https://www.facebook.com/necati.cavdar/posts/10152246099017700
DEĞİŞMEZ KAST SİSTEMİ Mİ?
Necati Çavdar
2005-10-22 13:54:00
Ülkenin geldiği nokta itibari dikkate alındığında;
Tornavida tutan, tutturan eller onların... Postal diken, diktiren eller onların.. Bina kuran, çatı aktaran onların.. Motor tamiri eden, ettiren eller onların
Hatta büyük bir halk üniversitesi olan kurumda milletin çoğunluğuna Ayı, Byi öğreten onlar.. Ali okullarının baş öğretmenleri !..
Ve bu kesimin gerek fiilen çalışırken gerekse emekliliklerinde toplumun çeşitli katmalarında yüklendikleri işlevi dikkat alınca çok büyük yük taşıdıkları ortada. Yani, emeklisinden sonra evinizin elektriğini yapan, elektronik cihazlarınızı kullanır hale getiren.. Arabanızın motorunu yenileyen, sanayide üreten onlar..
Bozuk su şebekesini çalışır hale getiren yine onlar oldu.
Yani assubaylar!..
(Resmen astsubay deniliyor, ancak burada da bir kast sisteminin ruhlara işlediği bir küçültme seziyorum. Onun için assubay diyorum.. Halkımızda bir çok yanlışı düzettiği gibi bunu böyle söylemiş ve yanlış dayatmayı doğru algılayarak Assubay demeye devam etmiştir.
Önceki gün Kızılay postanesinde bir gencimizin pantolonundaki çizgiler dikkatimi çekmese bu konuyu emin olun es geçiyor ve erteliyordum.
Ancak gerek rütbe ve gerek değişik alametlerle zaten subay olduğu belli olan insanların birde pantolonlarına işaret konmuş.
Subaylara kırmızı, astsubaylara ise boydan boya siyah şerit.
Zaten insanların ezilmişlikleri, itilmişlikleri yetmiyor gibi birde her gün giydikleri üniforma ile ruhların karartılması neyin alameti?
Kime ne fayda sağlıyor...
Birine kırmızı diğerini siyah bant yapıştırınca ordular zafer mi kazanıyor..
Teknolojide dev adım mı atılıyor...
Yoksa uçaklar az mı yakıt harcıyor... Ya da milletin kaynaşması daha mı iyi sağlanıyor?..
Diyebilirsiniz ki bunda ne var?
Ne olduğunu, biri subay biri assubay olan, aynı yerde mesai yapan ve aynı zorluklara katlanan..Yeri geldiğinde ekmeğini, suyunu paylaşan aynı ideal için kanını akıtmaktan çekinmeyen insanların.. Aynı okulda okuyan.. Aynı mahallede koşan, aynı ortak değerleri paylaşan çocukları; orduevlerinin kapısına geldiklerinde bir birinden ayrılıyor, aynı mekanı babalarının konumu yüzünden paylaşamıyorsa burada insanlık ardına bir sakatlık yok mu?
Haydi babasına işyerinde, işinin gereği olarak farklı muamele yapılıyor, farklı işlere koşuluyor. Peki çocuğunun, diğer aile efradının hatta seksenlik babasının kabahati ne? Onlar niçin ayrıma tabi turluyor..
Son zamanlarda assubayların feryatları ışık hızıyla -Internet kanalıyla- vicdanlara ulaştırılmaya çalışılıyor.
Yığınla problem.. Yığınla ayrımcılık ve ikinci sınıf pozisyonu.
Orhan Kaya 11.10.2005 tarihli elektronik postasında şöyle diyor: Subay orduevleri beş yıldızlı statüsünü korurken,biz astsubaylar kamplardan emekli olana kadar bir kez dahi zor yararlanırken ve yine kunta-kinte ayrımı ile Bodrum kampına astsubaylar giremez denirken,emrine koruma taburu ve alayından personel araç tahsis edilenler,Ankarada bilen bilir ÇIKRIKÇILAR YOKUŞUNA ucuz diye bir kilo pirinç almaya gidenler,beş yıldızlı otellerinde birinci sınıf hizmeti alıyor,astsubayın kardeşini ve torununu sokamadığı ordu evi ve kamplardan sülalece, emir subayları ve korumalarıyla yaşayıp gidiyorlar.
İşin içine ordu girdi mi bir çok konu konuşulamıyor üstü örtülüyor.Ve çok kere şu söyleniyor: Ne yapalım canım bilerek isteyerek girdiler
Doğru kiminin isteği, kimin ekonomik ve sosyal şartları bir çok insanı oraya mecbur etmiş olabilir. Ama ila nihaye sürecek bir kast sistemimin kime ne faydası var?..
Bir zamanlar hiç okuma yazma bilmeyen Anadolu insanı ile önceleri sadece ortaokul, sonra lise ancak yetmişli yıllarda yüksek okul seviyesinde eğitim alan -çok sonra üniversite seviyesinde - subaylar arasında bir ara sınıfa ihtiyaç duyulmuş olabilir. Ancak şimdi şartlar aynı değil. Allaha şükür Anadolu insanı artık okuma yazma biliyor. Bir çok erimiz assubayların ve eski duhullü subayların eğitim düzeyinden çok çok ilerdeler. Üniversite mezunu erlerimiz var.
Yine üniversite okuyarak emrine girdiği subayın aldığı eğitimden ileri eğitim alan assubaylar var.
Adam ortaokuldan sonra iki yıl (lise dengi)okumuş, iki yıl harp okulunda okumuş ( o zaman harp okulları üniversite sayılmıyordu) işe subay olarak başlamış. Bu gün albay.. Ama aynı ortaokulu bitiren asssubay liseyi okumuş, üniversiteyi bitirmiş hala asssubay!..
Bunun akıl, bilim ve mantıkla ilgisi ne?..
O nedenle artık ya şartlar iyileştirilmeli, profesyonel ordunun gereği insan unsuru yetiştirilmeli ya da değişmez kast sistemi sayılan ve gerek maddi gerek manevi tahribata neden olan sistem değiştirilerek bu sınıf farkı kaldırılmalı.
Artık uzman subaylarımız motorda tamir edebilir, çatıda aktarabilir, tank da sürebilir.Herkes şoför.. Uçak süren insan, neden otomobili kendisi sürmüyor.. Ayrıca bir başka elamana ihtiyaç duyuluyor?
Artık insan en iyi yetiştirilerek herkes yerli yerinde kullanılırsa hiçbir sorun kalmaz..
Ülkemizde bir çok yenilik ordu kanalıyla gelmiş, uygulanmış ve sonuç alınmıştır. Bu gün tabu olanlar ordu devreye girdi mi, tabulukta çıkıp alenileşiyor. Geç olmadan şu makam tazminatı haksızlığı ile işe başlanmalı.. KUNTA-KİNTE uygulamasına son verilmeli..
Ne dersiniz, bizde görmeyelim de sorun kendiliğinden çözülür mü?
19.10.2005
///////////////////////////////////////
Necati Çavdar
2005-10-22 13:54:00
Ülkenin geldiği nokta itibari dikkate alındığında;
Tornavida tutan, tutturan eller onların... Postal diken, diktiren eller onların.. Bina kuran, çatı aktaran onların.. Motor tamiri eden, ettiren eller onların
Hatta büyük bir halk üniversitesi olan kurumda milletin çoğunluğuna Ayı, Byi öğreten onlar.. Ali okullarının baş öğretmenleri !..
Ve bu kesimin gerek fiilen çalışırken gerekse emekliliklerinde toplumun çeşitli katmalarında yüklendikleri işlevi dikkat alınca çok büyük yük taşıdıkları ortada. Yani, emeklisinden sonra evinizin elektriğini yapan, elektronik cihazlarınızı kullanır hale getiren.. Arabanızın motorunu yenileyen, sanayide üreten onlar..
Bozuk su şebekesini çalışır hale getiren yine onlar oldu.
Yani assubaylar!..
(Resmen astsubay deniliyor, ancak burada da bir kast sisteminin ruhlara işlediği bir küçültme seziyorum. Onun için assubay diyorum.. Halkımızda bir çok yanlışı düzettiği gibi bunu böyle söylemiş ve yanlış dayatmayı doğru algılayarak Assubay demeye devam etmiştir.
Önceki gün Kızılay postanesinde bir gencimizin pantolonundaki çizgiler dikkatimi çekmese bu konuyu emin olun es geçiyor ve erteliyordum.
Ancak gerek rütbe ve gerek değişik alametlerle zaten subay olduğu belli olan insanların birde pantolonlarına işaret konmuş.
Subaylara kırmızı, astsubaylara ise boydan boya siyah şerit.
Zaten insanların ezilmişlikleri, itilmişlikleri yetmiyor gibi birde her gün giydikleri üniforma ile ruhların karartılması neyin alameti?
Kime ne fayda sağlıyor...
Birine kırmızı diğerini siyah bant yapıştırınca ordular zafer mi kazanıyor..
Teknolojide dev adım mı atılıyor...
Yoksa uçaklar az mı yakıt harcıyor... Ya da milletin kaynaşması daha mı iyi sağlanıyor?..
Diyebilirsiniz ki bunda ne var?
Ne olduğunu, biri subay biri assubay olan, aynı yerde mesai yapan ve aynı zorluklara katlanan..Yeri geldiğinde ekmeğini, suyunu paylaşan aynı ideal için kanını akıtmaktan çekinmeyen insanların.. Aynı okulda okuyan.. Aynı mahallede koşan, aynı ortak değerleri paylaşan çocukları; orduevlerinin kapısına geldiklerinde bir birinden ayrılıyor, aynı mekanı babalarının konumu yüzünden paylaşamıyorsa burada insanlık ardına bir sakatlık yok mu?
Haydi babasına işyerinde, işinin gereği olarak farklı muamele yapılıyor, farklı işlere koşuluyor. Peki çocuğunun, diğer aile efradının hatta seksenlik babasının kabahati ne? Onlar niçin ayrıma tabi turluyor..
Son zamanlarda assubayların feryatları ışık hızıyla -Internet kanalıyla- vicdanlara ulaştırılmaya çalışılıyor.
Yığınla problem.. Yığınla ayrımcılık ve ikinci sınıf pozisyonu.
Orhan Kaya 11.10.2005 tarihli elektronik postasında şöyle diyor: Subay orduevleri beş yıldızlı statüsünü korurken,biz astsubaylar kamplardan emekli olana kadar bir kez dahi zor yararlanırken ve yine kunta-kinte ayrımı ile Bodrum kampına astsubaylar giremez denirken,emrine koruma taburu ve alayından personel araç tahsis edilenler,Ankarada bilen bilir ÇIKRIKÇILAR YOKUŞUNA ucuz diye bir kilo pirinç almaya gidenler,beş yıldızlı otellerinde birinci sınıf hizmeti alıyor,astsubayın kardeşini ve torununu sokamadığı ordu evi ve kamplardan sülalece, emir subayları ve korumalarıyla yaşayıp gidiyorlar.
İşin içine ordu girdi mi bir çok konu konuşulamıyor üstü örtülüyor.Ve çok kere şu söyleniyor: Ne yapalım canım bilerek isteyerek girdiler
Doğru kiminin isteği, kimin ekonomik ve sosyal şartları bir çok insanı oraya mecbur etmiş olabilir. Ama ila nihaye sürecek bir kast sistemimin kime ne faydası var?..
Bir zamanlar hiç okuma yazma bilmeyen Anadolu insanı ile önceleri sadece ortaokul, sonra lise ancak yetmişli yıllarda yüksek okul seviyesinde eğitim alan -çok sonra üniversite seviyesinde - subaylar arasında bir ara sınıfa ihtiyaç duyulmuş olabilir. Ancak şimdi şartlar aynı değil. Allaha şükür Anadolu insanı artık okuma yazma biliyor. Bir çok erimiz assubayların ve eski duhullü subayların eğitim düzeyinden çok çok ilerdeler. Üniversite mezunu erlerimiz var.
Yine üniversite okuyarak emrine girdiği subayın aldığı eğitimden ileri eğitim alan assubaylar var.
Adam ortaokuldan sonra iki yıl (lise dengi)okumuş, iki yıl harp okulunda okumuş ( o zaman harp okulları üniversite sayılmıyordu) işe subay olarak başlamış. Bu gün albay.. Ama aynı ortaokulu bitiren asssubay liseyi okumuş, üniversiteyi bitirmiş hala asssubay!..
Bunun akıl, bilim ve mantıkla ilgisi ne?..
O nedenle artık ya şartlar iyileştirilmeli, profesyonel ordunun gereği insan unsuru yetiştirilmeli ya da değişmez kast sistemi sayılan ve gerek maddi gerek manevi tahribata neden olan sistem değiştirilerek bu sınıf farkı kaldırılmalı.
Artık uzman subaylarımız motorda tamir edebilir, çatıda aktarabilir, tank da sürebilir.Herkes şoför.. Uçak süren insan, neden otomobili kendisi sürmüyor.. Ayrıca bir başka elamana ihtiyaç duyuluyor?
Artık insan en iyi yetiştirilerek herkes yerli yerinde kullanılırsa hiçbir sorun kalmaz..
Ülkemizde bir çok yenilik ordu kanalıyla gelmiş, uygulanmış ve sonuç alınmıştır. Bu gün tabu olanlar ordu devreye girdi mi, tabulukta çıkıp alenileşiyor. Geç olmadan şu makam tazminatı haksızlığı ile işe başlanmalı.. KUNTA-KİNTE uygulamasına son verilmeli..
Ne dersiniz, bizde görmeyelim de sorun kendiliğinden çözülür mü?
19.10.2005
///////////////////////////////////////
Dede Ersel Aksu -HAKKIMIZI VERMEYENE DE OY YOK DİYEN ASSUBAYLAR ✔
GENELKURMAY'DA ASSUBAYLARIN SERT ELEŞTİRİSİ KONUŞMAYI İPTAL ETTİRDİ!
BU zamana kadar generallerin terfi durumlarının ve istifalarının sıklıkla gündeme geldiği TSK’da dün alışılmamış bir toplantı yapıldı. Genelkurmay Başkanlığı, astsubayların son dönemdeki huzursuzluklarından ötürü Türkiye’deki tüm askeri birliklerden 270 temsilci astsubayı Ankara’daki karargaha çağırdı. Genelkurmay Başkanlığı’nda bugün yapılan bu toplantıda da astsubaylar, eleştirilerini sert bir şekilde dile getirince Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel de astsubaylara hitaben yapacağı konuşmayı iptal etti. Kuvvet komutanlarının yapacağı konuşmaların da iptal edildiği öğrenildi.
Hükümetin ortaya koyduğu ve 23 Ocak’ta Milli Savunma Komisyonu’nda kabul edilen askeri kanunlarda değişiklik paketi, astsubaylarda rahatsızlık yarattı. Bu tasarıyı uzun zamandır bekleyen, özlük haklarının subaylardan geride kaldığını öne süren astsubaylar hayal kırıklığı yaşadı. Astsubayların sorunlarını dinlemek ve çözüm getirmek amacıyla Genelkurmay Başkanlığı karargahında dün yapılan ilk toplantıda, sonuca varılamadı. Toplantı bugün de devam etti. TSK’daki mevcudu 97 bin olan astsubaylar, orduevleri, kamp, sosyal tesisler ve askeri hastanelerdeki ayrımın kalkmasını, adil lojman paylaşımı ile subaylarla aralarındaki yüksek tazminat ve maaş farkının kapatılmasını talep ediyor. Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği Başkanı Ahmet Keser, yapılan davetin sadece görselliğe dayandığını öne sürerek şunları söyledi:
MALİYE VERMEDİ
“Toplantıda astsubaylara söyledikleri gerekçe şu: ‘Biz istedik ama Maliye Bakanlığı vermedi.’ Bir anlamda sorumluluğu hükümete yüklemeye çalışıyorlar. Somut olarak yapılmış birşey yok ama sürekli ‘biz üzerimize düşeni yapıyoruz’ deniyor. Genelkurmay, resmen astsubayların başına çuval geçirdi. Sıfır sorun algılamasıyla kendi personelinin bir kısmını yok sayarak yapılan düzenlemeler insanları irite ediyor. Genelkurmay diyor ki ‘ben pilot bulamıyorum.’ Uçağı uçuran teknisyeni neden yok sayıyorsun. Bir vidayı eksik taksa senin uçağın gitti. Pilota bin liraya yakın zam veriyorsun, uçağın uçmasını sağlayan insanları ise yok sayıyorsun. 2012’de Genelkurmay astsubaylığı oluşturdular. Kuvvet astsubayları ve Genelkurmay astsubayı birlikleri gezip ikna edemeyince bu toplantıyı yapma ihtiyacı duyuldu.”
14 GÜNDE 6 İNTİHAR
Astsubayların sıkıntıları 2013’de peş peşe gelen intiharlarla gündeme gelmişti. 3 yıl içinde intihar eden astsubay sayısı son olaylarla birlikte 53’e yükseldi. Geçen yıl Yücel Çevik 25 Kasım’da İstanbul’da, Mürsel Kayataş 21 Kasım’da Sivas’ta, Bülent Aydınöz 15 Kasım’da Bartın’da, Ferdi Altınsoy 14 Kasım’da Tunceli’de, Yılmaz Doğan 13 Kasım’da Ankara’da, Vedat Tanrıverdi 11 Kasım’da Lefkoşa’da intihar etmişti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder