrılaştırılamaz, tanrı, parlamenter sistemde var... Sistem tartışmaları, gerek seçimlerde siyasal partilere konan %10 barajın Avrupa Birliği’nin isteği ile aşağı çekilmesi için yapılacak çalışmalarda gerekse Cumhurbaşkanlığı seçimine doğru çokça tartışılacak.
82
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Burhan Kuzu, “ İstikrar ve temsilde adalet arasında sıkışan” demokrasimiz için çıkış yolunu “Başkanlık sisteminde” görüyor. Demokrasimiz için belirecek tehlikeleri atlatmanın yolu olarak “Başkanlık sistemini” öneren Kuzu ile gerçekleştirdiğiniz sohbette “parlamenter sistemin aksayan yönleri” ile ve “Başkanlık sisteminin niçin gerekli olduğunu” ve bu konuda kamuoyunda yaşanan endişeleri sorularımıza verdiği cevaplarla ortaya koydu.
-Sizi daha öncede takip edenlerdenim. Bu konuda daha önceden berttiğiniz düşüncelerinizi biliyorum ancak Türkiye’de bu dönemde “Başkanlık Sistemini” ortaya atan kişi sissiniz..Neden başkanlık sistemi?
-Türkiye’de 12 Eylül öncesi yaşanan kötü günler gelmesin diye istikrar için tedbirler alındı.Ancak bu tedbirler sonucu bu gün ülke seçmeninin %50’sinin iradesi yansımıyor diye şikayet ediliyor.Tüm kesimlerin düşünceleri Meclise yansısın deyince de istikrar bozuluyor.Yani şu anda istikrar ile temsilde adalet adasında sıkışan bir demokrasi var. Türkiye 50-60 arasında kalkınmayı yakalamış.60 da darbe olmuş.60 sonarsı koalisyon hükümeti. 65-70 arası tek parti iktidarı ile Demirel dönemi yine kalkınma... 71 muhtırası ve 80’ne kadar 12 hükümet.. 1980 darbe... 83’de Özal’ın tek başına iktidarı ile yine kalkınma başlıyor 1990 da düşüş var. Kalkınma yeniden Ak Parti iktidarı ile 2002 de başlıyor..Ama sürekli bir kalkınma olmuyor.Neden? ... İstikrar yok da ondan.. ABD’de başkan sayısını çarpın dörtle ABD tarihi çıkar.ABD tarihini bölün dörde başkan sayısı çıkar. İstikrar bu..Bizde ise 81 yılda 59. hükümet. eder 236 yıl.Yani 236 yılda geleceğimiz hükümet sayısına biz 81 yılda erişmişiz.
-Neden şimdi “Başkanlık Sistemine” geçelim diyorsunuz? - Şu sebeple : Nasıl olsa bir anayasa değişikliği söz
83
konusu.Hiç değilse yarım yamalak bir Anayasa yerine iyi bir anayasa yapılsın ve köklü değişiklilikler, daha doğrusu düzenlemeler de yapılsın.
- Neden “Başkanlık sistemi”?
- Başkanlık sistemi bu gün konuşulmuyor.20 yıldır konuşuluyor. Rahmetli Özal söyledi. Demirel ‘de Başkanlık sistemi dedi. -Peki onlar niçin getiremedi. Getiremezlerdi. Çünkü her ikisi de Cumhurbaşkanı olduklarında Başkanlık sistemine geçilmesini istediler.Fakat arkalarında parlamento desteğini kaybetmişlerdi.O nedenle getiremediler.
-Yani aktif halden pasif bir göreve geldikleri için mi? Evet. Her ikisi de Aktif Başbakanlık görevlerinden pasif görev olan Cumhurbaşkanlığına geçince başkanlık sistemini istediler başaramadılar.Başaramazlardı da her ikisi de Başbakanlıkla kavgalı idiler.H er ikisinde de Meclis hakimiyeti yoktu.
- Her ikisi içinde başkanlık sistemi konusunda ‘samimi değillerdi, kendileri için istiyorlardı’ diye bir kanaat mevcut. Siz bu n konuda nasıl düşünüyorsunuz? -Bana göre Özal, sistemin bu şekilde yürüyemeyeceğini biliyordu.Onun için Başkanlık sistemine geçilmesini istiyordu.O samimi idi. Demirel’e gelince.. O’nun süresini uzatmaya yönelik bir politika ile bu düşüncelerini ortaya attığını düşünüyorum.
-Tekrar başa dönerek soruyorum. Neden başkanlık sistemi?
-Bu gün ABD’de tam.Fransa’da yarı başkanlık sistemi var. Parlamenter sistem ise İngiltere de doğmuş.Parlamenter sistem İngiliz tarihinin ruhunu yansıtıyor.Çünkü orada krallık var.Kral, İngiliz tarihi ile özdeş.O nedenle parlamenter sistem orada yürüyor.
84
İngiliz tarihinin ruhunu yansıtan parlamenter sisteme bizim model dememiz mümkün değil. ABD’de ki başkanlık sistemi ise insan aklının ürünü. Kurucu babalar, “ABD’yi nasıl yönetiriz?” diye soru sorarak en iyi modeli, başkanlık sistemini buldu. Öbürüsünde İngiliz tarihinin ruhunu yansıtan Kralı orada nasıl tutarız diye ortaya kondu. Gerek parlamenter sistem... Gerek yarı başkanlık... Gerekse başkanlık sisteminin üçünde de kuvvetler ayrılımı var.Üçünde de ayrı organ var.
-O halde parlamenter sistemin neresinden rahatsızsınız? -Parlamenter sistemde yasama ve yürütme eşit.Hükümet, parlamentonun güvenoyu ile ayakta duruyor.Ancak yürütmeye de parlamentoyu dağıtma yetkisi verilmiştir. Parlamenter sistemde aslında gerçek anlamı ile kuvvetler ayrımı fiilen yoktur..Olması da mümkün değildir. Parlamenter sistemde kuvvetler ayrımı yok derken yargıyı kast etmiyorum.Çünkü yargı her sistemde vardır.Ve nitelik olarak yasama ve yürütmeden ayrıdır. Gerek yürütmeye gerekse yasamaya eşit olarak durması lazım.Krallıklar döneminde bile yargı ayrı tutulmuştur. “Devlet Benim” diyen 14 Lui’nin soyundan gelen Fransa Kralı 16. Lui, yargıyı kast ederek “Öyle güçler vardır ki bunların karşısında zayıf durumdayız ve bundan da kıvanç duyarız” demiştir. O nedenle sistem tartışmasında yargıyı ayrı tutuyoruz. Tartışmamızda söz konusu olan yürütme ve yasama ilişkileridir. Bu gün yasalaşan kanunların %98’i hükümetten gelir.Vekillerden gelen %2 dir.O da hükümet destek vermese geçmez.Hükümetin yapmak istemeyip de birilerine yaptırmak istedikleri türden yasalar vekillerin isteği şeklide gelir.Ama hükümet istemezse geçmez. Hükümetin istemediği hiçbir şey ne komisyonlardan ne de genel kuruldan geçemez. O zaman yasama nerede? Parlamenter sistemde yasayı yapanda yürütme,uygulayanda yürütmedir. Bütçeyi hükümet hazırlar, meclisten geçirir,ve kendi uygular. Para
85
ve kanun hükümetin elindedir. Denetime gelince, hangi bakanı meclis düşürmüştür? Gensoru çalışmaz... Meclis soruşturması sadece eski dönem için çalışır. Vekilin aslında kanun yapmada, bütçede ve denetimde etkisi yoktur. O zaman vekil niçin genel kurula gelsin? Bu gün bile yasalar 40 kişi ile geçiyor. 550 kişi genel kurulda olsa ne olacak? Vekilin değişiklik tekliflerini hükümet kabul etmezse bir işi yaramayacak.Yine hükümetin istediği olacak. Bir çok konuda milletvekilleri konuşur. Doğrusu şu: Vekillerin nutuklarını dinleriz. Zabıtlara geçer. Çok kere kanaatlerimiz değişir ama oylar değişmez.Yine hükümetin, isteği tarzda oy kullanılır. Parlamenter sistemde iki başlılık doğuyor.Parlamenter cumhuriyetlerde iki başlılık kaçınılmaz. Çünkü bu sistem krallıklar içindir. Krallar, krallıklarda tarafsız hakem olarak düşünülmüş.Onların sembolik yetkileri vardır ve krallar tarihi bağlırı temsil için vardır. Parlamenter cumhuriyetlerde Cumhurbaşkanları ise yetkisi olmasa da yetki almaya çalışır.Ya da oluşturur. Bu gün hükümetin gönderdiği kararnamelerin %24’nü cumhurbaşkanı geri çeviriyor.Sorumlu hükümet, yetki Cumhurbaşkanında...
-Başka ne sakıncaları var? -Tıpkı halka hiçbir sorumluğu olmayan cumhurbaşkanına yetkiler verdiği gibi, bu model hep şikayet edilen ara odaklara imkan veriyor. Öte yandan koalisyonlar parlamenter modelin en büyük hastalığıdır. Türkiye’de birinci parti, dururken başka partiler iktidar olmadı mı?... Bu sistemde halk iradesi yönetime yansımıyor.Birinci parti kenara çekiliyor, üçüncü parti yok sayıyor.2.4.5ve 6 partilere milletin vermediği temsil imkanı veriliyor.Geçtiğimiz dönemlerde u durum yaşandı. Adeta okus pokus yapıldı.Üçüncü partiye başbakan, altıncı partiye Meclis başkanlığı verildi. Milletin oyları seçimde sayılıyor.Ama seçim sonrası tartılıyor.Oylar eşit olarak görülmüyor. Parlamenter sistem belirli odaklar, tekelci
86
holdingler için rant kapısıdır. Küçük partiler içinde pazarlık aracı... Parlamenter sistem çoğunluğu azınlığa mahkum ediliyor.. Koalisyonlarda hükümet programları yürümez.Her parti kendi işine geleni yaptırır.Her bakanlık ayrı hükümet gibidir.O nedenledir ki; Türkiye 35 bakanla yönetilemez hale geldi.Bu gün ABD’de 12 Bakan var, bizde 35 idi.. Neden?.. Küçük partilerle koalisyon olmak için yağmurdan, fırtınadan doludan sorumlu bakanlıklar ihdas ediliyor da ondan.
-Ülkede %10 baraj var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? - %10 baraj yanlış.. %10’lık baraj dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan bir barajdır.Almanya ‘da baraj %5, Avusturya’da %4. Avrupa Birliği Komisyonu, ilerleme raporunda %10’lu barajın yüksek olduğu not edilerek bu rakamın makul düzeye indirilmesini istiyor . Türkiye’deki %10 baraja rağmen zaman geliyor ülke koalisyonlarla heba ediliyor. Eğer bu sistem devam ederde temsilde adalet için barajlar %5’e çekilirse parlamentoya tam dokuz parti girer. İşte bu nedenle diyoruz ki; şayet baraj %5’e çekilecekse o zaman bunun getireceği mahzurları önlemek için “Başkanlık sistemine” geçmek gerek. Fransa böyle bir sıkıntıyı yaşadı.70 yılda 104 hükümet kuruldu. Sonra yarı başkanlık sistemi ile işi çözdüler.Fransa adeta delirdi ve çözümü buldu. Bu sistemin diğer bir hastalığı ise vekiller, tekrar seçilme arzusu ve bakan beklentileri ile Başbakana bağlı kalıyor.. Tüm bunlarda liderin öne çıkmasını sağlıyor..
-Bu tür sorunların olmaması için çözüm ne? - Başkanlık sistemi... Çünkü başkanlık sisteminde kuvvetler ayrımı mutlaktır. Kanun yapmaya ve paraya parlamento hakimdir. Bütçeyi parlamento yapar, parayı harcama yetkisi olan başkan parlamento denetimi haricinde bir kuruş harcayamaz. Başkan ve bakan parlamentoya bile giremez.Başkan
87
sadece yürütmede yetkilidir. Yasa ve bütçe yapmada değil.Bu konularda Başkan parlamentoya muhtaçtır. Başkan parlamento ile iyi geçinirse yetkisini kullanabilir, yoksa erir gider. Parlamenter sistemde ise başbakanlar, ABD başkanından iki kat daha yetkilidir.Çünkü yürütme ve yasama ondadır. Başkanlık sisteminde yasa yapmada ve bütçede başkanlar değil parlamento yetkilidir.Başkanların yetkileri ve seçenekleri sınırlıdır. Bunları da parlamento, komisyonları eliyle çok güçlü bir şekilde denetler. Başkanlıkta, başkanlar parlamentoya muhtaç kılınmışlardır.Komisyon ve komiteler çok güçlüdür.Sürekli komiteler meclisle yürütme arasında ilişki karararak yürütmeyi yakından denetlerler. Bu sistemde küçük partiler hükümette etkin olmadığı için sadece parlamentoda temsil ediliyorlar. O zamanda küçük partiler, partilerine göre değil ülkenin yararına gördükleri konularda başkanı destekliyorlar.. Başkan başka partiden parlamento başka partiden olsa bile parlamento özgür olduğu ve parlamenterlerin bakanlık , yeniden seçilme gibi bir beklentisi olmadığı için başkanı muhalefet rahatlıkla destekleyebiliyor.Başkan başka partiden olsa bile , parlamentoda iktidar değil muhalefetin oyunu aldığı çok görülüyor.
-Seçim sistemi konusunda fikriniz nedir? -Dar bölge sistemi olmalı.O sistemde aday, bölgeden aday gösterilirse seçime katılır.Dar bölgede partinin gösterdiği adayı halkın desteklemek gibi bir durumu söz konusu değildir. Hm başkanlık hem de dar bölge sistemi olursa vekilin bakanlık beklentisi yok.Seçim beklentisi yok.Böylece parlamentoda daha rahat hareket eden milletvekili gurubu oluşuyor. -Bu sistem federasyon getirir diye endişe edenler var.Bu konuda ne diyeceksiniz? Federasyon olmaz.Yerel yönetimler güçlü olur.Şimdiki coğrafi bölgeler azaltılır ya da çoğaltılarak çözüm bulunur. Ülkenin bölünmesinde sistemlerin etkisi yok
88
denecek kadar azdır. 30 bin insanı biz başkanlık modelinde mi kaybettik?.. Din ve sosyal programlar bölünmeyi önler. Üniter yapının panzehiri başkanlık sistemidir.
-Neden? -Çünkü küçük partiler başkan seçiminde birleşmek durumundadırlar.İnsanların sivri fikirlerini çoğunluğa katarak tölere etmek mümkün. -Bu sistemde bir çok parti,ülke yönetiminde söz hakkına sahip olmaz deniyor?.. -Ne kadar parti var o kadar demokrasi olur mantığı da yanlış.O zaman sivil toplum örgütlerini güçlendirmek gerekli. --Güney Amerika modeli? - Güney Amerika modeli başkanlık sistemine örnek olamaz.Korkmanın anlamı yok. Çünkü Güney Amerika ülkelerindeki sistem, başkanlık sisteminde olmaması gereken unsurları taşıyor.Örneğin başkana parlamentoyu fesih yetkisi verilmiş.Başkanda memnun kalmazsa parlamentoyu dağıtıyor, sistem diktatörlüğü dönüyor.Halbuki başkanlık sisteminde başkana kesinlikle parlamentoyu fesih yetkisi verilemez ve kanun tasarısı hazırlama yetkisi tanınamaz. Başkanlık sisteminde Başkanın, parlamentoyu dağıtma yetkisi yok, kanun çıkarma yetkisi yok. Başkanlık sisteminin, Güney Amerika modelleri ile ilgisi yok..
- Darbe yapma geleneği açısından benzerliklerimiz yok mu?
-Güney Amerika başka. Orada darbe yapılıyor, iktidar bir başka darbe ile gidiyor.Ama bizde öyle değil.Bizde asker gece geliyor, gündüz gidiyor..
- Fakat Türk dünyasında başkanlık sistemi var ve yürümedi?
-Rusya Federasyonu’nda Başkanlık sistemi var ve Putin işi götürüyor.Türk dünyasının demokrasi deneyimi yok.. Başkanlık sistemine kimler karşı çıkıyor?
1. Allah bereket versin.Ne kadar olursa olsun yeter diyen küçük partiler..
89
2. Tekelci sermaye ve onun etkisindeki basın.. 3. Sol kesim. 4.
-Sol dediniz de sormak istiyorum. Bir kısım insanlar, “Türkiye de solun oyu azami %35, Sağın oyu %65. Bu durumda hiç soldan başkan çıkmaz” diye endişe ediyorlar. Böyle düşünenler için ne söylemek istiyorsunuz? -Sol oyları attıramıyorsa suçu kendinde arsın... Türkiye de reyler kemikleşmiş değildir. Sol zaten Ecevit’in kenardan tutmasını saymazsak 50 yıldır yok.Sol söylemlerini makullaştırır. Laiklik söylemini yumuşatır. Çözüm önerileri ortaya koyar Milletle çatışarak değil millete yakın durarak bunları yaparsa solda gelir. Soldan da başkan gelir. Millet, “bir de bunları deneyelim” der. Sol kendini aza hapsetmesin. Fransa’da sol, “ kiliseye saygılıyım” dedi.Geldi.14 yıl başkanlık koltuğunda oturdular.
-Peki bizde yarı başkanlık sistemi olmaz mı? -Yarı başkanlık modeli Türkiye’nin meselesini çözmez.Sadece Cumhurbaşkanlığının sorumsuzluğunu engeller.Aşı modelleri sorunu çözmüyor..
- Sistem değişikliğini referanduma götürmeyi düşünür müsünüz? - Evet gerek sistem değişikliğini gerekse AB’ye girişi referandumla halka sormak gerek. -Sizin başkanlık sistemini tartışmaya açmanızdan Başbakan’ın habere var mı? -Başbakan tartışılsın istiyor.
-Sonuç çıkar mı? Yoksa Özal ve Demirel’in ortaya attığı tartışma gibi bu da bir başka bahara kalır mı? -Sonuç çıkar..
90
-Bizim milletimiz, her ne kadar Müslüman’sa da, Müslüman inancına mensup ancak Şamanist ameller işler... -Doğru...
-Şamanizm’de de krallar, liderler, önde gelenler yarı tanrıdır.
-Doğru..
-Dolayısıyla bunlar istemese bile halk kendisini tanrılaştırır. Sizin savunduğunuz başkanlık sisteminde yarın başkan tanrılaştırılarak tüm yetkiler eline verilmez mi? -İşte onu söylüyorum. Tanrı bu sistemde var. Bende en çok buna kızıyorum zaten...Buna karşı çıkanlar bilmediği için böyle diyor.... Başkanlık sisteminde tanrı olamaz, mümkün de değildir.Sistem on müsaade etmiyor. Kendi istese de, vatandaş istese de yapamaz. Çünkü kuvvet ayırmış seni. Nasıl yapacaksın?.. Parlamento orda çalışıyor, kral burada çalışıyor.Yani başkan.. Şimdi..Gelmiş... Başkan, parlamentonun da tepesine binmiş..Zaten yürütmenin tepesinde..Yargıda yok. İş bitti... Yani varsa tanrı bu gün var... Bunu anlatmaya çalışıyorum.. Varsa bu gün var.. Bu gün yoksa o zaman hiç olmaz..
–Yani, mevcut sistem zaten krallık diyorsunuz? -Tabii.. Tabiii..
-Adı konmamış krallık sistemi..? -Tabiii.. Bu parlamenter sistemin hastalığı. Almanya böyle... İtalya böyle.. İngiltere böyle..Türkiye daha da böyle..Yani bu modelde demokrasi zayıfsa daha da çok kötü olur. Onu söylüyorum: Parlamenter model çıkmaz sokak. Yani benim anlatmaya çalıştığım o.. Bana
91
sorulması gereken ön önemli soruda şu olması gerekir. Bu sistemde yasama ayrı çalışıyor, yürütme ayrı çalışıyor.. Başkan yetkisiz kalıp zavallı duruma düşmez mi? Bundan korkmak lazım. Tam aksine kral, hükümdar yada tanrı filan değil de, yalnız başkan ..N olur? Bu adam orda durur kalır.. Kanun gelmiyor, bütçe gelmiyor.. Vekilleri seçme hakkı yok.Vekillerin bakan olma beklentisi yok.Adam orada duruyor.. Yani bundan korkmak lazım.. Ben en çok bundan korkuyorum.Acaba bir gün bir şey mi olur? Bence olmaz ama bu düşünülmesi lazım.. Bunu sormamız lazım.Tam aksine kraldı vs idi değil de bunu sormak lazım..Zavallı bir adam olur ortada. İşin özü bu. Dikkat ederseniz sistemle ilgili bütün konuşmalarımdan buraya varırsınız.Benim anlatmak istediğim burası.. Yoksa.. Nerden geliyor bu?... Başkan deyince millet diyor ki acaba tepeye bir şey mi getiriyorlar? Halbuki adı başkan.. İnsan üstü bir varlık gibi zannediyorlar Halbuki başkan.. .. Sağdan soldan koşuyorlar..Siyasetçiler konuşuyor. Böyle padişahlık, diktatörlük gelir mi filan deyince; benim tepem atıyor.. Çünkü söyledikleri, bu modelde (parlamenter sistemde) var...Zaten ben bundan kurtulmak için o modeli öneriyorum.
-Yani hem yürütmenin hem de yasamamın üstünde olan başbakanlık sisteminden mi demek istiyorsunuz? - Evet tabii.. Biz ondan kurtulmak için öneriyoruz..Nasıl olur yani?.. Benim gösterdiğim modelde aynısını getirecekse ben onu, neden savunayım bu modeli?
.. ..................................00000000000................ Burhan Kuzu Kim? 1955’de Kayseri’nin Develi İlçesinde doğdu. Çok istemesine rağmen tercih yanlışlığı nedeniyle tıp fakültesine değil, hukuk fakültesine kaydoldu.Yinede tıp okumak istedi. Hukuk okurken girdiği ve 18 tercihinden 18’ne de Tıp fakültesini işaretlediği sınavlar çalınma sonucu iptal edildi.Bunun üzerine Kuzu,
92
istikbalini hukuk üzerine şekillendirmeye karar vererek İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Aynı fakültede Akademik kariyerini tamamlayıp Anayasa Hukuku Profesörü oldu. İstanbul Üniversitesi’nde Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ve Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Başkanlığı yaptı. Adalet ve Kalkınma Partisi Kurucu Üyesi olan Kuzu 3 Kasım 2002 de yapılan seçimlerde AK Parti listesinden İstanbul Milletvekili olarak parlamentoya girdi. Fransızca bilen ve TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı olan Kuzu evli ve iki çocuk babası ..
/////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////Corona virüs tedavisi gören Burhan Kuzu'dan son dakika haberi geldi. Üç dönem AK Parti'de milletvekilliği yapan anayasa hukukçusu Prof. Dr. Burhan Kuzu hayatını kaybetti. Kuzu, Fatih Camii'nde kılınacak cenaze namazının ardından defnedilecek. Anayasa ile ilgili pek çok çalışmaya imza atan Kuzu'nun ardından, çok sayıda taziye mesajı paylaşıldı.
YAKLAŞIK İKİ HAFTADIR TEDAVİ GÖRÜYORDU
Yaklaşık iki haftadır özel bir hastanede koronavirüs tedavisi gören Burhan Kuzu 65 yaşındaydı.
"NE ZAMAN NASIL BULAŞTIĞINI BİLMİYORUZ"
Açıklama yapan oğlu Süleyman Kuzu, "22, 23, 24 VE 26. NCI DÖNEM MİLLETVEKİLİ VE PARTİMİZİN KURUCULARINDAN SN. BURHAN KUZU; 17 EKİMDEN BERİ COVID-19 TEDAVİSİ GÖRDÜĞÜ HASTANEDE HAYATA VEDA ETMİŞTİR.
CENAZESİ YARIN (PAZARTESİ) SAAT 12.00'DE İSTANBUL FATİH CAMİİ'NDE KILINACAK CENAZE NAMAZININ ARDINDAN COVID-19 KURALLARINA UYGUN OLARAK DEFNEDİLECEKTİR.
TAZİYE: SÜLEYMAN KUZU (OĞLU)
MERHUM HOCAMIZA ALLAH'TAN RAHMET; KEDERLİ AİLESİ VE YAKINLARINA BAŞSAĞLIĞI VE SABIRLAR NİYAZ EDERİZ." açıklamasını yaptı.
BURHAN KUZU KİMDİR?
1 Ocak 1955'te Kayseri Develi'de doğan Burhan Kuzu, Anayasa Hukukçusu, Öğretim Üyesi; İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Akademik çalışmalarda bulundu ve profesörlük unvanını aldı.
Stajyer kaymakam olarak çalıştı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyeliği ve Başkanlığı görevlerinde bulundu. Akademik araştırmalar çerçevesinde Paris Sorbonne Üniversitesi Hukuk Fakültesinde bulundu.
Mesleki alanda yayımlanmış çok sayıda kitap ve makalesi bulunan Burhan Kuzu, çeşitli STK'larda üyelik ve yöneticilik yaptı.
2001'de Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Kurucu Üyesi olarak aktif siyasete başlayan Burhan Kuzu partinin ilk Demokrasi Hakem Kurulu Başkanlığını yürüttü.
22, 23 ve 24. Dönemde İstanbul Milletvekili seçildi ve bu dönemlerde Anayasa Komisyonu Başkanlığı yaptı. Ayrıca Cumhurbaşkanı Fahri Baş Danışmanlığı görevinde bulundu. AKP MKYK Üyesi olan Burhan Kuzu, iki çocuk babasıydı.
SON DAKİKA! BAKAN KOCA BAŞSAĞLIĞI MESAJI YAYIMLADI
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca sosyal medya hesabından Burhan Kuzu için başsağlığı mesajı yayımladı.
İşte Bakan Koca'nın o tweet'i;
Hastaneden yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Hastanemizin yoğun bakımında bir süreden beri Covıd 19 nedeniyle tedavi görmekte olan 22, 23 ve 24. Dönem Milletvekili ve Anayasa Komisyonu eski başkanı Sayın Burhan Kuzu, yoğun çabalara rağmen kurtarılamayarak bu gece sabaha karşı saat 4'te vefat etmiştir. Kendisine Allah'tan rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz"
https://www.facebook.com/photo/?fbid=10155049048712700&set=a.10153847261797700 https://www.facebook.com/photo/?fbid=10150497860737700...