19 Şubat, 2019

ŞAH idim.. Oldum MAT..! “Süleyman Şah Türbesi” taşındı

Fotoğraf açıklaması yok.

https://www.facebook.com/photo.php?fbid=10153151499797700&set=a.430838117699&type=3&theater
......................
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=10153145109557700&set=a.430838117699&type=3&theater
Fırat'daki mahzun Vatan da gitti..

http://necaticavdar.blogcu.com/firat-daki-mahzun-vatan-gitti/19990602

Ve ...
Avrupa topraklarımızdaki Tuna nehrinde ki Adakale'den sonra..
Ana karadan ayrı olarak “başka ülke sınırları” içinde kalan Asya’daki bir asli VATAN; Fırat’daki Süleyman Şah da terk edildi..
Hem de çapulcu tehdidine karşı, kendi ellerimizle yerle bir ederek..

Ey kansızlar..!
Yerle bir etme gücünü tehditlere karşı "kahredici" yumruk olarak kullanamadınız..
Bayrağı sökmek....
Yok güvenli yere taşımışmış...!

Külahıma anlat..
Mekke’nin- Medine’nin çapulculara teslimi gibi..
Şam’ı Şerif’in
Kudus’ün..
Halep’in..
“İngiliz ebedi dostluğu adına” kaydıyla koca Musul’un işgalciye ikramı gibi..
“Süleyman Şah” ismiyle sembolleşen VATAN, hem de kendi kararımız, kendi güçlerimizle “işgal edilerek” kim olduğu bile bilinmeyenlere ikram edildi.
Bunu dünyanın o günkü “devleri” en zor şartlarda Lozan’da bile yapmayı akıl edememişlerdi..
1915den 2015 ‘e bunu da yaşattınız..

Allah korusun
Gaziantep, Urfa, Hatay vs nereye taşıyacaksın?

Yangını dindirmek,
Su içmek için hangi “EŞME”yi bulacaksınız..

Sen, o, ve siz..
Aklınızı başınıza alın..
Yerinden sökmek değil yerinde korumak için varsınız..
Geride kalan çöp dahi olsa orayı koruyun..
Ve daha güzelini yaparak Bayrağı, söktüğünüz yere dikin..
Aksi halde;
Belki millet unutur, uyutulur..
Fakat Tarih ve gelecek nesil “Af” etmez..

1996 da Ankara’nın göbeğinde Bayrağın anarşistlerce indirilmesinde;
Zannetmeyin; devletindir, bayrak
Bayrak; histir, ruhtur, devlet; hadimi
Bayrak inince; devlettir biten
Koruyan halktır, halk yücelten
Yönetim; koruyamaz, bazen indirir
Halk; sahip çıkar, en yücelere çektirir...
Zira bayrak; devlet değil, milletin sembolüdür

Millet; devletsiz durur, bayraksız olmaz.
Ey devlet, sen koruyamazsan çekil! ...
O; millet kanındandır, millet; indirtmez
Buluşmaktayken Gökbayrak’la Albayrak
Yanan en son ocağı; millet, söndürtmez... “ diye haykırmıştık..
Bayrak yine bu defa “Devlet” eliyle indirildi. “Vatan”, terk edildi..
Bu gün 22 Şubat, karakış..
1915den 2015 ‘e bir VATAN daha gitti..

İş ve vazife milletindir.
Bu gün olmasa yarın..
///////////////////////////////////
ŞAH idim.. Oldum MAT..!

“Süleyman Şah Türbesi” taşındı

Fırat kenarında uyur, bir Şah idim
Güç kazanır millet, bitecek zillet
Beklerdim gelecek; Yavuz, yiğidim
Uyanır millet, uyandırır Devlet..

Avrupa’da kırılan kol, Asya’daki bacak
Afrika’da sararan gül, yeniden çiçek açacak
Baş gövdeyle tekrar buluşup, kucaklaşacak
Umardım yine sedamızı duyan, inine kaçacak

Beklerdim “Beyaz atlı” bir yiğit; gelecek
Eyup’da kılıç kuşanıp kanatlanıp uçacak
Destursuzca bir çırpıda Fırat’ı geçecek
Ceddini SELAMlayıp, ümranları aşacak

Beyaz kefenle Şam’da Cuma kılacak
Kavimler bir bir gelip selam duracak
Adaleti; huzur.. Celadeti; korku salacak
Derebeyler; dizi dizi Divan duracak
Umardım ki esir illerde, bayram olacak

Selahatdin olup, Kudüs; salah bulacak
Dağılan/dağıtılan halk, yeniden millet olacak
“Hadimül Harameyn” şerefini alacak
Zalime korku, mazlum güven duyacak

Arkadan gelen Süleymanlara yollar açacak
Dicle ve Fırat’a vurulan zincirleri çözecek
Önündeki engelleri aşıp, Nil’e katacak
Ölümü öldüren iki nehir, bir olup coşacak
Fırat ve Nil korku bilmeden yaşayacak
Tunalar, Araslar, Niller, Dicleler,Fıratlar..
Kişneyecek bir uçtan bir uca kıratlar
Cevelan edecek yağız delikanlılar
Tuna’da da abdest alır Nil’de yıkanır
Salih amel işler, kötülükten sakınır
“Selam” taşıyacak cevval elçiler
Huzura susamış âlemde yankılar

İkbal; kanatlanıp, duran Asır; coşacak.
Kükreyecek gençlik bentler yıkacak
Dalgalanacak muştular, köşe bucak
Davullar çalınıp, kınalar yakılacak
Sevinçten Tuna’nın gözü yaşaracak
Irmaklar, mecrasını bulup akacak
Yarım kalan hesapları bir bir soracak
Her ektiğini bin bir başakla biçecek
Milletin kör talihini kara bahtını açacak
Karadan ermez ise havadan varacak
Kovalayıp füzeyle fezada bulacak
Medeniyette yeni yeni çığır açacak
Karanlığı delip “Ak çağları” açacak
Ovaları, çölleri geçip, dağlar delecek
Setler yıkıp Irmakları denizleri açacak
Gerekirse armadayı karadan sürecek
Çok uzak ummanlara yelken açacak
…………….
Duyulacak cihanda adı Yezdan’ın
Anılacak her mecliste yâdı Osman’ın
Vurulacak fermanlara “mührü Süleynan”
………..
Aslını unutmayacak ŞAH, beklerdim..
Gölgelerden korkup MAT, ettiler
Kırılan kol bacak, sarılır derdim
Birde imha ederek çekip, gittiler

Vakar, asalet, hüner vardı şanlı soyunda
Kükrese de bilinmiyor hangi oyunda
Belli değil hangi yosma yatar koynunda
Geziyor; “Siyon yıldızlı” tasma boynunda
Ne zillet ki dans ediyor “Haçlı” kolunda
Bir işaret, iz bırakmıyor Kudüs yolunda

Kaçar mı? Hangi Hakan, hangi Sultan
Kaçırdılar; Şah’ın ismiyle sembolleşen
Söküldü tapular; ne iz kaldı ne nişan
Örtmüyor hiçbir kılıf, de; ne desen
Dayanmaz yürek, kabul etmiyor vicdan

Eyvah.! Nedir bu felaket, çektiklerim
Kaçırdılar, “alameti”, hani Sancağım..?
Sevinçten sarhoş olup mâlamat ettiler
Mahşerde de olsa hesabını soracağım
Zilleti, millete “Zafer” diye ikram ettiler…
Hani nerde dikilen o çil çil kubbeler..?
Yıkıp hanemi, “seyyar türbe” icat ettiler
“Kaçırdık” diye sevinçle secdeye gittiler
…………….
Vatanın her taşı bir, hangisi büyük..?
Yakındı bizim diyar, oldu uzak
Sırtında yük.. Kurulmuş tuzak
Kurtulmak mı?.. İmha et ve yık
Topla tası tarağı, tez elden çık

Çekilmeyi acizler; şeref sayar
Kendine anlatır, kendi kanar
Göremez.. Başını kuma gömer
Zafer çengisi söyler, kendi oynar
Şu hale; aşıklar yanar da yanar
Analar parçalanır, atalar ağlar
Zalimler kaçmayı saysa da zafer
Sandukaları gezdirse diyar diyar
Kirlenir yüz, ne şeref kalır ne ar

Kaçmayı/yıkmayı sayar da fazilet
Vatan, hatıra; vermez bir kıymet
Arar; aczinde, korkaklıkta izzet
Unutmaz; tarih, kayda geçer zillet
Üstü örtülse de an olur, hatırlar millet
….
Diyorlar; “Başarıyla terk ettik” toprağı
Hem de yıktık, yerle bir ettik kutlu otağı
Ne zannedersin, kırdığın mezar taşını
Unuttun mu, sildiğin onca gözyaşını
Hülyalara salan, mahzun çeşme başını

Hâkimiyeti terk edip başarı aldık
Vaveyla ile getirdikleri üç sandık
Kimimiz yandı, kimimiz kandık
Ervah ağladı, yağmurdan sandık
…………
Gerekçesi uyduruk, tam kara mizah
Sandılar gün doğmaz, olmaz sabah

DEAŞ vahşetiymiş bütün korktukları
“ Kobani Kantonu” da muhatapları

Kimlere teslim etti, koca teşkilat
Pes edip çekiliyor, güçlü devlet

…………..
Unutulmaz elbette söken bayrağı
Geceler gebe. Bekle; söken şafağı
Gelecektir Caber’e çeken bayrağı
Fetret de biter. Gitti; çoğu. Kaldı; azı
Geçer elbet sonbahar kışın ayazı
Yaşarsın çiçekli baharı hasatlı yazı
Söylenir türkün, dinler çalınan sazı
Boşuna mı bu mazlum milletin niyazı
Tuna’ın daveti, Dicle’nin çığlığı Nil’in avazı
………..
Sinesinde barındırır yiğit ahfadı
Sona erecektir mutlak feryadı
Düğümleri çözüp, açan kapıyı
Yıkan tuzakları, sakat yapıyı
Sahteleri yırtıp, sağlam tapuyu
Gelecektir, kuracak kutlu yapıyı

Divane; çekme yeter bu gam.!
Bu gün değilse de gelecek o an
Tarih şahittir, bekliyor atan
İstiyor, umuyor kefensiz yatan
Şafak; söker..Ağarır; yeniden tan
Bir yiğit gelir, Neslimizden
Geçmişi bilen geleceği gören
Bileği çok güçlü, aklı eren
Görülür; hesaplar, yeniden
Ayrılır; aklar, karalardan
Dirilir; millet.. Bütünlenir, vatan..!

Yine Ab-ı hayat verir, kutlu pınar
Kurudu sanma, dalları kırılan çınar
Mutlak yeşerir, sararsa da yaprak
Zannetme; unutulur, sökülen Bayrak
Caber’e Caber’e yeniden dikilir Bayrak

Necati Çavdar
Ahimesut/Alsancak -24 Şubat 2015

////////////////////////////////////////////////////////////

SAIRIN Yeri Necati ÇAVDAR

http://sairinyeri.blogspot.com.tr/2015/02/sah-idim-mat-oldum.html
.................
ŞAH idim.. Oldum MAT..!

“Süleyman Şah Türbesi” taşındı

Fırat kenarında uyur, bir Şah idim
Güç kazanır millet, bitecek zillet
Beklerdim gelecek; Yavuz, yiğidim
Uyanır millet, uyandırır Devlet..

Avrupa’da kırılan kol, Asya’daki bacak
Afrika’da sararan gül, yeniden çiçek açacak
Baş gövdeyle tekrar buluşup, kucaklaşacak
Umardım yine sedamızı duyan, inine kaçacak

Beklerdim “Beyaz atlı” bir yiğit; gelecek
Eyup’da kılıç kuşanıp kanatlanıp uçacak
Destursuzca bir çırpıda Fırat’ı geçecek
Ceddini SELAMlayıp, ümranları aşacak

Beyaz kefenle Şam’da Cuma kılacak
Kavimler bir bir gelip selam duracak
Adaleti; huzur.. Celadeti; korku salacak
Derebeyler; dizi dizi Divan duracak
Umardım ki esir illerde, bayram olacak

Selahatdin olup, Kudüs; salah bulacak
Dağılan/dağıtılan halk, yeniden millet olacak
“Hadimül Harameyn” şerefini alacak
Zalime korku, mazlum güven duyacak

Arkadan gelen Süleymanlara yollar açacak
Dicle ve Fırat’a vurulan zincirleri çözecek
Önündeki engelleri aşıp, Nil’e katacak
Ölümü öldüren iki nehir, bir olup coşacak
Fırat ve Nil korku bilmeden yaşayacak
Tunalar, Araslar, Niller, Dicleler,Fıratlar..
Kişneyecek bir uçtan bir uca kıratlar
Cevelan edecek yağız delikanlılar
Tuna’da da abdest alır Nil’de yıkanır
Salih amel işler, kötülükten sakınır
“Selam” taşıyacak cevval elçiler
Huzura susamış âlemde yankılar

İkbal; kanatlanıp, duran Asır; coşacak.
Kükreyecek gençlik bentler yıkacak
Dalgalanacak muştular, köşe bucak
Davullar çalınıp, kınalar yakılacak
Sevinçten Tuna’nın gözü yaşaracak
Irmaklar, mecrasını bulup akacak
Yarım kalan hesapları bir bir soracak
Her ektiğini bin bir başakla biçecek
Milletin kör talihini kara bahtını açacak
Karadan ermez ise havadan varacak
Kovalayıp füzeyle fezada bulacak
Medeniyette yeni yeni çığır açacak
Karanlığı delip “Ak çağları” açacak
Ovaları, çölleri geçip, dağlar delecek
Setler yıkıp Irmakları denizleri açacak
Gerekirse armadayı karadan sürecek
Çok uzak ummanlara yelken açacak
…………….
Duyulacak cihanda adı Yezdan’ın
Anılacak her mecliste yâdı Osman’ın
Vurulacak fermanlara “mührü Süleynan”
………..
Aslını unutmayacak ŞAH, beklerdim..
Gölgelerden korkup MAT, ettiler
Kırılan kol bacak, sarılır derdim
Birde imha ederek çekip, gittiler

Vakar, asalet, hüner vardı şanlı soyunda
Kükrese de bilinmiyor hangi oyunda
Belli değil hangi yosma yatar koynunda
Geziyor; “Siyon yıldızlı” tasma boynunda
Ne zillet ki dans ediyor “Haçlı” kolunda
Bir işaret, iz bırakmıyor Kudüs yolunda

Kaçar mı? Hangi Hakan, hangi Sultan
Kaçırdılar; Şah’ın ismiyle sembolleşen
Söküldü tapular; ne iz kaldı ne nişan
Örtmüyor hiçbir kılıf, de; ne desen
Dayanmaz yürek, kabul etmiyor vicdan

Eyvah.! Nedir bu felaket, çektiklerim
Kaçırdılar, “alameti”, hani Sancağım..?
Sevinçten sarhoş olup mâlamat ettiler
Mahşerde de olsa hesabını soracağım
Zilleti, millete “Zafer” diye ikram ettiler…
Hani nerde dikilen o çil çil kubbeler..?
Yıkıp hanemi, “seyyar türbe” icat ettiler
“Kaçırdık” diye sevinçle secdeye gittiler
…………….
Vatanın her taşı bir, hangisi büyük..?
Yakındı bizim diyar, oldu uzak
Sırtında yük.. Kurulmuş tuzak
Kurtulmak mı?.. İmha et ve yık
Topla tası tarağı, tez elden çık

Çekilmeyi acizler; şeref sayar
Kendine anlatır, kendi kanar
Göremez.. Başını kuma gömer
Zafer çengisi söyler, kendi oynar
Şu hale; aşıklar yanar da yanar
Analar parçalanır, atalar ağlar
Zalimler kaçmayı saysa da zafer
Sandukaları gezdirse diyar diyar
Kirlenir yüz, ne şeref kalır ne ar

Kaçmayı/yıkmayı sayar da fazilet
Vatan, hatıra; vermez bir kıymet
Arar; aczinde, korkaklıkta izzet
Unutmaz; tarih, kayda geçer zillet
Üstü örtülse de an olur, hatırlar millet
….
Diyorlar; “Başarıyla terk ettik” toprağı
Hem de yıktık, yerle bir ettik kutlu otağı
Ne zannedersin, kırdığın mezar taşını
Unuttun mu, sildiğin onca gözyaşını
Hülyalara salan, mahzun çeşme başını

Hâkimiyeti terk edip başarı aldık
Vaveyla ile getirdikleri üç sandık
Kimimiz yandı, kimimiz kandık
Ervah ağladı, yağmurdan sandık
…………
Gerekçesi uyduruk, tam kara mizah
Sandılar gün doğmaz, olmaz sabah

DEAŞ vahşetiymiş bütün korktukları
“ Kobani Kantonu” da muhatapları

Kimlere teslim etti, koca teşkilat
Pes edip çekiliyor, güçlü devlet

…………..
Unutulmaz elbette söken bayrağı
Geceler gebe. Bekle; söken şafağı
Gelecektir Caber’e çeken bayrağı
Fetret de biter. Gitti; çoğu. Kaldı; azı
Geçer elbet sonbahar kışın ayazı
Yaşarsın çiçekli baharı hasatlı yazı
Söylenir türkün, dinler çalınan sazı
Boşuna mı bu mazlum milletin niyazı
Tuna’ın daveti, Dicle’nin çığlığı Nil’in avazı
………..
Sinesinde barındırır yiğit ahfadı
Sona erecektir mutlak feryadı
Düğümleri çözüp, açan kapıyı
Yıkan tuzakları, sakat yapıyı
Sahteleri yırtıp, sağlam tapuyu
Gelecektir, kuracak kutlu yapıyı

Divane; çekme yeter bu gam.!
Bu gün değilse de gelecek o an
Tarih şahittir, bekliyor atan
İstiyor, umuyor kefensiz yatan
Şafak; söker..Ağarır; yeniden tan
Bir yiğit gelir, Neslimizden
Geçmişi bilen geleceği gören
Bileği çok güçlü, aklı eren
Görülür; hesaplar, yeniden
Ayrılır; aklar, karalardan
Dirilir; millet.. Bütünlenir, vatan..!

Yine Ab-ı hayat verir, kutlu pınar
Kurudu sanma, dalları kırılan çınar
Mutlak yeşerir, sararsa da yaprak
Zannetme; unutulur, sökülen Bayrak
Caber’e Caber’e yeniden dikilir Bayrak

Necati Çavdar
Ahimesut/Alsancak -24 Şubat 2015

////////////////////////////////////////////////////////////

SAIRIN Yeri Necati ÇAVDAR

http://sairinyeri.blogspot.com.tr/2015/02/sah-idim-mat-oldum.html

Hiç yorum yok:

kim nerde görmüş ise öyle bilir....... Necati Çavdar

  https://www.facebook.com/photo/?fbid=10155049048712700&set=a.10153847261797700 https://www.facebook.com/photo/?fbid=10150497860737700&...