30 Eylül, 2019

Bir anarşist kabile olan SUUD lar bölgede SİYONİST planı uygulamak üzere İNGİLİZ himayesinde tüm Arabistan'a nasıl musallat edildi?

Bir anarşist kabile olan SUUD lar bölgede SİYONİST planı uygulamak üzere İNGİLİZ himayesinde tüm Arabistan'a nasıl musallat edildi?
Görüntünün olası içeriği: 4 kişi, gülümseyen insanlar, ayakta duran insanlar

Sultan Birinci Selim (1512-1520)Hanın 1517'deki Ridaniye Muharebesiyle Mısır'ı alıp, Memluk Devletine son vererek HALİFE olmasıyla Memluk Halifesine bağlı olan Mekke ve Medine havalisi de Osmanlı hakimiyetini tanıdı. O sırada Mekke emiri bulunan Şerif Berekat bin Muhammed Hasani, derhal henüz on iki yaşında bulunan oğlu Şerif Ebu Nümey'i, elçilik heyetiyle Mısır'a göndererek Osmanlı padişahına tazimlerini arzla Mekke'nin anahtarlarını takdim etti.
Şerif Ebu Nümey, Osmanlı Padişahı Sultan Selim Han tarafından da kabul edildi. Şerif Ebu Nümey'e hil'at giydirilerek, padişahın elini öptü. Şerif Berekat'a Mekke emirliği menşuru yazılıp, oğluna verilen hediyelerle Mekke'ye gönderildi. Mısır hazinesinden Mekke emirine maaş bağlandı. Ayrıca Şerif Ebu Nümey ile beraber Mekke ve Medine ahalisine dağıtılmak üzere, padişah tarafından 200.000 altınla bol miktarda zahire gönderildi. Bunları Emir Muslihiddin ile Mısır'dan iki kadı götürüp, mahallerinde dağıtmaya memur edildiler.
1517 yılından itibaren Mekke ve Medine'deki camilerdeki hutbelerde, Osmanlı padişahlarının adları okundu.
Emir tayinleri de Osmanlı padişahlarınca yapılırdı. Mekke emiri olan şerif vefat eder veya azil yahut istifa ile makamı boşaldığı zaman, yerine tayin olunacak yeni emir, şeriflerin seçimleri Mekke kadısıyla Mısır, Şam ve Cidde valilerinin arz ve inhaları üzerine padişah tarafından tayin edilirdi. Emir tayini, dört yüz yıldan fazla bu usulle yapıldı.
1517-1918 yılları arasında Osmanlılar bölgeyi imtiyazlı halde tutarak özel ilgi gösterdiler.
Bölge huzur içinde  olduğundan Osmanlı, çok büyük askeri güç bulundurmuyor  bini aşmayan sembolik  bir kıta ile güvenliği sağlıyordu.
Taaki SUUD anarşisi ve Vehabi akımı dolayısıyla İNGİLİZ eli değene kadar

İngilizler, hakim oldukları alanda Osmanlının bir  veya birkaş şehrini BÖL-PARÇALA -YÖNET  taktiği ile  bir birinden hak idia eden  güya devletler oluşturup başlarına da birer Kralçık atadılar..Ve huzur kalmadı..Sonradan elde edilen -tabi kaynaklar sonucu- servete rağmen huzur bulamadılar.
İNGİLİZ - SUUD İŞBİRLİĞİ

Suud Ailesinin bilinen en eski atası Mani İbn Rabia El Muraydi olup, 1446-1447 yılları arasında kabilesi Murudah ile birlikte Diriyah(DER’İYE )   yerleştiler. Tarihsel olarak Necid bölgesinde yaşamış olan Adnani kabilesinin Rabia kolundan gelmektedir. Zaman içinde devecilik yapan göçmen kabile olan Murudah kabilesi Diriyah-Der’iye  bölgesinin yöneticisi haline geldiler.
1737 yılında Abdülvehhab oğlu Muhammed'in yaymaya başladığı Vehhabilik düşüncesi, Arabistan'daki sükuneti bozdu.
Vahabilik hareketinin öncüsü Muhammed ibni Abdilvehhab çeşitli yerleri gezdikten sonra  Riyad yakınlarındaki Der'iyye kasabasına gelerek SUUD kabilesini yanına çekti. Deri’yeye  yerleşerek orada b kabilenin başkanı olan Muhammedu'bnu Suud ile işbirliği yaptı.ve O’na damad oldu. Bu işbirliğinden Vehhabi isyanları doğdu. Başını SUUD kabile reisinin  çektiği İsyancılar, Osmanlılardan bağımsız olarak kendi inançlarına ve düşüncelerine göre şekillenen bir devlet kurmak istiyorlardı.
SUUDlar;
Osmanlıya karşı siyasi ve ekonomik çıkarlarını gerçekleştirmek için bölgede adeta manivela bulan İNGİLİZ desteği ve arkasına sığındıkları VAHABİ akidesiyle siyaseten güç kazandılar.
Vahabilik bir siyasi akım halini de alınca  “yağma”, “kelle kesme” ve “toplu kıyım” gibi anarşi ve teröre başvurarak Osmanlı Devletine karşı bölgedeki Bedevilerin desteğinde1744 yılında  Muhammed Bin Suud liderliğinde ilk defa  isyan ettiler.
Bölgesel güç kazanan Suudiler,  liderlerine İMAM ismi vererek onun etrafında  aşiret hüviyetinden devlet gibi davranan yapı oluşturmaya çalıştılar.
İlk “İmam” sıfatını alan kişi Muhammed Bin Suud’u oldu. Sonra  en yaşlı oğlu Abdülaziz  1765 yılında “İmam” sıfatı alarak başa geçti.
SUUD terörünün artması sonucu 1780 de Osmanlı Kabe’nin korunması için Ecyad kalesini inşaa etti

Eniştesi olan Abdulvehapla birlikte Abdülaziz,  terörist faaliyetleri artırarak 1791'de Mekke Emiri Şerif Galib Efendi ile harp ettiler. Sayısız Müslüman’ı öldürüp, kadınlarını, çocuklarını ve mallarını aldılar. Bu anarşist ve terörist gurup 1801'de Mekke'ye saldırdılar. Mekke Emiri Şerif Galib Efendi, bunları şehre sokmadı.
SUUDlar, 13 Mayıs 1802 de  Kerbela’ya 10,000 kişiyle saldırıp, Hz. Hüseyin’in türbesini tahrip edip, 2,000 kişiyi öldürüp  ve şehri yağmaladı.
Kerbela saldırısı;  Osmanlıları ve  oamanlıya bağlı özerk yönetimdeki Mısırlıları, Suudilerin bölgenin barış ortamını tehdit ettiğine ikna eden en önemli olay oldu.

Mekke etrafındaki Arap kabileleri bu anarşi ve teröre teslim olunca Vehhabilik perdesi arkasına sığınan SUUDlar; siyasi güç ve nüfuz kazanarak 1803'te Taif'e girdiler. Taif'teki Müslümanlara işkence edip, kadınları ve çocukları acımasızca öldürdüler. Hac mevsiminde Mekke'ye de saldırdılar. Şehre giremediler. Şerif Galib Efendi, Cidde'ye gidince Suud bin Abdülaziz antlaşmayla şehre girdi, türbe ve mezarların hepsini yıktırdı. Suudiler, Şerif Galib Efendiyi yakalamak için Cidde'ye gittiyse de Osmanlı askerinin mukavemetinden geri çekildiler. Mekke'de işkence, zulüm, soygun artınca, Şerif Galib Efendi, Cidde'den şehre gelip Vehhabileri -SUUDları kovdu.
SUUDlar, Yemen dağlarına kaçtılar. Kaçarken çok zulüm, soygun yaptılar. Şerif Galib Efendinin tavsiyesiyle Beni Sakif Kabilesi de Taif'teki Vehhabileri şehirden kaçırttılar.
Abdülaziz, Kerbala’nın intikamını almak için bir şii tarafından  4 Ekim 1803 de  suikast ile öldürülünce yerine SUUD geçti.
Mısır Valisi Mehmed Ali  Paşa’ın müdahalesi.

Vehhabiler, Yemen dağlarındaki cahil, vahşi köylüleri toplayıp, kuvvetlerini arttırarak tekrar Mekke'yi kuşattılar. Şehir açlık sebepiyle teslim oldu. Yine şehirde çok zulüm ve tahribat yaptılar. Mübarek beldelerdeki zulüm ve tahribat üzerine  Osmanlı,  Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa’yı görevlendirdi. Mehmet Ali Paşa’nın müdahalesi ve 1812'de Cidde'ye gelmesi ile  TosunPaşa, 1812 de Mekke ve Medine’yi  geri aldı..Osmanlı-Mısır ittifakı ile bu topraklar Suudilerden geri alındı. Böylece SUUDların başını çektiği Vahabiler, 1813 de Mekke’den çıkarıldı.
İmam – emir SUUD 1814 yılında öldü.
Başa geçen Abdullah Bin Suud,  kaybettiği toprakları tekrar geri almk için tam bir terör faliyeti yürüttü.Buna karşı  lI. Mahmud döneminde Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın oğlu İbrahim Paşa, Vehhabilerin merkezi Deriyye'yi 1818'de fethedip, Vehhabi Emiri Abdullah ibni Suud  yakalanarak  dört oğlu ve ileri gelenlerini esir alıp, İstanbul'a gönderince, Abdullah ibni Suud  dört oğlu 17 Aralık 1819'da . İdam edildi ve kafaları kesilerek boğazın sularına atıldılar. Başlarının bir topa konulup havan topu gibi fırlatıldığı anlatılır...Bunun üzerine İstanbul’da  üç gün bayram ilan edildi. Abdullah b. Suud'un ninesi de idam edildikten sonra İstanbul'un girişinde bir yerde üç gün boyunca asılı bırakıldı ve cesedin üzerinde ‘'Osmanlı hilafetine ihanet edenlerin cezasıdır'' yazısı asıldı.  Suudiler bunu hiç unutmadı ve her zaman intikam duygusu ile yaşadılar.Abdullah bin Suud’un aile üyeleri ise Mısır ve İstanbul’da hapsedilip ve Diriyah şehri  bu anarşit guruptan temizlendi.
İkinci Mahmud'un Kavalalı Mehmet Ali Paşa ile arasının açılmasından sonra Mısır kuvvetleri Hicaz'dan çekilince bölge tekrar Suudîlerin eline geçmeye başladı.

Muhammed Bin Abdullah’ın torunu olan Türki Bin Abdullah, Mısırlıların elinden kurtulmayı başararak,bölgede yine terör faliyetlerine  başlayarak 1818 yılında Riyad da hakimiyet sağlayarak Suudiler Necid bölgesinde döfakto yönetimi ele aldı. 1824 de SUDlar, hakimiyet alanında DEVLET olduklarını ilan ettiler..
Türki Bin Abdullah, kuzeni Mishari Bin Abdülrahman tarafından 1834 yılında öldürüldü.Ancak kendisi de Riyad bölgesinde kuşatılarak, Türki Bin Abdullah’ın oğlu Faysal tarafından öldürüldü.

OsmanılI – Mısır itifakı  dört yıl aradan sonra Riyad bölgesine tekrar  hakim olarak 1838 yılında Faysal tekrar hapsedilmiştir.

Sonrasında, SUUDlar  devlet hakimiyetini kabul ettiği için  Osmanlı Devleti Halid Bin Suud’u Riyad Valisi olarak atamıştır. Halid Bin Suud, Faysal’ın yaşayan tek kardeşi idi ve uzun yıllar Mısır’da hapis yatmıştı.

SUUDların Devlete isyan eden kolu anarşik faliyetleri sürdürdü.  Ve 1840 yılında Mısırlılar bölgeden çekilmek zorunda kalarak  ve Halid’e gereken desteği sağlayamadılar. Devletin Valisi . Halid, Suud ailesinin Thunniyyan koluna mensup olan Abdullah Bin Thunniyyan tarafından devrildi. Bir yıl sonra ise Faysal Mısır tarafından serbest bırakıldı. Faysal topladığı kuvvetler ile Riyad bölgesini geri aldı ve oğlu Abdullah’ı veliaht tayin etti. Sonrasında bölgeyi oğulları Abdullah, Suud ve Abdül-Rahman arasında paylaştırdı.
İngiltere bölgede fitne çıkarıp, Osmanlı Devleti içinde isyan başlatmak istediyse de 1857'de barışla etkisiz hale getirildi. 1860 yılında bütün emirler devletin itaatı ve terbiyesi altına sokuldu.

Faysal’ın 1865 yılında ölümünün ardından oğulları arasında mücadele başladı, bunu fırsat bilen Hail bölgesinden El-Raşid kabilesine mensup Muhammed Bin Abdullah Bin Raşid bölgeye müdahale etti ve 1891 yılında Mulayda Savaşında Faysal’ın kalan son oğlu Abdül-Rahman Bin Faysal’ı Necid bölgesinden kovdu ve  SUUD kabilesi hakimiyetine son verdi.. Reşid ailesi Hael Emirliğini yönetiyordu. Bu Emirlik Osmanlı'ya bağlıydı. Mulayda yenilgisinin ardından  SUUD lideri Abdül-Rahman Bin Faysal ailesi ile birlikte Kuveyt’e göç etti ve Kuveyt emiri Mübarek E-Sabah’ın misafiri olarak kabul edildi. Kuveyt'e sığınan Suud ailesi ile İngilizlerin iletişimini Kuveyt Emiri Sabah sağladı. Kuveyt Emiri, İngilizlerle bağlantıyı  kurdu.. Kuveyt, 1899 yılında İngilizlerle dostluk anlaşması yapmıştı.
::::::::::::::::::
1897'de El-Mühenne köyünde bulunan  veSuudilerin lideri olan.Abdülaziz bin Suud bin Faysal ile Riyad, Kasim, Büreyde şeyhleri, anlaştılar.
Abdül-Rahman Bin Faysal’ın oğlu Abdülaziz bin Suud,  bölge aşiretlerden topladığı 12.000 hecin devesine sahip kuvetleri ile Kuveyt'ten Riyad'a geldi. 1902'de bir gece Riyad'a girdi. Abdülaziz ibnür-Reşid'in İbn Raşid ‘in atadığı Riyad Valisi Aclan'ı bir ziyafette öldürerek  yönetimi ele aldı
Zulümden yılmış olan halk, bunu emir yaptı. Üç sene çeşitli muharebeler yapıldı. Abdülaziz ibnür-Reşid,öldürüldü.

Abdülaziz bin Suud bundan sonra  gelecek 30 yıl boyunca El-Raşid kabilesi, Mekke Şerifi ve Osmanlılar ve  Osmanlı yönetimi yanlısı olan amcası Suud Bin Faysal ile mücadele verdi.

Osmanlının son döneminde “Şerif Hüseyin” önemli  ve ibretlik bir figürdür. Asıl adı ‘‘Hüseyin bin Ali’’ydi
Hz. Hasan’ın soyundan geldiği idiası ile  ‘‘Şerif’’ unvanını taşırdı.
1856'da Mekke'de doğdu.
Sultan Abdülhamid'in iktidar senelerinde ‘‘Bağımsız bir Arap devleti kurup bütün Araplar'ı tek bir bayrak altında toplamak’’ hevesine kapıldığı ve bu iş için İngilizlerle temasa geçtiği anlaşılınca İstanbul'a getirilip “Ayan üyesi” payesiyle   hep İstanbul da “göz hapsinde”  tutarak adeta bölgeden tecrit edildi. Şehirden ayrılması, hatta evinden dışarıya adım atması bile yasaktı.
Fakat.. Abdulhamid’i deviren İT yönetimi(İttihadçılar), şerif Hüseyin’i 1908 de “Mekke Şerifi” olarak atayarak  Mekke’ye gitmesine izin verdi..Hüseyin ‘‘Emir’’ unvanıyla Mekke'ye yollandı, yani kurda kuzu emanet edildi.


Ve BİRİNCİ CİHAN HARBİ SİYONİST RÜYA;  İNGİLİZ ELİYLE GERÇEKLEŞİYOR
1915'te 1. Dünya savaşında sıkışan Osmanlılar; (yani İT yönetimi) ile  Abdülaziz bin Suud, Riyad kaymakamı olmak üzere barış yapıldı. “İbn Suud” olarak da anılan Abdülaziz, sonrasında  Osmanlı Sultanı’nın egemenliğini kabul ederek “Paşa” unvanı alarak Osmanlı emrine girmiş oldu

Fakat yine  doğru durmayarak İngilizler ile ittifak kurdu. İngilizler ile yaptığı 26 Aralık 1915 tarihli Darin Anlaşması ile Britanya İmparatorluğu’nun egemenliğini kabul etti.
Abdülaziz, Aralık 1916'da yapılan antlaşmayla İngilizler tarafından Necid, Hasa, Katif, Cübeyl ve diğer bölgelerin kralı olarak tanındı. Anlaşmaya göre Abdülaziz'in ele geçirdiği toprakların kesin yönetimi ona ait olacak, ondan sonra da yönetim çocuklarına geçecekti. Ancak bu toprakların yöneticileri hiçbir şekilde İngiltere'nin aleyhinde olmayacaklardı.
İngilizler o anlaşmadan sonra Abdülaziz'e William Şekspir isminde savaşları ve askeri hamleleri planlayan bir subay gönderdiler. Ngiliz yardımı karşılığında Abdülaziz el-Suud Sultanlığı, Osmanlı'ya bağlılık bildirmiş olan Reşid Ailesi ve emirliğine darbe vuracaktı
Bu arada İngilizler Şerif Hüseyin’e de oynuyordu. İngilizler, Şerif hüseyin’e meşhur casus Lawrence’si monte etmeişlerdi.. ve büyük “Arap imparatorluğu” vaat etmişlerdi..Şerif Hüseyin 1916'nın 9 Eylül'ünde kendisini ‘‘Hicaz Kralı’’ ilân etti. Aynen SUUD’ların yaptığı gibi  bir ‘‘isyan’’ ve ‘‘cihad’’ bildirisi yayınladı. Ve ‘‘...Osmanlı (Türkler )dinden çıktılar. ...Araplar'ın Osmanlı’ya (Türkler’e) karşı cihadı farzdır...’’ diyordu.

Osmanlı, 1 dünya savaşıyla uğraşırken bir yanda SUUD bir yanda  da Şerif Hüseyin anarşik faliyetlerini sürdürüyor Osmanlıya bağlı olan Raşidilerde SUUD terörüstlerine  karşı çarpışıyordu.
Çatışmalar 1919 yılına kadar sürdü.
Reşidiler ile Suudiler arasında Kasim'daki çatışmalar da  Abdülaziz bin Suud mağlup oldu.
Şekspir, Osmanlı'ya bağlı kalmış olan Reşid ailesi ile 1918-1919 yıllarında süren çatışmalarda öldü. Abdülaziz İngilizlerle ilişkileri ve yazışmaları İngilizlerin Körfez'deki temsilcisi ve o zaman İran'da olan Barsy Coks üzerinden devam ettirdi.

Osmanlıya karşı Mekke Emiri Şerif Hüseyinin nufuzundan istifade ve onu kullanarak bölgeyi ele geçiren İngilizler (İngiliz başbakanı Winston Churchill ) Şerif Hüseyin'e
Tüm Arabistan
Suriye
IRAK başta olmak üzere “İngiltere himayesindeOrtadoğu hükümdarlığı”ARABİSTAN İMPARATORLUĞU ve İSLAM HALİFELİĞİ sözü vermişti.

Ancak perde arkasından da SUUDlarla işbirliğini sürdürüp emrinde zayıf bir “Arap krallığı” hedefliyordu.
1918'de Abdülaziz bin Suud, İngilizlerin teşviki ile bir beyanname yayınladı. Mekke'ye ve Taif'e saldırdı. Fakat, bu şehirleri Şerif Hüseyin Paşadan alamadı.
İngiliz’e daha yakın duran SUUD’lar;  bölge Osmanlıdan çıkıp 1921 gelindiğinde Taif,Mekke,Medine,Cidde ve Hail şehirlerine hakim oldular.  Mekke Emiri Şerif Hüseyin’e hakimiyetindeki Mekke, Medine’ye sahip çıkmayarak gücü zayıflayan  Şerif Hüseyn’i gözden çıkardılar.

Bölgeden türlü oyunlarla OSMANLIyı çıkaran. İSLAM HİLAFETİNE. son veren İngilizler, ŞERİF HÜSEYİN'e oynadıkları oyunu artık açık ettiler.
Bölgede yeni yeni adlarla kendi içinde de çatışacak.  Ve kurmayı düşündükleri Siyonist yapının güvenliğini sağlayacak şekilde İngiliz “koruma ve kontrolünde Devletçikler “icad ettiler.
Bu günkü Arabistanı üçe bölerek Şerif  Hüseyin’e sadece “HİCAZ emirlği”ni uygun buldular.
Sonra Hizcaz’ı da  Suudlara verip
Bir oğlunu IRAK’a..
Bir oğlunu da Ürdün diye devlet oluşturup. ÜRDÜN Kralı yaptılar

1924'te İngilizler, Kenan diyarında ASLA  bir yahudi oluşuma razı olmayan
Mekke Emiri Şerif Hüseyin bin Ali Paşayı yakalayıp, Kıbrıs'a götürdü. Böylece Şerif Hüseyin Osmalıya karşı durma ve İngiliz OYUNUna malzeme olmanın bedelini çok geçmeden anladı.Kıbrıs’ta  sürgün ve  hasta  yatağında iken “Osmanlıya Kılıç çekmeyecektim..Bedelini ödüdyorum”diye içine düştüğü ihanetin sonucunu acı acı itiraf ediyordu.
İngilizler, Hicaz'dan çıkan Şerif Hüseyin'in ailesine Irak ve Ürdün'de birer krallık verdiler; Faysal ve Abdullah'a, Şerif Hüseyin'in çocuklarına. Oğullarından Faysal, sadece  beş buçuk aylığına Suriye Kralı yaptılar, oradan kovulunca bu defa İngiliz desteğiyle Irak tahtına oturttular.. Irak’a kral yapılan Faysal, 1933'te İsviçre'de basit bir ameliyat için yattığı hastahaneden cenazesi çıktı. Yerine geçen oğlu Gazi  1939'da bir otomobil kazasında can verdi. Gazi'nin oğlu İkinci Faysal ise, 1958'deki darbede ailesiyle beraber parça parça edildi.
Abdullah’ı da sadece Amman ve bölgesinden oluşturdukları Ürdün’e  kral tayin etiler. Sonrası mı ? 1921'de Ürdün Kralı ilân edilen Abdullah, 1951 Temmuz'unda Kudüs'te, bir Filistinli tarafından kurşunlandı. Taht  Abdullah'ın oğlu Talâl'a  geçti Fakat  tahta sadece bir sene kalabildi. Çünkü  Talâl delirdi, delirince tahttan indirildi ve yerini kralı Hüseyin aldı. Meczup kral İstanbul'a yollandı, Ortaköy Şifa Yurdu'na kapatıldı ve 1972'deki ölümüne kadar tam 19 sene orada yaşadı.
Hüseyin, hastalanınca  uzun zaman yurtdışında tedavi gördü.. kısa süreliğine  ürdün’e gelen Kral Hüseyin, veliaht ilan ettiği kardeşini azlederek İngiliz anadan doğma yarı İNGİLİZ olan Abdullah’ı veliaht ilan etti..Kral Hüseyin’in ölümü üzerine de Araplardan değil de  “Çerkezlerden” oluşan “Ürdün Krallık Muhafızları “ nın koruduğu  Kral Hüseyin’in büyük oğlu II. Abdullah sıfatıyla . 7 Şubat 1999 tarihinde tahta geçti..
Başa döner isek
İngilizlerin “büyük Arabistan İmparatorluğu “hayali gören Mekke Şerifi Hüseyin’den desteklerini çekmesi üzerine Abdülaziz bin Suud, 1924'te Mekke'yi ve Taif'i rahatça ele geçirip resmen ilhak etti. Abdülaziz, 1926'da Necid ve Hicaz kralı olarak tanındı. Suudiler, İngilizlerin yardımıyla bölgede kontrolü sağlayınca  27 Mayıs 1927'de İngilizlerle yapılan anlaşmayla "Necd ve Hicaz Krallığı" bağımsız bir devlet statüsü kazandı.
1927 de İngilizler, Necid ve Hicaz Krallığını DEVLET statüsüne çıkardılar.
Osmanlı çekildikten sonra bölgeye hakim olan İngilizler; “Böl- Parçala - Yönet”  taktiği ile hareket etti.İngiliz Kraliyet komitesi Kenan diyarının (Filistin'in) taksim edilmesine ve bugünkü sınırlarıyla Ürdün'ün kurulmasına karar verdi. Bu günkü Arabistan’a yerleştirdikleri Abdülaziz, Şerif Hüseyin'in çocuklarının kendisine komşu ülkeleri olmasını istemiyordu. Abdülaziz, İngilizlerin kendisinin bölgedeki ‘tek müttefik' olarak görmediğini düşünüyordu. İngilizlerin her zaman ikinci bir seçeneği olduğu düşüncesini taşıyordu. Şerif Hüseyin'in çocuklarına krallık verilmesine razı değildi. Abdullah b. Hüseyin’de Hicaz’da hakları olduğu gerekçesiyle Hicaz bölgesinde Abdülaziz'e karşı oluşumları destekliyordu. Ibn Rafada isminde bir şahsın başlattığı İbn Rafada ayaklanması sürüyordu. Bu kişi Abdullah'tan destek alıyordu. Hicaz'da darbe yaparak yönetimi almak istiyordu. Mekke ve Medine'deki kutsal mekânlar üzerinden de bir rekabet vardı. Bu mekânlar bir güç aracıydı aynı zamanda.  Abdülaziz bu karşı hareketi de bastırmayı başardı. Sonuç olarak 1923- 1927 başlarında oluşturulup ancak 1946 da sözde bağımsızlık verilen ve  Ürdün diye icad edilen yere Devlet statüsü verildi.  Abdülaziz el-Suud,Ürdün’e  Kral yapılan Haşimi Abdullah ibn el-Hüseyni
(Abdullah) ve Irak’a Kral yapılan kardeşi  Faysal'ı her zaman bir tehlike olarak görüyordu.Hep öylede kaldı..
(Ancak 1994 de Kral Abdullah’ın, İsrail ile Ürdün arasındaki gerginliği sona erdiren bir deklarasyon yayınlaması ve ABD ye  yakın  durması bazı arap ülkelerini gücendirirken  SUUD yönetimi, Ürdün ile arasındaki gergin ilişkiler düzelme yönüne girdi..İlginç değil mi?  Kenan diyarında Siyonist yapının korunup gözetilmesi SUUD yönetiminin hoşuna gidiyor..
Ürdün 1996 yılında barış anlaşması imzalayarak (Mısırdan sonra) İsrail’i tanıyan, İsrail’le siyasi ve ekonomik ilişkiler kuran ikinci Arap ülkesi olmuştur.)

Daha öncesinde kendisini “Necid Sultanı”, “Hicaz, Necid ve çevresinin Kralı” ve “İmam” olarak adlandıran Abdülaziz bin Suud,HER HAL VE ŞART da İNGİLİZ le birlikte olmak İNGİLİZ siyasetine uygun davranmak  ŞARTI iledevletin adı "Suudi Arabistan Krallığı" olarak değiştirildi.  Abdulaziz, 1932 yılında kendisini  resmen  “Suudi Arabistan Kralı” ilan etti.
İngiliz desteği ile bölge hakimiyetini ele  geçiren SUUDlar, açıkça diyemese de İNGİLİZİN döfakto bölgeye yerleştirdikleri SİYONİT oluşumun hep arkasında durmuşlardır.
Osmanlı Devletinden sonra halifelik makamına sahip olmak istedilerse de başaramadılar.

1935 yılında bölgeye Amerikalılar gelmeye başladı.
Büyük yokluk içinde kıvranan Suud Ailesi ve devleti 1937 yılında Amerikan araştırmacıların; Dammam bölgesinde zengin petrol kaynakları bulunduğunu tespit etmesiyle dünya enerji piyasasında adıgeçen ülke oldu.
ABD; HAKİMİYETİ BAŞLIYOR
Amerikalılar, ilk kuyuyu Dammam bölgesinde 1937'de açtılar. Daha sonra ARAMCO olarak ismi değişecek olan Oil of California şirketi ilk kuyuyu açtıktan sonra Abdülaziz'in Amerikalılarla ilişkisi gelişmeye başladı. İngilizlerle ilişkiler sürerken Amerikalılar ile ittifak, 1945 yılının 15 Şubat'ında zirveye çıktı ve Suudi Kralı Abdülaziz Amerikan Başkanı Roosevelt ile bir araya geldi. İkinci Dünya Savaşı sırasında Abdülaziz, Amerika ve müttefiklere petrol veriyordu. Abdülaziz'in pozisyonu açıktı, Nazi Almanyasına ve Japonya'ya karşı İngilizlerin ve müttefiklerin yanındaydı. Bir Amerikan savaş gemisi üzerinde gerçekleşen görüşmede bir anlaşmaya imza atıldı. Buna müttefiklik anlaşması deseler de pratikte bağlılığı İngilizlerden Amerikalılara taşıyan bir anlaşmaydı: Petrol karşılığında Amerikan himayesi. Yani petrol karşılığında güvenlik.

Abdülaziz bin Suud’un 1953 yılında ölümünden sonra, yerine oğlu Suud bin Abdülaziz geçti. 1964'te tahtan indirildi. Yerine kardeşi Faysal getirildi. Siyonist yapıya karşı olduğunu deklare eden  Faysal, sarayında 1975 yılında kuzeni Faysal Bin Musaid tarafından öldürüldü.Yerine kardeşi Halid geçti.

1979 da İsrail ile Arap dünyasının arasındaki savaşlar nedeniyle gergin olan ilişkilere son verilip İsrail ile barış anlaşması imzalanarak  ardından da Mısır ile diplomatik ilişkiler kesildi.(1987 de  Mübarek döneminde Mısır ile diplomatik ilişkilere tekrar başlandı)

Kral Halit, 1982 yılında kalp krizinden ölünce ..Tahta, dönemin en güçlü prenslerinden “Sudayri Yedilisi” kardeşlerden en yaşlısı Fahd geçti
Bu yedi kardeşe “Sudayri Yedilisi” denilmesinin sebebi İbn Suud’un en gözde eşi olan Hassa Bint Ahmad El-Sudayri’den doğmalarıydı. “Sudayri Yedilisi” olarak adlandırılmış olan bu prenslerin isimleri Fahd, Sultan, Abdul Rahman, Nayef, Türki, Salman ve Ahmed’dir. Fahd 1986 yılında kendisine “İki Kutsal Mescidin Koruyucusu” ünvanını verdi.

Fahd 1995 yılında felç geçirince, tüm yetki ve sorumluluklar Fahd’ın öldüğü 2005 yılına kadar aşama aşama Abdullah’a geçti. Abdullah, 2009 yılında Savunma Bakanlığı’na ve İkinci Başbakanlık makamına daha genç kardeşi Sultan’ı atadı. Sultan 2011 yılında öldü. Yine 2009 yılında kardeşi Nayef’i İçişleri Bakanlığı’na atadı. Nayef 2012 yılında İsviçre’de öldü. 2015 yılına gelindiğinde ise uzun bir hastalığın ardından Abdullah Bin Abdülaziz  öldü ve veliaht prens Salman Bin Abdülaziz yeni kral ilan edildi.
Ve sonrasında prens Selman, ipleri ele alarak çevredeki küçük devletçik denen yapılarla itifak halinde  tümüyle Siyonist plan ve Amerikan projelerine uygun politika izlemeye başladı.
2006’da yayınlanan Kraliyet Kararnamesi uyarınca Suudi Kralları, Suudi Prenslerin oluşturduğu komite tarafından seçiliyor.

::::::::::::::::::::::::::
Kaynaklar:



......................//////////////////////////////////:::::::::::::::::::::
Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, gülümsüyorGörüntünün olası içeriği: 1 kişi

Suud Devletinin kurucusu İbn Suud'dan David Bengurion'a "Kardeşim Ben Gurion! amca çocuklarımız olan Yahudilerin iyiliklerini hiç bir zaman unutmayacağız"
İsrail Devleti'nin kurucusu David Bengurion İbn Suud'a " Vatandan Kardeşim! Amcamın çocuğu! Ey Büyük Kral Abdülaziz!"
;İbn Suud'a Türklerle savaştınız, Kudüs'te bir Yahudi devletinin kuruluşuna izin vereceğinizi söylediniz. Bunu toplumunuza nasıl anlatacaksınız diye soran İngiliz elçiye "Türkler Nuhun oğlu Yasaf'in soyundan geliyorlar. bizimle hiç alakaları yok. Ancak Yahudilerle akrabayız onlarla ayn babanın evlatlrıyız. Bizler İsmail'den onlar amcamız İshak'dan neşet etmişlerdir."
(İşte kaynak Filistinli yazar Muhammed Ali Said'in şu kitap baştan sona bu ifadelerle dolu
Nereden amca çocuğu oluyorlar? Yahudiler Hz İbrahim'in oğlu İshak'tan Araplar ise İsmail'den geldiği için)



//////////////////////////////////////

https://www.facebook.com/966427666785531/videos/429341224598685/UzpfSTE1MDk3MDkwMzk6MTAyMjA3NzMyMjk2Njk4MDg/


Bayır Bucak Haber Ajansı
S.Arabistan'nın başkenti Riyad'ta Suudi, Yahudi dostluk derneği kuruluşu ve Vahabi ve Yahudi dostluğu böyle kutlandı 


Hiç yorum yok:

kim nerde görmüş ise öyle bilir....... Necati Çavdar

  https://www.facebook.com/photo/?fbid=10155049048712700&set=a.10153847261797700 https://www.facebook.com/photo/?fbid=10150497860737700...