26 Kasım, 2017

732. ŞEB-İ ARUS ... http://www.kriter.org

732. ŞEB-İ ARUSPDFYazdırE-Posta
Kullanıcı Oylama: / 16
KötüÇok iyi 
Yazar NECATİ ÇAVDAR   
03-01-2006
Bu gün 17 Aralık 2005
Kış mevsiminin ilk ayı 
Zehmeri'nin 3-4.'ü
Ve 732. Şeb-i Arus..
Kimileri   Diyar-ı Rum'un büyük filozofu sevili Mevlana'yı anıyor.
Kimi  sevgili Mevlana ile kendini buluyor.
Kimi ona küfrediyor.
Demek ki büyük insan.
Demek ki iz bırakan biri..
Ve bu toprakların adamı..
En azından bu topraklardaki insanı yoğuran adam..
Sen orta Asya'dan kalk gel.diyarı Rum'a..
Ve Karaman denen  yerde karar kıl.
Oraya yerleş..
Tabi tek başına gelmemiş.
Büyük bir maiyetle.
Ana baba, kardeş evlat ve yakın, yaran..
Bu dervişlikten öte bir şey Yani bir külah, bir hırka  karnımı nerde doyurursam ordayım değil.
Nerde istersem oradayım, nerde rahatsam orada oturacağım anlamına bir göç..
Ve  parçalanan Selçuklu kalıntısı  Anadolu Selçuklu sultanının  illa "gel"  sşeklindeki ısrarlı çağrısına uyuş.
Bence  sultanın  yakınana mecburu iskan ediliş.
Zira Mevlana zaten özel misyonla gelmiş, sultanları bile sarsan bir  alt yapıya sahip, ekibide ona uyumlu..
Ben " batın" durumunu bilmem.. Anlamamda..O sadece Halikimizin bileceği iş..
Ama  ben olayların ve olaylarrda rol olanların "zahirine" bakıyorum..
Ve Mevlana açısından baktığımızda  Konya'da halka değil, üst tabakaya yakınlık. Üst tabakanın anlayışını değiştirme cehdi.
Yoksa  gerek Karaman gerekse  o günün Konya'sında  kaç kişi Farsça bilir, kaç kişi Farsça  şiirden anlardıki?..
Mevlana'nın hedef kitlesi  dönemine göre kendini entel sayan, öyle görünmek için çaba sarf edenlerdi.Vede  millet kesesinden   harcayan , kendini devletlu kabul eden "tüfeyli " taakası.
kaymak gurup..
Ve mevlana o konuda başarılı..
İster  Moğol ister Anadolu Selçuklu ileri gelenlerini kendi potasında yoğurmakta mahir.
Biraz ney, biraz zikir biraz fikir..Ve  zahirde olsa "şarap" keyfi.. Aşk hariç , dünya galise, ekmek  kaygısı, hayat ilesi yok.Keyf, eğlence, ince fikir..
Siyasal  ve sosyal elitin hangisi önde ise  ona methiye işi götürüyor..
Herkes menmun.
Dönemine baktığımızda Anadolu yeni yeni kendine geliyor. 
Yoğrulmaya açık. Ve yoğrulması için gerekli.
Hırıstiyan inancına mensup insanlar gurubundan ve Rum hakimiyetinden İslam inancına ve ortaasya kökenli kavmin hakimiyetine geçiş sözkonusu..
Kimse kırılmamalı..Kimse küstürülmemeli. Herkes kendini bulmalı ama yeni bir  yöne de yol almalı.
İşte  üst yapıda bu değişimin mimarıdır Mevlana..
Kafir Moğol'u ürkütmeyeceksin..Rum'a hoş, Yahudiye  dost duracaksın. İslama yakın olacaksın..
Kaymak tabakanın meftun olduğu değerler silsilesine  uygun estetik ölçüler ve  matamatiksel  figürler, bulacaksın.zikirr bile yapsan  o günün anlaşına göre bu günün pop türü unsurlar katacaksın.. Her kesim kendini bulacak. Bu gün  laiki, enteli,  her dinden  felsefi bakanı, müslümanı yanyana   olduğu gibi. Anma törenleride  de olsa Mevlana'yı .izlediği.. Herkesin ve kesimin O'dan kendince  bir hisse aldığı gibi..
Eğer Mevlana tipinde birisi  olmasa idi  üst yapıdakilerden kaç kişi  dağlı Türkmenin dilinden, yani Yunustan etkilenir, onunla yalın ayak, başı kabak  dağ bayır dolanırdı?
Yada Haci Bektaş Velini'n postu kenarında gerdan kırardı. Kan içici  zevk ve sefa peşindeki Moğol sürüleri nasıl bir eğlence ile  zapturapt altında tutulabilirdi?
Her türlü zulumden bıkmış insanları yanyana getirebilr, onlara  yeni ufuk açar, sıkıntılarından uzak tutablirdi?..
Evet bu gün;  gerek  Mevlana'yı gerek Hacı Bektaş Veli'yi gerekse Yunus Emre'yi  yüceltenler, bir diğerini alçaltıyor. Beğendiklerini diğeri üzerindren büyütüyor.  Bu yanlış her birinin  kulvarı farklı idi..
Çünkü,  o gün Rum memleketi diye anılan (Diyar-ı Rum ) Anadolu'da Hırıstiyan inancı ve Rum kültürüne mensup   fakat İslam inancına geçme durumundaki  halkın yoğrulmsı sözkonusu.
Bunun içinde o inanç ve kültürlerin en kavi yaşandığı, felsefi ekollerin hayat bulduğu ve üretim yerleri konumundaki  bölgelere  öncekilerin inanç ve değerler sistemini altüst edecek, yenilere ram olacak simge  kişiler gerekli idi. Bunrlar aracılığı ile  değişim gerçekleştirilmeli idi.Tabir caizse  çivi çakmak gerekti.
Bunun için  en öne çıkan simge isimler  gariban lalk için Yunus.
Biraz okumuş, yazmış insanlar için Hacı Bektaş Veli.
Daha ileride kaymak tabaka için ise Sevgili Mevlana bu görevleri yapıyorlar..
İşte Yunus, Hacı Bektaş ve Mevlana.
Diyarı Rum'u Anadolu yapan mefkure ve misyonu üstelenip  götürüyorlar.
Yoksa kıylıçla alınan yer kılışla korunmuyor.
Eğer öyle olsa idi.Anadolu'yu bir uçtan bir uca  talan eden Moğl ve Haçlı sürüleri uzun ömürlü kalırlardı.
Çünkü onların ne Mevlanası, Ne hacıbektaşları hnede Yunusları vardı.
Bazıları Mevlana'yı, Yunus'u Hacı Bektaş'ı bir birlerinin rakibi gibi görüyor, göstermeye çalışıyor.
Bence yanlış.Çünkü onların hitap ettikleri kesim, etkiledikleri alan ve gönüller farklı. Ve bu farklılıkları ile  misyonlarını çok güzel yerine getiriyorlar. Dün öyle idi.  Bu günde öyle..  Bulundukları  bölgelerde Anadolu'yu bir uçtan bir uca yoğurup yeni bir  anlayışa sahip insanla donatıyorlar.. Ve bu güne uzanan misyonları ile aynı  görvi yapıyorlar.
Efendim Mevlana üst yapıya hitap ediyordu.Moğol emirlerinin emrinde idi.
Geçiniz.
Belki  dünün ateist Moskova'sında hınca hınç doldurulan salonlarda  "Çile bülbülüm  çile"  şarkısını söyleyenler hangi misyonla kominizmin  en azılı  sapıklarını  "Allah" diye bağırtı ise  Mevlana'da  kafir mool sürelerinin önderlerine aynı saikle Allah, merkezli olmak üzere döndürtmüştür..
Mevlana, zaten hiç alt yapıya inmadi ki?
Hak'kı bilmesama halk adamı olmadı.
Para ve devlet adamlarına yakın durdu.
Onun tekkesi  hep açların değil tokların yeri, belki açlara  bu yolla uzanılan  eldi.
Gidin görün Konyaya.
Kendi alanını bırakın. Sadece özel  doktorunun bulunduğu mevkiee bakın.
Bir birinden hayli uzakta.O günün Konya ölçüsüyle anlaşılan Doktoru bağlık bahçelik bir yerde oturuyor, rahatına bakıyordu.Ve özel araçlarla kendisine geliyordu.
Bunu normal bir dervişin, garip bir şeyhin doktoru-nun yapması mümkün mü?.
Evet Mecvlana halk adamı değil devlet adamını yoğuran, zengini  halden hala sokan biri idi.
Bu günde öyle değil mi?
Anadolu  harekatini bir hatırlayın.
Mustafa Kemal gidip Konya'ya , Mevlevi şeyhinden destek  alıyor .Geliyor, Hacı Bektaş şeyhine ondanda destek alıyor.
Ve TBMM açılınca, birinci başkanı Mustafa Kemal.
Yanında ikinci Başkan Mevlevi Çelebisi..
Üçüncü  Başkan, Haçıbelaş çelebisi
Ücüncü başkan ise son Osmanlı Mebusan Meclisi reisi Cemaletitrn Arif bey..
Eğer bunlar, Anadolu harekatına destek olmasalardı kim olursa olsun havasını alırdı.
Anadolu'da isyanın değil,  meşruiyetin ve istiklal mücadelesinin  halk nezdinde kabülü bu simgelerle sağlanmıştır.
Sonra mı?
Sonrası malum.Tekke ve zaviyeler kapaınca gerek Mevlana gerekse Hacıbektaş tekkesi de kapandı.Ama sonradan ilk açılan Mevlana dergahı oldu.
Yani o zamanda devletlu idi.Bu günde..
O meşhur yasaya ragmen açıkça  Devlet  erkanı huzurunda  ayin yapıyan  iki tekke açık .Birisi Mevlana dergahı diğeri Hacıbektaş.
Ama kapalı denen, fakat asla kapıtılamayanlar ise sadece Yunusvarı  dergahlar.
Onlarda kim ne derse desin milletin gönüllerinde olduğ için hiç kimse mühür vurmamıştır.
O nedenle dün olduğu gibi bu günde bu üç simge isimler  farklı katagorideki halkın gönüllerinde yaşar gider.
Mevlana gelişi, yerleşişi, yaşayışı ve hitap ettiği  alan bakımından ne kadar uluslararısı ise bu günde öyledir. Yüzyıllar ötesinden felsefi duruşu ile tükenen, yeni soluk arayan atılı  merkezlere uzanmaktadır.Görüşleri yahnkı bulup, gönülleri Konya'ya, Anadolu'ya bağlamaktadır.
Yunus, ne kadar yerli ise bu günde öyledir.
Hacı Bektaş veli devlet ve milletin  birlik harcına ne kadar  etki etmişse bu günde öyledir.
Kimse bunları çatıştırmamalı..
Bunları aynı saymamalı.
Ama ayrıda saymamalı.
Evet  bunların  hitap etteği kitleler ayrı ama hedefleri aynı, kaynakları aynı..
Kim ne derse desin  millet bunları seviyor.
Kendilerini okumasa da seviyor..
Nasıl ki sevenin sevgiliye gittiği günü Mevlana, "Şeb-i Arus" ilan etmişse..Bu üç değerin  buluştuğu gönüllerde bayram etmektedir.
O gönüllerde her an "Şeb-i Arus " ateşleri yanmaktadır.
Mevlana'yı  dışlamanın, Yunus'u horlamanın,  Hacı Bektaş veliyi  hakir görmenin kime neye faydası var ki?
Gelin müşterekleri  çoğaltalım.
Müştereklerde buluşalım.Onlar gibi .Onlar metotları, hitap ettikleri kitleler farklıda olsa  Kur'an aydrınlığında Hz. Muhammed önderliğinde   tek müşterekde buluşmuş, bağlılarını  yüz yıllarca buluşturmuş.
Bize düşen buluşmak ve bilişmek..Gerisi Hak'ka kalmış..


NECATİ   ÇAVDAR- www.blogcu.com/necaticavdar

////////////////////////////
http://www.kriter.org/index.php?option=com_content&task=view&id=136&Itemid=77

Hiç yorum yok:

kim nerde görmüş ise öyle bilir....... Necati Çavdar

  https://www.facebook.com/photo/?fbid=10155049048712700&set=a.10153847261797700 https://www.facebook.com/photo/?fbid=10150497860737700&...