29 Ekim, 2005

NECATİ ÇAVDAR’LA UFUK TURU....
YARA, DİLİM....

Kuşatılıyor ana dilim

Yapılmıyor; konuşma, bilim

Türkçe gidiyor; yara, dilim

Birlik,dirlik olur; dilim, dilim
Bilindiği gibi dilimizin kirliği, kullanım alanlarının daralması, özellikle gençlerimizin ifade edeceğini birkaç kelime ile sınırlı hale getirerek adeta dilsiz kalması.. Ticari alanda, ilanlarda reklamlarda, tabelalarda hangi ülkede olduğumuzu şaşırtacak derecede dil kirliği söz konusu.. Kökü tarihin derinliklerine inen ve bu gün üç yüz milyon nüfusu bulan bir milletin dilinin bu halde olması hem üzücü hem de başta kültür emperyalizmi olmak üzere bir çok saldırılara insanımızı açık hale getiriyor. Bu gün bizimle aynı nüfusa sahip Fransa’da dili koruyan yasalar var.Ve Fransızlar bir başka dili bilse bile öncelikle kendi dillerini konuşuyor yada sizi Fransızca konuşmaya mecbur ediyorlar. Hele hele Devlet görevlileri, başkalarının yaptığı gibi başta İngilizce olmak üzere muhatapları ile bildikleri dili konuşmayarak gerek ülkelerinde gerekse resmen misafir olarak gittikleri ülkelerde mutlaka kendi dilleri ile konuşuyorlar. Eğer muhatapları Fransızca bilmiyorsa tercüman aracılığı ile konuşup, anlaşarak dillerini öne çıkarıyorlar. Böylece 70-80 milyonluk Fransız’ın dilini en geniş alanda kullanıyorlar, yaygınlaştırmaya çalışıyorlar.. Bu gün 300 milyon insanın konuştuğu, Orta Avrupa’dan yola çıkan bir insanın Çin Setti’ne kadar başka bir dil bilmese bile rahatça analaşabileceği dil olan Türkçe ise giderek darılıyor dünya dili olmaktan öteye gidiyor.Bunu çok kere kendi ellerimizle sağlıyoruz. Ülke olarak Kıbrıs meselesi için yoğun çaba sarf ettiğimiz dönemde; Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından Türk ve Rum taraflara kabul etmesi için sunulan bu “Annan planı da ne? diye bir bakalım istedik. Ancak başta Dışişleri Bakanlığımız olmak üzere bir çok kamu kurumundan “ Bizde Türkçe’si yok.Üzerinde İngilizce olarak çalışıyoruz” cevabını aldık.Fakat Birleşmiş Milletler’in elektronik adresine (Web sitesine ) girince üzülerek gördük ki, orada “Annan planı”, İngilizce, Türkçe ve Grekçe konmuş.
 
Benzer durumu AB Anayasası konusunda da yaşadığımı ifade etmeliyim.

Peki bunları Türk halkı, Türkçe bilenler bilmeyecek de kim bilecek? ...

Başkaları bizim insanımıza ve dilimize bizden daha mı saygılı?...

Bunun sebebi ne?...

Dilimizin bu halden kurtarılması için çare yok mu?..

Elbette var. Karamanoğlu Mehmet beyin diyarından ses geldi. AK Parti Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün, adeta “yara” olan dilimiz Türkçe ile ilgili bir kanun teklifi hazırlayarak TBMM’ye sundu. Bu teklifin eksiği vardır, fazlası vardır. Tartışılır, varsa eksikler giderilir. Fakat böyle bir yasa teklifi, TBMM’de parlamenterlerimizin önünde duruyor.Siyasal erki kullanan İktidarın ilgisini bekliyor.. Dilimizle ilgili somut bir adım atan, kanun teklifi hazırlayan Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün ile böyle bir teklifi hazırlama gerekçesini konuştuk..

SPOTLAR:

§ Öncelikle Türkçe kullanılması şart koşulmalıdır.

§ Türkçe’den sonra olmak şartıyla diğer dillere de izin verilmelidir

§ Tedbir alınması durumunda yurttaşlarımızın daha zengin, daha güzel, daha millî bir dil kullanmaya özen gösterecekleri de açıktır.

§ Anayasada devlet dilinin Türkçe olması, ülke içindeki her türlü resmî toplantı ve gösterinin de Türkçe yapılması gerekliliğini ortaya çıkarır.

§ Sözlü yayın organlarında (radyo ve televizyonlarda) görev yapan sunucu ve spikerler, güzel konuşmada ve kelimelerin doğru telâffuz edilmesinde en etkili kişilerdir.

§ Özel radyo ve televizyonların yayın hayatınâ başlamasından önceki dönemde TRT; spiker ve sunucuların seçiminde ve eğitilmesinde gerekli özen ve titizliği göstermekteydi.

§ Özel radyo ve televizyonlarda ise bu özen ve titizlik gösterilmemektedir.

§ Dil; bir milletin kültür aynası, sürekliliğinin en önemli dayanağı,var oluş sebebi, kendi varlığını tanımlayabilme aracı, dünü-bugünü-yarını…

§ Dilini unutan veya dili unutturulan bir milletin düşüncesinin olamayacağına inanıyorum. Düşüncesi olmayan bir millet ise,ne kendisini tanımlayabilir ne de kendisini yeni nesillere tanıtabilir.Kendisini yeni nesillere tanıtamayan bir millet ise,yok olmaya mahkumdur. Dünya tarihinde dili bozulduğu, unutturulduğu için özünü yitiren, geçmişini unutan hatta yok olan milletler vardır. Tarih sahnesinde,Türkleri maddi güçle yok edemeyeceklerini bilen bazı düşman devletlerin,Türk dilini hedef almaları,dilimizi bozmak ve geçmişinden koparmak için yaptıkları hain planlar boşuna değildir.. Sayın Akgün siz TBMM’ne Türkçe’mizle ilgili bir kanun teklifi verdiniz.Böyle bir teklife niçin gerek duydunuz?

-Böyle bir kanun teklifine iki yönden ihtiyaç var. Birincisi, Anayasamızın 3. maddesinde, “Türkiye Devletinin dili Türkçe’dir." hükmü yer almaktadır. Ancak dille ilgili herhangi bir yasanın bulunmayışı Anayasamızın bu hükmünü boşlukta bırakmaktadır. Dilimizle ilgili Anayasa hükmünün yasal olarak kapsamı ve neler yapılıp yapılmayacağı açıkça belirtilmesi gerekir. Ülkemizde, her alanda görülen yaygın yabancı dil kullanımları, anayasamızda böyle bir hüküm yokmuş izlenimi uyandırmaktadır. Oysa anayasanın bu hükmü, "değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez" hükümler arasına konulacak kadar önemli sayılmıştır. İkinci gerekçemiz ise; özellikle iş yeri adlarında, markalarda, çarşıda pazarda hayatın her alnında dil yanlış kullanılıyor. Her hangi bir dil ya kullanılmamalıya da kullanılıyorsa doğru kullanılmalı. Öte yandan da ülkemizde Türk dilinin öğrenim ve kullanılmasında büyük bir kayıtsızlık ve umursamazlık olduğu açıktır. Liseyi, hatta yüksek öğrenimi bitiren gençler Türkçe’nin en temel eserlerini dahi okuyup öğrenmeden, dillerinin önemini kavramadan yetişmekte; dili doğru kullanma becerisini kazanmadan meslek hayatına atılmaktadırlar. Türkçe’nin önemini ve güzelliğini kavrayamayan insanların ona karşı dikkatli ve titiz olmaları da tabiî ki beklenemez. Bunun sonucu olarak radyo ve televizyonlarda da telâffuz hataları gün geçtikçe artmaktadır. Oysa okul yanında, belki ondan da önemli olarak basın yayın organları da dilin doğru ve güzel kullanılmasında etkili olan araçlardır. Basın yayın organlarındaki yanlış kullanımlar, çok çabuk bir şekilde ve dalga dalga geniş halk kitlelerine yayılmakta, insanları olumsuz yönde etkilemektedir. Türkçe’ye karşı kayıtsızlık, iş adamlarımızı ve esnafımızı da etkilemekte; imal edilen mal ve ürünlerin adlarında, ticarî unvan ve adlarda yabancılaşma sür'atle artmaktadır. Bir zamanlar sadece büyük şehirlerin belli semtlerinde görülen yabancı iş yeri adları şimdi Anadolu şehir ve kasabalarına dahi yayılmakta, ülkemiz âdeta Türkçe kullanılmayan bir ülke görünümüne bürünmektedir. Ticarî unvan ve iş yeri adlarında yaygın olarak görülen Türkçe’den uzaklaşma ve yabancılaşma; hem ülkede sanki Türk dili kullanılmıyormuş derecesinde bir görüntü meydana getirmekte, hem de Türk diline karşı yurttaşlarda var olması gereken bilinç ve duyarlığını zedelemektedir.' Bu bakımdan ticarî kuruluşların ad ve unvanları ile mal, ürün ve hizmet adlarının Türkçe olması zorunluluğu getirilmeli ve bunun daha kuruluş ve başvuru safhasında Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca sağlanması gerekir. İş yerlerinin levha ve tabelâlarında, camekânlarında ve diğer yerlerinde; ambalâj ve etiketlerde; ürünlerle ilgili kullanma kılavuzlarında ve çeşitli kitapçıklarda; makine, alet ve edevat üzerindeki yazı ve uyan levhalarında öncelikle Türkçe kullanılması şart koşulmalıdır.

-Bir çok üreticimiz ürünlerini dış pazarlarda da satacaklar, ülkemize gelen turistlerin durumu da dikkate alındığında sizin teklifiniz kabul edildiğinde insanlar sınırlamaya zorlamaz mı?

-Hayır. Öncelik o ülkenin diline verilmeli. Bu gün çağdaş ülkelerin hepsinde durum bu. Japonlar, Koreliler, Çinliler özellikle Fransızlar kendi dillerinden vazgeçmiş değiller ki... Kendi dilimize dil kuralları çerçevesinde öncelik verilir. İkinci üçüncü- beşinci dilin kullanılması yasaklansın demiyoruz ve istemiyoruz.. Zaten bir çok yer ve alanda ikinci bir dilin kullanılması tamamen yasaklanamaz. Çünkü ülkemize çok sayıda turist gelmekte ve bunlara dünyada yaygın olan dillerle hitap etme zorunluluğu bulunmaktadır. Gönül ister ki bizim dilimiz bilinsin, bizim dilimizle misafirlerimizle anlaşalım.bu mümkün olmadığındandır ki ülkemizin önemli bir döviz kaynağı olan turistlere anlayabilecekleri dillerle ulaşmanın zarureti açıktır. Bizim isteğimiz, yabancı dillere sınırlama getirilmesi ve yabancı dillerle yazılacak bölümlerin, Türkçe’nin önüne geçmesini önlemek.kanun teklifimizde bunu sağlayacak hükümleri koyduk. Ticarî faaliyetlere ait duyuru, ilân ve reklâmlar iş yerleriyle sınırlı değildir. Yazılı ve sözlü yayın organlarında ve iş yerlerinin dışında da duyurular, ilânlar, reklâmlar yapılmaktadır. Bu nedenlerle her türlü ilân, reklâm ve tanıtımda da öncelikle Türkçe kullanmak zorunluluğu getirilmeli ve ancak turistlere hitap edebilmek maksadıyla, Türkçe’den sonra olmak şartıyla diğer dillere de izin verilmelidir.

-Bu gün kullandığımız dil İngiliz,Fransızca kelimelerin istilasında.Geçmişte de Arapça ve Farsça yoğunlukta idi.Türkçe kullanmanın zorunlu olması durumunda hangi kelimenin Türkçe olup olmadığı konusunda bir problem çıkmaz mı?

-Ticarî unvan ve iş yer adlarında kullanılması zorunlu olan Türkçe konusunda tereddütler uyanabileceği şüphesizdir. İnsanlar hangi kelimelerin Türkçe sayılıp sayılmayacağı konusunda her zaman tereddüt edebilirler. Buradaki ölçü, kelimelerin kökeni olamaz; dilimize girmiş, insanlarımız tarafından kullanılan ve manası anlaşılan kelimeler Türkçe sayılır. Nitekim bütün bu kelimeler Türkçe sözlüklerde madde başı olarak yer almışlardır. Bir anayasa kuruluşu olan Türk Dil Kurumunun hazırladığı Türkçe Sözlük'ün son baskısının bu konuda ölçü olarak alınması uygun görülebilir.. Çünkü bu sözlükte madde başı olarak yer alan kelimeler, kökeni ne olursa olsun Türkçe sayılmıştır. Ayrıca sözlüklerde yer almayan Türk kültür ve tarihine ilişkin özel adların kullanılmasına izin verilmiştir; Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının kendi işletmelerinde kendi adlarını kullanabilmelerine de imkân sağlanmıştır. Sözlükteki kelimelerin ve özel adların bir araya getirilmesi ile veya bunlardan kısaltmalar yapılmasıyla da ticari unvanlar, adlar; mal, ürün ve hizmet adlan oluşturulabilir. Bu konularda tereddüt edilmesi durumunda başvuru merci olarak Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu olabilecek sorunları çözebilir.

-Kimileri diyor ki; “Bu dil. İsteyen istediği gibi meramını ifade etsin.” Sizce dil neden önemli?

-Dilin, milleti oluşturan''en önemli unsurlardan biri olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla dildeki çözülme, bozulma ve yabancılaşma milletin oluşumunu da etkiler. Millet fertlerini birbirine bağlayan dil, önemini yitirdikçe fertler arasındaki bağ ve yakınlık da zayıflar; bunun sonu çözülme ve ayrılma isteklerine kadar gider. Kısaca özetlediğimiz bu gerekçelere dayanılarak Türk dilinin kullanımına ilişkin bir kanunun hazırlanmasına ihtiyaç duyulmuştur. Bu kanun ticarî kuruluşların ad ve unvanlarında; mal, ünvan ve hizmetlerin adlarında ve sunulmasında; resmî yazışma, sözleşme ve toplantılarda Türkçe kullanılmasına ait hükümleri içine alır; insanların konuşma ve yazılarında kullanacağı kelimelerle ilgili değildir. Kelimelere müdahale, kanunun temel amacı olan millî birlik ve bütünlük yerine, toplumda yeni kavgalara yol açabilir. Ancak kanunun öngördüğü tedbirlerin alınması durumunda yurttaşlarımızın daha zengin, daha güzel, daha millî bir dil kullanmaya özen gösterecekleri de açıktır.

-Teklifinizde belediyeleri etkileyen bölümlerde var.Buna neden gerek duydunuz?

-Dilin yanlış kullanımının takibi ve bu hükümlere uyulmaması durumunda uygulanacak ceza bu maddede belirlenmiştir. İş yerleri; dükkân ve mağazalar, özellikle buralardaki levha ve tabelâlar birçok bakımdan belediyelerce denetlenmektedir. Bundan dolayı bu hükümlerin de belediyelerin sorumluluk alanları içinde belediyelerce yürütülüp denetlenmesi uygun görülmüştür. Ancak yazılı yayın araçlarındaki ve belediyelerin sorumluluk alanları dışındaki uygulamalarda valilikler ve kaymakamlıklar görevlendirilmiştir. Sadece belediyeler ve diğer yerel yönetimler değil bütün resmî kuruluşlarda ve noterliklerde her türlü belge, sözleşme ve yazışmanın Türkçe hazırlanmasını öngörmektedir. Mademki anayasamıza göre devletin dili Türkçedir; o hâlde her türlü resmî belge, sözleşme ve yazışma da Türk dilinde hazırlanmalıdır. Ancak çeşitli belge, sözleşme ve yazışmalarda muhataplar; başka ülkeler, o ülkelerin kuruluş ve yurttaşları olabilir. Bu durumlarda yabancı dile izin verilmiştir. Tabiî ki yabancı dildeki belge, sözleşme ve yazışmaların da Türkiye Cumhuriyeti uyruklu muhataplar için ülke içindeki dağıtımında yine Türkçe şartı aranmaktadır. Anayasada devlet dilinin Türkçe olması, ülke içindeki her türlü resmî toplantı ve gösterinin de Türkçe yapılması gerekliliğini ortaya çıkarır. Ancak uluslar arası toplantı ve gösterilerde Türkçe yanında başka dillerin de kullanılmasına ihtiyaç olabileceği açıktır. -Peki ülkemizde vatandaşımız olan azınlıklar var onlar bu kanundan nasıl etkilenecek?

-Azınlık statüsüne tabi Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının dinî ayinleri için hiçbir yasaklama ve kısıtlama söz konusu değildir.

-Teklifiniz yaslaşırsa neler getirecek ?

-Bu kanunla getirilen diğer hükümler, ülke içinde Türkçe’nin kullanımını yaygınlaştırabilir; sözlü yayın organlarında dilin doğru kullanımını sağlayabilir. Ancak Türkçe’nin yurttaşlar tarafından zengin bir kelime kadrosuyla; doğru ve güzel olarak kullanılmasını sağlayamaz. Ana dilinin zenginlik ve güzelliğinin farkına varmayan, bunun bilincinde olmayan insanların da Türkçe’nin kullanılması konusunda duyarlı olacağı düşünülemez. Bunun da ilk ve orta öğretimde sağlanması şarttır. Bilindiği üzere orta öğretimde öğrenciler kendilerini tamamen üniversite giriş sınavlarına göre ayarlamaktadırlar. Üniversite giriş sınavlarında dille ilgili sorular bulunmakla birlikte bu sınavlar test yöntemi ile yapıldığı için öğrencinin dili kullanma becerisini ölçmemektedir. Dolayısıyla, Türk dili ve edebiyatı derslerinden elde edilecek başarının yüksek öğretime girişte özel bir ağırlığının olması gerekmektedir. Ancak bu şekilde öğrencilerde Türk dili ve edebiyatı derslerine önem verme konusunda bir istek uyanabilir. Memur alımında da Türkçe’nin değerlendirmeye konu olması, bu derslere ilgiyi artıracaktır. Bu yaptırımlar olmadığı takdirde öğrencilerin Türk dili ve edebiyatı derslerine ilgi göstermesi ve Türkçe’yi istenilen ölçüde öğrenmesi mümkün olmaz.

-Televizyonları etkileyen önemli bir maddeniz var. Buna niçin gerek duydunuz ve neler getirecek?

-Biliyorsunuz sözlü yayın organlarında (radyo ve televizyonlarda) görev yapan sunucu ve spikerler, güzel konuşmada ve kelimelerin doğru telâffuz edilmesinde en etkili kişilerdir. Özel radyo ve televizyonların yayın hayatınâ başlamasından önceki dönemde TRT; spiker ve sunucuların seçiminde ve eğitilmesinde gerekli özen ve titizliği göstermekteydi. Özel radyo ve televizyonlarda ise bu özen ve titizlik gösterilmemekte; kelimeleri doğru telâffuz edemeyen, vurgu ve tonlama hataları yapan, hatta mahallî ağız özellikleriyle veya yabancı aksanıyla konuşan kimseler sunucu ve spiker olabilmektedir. Bu kadar önemli ve özel bir mesleğin rastgele edinilebilmesi düşünülemez. Bu bakımdan teklifimizde sunuculuk ve spikerliğin belgeye bağlanması öngörülmüştür. Sunuculuk belgesinin yetkili bir kurulca verilmesi öngörülmüş ve bu kurulun "Sunuculuk Belgesi Kurulu" adını taşıması uygun bulunmuştur. Maddede kurul üyelerinin,kimler arasından ve hangi kurul ve makamlarca seçileceği belirtilmiştir. Sunuculuk Belgesi Kurulunun oluşmasında tek bir kurumun ağırlığı yerine konuyla ilgili çeşitli kurumların katılımı öngörülmüştür. Türk Dil Kurumu ve üniversitelerin ilgili bölümleri dil konusunda . en yetkili akademik kuruluşlardır. Devlet Tiyatroları ile Türkiye Radyo Televizyon Kurumu sanatçı ve spikerleri, Türkçe’nin doğru telâffuzunda en yetkili uygulayıcılar olarak düşünülmüştür. Gazeteciler Cemiyetlerinden katılacak birer üye ile basının katılımının sağlanması amaçlanmıştır. Sunuculuk Belgesi Kurulunun malî kaynağının Radyo Televizyon Üst Kurulu Bütçesinden karşılanması düşünüldüğü için bu kurulu temsil eden bir üyenin de Sunuculuk Belgesi Kurulunda bulunması uygun olacağı kanaatini taşımaktayız.Ve teklif ettiğimiz maddelerde bu kurulun nasıl çalışacağı,yetkileri gibi konular açıkça belirtilmiştir.

-Bu yasayı hazırlamakta Karaman milletvekili olmanızın ve Karamanoğlu Mehmet beyin etkisi nedir? Karaman ilimizin yetiştirdiği en önemli tarihi kişiliklerden biri olan Karamanoğlu Mehmet Bey yayınladığı fermanla: “Bugünden sonra divanda, dergahta, mecliste, meydanda Türkçe’den başka dil kullanılmayacaktır” demesinde, Türk kültürünün korunması ve gelecek nesillere aktarımında ve de millet olma bilincinin sağlanmasında dilin önemini vurgulamak yatmaktadır. Dil; bir milletin kültür aynası, sürekliliğinin en önemli dayanağı,var oluş sebebi, kendi varlığını tanımlayabilme aracı, dünü-bugünü-yarını…Kısacası her şeyidir. Dilini unutan veya dili unutturulan bir milletin düşüncesinin olamayacağına inanıyorum. Düşüncesi olmayan bir millet ise, ne kendisini tanımlayabilir ne de kendisini yeni nesillere tanıtabilir. Kendisini yeni nesillere tanıtamayan bir millet ise,yok olmaya mahkumdur. Dünya tarihinde dili bozulduğu, unutturulduğu için özünü yitiren, geçmişini unutan hatta yok olan milletler vardır. Tarih sahnesinde,Türkleri maddi güçle yok edemeyeceklerini bilen bazı düşman devletlerin,Türk dilini hedef almaları,dilimizi bozmak ve geçmişinden koparmak için yaptıkları hain planlar boşuna değildir.. Türkçe’mizin, yaşamımızdaki değeri ve önemi açık seçik belliyken bugün, aklın ve mantığın kesinlikle alamayacağı birtakım olaylar ve uygulamaların yaşanması bir milletvekili olarak beni üzmüş ve bu kanun teklifini vererek hem vatandaş hem de milletvekili sorumluluğunu yerine getirdim. Yunus Emre gibi bir dahinin Türkçe’yi ölümsüzleştirdiği ; her yerde Türkçe konuşulması için ferman veren Karamanoğlu Mehmet Bey gibi bir Türkçe sevdalısının yetiştiği bu topraklarda öz dilimiz Türkçe’mizin, yolunu şaşırmış, anlayış ve kavrayış yoksunu bazı çevreler tarafından ikinci plana itilmesi, hor görülmesi beni son derece üzmektedir.. Her vesileyle Türkçe’nin vazgeçilemeyecek öneminden ve önceliğinden söz eden Atatürk, dilimizi milletimizin özü saymış ve “devlet kurumlarının” sorumluluğuna dikkat çekmiştir. Bu nedenle Karamanoğlu Mehmet Beyin 727 yıl önce yayınladığı ünlü fermanıyla, Gönüllerin sultanı ve dost yüreklerin şairi Yunus Emre’nin ise, berrak dili, sevgi ve hoşgörüsüyle, nice büyük dil üstadının değerli katkılarıyla günümüze kadar gelişerek ve olgunlaşarak ulaşan Türkçe'mize sahip çıkılması gerekmektedir.

......................000000000000000000000000000.........................
MEVLÜT AKGÜN KİMDİR?
 Türkiye Büyük Millet Meclisi 22. Dönem Karaman Milletvekili olan Akgün, 1966 yılında Karaman’da doğdu. Akgün, İlk,orta ve lise tahsilini Karaman’da yaptı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra Karaman’da Serbest Avukatlık yaptı. Karaman Barosu Yönetim Kurulu Üyeliği, Karaman Belediye Meclis Üyeliği ve 3Kasım 2003 Milletvekili Genel Seçimleri ile başlayan 2002-2004 yasama döneminde TBMM Başkanlık Divanında Kâtip Üyeliği’de yapan Akgün 2004 yılında Mecliste ve Karaman ilinde yapmış olduğu çalışmaları nedeniyle Meclis Haber Dergisi tarafından Yılın Başarılı Milletvekili ödülünü almıştır. Akgün, evli ve üç çocuk sahibidir.

........................0000000000000000000000000......................

KARAMANOĞLU MEHMET BEY VE FERMANI

Orta Asya’dan Anadolu’ya göçen ve burada beylikler ve devletler kuran Türk boylarının başka ulusların değerlerini kabullenip, başta dil olmak üzere kendi değerlerini terk etmeye yöneldikleri ve bu yönelişi âdeta marifet saydıkları bir dönemde Karamanoğulları Beyliğinin üçüncü ve en ünlü hükümdarı olan Karamanoğlu Mehmet Bey 13 Mayıs 1277 tarihinde bir ferman yayınladı. Türk dilinin yeniden Devlet Dili olarak ilân edildiği bu ünlü Ferman Türkçe’nin gelişmesinde önemli bir dönüm noktası olmuştur.

..............000000000000000000..............

NOT: Bu bölümü, istersiniz kullanırsınız

...........

Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün ve arkadaşlarınca hazırlanarak TBMM Başkanlığı’na sunulan yasa teklifi şöyle:

TÜRKÇENİN KULLANILMASINA İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç ve Kapsam Amaç Madde 1- Anayasamızın 3. maddesine göre Türkiye Devletinin "dili Türkçe’dir." Bu madde anayasamızın "değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez" hükümleri arasındadır. Devlet dili olarak Türkçe, bu ülkede yaşayan insanların tek bir millet olmasında en önemli unsurlardan birini oluşturur; Türk milletinin birlik ve bütünlüğünü temsil eder. Öte yandan Türk dili, Türkiye'de ve Türkiye dışında yaşayan bütün Türkleri birbirine bağlayan kutsal bir bağdır. Bu kanunun amacı, Türkiye Cumhuriyeti dahilinde Türk dilinin kullanımını düzenlemektir. Kapsam Madde 2- Bu kanun; ticarî kuruluşların ad ve unvanları ile her türlü mal, ürün ve hizmetlerin adlarında; ticarî belge, ilân ve reklâmlarda; her türlü resmî yazışma ve sözleşmede; toplantı ve gösterilerde; ana dili eğitimi ve değerlendirilmesinde; radyo ve televizyon sunuculuğunda Türkçe’nin kullanılmasıyla ilgili ilke ve düzenlemeleri kapsar.

İKİNCİ BÖLÜM

Ticarî Faaliyetlerde Türkçe Ticarî Kuruluş ve Ürünlerde Türkçe Madde 3- Ticarî kuruluşların ad ve unvanları i1e mal, ürün ve hizmet adlarının Türkçe olması ve yeni Türk al~;abesiyle yazılıp okunması zorunludur. Bu konu, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca yürütülür ve denetlenir. İş yerlerine konulacak levha ve tabelâlarla ambalâj ve etiketlerde ticaret unvanı ve adları ile sunulan mal, ürün ve hizmetlerin adları ve bunlarla ilgili diğer bilgiler öncelikle Türkçe olarak yazılır. Levha, tabelâ, ambalâj ve etiketlerde ikinci bir dilin kullanılması durumunda yabancı dilde olan bölüm, Türkçe bölümden önce ve onun üstünde olamaz; kapladığı alan Türkçe bölümün yarısını geçemez. Levha ve tabelâlarında ikinci 'bir dil kullanan ticarî kuruluşlar ilân ve reklâm vergisini dört kat olarak öderler. Mal, ürün ve hizmetlerin sunuluş ve tanıtılmasında; kullanmâ tarifesi veya kitapçığında; bunlârla ilgili fatura, makbuz ve diğer belgelerde de Türk dilinin ve yeni Türk alfabesinin kullanılması zorunludur. Sunuluş ve tanıtımda; kullanma tarifesi veya kitapçığında; fatura, makbuz ve diğer belgelerde başka diller kullanılacaksa bunlar ilgili kitapçık ve belgelerde Türkçe’den sonra yer alır. Ticarî kuruluşların ad ve unvanları ile mal, ürün ve hizmetlerin adlarının Türkçe olmasında ölçü, Türk Dil Kurumunun Türkçe Sözlük'ünün son baskısında madde başı olarak yer almış bulunmaktır. Türk kültür ve tarihine ilişkin özel adlarla Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının adları, ticaret unvanı; iş yeri, kuruluş, mal, ürün ve hizmet adı olarak kullanılabilir. Türkçe sözlerden ve özel adlardan kısaltmalar ve birleştirmeleri yapılabilir. Tereddüt durumunda başvurulacak yer Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumudur. Türkiye'de iş yapan yabancı fırmalarda; yabancı fırmalarla ortaklıklarda; Türkiye'de satışı yapılan, isim hakkı alınmış yabancı mal; ürün ve hizmetlerde Türkçe unvan-ve ad zorunluluğu aranmaz. Ancak Türkiye'de satışı yapılan her türlü mal ve ürüne ait kullanma kılavuzlarında ve ilgili diğer kitapçıklarda başka diller yanında Türkçe açıklama bulunması da zorunludur. Ayrıca makine, alet ve edevat üzerinde bulunan bilgi ve uyarı levhalarıyla yazılarının da Türkçelerinin bulunması zorunludur. İlân, Reklâm ve Tanıtımda Türkçe Madde 4- Her türlü ilân; reklâm ve tanıtım öncelikle Türkçe’yle yapılır. Zorunlu olarak başka dillere yer verilmeyişi durumunda önce Türkçe, soma diğer diller kullanılır. Yaptırım Madde 5- Bu bölümdeki hükümlere uyulmaması durumunda yasağa konu levha, tabelâ ve yazılar ilgili belediyece ortadan kaldırılır; ayrıca yetişkinlere ait asgarî ücretin aylık brüt tutarının on katı para cezası uygulanır. Eylemin bir yıl içinde tekrarı hâlinde bir önceki cezanın iki katı alınır. Yazılı yayın araçlarındaki ve belediyelerin sorumluluk alanları dışındaki ilân, reklâm ve tanıtımlar kaymakamlık ve valiliklerce izlenir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Yazışma ve Toplantılarda Türkçe Yazışmalarda Türkçe Madde 6- Kamu kurum ve kuruluşlarında; kamu tüzel kişiliklerinde ve noterliklerde her türlü belge, sözleşme ve yazışma Türkçe hazırlanır. Muhatapların yabancı uyruklu olması durumunda yabancı dilde yazışma ve sözleşme yapılabilir; ancak bu belgelerin de Türkiye Cumhuriyeti uyruklu muhataplar için ülke içindeki dağıtımında Türkçelerinin kullanılması zorunludur. Toplantı ve Gösterilerde Türkçe Madde 7- Kamu kurum ve kuruluşlarınca, kamu tüzel kişiliklerince düzenlenen . her türlü toplantı ve gösteri Türkçe ile yapılır. Bu hüküm azınlık statüsüne tabi Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının dinî ayinlerini kapsamaz. Uluslar arası toplantı ve gösterilerde Türkçe yanında başka diller de kullanılabilir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Türkçe Eğitimi ve Değerlendirilmesi Madde 8- İlk ve orta öğretimde öğrenciler, ana dili öğretimine ait zorunlu Türkçe, edebiyat, dil bilgisi, kompozisyon gibi derslerden başarılı olmadıkça yıl sonu başarı ortalaması ile veya herhangi bir kurul kararı ile başarılı sayılamazlar ve bu derslerden başarılı sayılmadıkça mezun olamazlar. Bu derslerden başarısız olânlar af kapsamlarına alınamazlar. Türk dili ve edebiyatıyla ilgili derslerden lise ve dengi okullarda elde edilecek başarı; yüksek öğretime girişte genel değerlendirmenin yüzde onundan aşağı olmamak üzere değerlendirmeye katılır. Memur alımı için yapılan sınavlarda Türkçe bilgisi de yoklanır; buna ilişkin değerlendirme notu, genel değerlendirmenin yüzde' yirmisinin altında olamaz.

BEŞINCI BOLUM

Sunuculuk Belgesi Belge Zorunluluğu Madde 9- Radyo ve televizyonlarda spikerlik, sunuculuk ve haber sunuculuğu yapanlar; Türkçeyi yanlışsız telâffuz ettiklerini gösteren bir "sunuculuk belgesi"ne sahip olmak zorundadırlar. Sunuculuk Belgesi Kurulu '. Madde 10- "Sunuculuk belgesi", "Sunuculuk Belgesi Kurulu" tarafından verilir. Sunuculuk Belgesi Kurulu; Türk Dil Kurumu üyeleri arasından Türk Dil Kurumu Bilim Kurulunca seçilen 3, Devlet Tiyatrosu sanatçıları arasından Kültür Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğünce seçilen 2, üniversitelerin Türk Dili ve Edebiyatı, Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi veya Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları bölümleri öğretim üyeleri arasından Yüksek Öğretim Kurumu Genel Kurulunca seçilen 2, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından seçilen 1, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu sunucu ve spikerleri arasından Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğünce seçilen 1, Türkiye Gazeteciler Cemiyetince seçilen 1 ve Ankara Gazeteciler Cemiyeti tarafından seçilen 1 (toplam 11) üyeden oluşur. Kurul, sekreterlik ve yazışma hizmetlerini görecek yeterli sayıda personel' çalıştırır. Görev Süresi Madde 11- Sunuculuk Belgesi Kurulu üyelerinin görev süresi altı yıldır. Üyeliklerde herhangi bir sebeple boşalma olduğu takdirde o üyeyi seçen Kurul veya makam, boşalma tarihinden başlayarak en geç bir ay içinde yeni üyeyi seçer. Boşalan üyeliğe seçilen kimse, yerine seçildiği üyenin süresini tamamlar. Başkan ve Başkan Yârdımcısı Madde 12- Sunuculuk Belgesi Kurulu, üyelerinin seçiminin tamamlanması tarihinden başlayarak en geç bir ay içinde toplanır ve üyeler içinden bir başkan seçer. Başkan, üyeler arasından kendisine bir başkan yardımcısı seçer. Başkan ve başkan yardımcısının görev süresi üç yıldır. Toplanmâ ve Değerlendirme Madde 13- Sunuculuk Belgesi Kurulu, yeter sayıda başvuru üzerine toplanarak başvuruları değerlendirir. Sunuculuk Belgesi Kurulunun çalışma ve değerlendirme ilkeleri ayrı bir yönetmelikle belirlenir. Malî Kaynaklar ve Üyelerin Malî Hakları Madde 14- Sunuculuk Belgesi Kurulu üyelerinden her birine ödenecek toplantıya katılma ücreti, her toplantı için devlet memur aylıkları kat sayısının 15000 ile çarpılması sonunda elde edilen tutardır. Bir yılda on ikiden fazla toplantı ücreti ödenmez. Sunuculuk Belgesi Kurulu üye ve personeline 'ödenecek ücret ve aylıklar ile Kurulun diğer masrafları Radyo ve Televizyon Üst Kurulu bütçesinden karşılanır.

ALTINCI BÖLÜM

Geçici Hükümler Geçici Madde 1- Türkçe olmayan ticari ad ve unvanlar ile konu ile ilgili levha ve yazılar, bu kanunun yürürlüğe girmesinden başlayarak en geç 6 ay içinde değiştirilir. Geçici Madde 2- Bu kanunun öngördüğü yönetmelikler kanunun yürürlüğe girmesinden başlayarak en geç 6 ay içinde hazırlanır. Geçici Madde 3- Sunuculuk Belgesi Kurulu, üyelerinin seçiminin tamamlanması tarihinden başlayarak en geç iki ay içinde yeter sayıda toplantı yapar; mevcut spiker, sunucu ve haber sunucularından hangilerine belge verileceğini belirler. Yürürlük Madde 15- Bu kanun yayımlandığı tarihte yürürlüğe girer. Madde 16- Bu kanunu Bakanlar Kurulu Yürütür.” .

...............0000000000000000.................

Hiç yorum yok:

kim nerde görmüş ise öyle bilir....... Necati Çavdar

  https://www.facebook.com/photo/?fbid=10155049048712700&set=a.10153847261797700 https://www.facebook.com/photo/?fbid=10150497860737700&...