NECATİ ÇAVDAR’LA UFUK TURU.... .
Özden:
“CUHHURİYETİN KURBANIYIZ”
Bu hafta sizler için “Sorarsınız. Aklımın erdiğini söylerim.. Saydamlığı, açıklığı seven bir insanım, terbiyesizliği değil.. Açıklığı severim, müstehcenliği değil” diyen Anayasa Mahkemesi önceki başkanlarından Yekta Güngör Özden ile sohbet ettik. Gerek Özden’in samimiyeti gerekse kendi konuşma üslubunun ortaya çıkması bakımındın kimi dil kurallarına uymayan cümleleri aynen korumayı hem kendilerine hem de sizlere saygı açısından uygun bulduk. Kendileri için “Cumhuriyetin kurbanıyız” nitelemesi yapan ve “sayısal çoğunluğun siyasal kararların istendiği gibi alınmasına yetmeyeceğini”söyleyen Özden, kendi ifadesi ile”Kimi askerlerin (kurumu ayrı tutulmak şartıyla) tutumu ve tavrı, yargının durumu ve demokratik kitle örgüleri konusunda uygulamalara yorum getirmeyi başka bir söyleşiye bırakmak üzere dil, siyasetten ne umdu ne buldu, Milli irade ve 28 Şubat gibi konulardaki görüş ve düşüncelerini huzurunuza getiriyoruz..
--------------0000000000000000---------------
SPOTLAR:
Dil konusu, birisinin mutlaka böyle olur demeyle olmuyor..
İnsanım .Şerefli ve namusluyum..
Türküm Türkçü değilim..
Milliyetçiyim ırkçı değilim..
Atatürkçüyüm.Kürtçü değilim..
Meslek liselilere haksızlık edildi. Düzeltsinler..
İki yılım o dernekte (ADD’de) geçti... Yirmi yıllık ömrüm bitti.. Yaptığım çok güzel şeyler oldu. Şimdi yalancılar inkar ediyor. Neler neler yapıldı.. Ama anlamadılar. Beni yordular.. Yıprattılar.
”Atatürkçülük rozette kalmış.. Ayda iki milyon lira ödentisini vermeyen adamlar bana göre adam olmaz ki Atatürkçü olsun..
Siyasette; bir buçuk iki yılda..
Servetim gitti.. Sağlığım gitti.. Saadetim sarsıldı..
Milli irade ayrı şey , millet iradesi ayrı şey..
Bunlar hukuksal incelikleri olan , hukukçulara anlatılması gereken onların tartışması gereken kavramlar ve konular.. Ve kurumlar..
Bu gün Bush, Amerikanın Erbakan’ı İnananı ile inandığı arasında elçisi olmayan tek din Müslümanlıktır.
..................000000000000000..............
DİL..
-Bizi daha çok kelimelerle vurdular.Kelimelerle sıkıntılara giriyoruz.. Bu gün Atatürk’ün nutkunu bile anlamıyoruz. Bu konuda ne diyorsunuz?
- Bir ben öğretmen çocuğuyum.Beni bir özelliğim daha var. Dün gece mehtaba çıkıp hep seni andım Öyle biran gelir ki mehtap seni “ şarkısını bilirsiniz. Bu şiir enişteme yazılmıştır. Biz ailede hep böyle edebi anlatımlarla edebi tartışmalarla yetiştik.Ve yazıyı ben dört yaşında öğrendim.Beş yaşında ilk okula başladım. Dilim, Türkçe’ye alışkanlığım ve sevgim vardır. Ben on yıl orta okulda Türkçe yurttaşlık bilgisi dersi verdim.. Türk Dil Kurumunun hem avukatı hem üyesiydim. Dil derneğinin üyesiyim.Türkçe sözcüklerden yanayım.Arı dilden yanayım..Ulusal dili ulusal kültürü benimseyen bir adamım. Ancak.. Derslerimde çocuklara mutlaka iki şeyi başucunuzda mutlaka bulundurun diyorum. Bir anayasa.. 82 Anayasası bana göre 61 anayasasının çok kötü bir kopyası olmasına rağmen
– Bazı iyi maddeleri var elbet..genelde söylüyorum.
- Bir anaysa cebinizde çantanızda bulunsun. Hakkınız nedir.Ne isteyeceksiniz, ne istemeyeceksiniz.. Ne yapacaksınız ne yapmayacaksınız... Devlet ne yapar, ne yapmaz.Bilin. Biri de.. Mutlaka, Atatürk’ün 15-20 Ekim 1927 de 36,5 saatte söylediği söylevi bulunsun. -İyi de Atatürk’ün okuduğu nutku nasıl anlayacaklar? Bu gün konuştuğumuz dil, dün konuşulan dil değil.. Atatürk’ün o gün anlattıklarını bu gün anlamak elbette güçtür. O nedenle Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun Özer Ozankaya’nın ..Başkalarının ve benimde yaptığım çeviriler var. Mutlaka Eskiyi söylemek zorunda değiliz ki?.. Eski sözcüklerde bizim sözcüğümüz değil..Farsça, Arapça karışımı Osmanlıca.
-Şimdi gençler .hayretini, şaşkınlığını artık cümlelerle ifade etmiyor..”Of oldum...Kal oldum” vs gibi bir kaç kelimeyle yetiniyor. Dilde kelime hazinemiz daraldı.O anlamda soruyorum.
-Dili Türkçeleştirerek daralma değil. Türkçeleştirilerek ulusallaştırılıyor.Millileştirildi eski dille ... Dildeki kirlenme iki yoldan oluyor. · Bir: Argoya çok dönüş oldu.Gençler işin basitine kaçıyor.Okumadılar.. Eğitimin iyi olmadığından .Eğitimde boşluklar, bozuklar olduğundan · Birde yabancı dilerin istilası dediğimiz el atması oldu. Geçin bakın sokaklara.. .Tunalı Hilmiye.. Bazı yerlere..Otel isimlerinden kebapçılara kadar .. Adam “Perdecci” yazmış.”Başka bir şey mi? Anlamadım.Ne demek? Bu dedim. Efendim perdeci bu dediler.Perdci de ilgi çekeyim diye yapmış.Dikkat edin şimdi: yani bir ürün reklam başladı “A” harfinin ortasındaki çizgiyi koymuyorlar. · Bunlar kendi diline , kendi değerlerine, kendi varlıklarına, kendi kaynaklarına özen göstermeyen şöyle böyle insanların ortaya koyduğu sonuçlar. -Bu gün yasların dili de öyle, yeni çıkarılan yasalarda yaşayan dil değil yaşamayan dil söz konusu.. -Yaşamayan eski dil hakim.Yenisi değil..Sizin anlamadığınızı zannettiğiniz kelimeleri anlayanlarda var.Sizin anladığınızı zannettiğiniz kelimeleri de anlayanlarda var. Dil konusunda; doğal gelişmeyle, kirlenmeyi önleyerek eski sözcükleri atıp yerine yenileri alarak ama bağlantıyı anlam yönünden kurarak yürüteceğiz. Eski kelimelerin yerine yenisi bulunuyor.. Bulunanların çoğunu sevmiyoruz. .... Dil konusu, birisinin mutlaka böyle olur demeyle olmuyor..
ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ..
-Biraz önce Atatürk milliyetçiliği dediniz.Atatürk milliyetçiliği nasıl bir şeydir.Kaç metredir.Kaç gramla ölçeceğiz.Kime diyeceğiz.herkes diyor ki ben en Atatürkçüyüm..Kahveye gittik. Vatandaş kağıdını oynuyor..Askerlik yap demişiz.Yapmış.Vergi ver demişiz... Gücü varsa vermiş.Siz yargıçsınız.Ben seni suçlu buldum demişsiniz.Tamam eyvallah demiş. Gdip yatmış. Şimdi bu adam nasıl bir adam? Atatürkçü mü, Atatürk milliyetçisi mi,milliyetsizi mi nadir.Bu insanı belirlemek için ne yapacağız?
-Söyleyeyim...Konuşacağız şimdi...Bakın..İstediğinizi yazın.. Müslümanlıkta yalan söylemek var mı?..
- Yok.
..Müslümanlıkta adam öldürmek var mı ?..
- Yok..
Müslümanlıkta hırsızlık var mı?..
- Yok.
... Müslümanlıkta ırza geçmek var mı ?..
-Yok....
Müslümanlıkta çalmak var mı?
- Yok..
Sahtekarlık var mı?
-Yok
- Yok değil mi?.. Bu gün hanemizdekiler kimler?.. Müslüman değiller mi? O nedenle Müslümanlığı suçlamak doğru değil.Bir yere geliyorum.O Müslüman olsun veya olmasın İnsanın kendi yapısından kaynaklanan tezahürlerdir. Eskilerin deyimi ile .. Bakınız. Milliyetçilik dediniz.... Gayet içtenlikle konuşuyorum.. Dostça.. Benim bir sözümdür..”Ne altın gelir, ne gümüş gelir.Dost gelir”.Bir birimize inanmak orundayız.Sizin yarın ne düşüneceğinizi bilmiyorum.. Belki Allah vermesin iki dakika sonra fenalık geçiririz..Belki ben geçiririm ..Siz bana müdahale edeceksiniz..
-Çok önemli.
-Doğru değil mi? Birbirimize bakmak zorundayız.. Ben her zaman söylüyorum: İnsanım .Şerefli ve namusluyum..Türküm, Türkçü değilim..Milliyetçiyim, ırkçı değilim.. Atatürkçüyüm, Kürtçü değilim.
-Bunun ölçüsü ne?
-Dur.. Anlatacağım.Bakın bir daha söylüyorum.. Türküm Türkçü değilim.milliyetçiyim ırkçı değilim.Atatürkçüyüm Kürtçü değilim. Müslüman’ım İslamcı değilim..Dindarım dinci değilim.. Var mı ötesi? Benim tarifim bu.. Hem milliyetçiyim.Hem Türkçü..Değilim.. . Irka ağırlık veren insanları ırklarından dolayı değerli veya değersiz kılan adam değilim .O bizim elimizde değil.Önce insanız.Sonra Türk, sonra Müslümansız.. İnsanlığınızdan vaz geçip hayvan olmazsınız..Ama bir kötülük yapmışsak, hayvan gibi hitap edilebilir bize, değil mi efendim? Peki Türklüğümüzden vaz geçsek.. -Tarihimizi değiştirip –Irkımızdan vaz geçmiş değiliz.O kağıt üzerinde bizi tanımaya yarayan bir işarettir. Pasaport gibi.. Amerikan tabiiyetinde yüzlerce Türk yok mu?.. Binlerce var.. Geçiyorum..Müslüman’ız diyoruz. İhtida eden var( din değiştiren)..Dün veya bu gün gördüm.Gazetelerin birinde var. Bir hocanın çocuğu gitmiş Amerika’da dinini değiştirmiş. Fikret’in oğlu gibi.. -Çok normal.. -Oraya geliyorum.. Fikret’in oğlu Haluk gibi..Demek ki bu değerler bizim üzerimizde kalan , insanlığımız ve ırkımız gibi kalıcı değerler değil..O halde geliyorum... Milliyetçilik dediğimiz şey.. Kendi soyunun değerlerine sahip olup.Onun iyi geleneklerin korumak, güçlendirmek, kötü alışkanlıklarımızı arındırmak başka ulusların karşısında kendi bağısızlığını ödün vermeden korumak,..Ama başka ulusların kötülüğünü istemeden dostça yaşamak ilkesi...Atatürk milliyetçiliği budur.. Birisini boğmak, istila etmek, işgal etmek değil..Anlatabildim mi?.. Sen milliyetçisin yada sen milliyetçi değilsin gibi ayırmadım..Herkesin milli değerlerini,ulusal değerlerini kendine özgü düşünmesinin dışında eğitim yolu ile çocuklarımıza soyumuzun üstünlüklerini anlatmamız.Başka soyları aşağı görmeden,dostluk ve bağımsızlık içinde yaşamayı anlatmamız gerekir.Özetle budur milliyetçilik...
SİYASETTEN NE UMDU, NE BULDU ?
-Siz en üst hukuk kurumunun başındaki insan olarak çeşitli görüşlerinizi açıklıyordunuz.. -Ama demin söyledim.yargıçlık nitelikleri ve meslek gereklerine aykırı olmadan..
-Takdir ettiğim bir şey var. Niye? Bir insanın hakikaten bir siyasal düşüncesi, yönetme arzusu varsa bir siyasi partiye mi girecek, bir siyasal kuruluş mu teşkil edecek. Etmeli ve oradan da halkın huzuruna çıkmalı.. Siz bunu yaptınız.
-Onu da anlatayım....Şimdi bakın.. Siz sorunuzu sorun söyleyeyim.
-Ne umdunuz, ne buldunuz?
- Tamam,şimdi oraya gelelim. Ben siyaseti sayarım... Sevmem.. 1951yılında zamanın Adalet Bakanlarından Osman Şevki Çiçekdağlı ile uzun tartışmalar yapıp, parti gençlik kollarının , ocakların açılması için mücadele vermiş insanlardan birisiyim... 1953 yılında CHP Gençlik kolları kuruldu.Başkanımız Dr.. Suphi Baykam’dı..Yönetim Kurulunda Altan Öymen vardı.ben vardım. Bülent Ecevit geldi sonradan ..On beş kişiydik..Kızlı erkekli.. İki yıl orada çalıştım.Fakülteyi bitirdim.Askere gittim.. 59 da, terhis olup geldim. Halk Partisi’nin üyesi olarak Hukuk müşaviri oldum.Avukatlık bürosunun başında bulundum..Sonra.. Yüksek Danışma Kurulu üyesi oldum.Vedat Dalokay..Ahmet İsvan..Kemal Kayacan.. Başbakanlıkta müsteşar İsmail Erkan ben beş kişiydik. Tüzük gereği de -bu nedenle - parti Meclisi üyesi oldum..Ama hukukçuluğuma leke sürecek hiçbir şey bırakmadım. Hiçbir siyasi toplantıya katılmadım.Hiçbir siyasi istekte bulunmadım. Hiçbir siyasi öneri almadım.. Rahmetli oldu. -Daha geçen hafta-..Erturğrul Özkök’ün kayın pederi Hüdai Oral.. O bana 1967’lerde bir gün telefon etti. Dedi ki “İsmt Paşa senden rica ediyor.Ankara il başkanlığın alacaksın..” . “Peki” dedim..Üç saat sonra vaz geçtim. Evden çıkmadan.... İsmet Paşa’ya bir “peki “demek zorunda kaldım....Ben bu işten vaz geçtim.ben bu işi beceremeyeceğim” dedim.Açtım telefonu , “kusura bakmayın kabul etmiyorum” dedim.Kestim ilişkimi. -1979 yılında ben Anayasa Mahkemesi Başkanlığından emekli olmadan, Lojmanıma kadar gelerek benim emekli olduğum zaman siyasete girmemi isteyenler, hatta emekli olmadan bırakıp, Halk Partisinin başına geçmemi isteyenler oldu.Açık söylüyorum. Bunlar, eski milletvekilleri...Senatörler geldi. Kendilerine “hayır” dedim...Daha evvel Anayasa Mahkemesine yeni üye olarak girmişken 20 ay sonra ihtilal oldu.İhtilalden sonra rahmetli Sırrı Atalay beni ziyaret etti.Oturduk. Dedi ki “Yektacığım, Başkanlar..” Kim dedim; “başkanlar ?”.. “Eski” dedi. “Meclis Başkanları, Senato Başkanları.. Karar verdik parti oluşumuna.. Seni aramıza koyacağız, söz “dedi. “Hayır...” dedim. “Ben hukuk yolunu seçtim..Avukatlığı bıraktım.Yargıçlığa geldim...Örnek olmak istiyorum.Burada mesleğime kendimi tam vereceğim dedim.kaldı ki benim varlığım yok.Siz bana bir görev vereniz uçakla gidemem..Trenle gidemem.Otobüsle gitsem geç kalırım.Dolmuşla gitsem şu olur.Benim verecek paramda yok.Benim bu görevleri yerine getirecek ekonomik imkanlardan mahrumum..Beni bağışlayın dedim.”Anladım” dedi gitti adam..Taaa bu 1981 de oluyor. Aradan yıllar geçip ben emekli olunca..Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanlığı’nı bana zorla verdiler..İstemedim.”Bazı olumsuzluklar yaşanıyor, bunları ancak sen giderirsin” dediler..Sizin tanıdığınız insanları söyleyeyim.Uluç Gürkan..Önder sav..Vural savaş..Profesörler..Bunların içinde ADD’nin o zamanki üyeleri.Vali Aydemir bey.. Hepsi..Israr .. Israr.. Önce “evet” dedim.Sonra “hayır “dedim..Bir hafta sor yeniden ısrar ettiler. “Evet” dedik.. İki yıl o dernekte geçti.Yirmi yıllık ömrüm bitti..Yaptığım çok güzel şeyler oldu. Şimdi yalancılar, çoğu inkar ediyor. Necati bey.. Subayların, hakim ve savcıların, öğretmenlerin bakanlıklarından izin almadan üye olmaları kararını çıkarttım.İki kapatılma davası vardı.Onları ret ettirdim.Vilayetlerin ve kaymakamlıkların kapısı açıldı.Kız yurdu çalışmaya başladı..Antalya, Kayseri,Bursa şubelerine bina satın aldık..Düşünebiliyor musunz? Neler neler yapıldı.. Ama anlamadılar.Beni yordular..Yıprattılar.”Atatürkçülük rozette kalmış..Lafta kalmış” dedim ayrıldım..Ayda iki milyon lira ödentisini vermeyen adamlar bana göre adam olmaz ki Atatürkçü olsun..Ayda bir milyon lira ödentisini vermiyor..Böyle olanakla çalışacağıma bıraktım.. Hukuk kurumuna geçtim.. Orada da üstüme düşenleri yaptım..ADD’de tüzük yenilendi.Hukuk kurumunda da Tüzük yenilendi..Çağdaşlaştırdık.Güncelleştirdik.Salonlar ..Hepsi yapıldı, ayrıldık .Huhuk Kumu’na gitmeden ..Geliyorum.. Orada iki yıl kalıyorum.Israr diyorlar. Bir daha olmuyorum.Baro Başkanlığında da öyle yaptım .72-74. bir daha olmadım.. ADD’de en çok oyu aldım.Genel Başkan olmadım.Yönetimin arkasına geçtim..Yürütme kurulunu bıraktım.Başkasına verdim..Hukuk kurumuna “Yine ol, olmam.” Geldik. Dediler ki iki arkadaş.İsmini de vereyi size.Vural Savaş’la Osman Özbek paşa.. Dediler ki “ Efendim, Türkiye böyle gitmiyor.. Partileşmek lazım. ....lazım. Bunlar daha çok Halk Partisine yakınlık duyan arkadaşlardı.İkisini de sevdiğim saydığım insanlardı. Ondan sonra ben bu işin siyaset yoluyla çalışmanın bana uygun olmadığını söyledim.Gittiler geldiler olmayınca..Dediler ki bir gün ikisi. Bir ikindi üzeri. ”Biz yarın deniz Baykal’a gideceğiz.” Dedim ki “hayırlı olsun.Ama sakın benim adımı götürmeyin .Benim böyle bir isteğim yok.Sizinle dostluğum arkadaşlığım bozulmasın. Size hayırlı olsun “dedim..Yani oraya girdiniz diye ilişkimiz bozulmasın” dedim.”Siz oraya girersiniz, ben girmem.” Bir gün sonra geldiler..Deniz Baykal’ın olumsuzluklarını anlatıp Deniz Baykal’la bir şey olmayacağını.. Bakın ayrıntı ile anlatıyorum..Deniz Baykalla bir şey olmayacağını yeni bir parti kurulmasının gerekli olduğun söylediler Necati bey.. Bende kendilerine dedim ki.. Kuralım, muralım dediler.. En nihayet.. Eski senatörler, milletvekilleri, belediye başkanları, emekli valiler, bakanlar dahil 357kişiyi Dünya Ticaret Mekezi salonunda topladık..Sekiz saat süren bir toplantı oldu..Vural Savaş bey, toplantının başında Antalya’ya gideceğim diye ayrıldı. Toplantının yönetimi bana kaldı.Ben, Sivas milletvekili eski meclis başkanvekili Mustafa Kemal Palaoğlu, Necdet Uğur’un milli Eğitim Bakanlığı zamanındaki Orta Öğretim gGenel Müdürü Güler Tanyolaç.. Üçümüz.. Dedik ki ”Halk partisinde yoğunlaşma olsun..Siyaset yapmak isteniyorsa.Deniz Baykal anlayışı ve yönetiminin uzaklaştırılıp gerçek, yarayışlı bir yönetim kurulmaya çalışılsın..Yeni parti kurulmasın...Tartışma.tartışma..Bizim gibi “Yeni parti kurulmasın” diyenlerin dışındakilerin oybirliği ile yeni parti kurulması kararı çıktı. Ben .. geciktirdim. Bakınız.O sıra da 2 Haziran 2002 de ADD’nin son genel kurulu .Tam ayrılıyorum.. Toplantıda kalp krizi geçirdim..Ayakta alkışlanan bir konuşma yaptım..On beş gün hastanede yoğun bakımda kaldım..Yoğun bakımdan çıktım ikinci gün Vural Savaş geldi..Birinci gün Erdal İnönü, geçmiş olsuna geldi bana.. .Sadece dost ve babasının avukatıyım diye..İkinci gün Vural Savaş geldi dedi ki “ Ağbi ben bu..h.. işlerde yokum” dedi. -Ne demek oluyor bu? -“Antalya’ ya gittim şöyle oldu.İzmir’e gittim böyle oldu.Ben siyasete girmeyeceğim “ dedi. Etmeyin kardeşim, millet size güvendi..Biz seni genel başkan yapacaktık..İşte.. Falan yok.Ayrıldı..Sırf Atatürkçüler dağıldı demesinler diye, beceremediler demesinler diye arkadaşların ısrarı üzerine genel başkanlık bana kaldı.. -Mecburiyetten? -Mecburiyetten.Bir buçuk iki yılda..Varlığım gitti.. sağlığım gitti..Saadetim sarsıldı.. İçlerinde i emekli general, kimisi profesör.. hepsi demiyorum.. tutarsızlıkları, kendi imzalarına sahip olmamaları..Verdiği karardan dönmeleri, hepsi kendirleri protokol görüşmelerine katılıp, protokolü onlar hazırlayıp,onların imzala dediklerinden daha iyisini Mümtaz Soysal’la anlaşıp, getirdim.. Ve bunlar, birleşme kararı için yasal yönden 14 Şubat günün belirledikleri halde o gün geldiler Necati bey,altmış kişi toplanmamız lazım.Kurucuların yarısından bir fazlası..Ölenler oldu çünkü.57 kişi toplandık.Üç kişiye imza attırmadılar.. Salondakilerden on ikisi kendi kabul ettikleri birleşmenin, “Hayır “ diyecek adamlardı..Biz 45 kişi.Birleşme kararını nasıl olsa alacaktık. Mümtaz Soysal’ın partisiyle birleşecektik..(Koltuğu göstererek) Mümtaz Soysal burada oturdu.Ben hep burada idim..( benim oturduğum yere göre oturduğu koltuk)Saadettin Tantan burada oturdu.Çok çalışmalar yapıldı.Çok konuşmalar..Bir örnek bir öncelik olacaktı dağınıklık gitsin diye..O gün sabote ettiler..Sinirlendim.Kürsüye çıktım.. Ne amaçla partiye katıldığımı, görev aldığımı, ne umutla geldiğimi, ne duruma düşürüldüğümü söyledim.İstifa ettim.Çıktım.. Saat 1,5 da oradan.eldim Kavaklıdere postanesine .. Partiye de, Başsavcılığa da bir ki telgraf çektim..Üyelik filan bıraktım .Bir yıl on gün oldu. Hiç bir ilişiğim kalmadı. Eşim vce dostlarım hariç Türkiye de her şeyi terk ettim..
MİLLET İRADESİ ve MÜDAHALELER
-Türkiye’de iki defa ihtilal oldu. Bir defa Muhtıra verildi.birde 28 Şubat denen kimisine göre post madem darbe, kimisine göre müdahale oldu.Ama ben müdahale olduğunu düşünüyorum. -Tabii. -Ama her seferinde vatandaş, muhtıralara, ihtilallere darbelere muhatap olanları bir şekilde iktidara taşıdı.Menderes’e e karşı yapılan darbeden sora, “Gözümün içine bakın ne değimi anlarsınız” diyen gurubu iktidara getirdi. 71 Muhtırasında Ecevit,”Bu bize yapılmıştır” dedi.Onu getirdi. 80’den sonra yok edilen siyasi aktörler daha sonra yeniden iktidara geldiler..Yani milletle yukardan müdahale uyumsuz gibi görülüyor..
-Söyleyeyim....Hemen söyleyeyim. Efendim.. Ben hukuk dışılıkların karşısındayım..
-Özür diliyorum..Elimde Atatürk ve hukuk diye bir kitap var..Gelirken de baktım.. Atatürk millet iradesi, milli irade diyor..
-Bakın milli irade ayrı şey , millet iradesi ayrı şey.. Bunlar hukuksal incelikleri olan , hukukçulara anlatılması gereken onların tartışması gereken kavramlar ve konular.. Ve kurumlar.. Bir yere geliyorum. Bir .. Röportaj benimle olduğu için benim görüşüm önemli.
-Sizin görüşünüzü soruyorum..
-Bana göre diyorum, katılır katılmazsınız.Herkes kendisine göre bir şey söyleyecek.Bu gün benim görüşümü soruyoruz onu anlatayım. Bir ..Hukuk dışılıklara karşıyım.Zorunlu olmadıkça, ulusun direnme hakkı diye bir kavramı sık sık gündeme getirilmesine karşıyım.. Ben 1960 olayını bir devrim olarak kabul ediyorum.. 1971, 1980 de olayına asla katılmıyorum..1980 olayı içinde Evren paşa ile bir konuşmamızda “ Ben 12 Eylülden yana değilim. Ya12 Eylül’e karşıda değilim.ya..ben 13 Eylül karşıyım dedim.İyi niyetle başlamış olsalardı. İyi ihtilal yaparlardı. Üç..Herkes demeyim.İlgili olduğumu sanan kimseler ; bizi suçlayıp yalan söylüyorlar. Enim 28 şubatla hiçbir ilgim yok..28 Şubat’ta ben görevimin başında idim. Ne 28 şubat olayının olacağını biliyorum Necati bey.Ne 28 şubat olayının öncesinde bir kışkırtmam, bir katılmam bir söz birliğim.Bir davranışım oldu.Ne de ondan sonra olmadı..Hiçbir kime hiç bir kanıt getiremez.. Ancak siz söylediniz.Sizi iyi dinliyorum ben..Müdahale dediniz, ben onu müdahale saymıyorum.. Müdahaleyi..28 Şubat’ın oluşmasına sebep olanlar kendi kusurlarını örtmek için müdahale gösterdiler.2 8 Şubatta bir zor kullanılmadı. Kimse şunu yapın demedi. Hukuka ve Anayasaya aykırı bir şeyde gündeme gelmedi.Ne geldi?.. MGK’nı gündeminde yarısı sivil yarısı asker olan üyelerin en doğal hakları olan kendi görüşlerini açıklamaları sırasında bir tarafın eksik bulunduğunu , öbür tarafın işine gelmemesine rağmen imzalayıp benimseyip yürürlüğe koyduğu için onlar değil onların yandaşları dışarıdan müdahale gösterdiler.. 28 Şubatta karalaştırılan 18 maddenin18’inde olması zorunlu idi. İhmal edilmiş olaylardı onlar. Öğrenim yasası, giyim yasası, irticaya karşı tavır.Bunlar bir devletin kendi varlığına yönelik saldırıları en başta önlemesi gereken hususlardı.Ama idare savsaklıyor. Bir iktidar geliyor kendine göre.. Eğitimde millilik kalmadı.Savunmada millilik kalmadı..Sanayide millilik kalmadı.Dış ilişkilerde millilik kalmadı, yargıda kalmadı..Bunu açık açık söyleyelim. Bunun için ..28 Şubatta MGK’da gündeme getirilip tartışılanlar, orada kabul edilip imzalananlar.. İmzalamaya bilirlerdi de ..Hepsi MKG’nın hükümete tavsiyeleridir. MKG’nın doğrudan doğruya dayatması değildir.Bunun kendi içinde kim kime dayatıyor.Müdahale değil..Ama yapılmayanların sıcak sıcak gündeme getirilmesidir ve bizimle hiçbir ilgisi yoktur.
-Çok net bir durum. Benim çocuğum iyi bir puanla Anadolu Meslek Lisesi bilgisayar programcılığı bölümüne gitti. Hakikaten insan olarak çok üzüntü duyuyorum. Izdırabını da çekiyorum.. Çocuğa demiştik ki bunun geleceği var. Ancak 28 Şubatta Meslek liselerinin önü kesildi. İmam -Hatipler öne çıktı. Ama öbür tarafta meslek liseleri .. Bu gün sanayici sıkıntıda. Hakikaten büyük sıkıntı var.
-Hiç konuşmayın.. Ben sizinle beraberim..meslek liselerinin Türkiye için yararı liselerden fazladır..Normal liselerden.Bak söylüyorum.Normal liseler..Üniversiteye geçiş yolunda bir duraktır.
-Dünyadaki uygulamada öyle.
-Meslek liselerinin özeliği bir çok yönden daha fazla var..Üniversite kapılarında yığılma oluşuyor.Meslek liselerine yönlendirme üniversite kapısındaki yığılmaları azaltabileceği gibi bizim sanayinin ihtiyacı olan ara elemanı da verecektir.. Ben bunların bilincindeyim. Şimdi İmam-Hatip okullarına özel statü tanınası, öğretenlerin en iyilerinin oraya gönderilmesi, olanaklar sağlanması meslek liselerinin İmam - Hatip kapsamında değil, İmam -Hatip liselerinin meslek liseleri sayılması bu açmazı getirdi.Bunu ben yapmadım.Bunu asker de yapmadı.
-Ama sıkıntıyı ben yaşıyorum. Yukarıdaki kavga ediyor ama, gençler eziliyor..
-Bakın..Müsaade edin.Söyleyeceğim. Onu ben yapmadım..Askerde yapmadı..Onu siyasetçiler yapıyor. Milli eğitim onların elinde.bakın hala İmam- Hatip liseleri için puanlamalarda özel işaretler gösterilmesi dayatması var. Ne gereği var efendim.. Niye bunları dayatıyorlar?... Hala yarım metrelik bez için..Türban adı alında sıkma başı savunup kıyamet koparılıyor.. Evvelki gün Berlin eyalet mahkemesi karar aldı”memurlar bile giyemez “diye..Hala getiriyor. Şey diyor ki..Mehmet Ağar.. babasını tanırım. Zülkif bey.. Mehmet Ağar, 51 Ankara doğumludur..Babası bizimle top oynardı. Bak ben neler biliyorum.. Efendim oy toplayacağını zannediyorlar.Yumuşak karnı , inanç sömürüsü Türkiye’nin . Efendim biz bunu sağlarız...Erkan Mumcu çıkıyor..”Özgürlüktür “ diyor, Af edersiniz..İnsanların aydınlığını azaltan.gevşekliğini daha sıkı hale getiren şey özgürlük müdür? Mahkum etmek midir? Yanlış işlerdir bunlar..
-Bende bir şey sorayım.. -Affedersiniz.Bunların üzerinde durarak..eğitimi yozlaştırmanın anlamı yok.. Ama meslek okullarının..
-Şunu tamamlayayım müsaadenizle..Meslek okullarına kendilerinden beklenen, ümit edilen özlenen düzeni, konumu vermek lazım..Onların önünü açmak lazım.bundan yanayım.. Meslek okullarının kendi alanlarında üniversitelere devamlarında hala bildiğim kadarı ile bir engel yok..
-var..
-Nasıl var?
-Şöyle var:
......... ..
-Acaba biz bu alanda dolduruşa mı geldik.Biz başka bir şey yaparken , tartışırken AB’ye girişte işi yaramaz ada niteliksiz,alt gelir guruplarında yaşamak zorunda kalacak, mesleksiz insanlar haline getirilmiş gençleri 60’la daolduğu gibi AB’ni ağır işlerini yapacak başka bir projenin unsuru mu yapıldı?
-Buyük Ortadoğu Projesinin ileri karakolu durumuna getiriliyoruz..Bakın bana göre Recep Tayyip’in son Bürüksel toplantısında, NATO’da verdiği söz yaptığı yardım var ya. ....
İRTİCA VE BAŞÖRTÜSÜ
-Siz irtica konusunda duyarlısınız..İrtica diyorsunuz ama..Bu gün bir çok batı ülkesinde ya da modern olduğu iddia edilen, sanılan ülkelerin gerek anayasalarında gerek kanunlarında gerek uygulamalarında bizden çok ağır şeyler var.Mesela bu gün bir İsrail. Teokratik devlettir.Kimse olmadığını inkar edemez.
-Hayır teokratik devlet değil. Dinci parti ile işçi partisinin ortaklığı var.
-Fakat yasaların üzerinde hahamların kararı söz konusu..
-İran’da da var.
-Fakat İran model olarak alınmıyor.
-Anladım.Ama İsrail’i de kimse model olarak almıyor..O da ölçü değil. Bu gün Bush, Amerikanın Erbakan’ı
-Danimarka’ya baktım.Kral, Evengelist kilisesinin temsilcisidir. Vs.
-Evet.. Gelenekleri var..İngiltere’de..
-Buralarda sorun olmuyor.Ama bizde irtica kılıfı içinde irtica kelimesini arkasından sıkıntı oluyor. Şunu söylüyorum.Bir başörtülü, veya kara çarşaflı ya da tamamen her şeyini kapatmış bir insan. Ama bu ilim üretiyor.. Bu düşünce üretiyor.. Bu insanlara da faydalı ..Gitmiş bir ağaç dikiyor..Bunun eylemi mi güzeldir.Yoksa çağdaşlık ölçüsü neyse bilmiyorum ama çırıl çıplak ..Sokaklarda yıkıyor yakıyor..Kırıp döküyor.Size yumurta atıyor..Bu mu faydalı, öbürsü mü.?
-O zaman ikisini ayıralım. Bir: Eylemleri ayrı değerlendirelim..Giysileri ayrı değerlendirelim.Ben aklı başında bir insanın bir hayvanı tekmelemesini, bir çocuğa tokat atmasını uygun bulmam. Bir yere geliyorum..Ben onu uygun bulmadığım gibi ağaç dikerek fakire yardım ederek çalışarak yaptığı iyiliğe rağmen onun kara çarşaf içinde gezmesini uygun bulmam.
-Geziyorsa gezsin.. Ne mahsuru var? -
- Tamam.Biz bir yerden geldik bir yere gidiyoruz.Gediğimiz yer teokratik monarşi..Yani dinsel ağırlıklı kişisel yönetim..Mutlakıyetten meşrutiyete geçtik..Daha bu giysiler Osmanlı imparatorluğu zamanında Abdulhamit’in bile yasakladığı giysilerdir. Çarşaf yasağını Abdülhamit getirmişti daha evel.. müdahale etmişti. Niye? İnsanların özgürlüğünü giysi biçimiyle, o yolla gölgeleyen atılımlardır. Neden dinsel ağırlığı ve yoğunluğu olmamasına karşın kimi yobazın ve softanın ortaya çıkarak insanların daha çok oyunu çekerek d.. eder.Onların içinde her zaman ağaç diken, her zaman dikiş diken..Her aman sökük diken insan yok.. Tamamlayayım müsadenle...Ben deminden de söyledim.Yoksa ben sözünden dönen adam değilim. Yoksa Taha Akyol’un dediği gibi bu özgürleşmeymiş, bu bireyselleşmeymiş., Müslümanlıkta.nerden çıktı? Zaten Müslümanlığın aslı bireyselleşmedir.Bireyselliktir Neden? Dikkat ederseniz.. İnananı ile inandığı arasında elçisi olmayan tek din Müslümanlıktır..O halde Müslümanlık, kişiseldir..
-Yanlışa karşı yanlış diyelim..Ancak bunu düzenlemek, Devlet müdahalesiyle halletmek -Şimdi geliyorum.Bakın..şimdi bu 1970lere geldik biz..1923’lerden1970’lere geldiğimizde böyle bir sıkıntı var mıydı?.. Hiç kimse söyleyemez. Yoktu.Hiç siz türban yaygarası duydunuz mu? Başörtüsü sorunu .Hayır yoktu.Niye yoktu? Köylerde kasabalarda Necati bey,annelerimiz, teyzelerimiz.Bacılarımız kardeşlerimiz..
-Burada bir şey soracağım. Doğru yoktu.O zaman okuyan nüfus azdı.
-Okunduğu için mi türban örtünüyor şimdi?
-Okuyan azdı.Şu anda zaten okumayan ve kamu hizmeti vermek istemeyenler için bir sıkıntı yok zaten..Her hangi bir kamu kurumunda elinde süpürge ile kamu hu-kurumunu temizleyen, kamu kurumu yetkilisine hizmet eden için bir sıkıntı yok.Ama aldığı eğitimi, donanımı ile bir kamu hizmeti vermek istediği zaman sıkıntı ortaya çıkıyor. Örneğin PTT’de size pul kesecek biri başörtülü.Bunun ne mahsuru var.?
-Neyin?
-Birisi sizin evi, bahçeyi süpürürken bir sıkıntı yok. Ama kamu kurumunda hizmet üretirken niçin sıkıntı olsun?
-Bakın devlet bir bütündür.Açık söyleyeyim.Devlet bir hukuk devletidir.Devlet hukuk devletidir.Hukuk kurallarına göre yönetilir.Din kurallarına göre değil.. bakın..Müsaade edin.. bunların üzerlerinde durdukları örtü..Evelce de vardı PTT’de .. .PTT’de oturup da süpürge süpüren, çay getiren kadınların örtüleri vardı.Öyle değildi.Şimdi. siyasal simge durumuna getirdiler.Yani biz inançlıyız,.dindarız.İnancımızın gereği başımızı örtüyoruz..Görevde de bunu yaparız.Görevde inanç geçerli değildir. Herkesin inancı içinde..İş değişiyor burada..Bakın 1970 de böyle bir yaygara yoktu..Oraya geliyorum.. -Göreve mi bakacağız, görev yapana mı bakacağız?
-Yani gözlükçü iyi gözlükçü ise, üretiyor, iyisini en iyi o yapıyorsa.. O her yerini kapatsın bana ne?
-O niye? Devlet hiyararşik biçimde olmak zorundadır.Yargıçların giysisi var..Savcıların giysisi var.Polisin , subayın giysisi var.. Özellikleri var bunların..Devlet memurunun gerektiği nitelik giysiyle beraberdir ve bir bütündür..Hatta zaman zaman sakalı bıyığı yasaklarlar. Niye askerde bıyık yasak?
-Yasak değil.
-Ne zaman kaldırdılar? Gene yasak.
-Yasak değil, komutanın arzusu diyorlar, diğerleri de kesiyor..
-Müsaade edin.. Yasaklar yalnızca... Hukuk dediğiniz şey, yazılı kural değildir ki..Hukuk, sözlü kuralların topluluğudur. İngiltere’nin anayasası var mı.
-Hayır.. yok..
-Oraya geliyorum. Devlet bütünlüğü içerisinde görünme esastır. Şimdi söylüyorum 70yılına kadar okullarda okuyan kızlarımız ahlaksız mıydı, inançsız mıydı.70 yılına kadar ders veren öğretmenlerimiz, ders veren üniversite hocalarımız..-
Bak iyi dinliyorum.Hiç unutmadım.Yerine bulamadım.- hocalarımız ahlaksız mıydı, inançsız mıydı? Yok..hayır... bakın ayrım getirildi. Dinler birleştiricidir. Kaynaştırıcıdır. Uzlaştırmacıdır. Anlaştırmacıdır. yanlış söylüyor muyum.
-Hayır..
-Peki ..Ne oluyor?.. “İnancımız gereğidir” deyince , örtmeyen inanmıyor gibi oluyor.Yanlış işler bunlar..Dinde.. Böyle bir zorunluluk dinde de yok.Açın Ali İmran suresi 20. ayeti.Muhkem ayetler Müteşabir ayetlerdir diye ayırır. Müsaade edin bitiriyorum.. Nerden geliniyor? O zaman sana uymazsa sen zamana uy kuralı vardır. Oraya geliyorum.
-Onu başörtüsünü giyecek olan bilsin.Yani o seçimini yapsın ..
-Dediğin konuda da öyle..Ziynet yerlerini örtünüz sözünü ...
-Peki..Ülkemizin vatandaşı olan Sihler olsa .Onarda erkekler için başörtüsü takmak mecburi.Adamın inancı o..Ona kamuda iş vermeyeceğiz, onun eğitiminden, bilgisinden kamu alanında yararlanmayacağız mı?
-O da kamuda çalışırsa, başını açacak.
. ........................0000000000000000....................
YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN’DEN İNCİLER:
Kutu kutu....
..........
§ Özden, Hukuk devletinde kuralların eşit uygulanması gerekirken yapılmadığını, hukukun eşit uygulamamasından üst düzeydeki kamu görevlilerinin de etkilendiği, mağdur edildiğini, protokol açısından önde olanlara göre arkada olanların daha çok imkanlara sahip olabildiğini, kimi uygulamaların bir çok kamu görevlisini ya da emeklisini “ damalı eşek konumuna “ getirdiğini ifade ediyor.
§ Anayasa Mahkemesi Başkanlığı yapmış bir kişinin Orduevlerine alınmadığını ya da alınması için özel bir belgenin neden gerekli olduğunu sorguluyor..
§ Özden” Düşüncenin kafanın içindeki serbest.Ancak yazıya dönüştü mü, konuşuldu mu sınırı olmalı..düşünce sınırsız değil.” görüşünde..
· “Anne baba ile, evlatla evlenme, ekmeğin üzerinde oynamanın düşüncesi olur mu? diye soran Özden Elbette bu tür düşüncelerin sınırı olur.. diyor..
· Misafire hizmeti bizzat yapmaya özen gösteriyor.Terliği kendi eliyle veriyor ve alıyor. · Ayrılırken pardösümü tutuyor.”bunun mümkün olmadığını, hiçbir kimseye böyle bir yük yükleyemeyeceğimi” söylüyorum. Ancak, “ İsmet İnönü, .pardösümü giymekte yardım etmek istedi. Ben gencecik birisi O, İsmet İnönü. Kabul etmedim..Dur misafire hizmet ederek insan olduğumu anlamama yardımcı ol dedi. Kabul ettim” şeklinde İnönü’nün lafını söyleyerek, misafire hizmet etmeyi insan olma vasfı ile eş değer buluyor..
· Erbakan’ı ziyaret eder misiniz? diye soruyorum. “Tabii ziyaret ederim” diyen Özden “Başkanlıktan ayrıldığımda Şevket Kazan esenlikler dileyen telgraf gönderdiler, göndermesi gerekenler ve hatırlaması icap edenler bir şey yapmadı..” diyerek bir onu, birde Genel Kurmay Başkanlığının nezaket gösterdiğini üstüne basarak söylüyor. ·
Özden, bana kendi yazdığı makalelerden oluşan “Kuvayı Milliye Ateşi” isimli kitabını “Sayın Necati Çavdar’a iyi dileklerimle “ diyerek imzalayıp veriyor.
Bende kendisine Recep Tayyip Erdoğan’ın hapsaneye girdiği gün yazdığım “ Git yiğidim,sultanlık beratını alda gel” gibi 28 Şubat’ın mağdur ve mazlum duruma getirdikleri ile ilgili yazdığım şiirlerden oluşan “28 Şubat Türküsü” isimli ve kitap ile Çığlık isimli kitabı (Sayın Yekta Güngör Özden’e şeddeli “ilticacıdan” saygılarımla) diyerek imzalayıp takdim ediyorum. Benim kimilerince “irticacı” gibi görüldüğüm imasına “Olur mu öyle şey, estağfurullah” diyerek karşılık veriyor.
............0000000000000...................
Not: 5-6 Mart 2005 tarihli Anayurt Gazetesinde yayınlandı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder