21 Eylül, 2005

HANGÄ° CÃœRETLE?..

Birkaç gün önce “ Ezan Okuma Yarışması’nın birincisi Erzurum’dan şeklinde bir haber vardı. Haber şöyle devam ediyordu: Camiler ve Din Görevlileri Haftası etkinlikleri çerçevesinde Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ikincisi düzenlenen ‘Ezanı Güzel Okuma Final Yarışması’ düzenlendi.Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ikincisi düzenlenen yarışmanın katılımcıları, ezan okuma sırasını kura çekerek belirledi. Türkiye’nin dört bir yanından gelerek Kocatepe’de toplanan yarışmacılar, sabah ezanını uşşak, saba ve rast makamında okudu. Ankara Kocatepe Camii’nde yapılan yarışmanın birincisi, Erzurum Hacı Salih Efendi Camii İmam Hatibi Hasan Koçak oldu. Ezan Yarışması, daha önce bölgelerde yapılan seçmelerde birinci gelen 10 aday arasında gerçekleştirildi. Erzurum bölgesinden 4. sırada yarışmaya katılan Hasan Koçak, 91 puanla yarışmayı birinci bitirdi. İkinci 90,16 puan ile İstanbul’dan Latif Yeşil; üçüncü ise 89,50 puan ile Eskişehir’den Neşet Kaplan oldu. Dereceye giren imam hatiplere, 1 Ekim’de Kocatepe Camii’nde ödülleri verilecek. Ankara, Zaman “ Ezan okuma şampiyonasının henüz ikincisi yapılmış. Ancak elimde yıllar önceden bir beyin bana verdiği kartvizit var. Özelikle onu saklamış arşivime koymuştum.Kartta ismi yazılı ve Erzurumlu, o dönemde Ankara’da bir Lisede bir çok ünlünün evladına hocalık yapan aynı lisede Müdür Yardımcılığı ve Vakıf Başkanlığı’da yapan şahıs, “Türküye Ezan okuma şampiyonu...� Bitmedi.�Kocatepe Camii fahri Müezzini “idi. Kendisine sormuştum: Hocam “Ezan okuma şampiyonası� ne zaman yapıldı? “ soruma karşılık “Henüz böyle bir yarışma yapılmadı. Yapılsa ben kazanırdım.Ama kim bilecek?... Kartı verdiğim insanlar şöyle bir süzüyor ve “mühim adam� diye cebine saygıyla indiriyor.Benim içinde önemli olan sesimin reklamını yapmak.Sesim güzel� diye konuşmuştu. Yani o dönemde ne ezan okuma yarışması yapılmış nede o şahıs birinci olmuştu.Ama kartvizitinde “Türkiye Ezan okuma şampiyonu� yazıyordu. Gelelim “Kocatepe Camii Fahri Müezzini�.. titrine.. Onu da şöyle anlattı: Kocatepe Camiinde ezan okumayı çok istiyorum.Fakat bırakmazlar. Duydum ki Kasım Gülek ölmüş. Cenazesi Kocatepe’den kaldırılacak. Yanıma hemşehrim saat ustası Salih beyi aldım..Yaşı yetmişlere dayanmasına rağmen hala bekar olan ve 12 Eylülün çafçaflı zamanlarında bile ikide bir “Kenan Evren’in kızı ile evleneceğim� dediği için “Deli Salih� diye söylenen Salih bey güzel konuşur ve güzel giyinir. Gittik Kocatepe’ye. İlgililere “Kasım beyin Sala’sını ben vereceğim� dedim..Ancak, “Biz okuruz, biz görevliyiz, biz ne güne duruyoruz “diyorlar kabul etmiyorlar. Birazda tartıştık. Sonra asasını kaldıran Salih bey o güzel Türkçe’si ile “ Kasım beyin vasiyetidir. Sala’yı Hasan bey kardeşimiz verecek..�unu, şimdi kafanızda kırdırmayın� demesiyle adamlar irkildi.Ve ben “Aman paşam!.. Lütfen hiddet buyurmayınız..Arkadaşlar görevlerini yapıyor ve vazifelerini hatırlatıyorlar.Yoksa bir kabalıkları yok� diyence bizim Deli Salih’i gerçekten emekli bir paşa zannederek “ Tabi bizim için ne sakıncası var ki, ama vazife “ filan diyerek benim sala okumamama müsaade ettiler.Kasım Gülek’in salasını ben okudum..Dolayısıyla “Kocatepe Camii Fahri Müezzini�olmuş oldum.. Yani kendine kendi unvan veriyor.: Televizyonlar ve Radyolar bağırıyor: �Ata Türk, alkol komasından ..Eroinden.. Ex..� Ama Ata Türk’ün cenazesine Bayrağımız sarılıyor. Kendisi �ehit olmasa bile.. Esas hesap sahibi ne der?.. Bilmeyiz, ama hiç de Allah’ın hakkında ne hüküm evereceğini bilmeyenler “şehit� etiketini basıp mezara indiriyorlar... Haydi Hasan hocanınki dünyalılara karşı ve dünyalık bir unvan tesisi idi..Öbür aleme ve orada işe yarayacak bir unvanı nasıl ve hangi cüretle tesis ediyor, medya da görünmenin şahadet getirdiği ölçüsünü koyuyorsunuz?

SOSYAL SORUMLU�UMUZ..

Önceki gece Berat Kandili idi. İnşallah herkesin kandili mübarek olmuştur. İnsanlar biraz daha hassas, iki cihan için kar ettirici işlerde biraz daha dikkatli olmuşlardır.Ancak çoğumuz zannediyorum ağırlığı bireysel ibadetlere hatta “nafileye� veriyoruz.Geçeğini yapmayıp nafile ile vakit geçiriyoruz.. Daha önce “Gümüşdere “ başlıklı yazı yazmıştım. Bilgi Edinme Yasası gereğince verilen bilgilere göre , yazımız Başbakanlıktan, Ankara Büyükşehir Belediyesine oradan ASKİ ve Su İşleri Genel Müdürlüğüne gitmiş. İnşallah olumlu sonuç çıkarda, Ankara içinden geçirdiği ve özellikle “garip gurabanın� maruz kaldığı lağım ve kokulardan kurtulur. Sincan’dan Eryaman’na gitmek ve Ankara Çayını geçmek için zaman zaman Sincan Evcil Hayvanlar Parkı yakınındaki asma köprüyü( tahta ) kullanırız.Yine o yoldayım.Ve pis kokuların kapsam alanına girdik.Yatsı ezanı okundu. En yakın cami, Sincan Evcil hayvanlar parkı yanı..Oraya yöneldim.Güzel görkemli bir cami.İçindekiler ancak dörtte birini doldurmuş. Halbuki camiler kendi taş ve tuğlaları ile değil içinde barındırdığı insanlarla ziynetlenirdi..Biz ne yapmışız?... Görkemli camiler yaparak içini boşaltmışız.. Zaten gelenlerde çoğunlukla camiyi hayranlıkla izleyen gariban insanlar... Kimi evinde aç, kiminin evi yok.. Camiyi yaptırıp ,trilyonlar yatıranlar, hayranlıkla izleyen garibanları görüp bu hallerine uzaktan bakanlar belki mutlu.. Elbette camiler olmalı..Ama ecdat gibi davranarak ve İslamın isteği eylem biçimiyle.. �ehirlerin en şerefli(!) yerlerine güzel ve hoş büyükte camiler yapılabilir. Mahallelere ise isteyen küçük mescitler yapsın. Mescitlerde uzak yerlere gitmeye vakti ve takatı olmayanlar günlük ibadetlilerini yapar.Bayram , Cuma gibi toplumun buluşmasının zorunlu olduğu anlarda büyüklere akın edilir. Böylece hem cemaat ruhu ortaya konur. Hem parasal iktisada gidilerek elde edilen hasıla sosyal hizmetlere harcanır. Hem de her mescit için devletin kapısına “illa kadro “ diye koşulmaz, devlette “ illa buraları kontrol edeceğim, kontrolümde olsun � diye efor sarf etmez..İmamlarda gelişi güzel yetişenlerden değil büyük emek vermiş ve süzülerek gelenlerden oluşur. İmam imamlığını bilir. Evet fakir bir bölgede, ama görkemli ve boş camide Berat Kandilini idrak ettik. Dualar ettik.Ettiğimiz duaların tamamının gerçekleşmesini Allah’a bıraktık. O, yapacak....O, edecek..Mal verecek, oğlumuzu, kızımızı evlendirecek..İş verecek.para, pul , makam, şöhret .. Barış sağlayacak..Orduları muzaffer edecek..Vatanı böldürmeyecek..Iraktaki, Filistin’deki işgali durduracak..Neler neler.. Her şeyi O’na bıraktık.. Hayatla ilgili bizim yaptığımız bir şey kalmıyor. O mekanda bulunduğum sürece bizzat yaşadım. Sanki lağımdayız. Nefes almak zor.Ağır koku.. Ama biz ibadet ediyoruz.. Hani “Necasetten taharet� vardı? Ha o bireysel bir şey mi.Efendim pislik üzerine yapışır yada bulaşırsa. Ey millet pislik üzerimize değil yüreğimize yapışıyor.ciğerlerimize oturuyor. Ancak ne imamda nede cemaatte, arkadaş bu pisliği kaldıralım, kaldırtalım diye bir gayret , bir arzu yok.sadece şikayet... Üç beş yüz –üç yüz metreyi bulmayan aralıklarla dikilen görkemli yapıları yapanlar!..Her halde pisliği kaldırmak için de biraz kaynak bulur..Bulamıyorsa buldurur.ya da kamu imkanları için hiç değilse seçtiklerinin kapısına dayanır. Doğrusu o Hak’kın huzuruna durulan yerde hem koku içinde kaldım/ kaldık.Hem de bunları düşündüm.Düşünmem diyen babayiğit varsa, gitsin denesin.. Yarın huzurda,� tamam siz her şeyi istediniz.Ancak sizin yapmanız gerekenler?� denirse ne cevap Vereciğim, vereceğiz bilmiyorum.ben onun için bu yazıları yazıyorum.Sadece tespih çekerek, haşa Allah’a’ rüşvet kabilinden çektiği tesbih sayısına göre kat kat nema umanlar da her halde toplumsal sorumluluk alanında bir gayret içinde olmalılar.Hele yetkililer.Bayram , kandil mesajları yerine kendi işlerine bakmalılar. Herhalde ferdi ibadetlerin yanında sosyal sorumluluklarımızda var ve ferdi ibadetleri temizlik ve dinginlik içinde yapmak için gerekli zeminin oluşturulması gerekir. Çok güzel imkan varken insanları ve hayvanları lağımlarda yaşatmaya mahkum etmek..Hele hele onun yanına görkemli mabetler dikip, huşu içinde ibadet.. Pek aklım almıyor..Hele hele o lağımın yanına yapılan paka hayvanları mahkum ederek ve de kafeterya, lokanta açarak insanlara birde yemek, içmek eylemlerini kamu eliyle yaptırmak hiç aklım almıyor.. Ferdi kazanç saylayacak ibadeti biz yaparken,üzerimize düşenleri Allah’a havale ettik, son zamanlarda sosyal sorumluğu AB dayatmalarına mı bıraktık ne?

17 Eylül, 2005

ŞEHİT  BAŞVEKİL, ADNAN MENDERES

Bu gün, hukuk ve siyasi tarihin en kara lekelerinden birinin işlendiği ve Adnan MENDERESin siyasi katline yol açarak idam edilmek suretiyle Şehit edildiği gün. Menderes’in Hakkâ kavuşmasını 44. yılı.


O, hakkın huzuruna gitti.

Ancak kalanlar..

Bizler...

Demokrat olduğunu söyyleyenler...

İnsan hakları savunucuları ve insan neslinden olduğu iddiasınnda olanlar..

Bizler!..

Hele hele “Devri sabık yaratmayacağız” garantisiyle Menderes ve arkadaşlarını ve yani milletin iradesini ipte salandıranlara yalakalık yaparak sözde iktidar olanlar.

İstismar edenler!

Evet her hangi bir işlem hukukuna uygunsa herkes oh der. Kendisine zararı dokunsa bile “Şeriatın kestiği parmak acımaz” diyerek o işlemi içine sindirir. Onda hayır bulur. Ama hukuk adına, hukuksuzluk!..

Yapanları utandırır, seyredenleri kahreder. Hukuksuzluğa uğrayanları ölümsüzleştirir.

Bırakın Osmanlıyı gerçekten Cumhuriyet döneminde kaç Başvekil geçti.

Kimlerdi...

Çoğunun adlarını bile bilen var mı?..

Var olanlar parmakla gösteriliyor. Bunlardan biri de Menderes.

Menderesi idam edenler, sadece onun vücudunu milletten ayırmışlardır.

Ve millet “NATO’ya; CENTO’ya “ diye başlayarak adeta bağlılık yemini eden ve ettiren, milletin severek iktidara getirdiklerini kendi keyiflerine göre deviren ve idam sehpalarına gönderenlere yani “Our boyslar’a” ilk serbest seçimlerde dersini vermiştir. Fakat başta Menderes ismini sömürerek iktidara gelenler, demokrat odluklarını, insan hakları savunucusu olduklarını söyleyenler..

“Devri sabık yaratmayacağız” diyerek, hukuku da kendilerine alet etmek suretiyle “ çadır sirki” şeklindeki düzmece mahkemeleri kuranlardan hesap sormamış, sordurtamamıştır.

Zira darbecilere hesap sormaz, onların kurduğu düzeni içimize sinmezse de kabullenirsek, milletin müşterekliği ile düzenlemeleri yapamazsak çok 12 Mart, 12Eylüllere, 28 Şubatlara zemin hazırlar, onları meşrulaştırır, dayatmalarını kabulleniriz.

O olmazsa AB yok bilmem ne müdahalelerine imkanlar veririz.

Tam siyasal kararları millet tartmalıdır.

Bunun yolu da bellidir.

Ancak tek şartla başka suç işlenmişse ve bunu bağımsız hukuk kurulları ve hukukçular; kararlarıyla ortaya koymuşsa o tür olaylar müstesna.

Öyle emir komuta ile ve “önce asalım sonra karar oluşturalım” mantığı ile kurulan sözde mahkemelerde, siyasal amaç peşinde koşulan “Çadır sirklerinde alınan karalarla hiç kimse mahkum edilmemeli ve hele hele asılmamalı, siyasetten katledilmemeli..

Sonra giden gidiyor ama olan hukuka, demokrasiye ve milletin iradesine oluyor.

Yanlış yapanları utandırıyor. Esas idam edilen Menderes değil, hukuktur. Milletin hukukudur...

Gücü ellerine geçirerek hukuku çiğneyenler, milletin karalarını hiçe sayanlardır, Ölenler; onlardır. Şehit Başvekil Menderes’e Allah’tan rahmet diliyorum.

Milletin namusuna emanet ettiği silahları; milletin seçtiği iktidarı indirmek için kullanan çetecilere, destekçilerine, yardakçılarına onlardan imkan varken hesap sordurmayan, sormayanlara, lanet olsun diyorum.

Tüm inananların kandillerini kutluyor, her günlerinin bayram her gecelerinin kandil olmasını her şeyin hakimi Allah’tan diliyorum..

13 Eylül, 2005

Sincan'da dolaŞyoruz.
Sincan Belediye Başkanı nı  biz tanımayız, O!da bizi bilmez bile..
Biz gördüklerimizi, duyduklarımızı sizlerle paylaşıyoruz o kadar.
Her zaman olduğu gibi iyiye iyi kötüye kötü diyoruz. Sincan ÅŸehir merkezinde kimi sokaklar hallaç pamuÄŸu gibi atılmış. Ä°lgililer çalışıyor.Bazı sokaklarda çalışma bitmiÅŸ ve yapılan iÅŸin güzelliÄŸi ortaya konmuÅŸ. Yaya trafiÄŸi ağırlıklı yapılan o sokakları görünce “Çankaya’da öylesine layık olur “diyesi geliyor.Ve imkanları, altyapısı özellikle Sincan belediyesine göre çok iyi olan Çankaya Belediyesi’nin Sincan’da yapılan uygulamayı örmek alması gerekirâ€� diye düşünüyorum. Bir Çankaya Belediyesi’nin yaptığı MenekÅŸe, Sümer gibi sokaklara Yüksel Caddesi gibi yerlerdeki uygulamayı görün birde Rüstem AltunbaÅŸ döneminde baÅŸlatılan ve yeni baÅŸkan döneminde daha da geliÅŸtirilerek devam ettirilen Sincan merkez sokaklardaki uygulamayı mukayese edin. Maliyetini bilmem. Ancak yer döşemesinde kullanılan taÅŸların kalitesi, düzenlenmesi, hele sokaklarda yapılan peyzaj uygulaması “şehir iÅŸte böyle olurâ€� dedirtiyor Ve alışveriÅŸ yaptığınız ÅŸehir yormuyor, yorulanın yorgunluÄŸunu alıyor. Sokaklar ÅŸehre yük deÄŸil estetik deÄŸerler katıyor. Peki yapılan iÅŸin hiç mi kusuru yok.Olmaz olur mu? Ama onlarda giderek düzelir her halde. Bizim gözümüze çarpan; sokaklarda akıtılan suyun devri daimi için kullanılan hortumların yerleÅŸtirilmesi biraz çirkince yapılmış: O plastik kamufle edilse her halde sokak parklar daha bir hoÅŸ olacak. ...... Yolumuz Sincan Fatih’de, Sayıştay Hatıra Ormanı yanındaki spor sahasına düştü. Daha önce orda bir ÅŸey yoktu. Sincan Belediyesi kendi imkanları ile güzel bir eser ortaya koymuÅŸ. Nezih, temiz ve hoÅŸ bir yer. Spor yapmak isteyenlerin halı sahada spor yapacakları, bireysel spor yapacaklar için yürüyüş bantları ve aletlerlerinin bulunduÄŸu yerler. Sadece bir çay içmek, bir ÅŸey atıştırmak isteyenler için de düşünülmüş, güzel kapalı mekanlar.. Seviyeli insanlara yakışır seviyeli insanların sunduÄŸu hizmetler.. EÄŸer yolunuz bir gün eski Ä°stanbul yolundan (AyaÅŸ yolu) Törekent- Sincan Organize Sanayii istikametine düşerse hoÅŸ mimarisiyle dikkat çeken spor tesislerine bir uÄŸrayın, ister çay için ister spor yapın zararlı çıkmazsınız. ....... Sincan Belediyesi Spor Tesislerinden Harikalar Diyarına gelirken “ Sincan Belediyesi Å�ehit J. Kurmay Yüzbaşı Bahtiyar Er Parkıâ€� levhası önünde gayri ihtiyari durduk. Zira 20 dönem milletvekili Zeki Çelik beye TBMM’de Danışmanlık yaparken Zeki beyle birlikte bu parkın açılışına katılmıştık. Levhanın önünde durunca parkta oturan beyin ilgisini çekmiÅŸ olmalı ki sordu. Rüstem AltunbaÅŸ döneminde bu parkın açılışına katıldığımızı söyleyince “Parkı ben yaptımâ€� demez mi? “Park açılışında kendisinin hastanede olduÄŸu için katılamadığınıâ€� söyledi emekli trenci Å�evket bey. Gerçektende parkın açılış töreninde Sincan Belediyesi önceki BaÅŸkanı Rüstem AltunbaÅŸ, “Bu parkın yapılmasında Å�evket (Telcel) beylin büyük katkısı olduÄŸunuâ€� söyleyerek “Å�evket bey hastanede yattığı için aramızda bulunamadıâ€� demiÅŸti. Å�evket bey tam bir çevreci. Yapılmasında büyük gayreti olan parka ve dikerek büyüttüğü çevredeki aÄŸaçlara gözü gibi bakıyor. Kendisi gibi Rahi bey ve emekli polis Hüseyin beylerde öyle.Ancak yine de Sincan Belediyesinin biraz daha ilgi göstermesi gerek. Parkın kurulduÄŸu günden beri çevre çocuklarına hizmet veren oyuncakları eskimiÅŸ, çoÄŸu da dökülmüş. Çöp tenekelerinin dibi çürüyüp açılmış.Parkta ki çocuklar, çocuklar için artık oyuncak deÄŸil birer tehlike aleti haline gelmiÅŸ. KonuÅŸtuÄŸumuz Å�evket, Rahmi ve Hüseyin beyler mahalle sakinlerinin Sincan Belediyesi’nden beklentilerine tercüman olarak â€� Belediye parkın yeÅŸil kalması için büyük çaba sarf ediyor. Ancak oyun aletleri ve çöp kutularını deÄŸiÅŸtirse iyi olur.Çocuklar için tehlike oluÅŸturuyorâ€� diyorlar, Å�ehit Bahtiyar Er ismi verilen park için.

11 Eylül, 2005

NECATİ ÇAVDAR;

1955 Çorum, Alaca  Küçük Hırka doğumlu
Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler mezunu


İŞ VE SOSYAL HAYATI:


a-Teknik Uzmanlık Dönemi


1976 yılında teknisyen Asssubay olarak Türk Silahlı Kuvvetlerine katıldı.


12 Eylül 1980 Askeri Harekatından sonra Kara Kuvvetleri Komutanlığı emri ile res’en emekliye sevk edildi. İki yıl sonra yine aynı rütbede olmak üzere (Cizre’ Tank Taburu’nda ) seferberlik deneme tatbikatı için yeniden kısa dönem orduya katılarak aynı rütbeden özlük haklarını alarak terhis edildi.
Elektronik cihazların tamir bakım işleri ile ilgili olarak serbest çalışarak, Esnaflık yaptı.
1996 da Milli Kütüphane’de Mikrofilm Uzmanı olarak çalıştı.


b-Gazetecilik Dönemi
1997-1999 arasında Akit gazetesinde çalıştı. Ankara Temsilciliğinde muhabirlik, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı muhabirliği ve temsilci yardımcılığı yaptı..


Haberlerinin yanında araştırma, dizi azı ve herkesimden insanlarla yaptığı röportajları ile dikkat çeken Çavdar, 1999 da Akit Gazetesinden ayrılarak Serbest Gazetecilik yapmaya başladı.


Yeni Dönem Gazetesinde Haber Müdürlüğü’nde,


Tutanak Gazetesi Yayın Kurulu’nda bulundu.


Çeşitli radyolarda kültür ağırlıklı programlar yaptı.


İzlenimlerle Anadolu Dergisi’nin yayın kurulunda bulundu. Genel Koordinatör ve yazarı olarak katkılarını sürdürdü.


1999- 2006 arasında sürekli olarak Anayurt (Eski ismi Vakit) gazetesinde Başyazarlık ve Köşe yazarlığı yaptı. Bu dönemde Avustralya’da yayın yapan bir radyoda canlı olarak haftalık Türkiye gündemi ile ilgili yorumları verildi.


Yazıları, araştırmaları, röportajları ve şiirleri Akit, Yeni Dönem, Tutanak, Vakit, Anayurt gazeteleri ile Cuma ve Anadolu Gençlik, Ses, Nida, İzlenimlerle Anadolu gibi bir çok dergilerle yurt içinde ve dışında bir çok Internet sitelerinde yayınlandı-yayınlanıyor..


Ayrıca bir çok makalesi yurt içinde ve dışında yayınlanan gazete ve dergilerde “konuk yazar” olarak yayınlandı.


Anadolu’dan izlenimlerini; kendi oluşturduğu www.necaticavdar.blogspot.com ve www.codaroglu.blogspot.com isimli bloglarda insanlarla paylaşıyor..


Şirlerini, www.sairinyeri.blogspot.com adresinde..


Doğduğu köy ve çevresiyle ilgili bilgileri


www.khirka.blogspot.com adresinde yayınlıyor.


Makalelerini;


www.blogcu.com/necaticavdar adresinde


Röportajlarını;


www.benimblog.com sayfalarında paylaşıyor..


d -Basın Müşavirliği
1999 da başladığı Fazilet Partisi’nin Ankara İl Teşkilatı Basın Müşavirliğini, Fazilet Partisi’nin Anayasa Mahkemesi kararı ile kapatılana kadar sürdürdü.Bu dönemde “Yenilikçi-Gelenekçi ayrışmasını” yakından izledi..


Kısa Dönemler Halinde;


Öziplik-iş Sendikası'nda
ve
ESDER'de Basın Müşavirliği yaptı


e-Milletvekili Danışmanlığı


20. 21ve 22 dönemde Milletvekili ( Özel) Danışmanı olarak üç ayrı Milletvekiline yakın hizmet verdi. Parlamento çalışmalarını çok yakından takip etti.


SİVİL TOPLUM HAYATI:


İç Anadolu Birliği Genel Sekreterliği’ni yaptı. Halen Yönetim Kurulu üyesi.
Anadolu mefkuresini oluşturmak, kitlelere yaygınlaştırmak için çaba sarf eden ve platform olarak faaliyetini sürdüren Anadolu Düşünce Platformu’nun ve Anadolu Gazeteciler Birliği’nin oluşturucularından ve sözcüsü


ESERLERİ:


Divane mahlası ile yazdığı “Çığlık “ islimli ve kendi ismi ile yazdığı “Güneşi Getiririm” ve “28 Şubat Türküsü” isimli üç tane şiir kitabı var.


“ Türkmen Gocabubası Darıverenli Mehmet Emin Yarbay”


Ve


yayına hazır olan


'Siyaset Çayırında Solan Gül, Ali Hersek'


İsimli kitaplara imza attı


“Kır At” ismini verdiği bir roman, son Osmanlı -Yunan harbinin büyük komutanlarından Abdülezel Paşa ile ilgili biyografik ve tarihi bir hikaye ile Hz Hüseyin’in kıyamı ve günümüze izdüşümü konusunda “ Hüseyinname” adıyla manzum bir çalışması sürüyor.



kim nerde görmüş ise öyle bilir....... Necati Çavdar

  https://www.facebook.com/photo/?fbid=10155049048712700&set=a.10153847261797700 https://www.facebook.com/photo/?fbid=10150497860737700...