14 Şubat, 2019

Erzurum'da Şapka Direnişi ve Şalcı Şöhret Bacı'nın İdamı

7 yıl önce
Mehmed Akif'ten İnkılap Yorumu
İnkılâp ümmetinin şânı yakıp yıkmaktır.
Size çılgın demeyen varsa, kuzum, ahmaktır.
Yıkmak insanlara yapmak gibi kıymet mi verir
Onu en çolpa herifler de emin ol becerir.
Sade sen gösteriver ‘işte budur kubbe’ diye
İki ırgatla iner şimdi Süleymaniyye.
Ama gel kaldıralım dendi mi heyhat o zaman
Bir Süleyman daha lazım yeniden bir de Sinan.
Bunların var mı sizin listede hiç benzeri; yok.
Ya ne var? Bir kuru dil, siz buyurun karnım tok.
Ötmeyin nafile baykuş gibi karşımda, susun.
Mürtecisin be imam? Mürteciyim hamdolsun...
Bilmem Bilir Misiniz?Erzurum'da Şapka Direnişi ve Şalcı Şöhret Bacı'nın İdam�albümüne yeni bir video ekledi.
Erzurum... 24 Kasım 1925 Şapka hadisesi günüdür. Şehir ahalisi üç sınıftır. Ağavat, Sofu takımı ve sade halk. Şükürler olsun memleket, Rus işgalinden kurtulmuştur ama şehirde bir de Rus Konsolosluğu çalışmaktadır. Olayda halkın içinde rahatça çalışmalarını sürdüren Rus konsolosunun büyük payı olduğu söylenir. Rus ajanlarının tahrik ve istismarı açıktır. "Dininiz elden gidecek, namusunuz gidecek!" diye safderun halk arasında konuşurlar. Kahvehanelerde uygun gruplar içinde ileri geri konuşulur. Genel olarak avam arasında -sözden- dedikodudan ibaret bir tepkisellik başlamıştır. Devlet durup dururken şapka giymeyi emretmiş, halkta buna karşı spontan bir tepki gelişmiş. Aralarında konuşmuşlar:
"Gidelim Hükümet konağının önüne, Vali Bey'e rica edelim. Kar da yeni yağmış. Bir tozak kar 3-5 santim, bizim kulaklarımız üşüyor. Bahara kadar müsade etsin, baharın örtelim başımıza şapkayı. Şimdi arasak şapka da bulamayız zaten, nereden bulacağız?"
Daha kalabalık Hükümet konağının önüne varmadan hafiyeler kendini bilmez birkaç cahili kışkırtarak pencerenin camlarını taş atarak kırdırmışlar. İzmirli Vali Zühtü Bey hemen Ankara'ya, Erzurum'da halkın isyan ettiğini telgrafla bildirmiş. Oysa isyan değildir, basit bir taşkınlıktır bu hareket. Erzurum'a Istiklal mahkemesi gelmis ve hemen Örfi Idare ilan edilmiş. Emir üzerine halk, evlerindeki silahları getirip Örfi Idareye teslim etmişler. 2500 tüfek toplanmış. Matbuat-gazeteciler sormuş:
"Kaç mermi sıkıldı devlete karşı bu tüfeklerle?" Cevap gelmiş:
"Hiç!"
O halde bu bir isyan değildir. Büyütülen olay, Erzurum'a Izmir'den gelmiş ayyaş bir valinin marifetidir. Vali Zühtü'nün idaredeki aczi ve beceriksizliğidir. Ilk çırpıda cin oğlu hacı, Ittihat ve Terakki'nin vurucu güçlerindendi, silahşordu, dadaşlık eder vurur kırardı. Ağır mahkumiyet alıp Sinop'a sürüldü. Şehrin en itibarlı şahsiyetlerinden Ahmediyeli Akif Kullebi ile Papilacı Mahmut idam edildi. Ayrıca Divan-ı Harbi Örfi tarafından 21 kişinin idamı meydanda infaz edildi. Sekiz kişinin elleri kelepçeli olarak, Ankara Istiklal Mahkemesi'ne sevk edildiler. "Aziz Müslümanlar ben hayatta iki şeye karışmam. Biri devletin işi diğeri de Allah'ın işi." diyen Müftü Solakzade kurtulmuş.
Şapka yüzünden asılanlar arasında bir de kadının olması ne hazin ve ne gariptir. Şalcı Şöhret Kadın, Kasap Aziz'in anası. Bir kadının siyaseten idam edilmesi herhalde adalet tarihinde ilk defa Erzurum'da vuku bulmuştur! Bugün Ulusal basın dediğimiz devletten güdümlü Istanbul gazetelerinden Hakimiyet-i Milliye, Akşam, Tanin ve Cumhuriyet gazetelerinin hiçbiri bu olayı yazmadılar, insanlık dışı cinayeti millete duyurmadılar. Hükümetin yahut mahkeme heyetinin beyanatlarında da en ufak bir ima olmadı. Muharebe senelerinde bu milletin başına gelen felaketler ve sıkıntılar çocukları erken yaşta delikanlı zümresine kattı. Kadınlara erkek gibi oturup kalkmayı öğretti. Bir baba gibi çoluk çocuklarına sahiplik etmeye mecbur etti. Şalcı Şöhret Kadın da yetim balalarına bakmak için el işi şal örüp bitpazarında açtığı sergide satardı. Vilayete doğru yürüyüş yapıldığı olay günü kadınlar hamamında yıkanırken gelip haber vermişler ki: "Şöhret Kadın, senin oğlanlar hükümeti taşa tutuyor, git onlara sahip ol!"
Şöhret Kadın bohçasını kapıp hamamdan dışarı fırlamış. Hükümet konağının önüne geldiğinde bakıyor ki, asker bir sıra, zabitler bir sıra, millet bir sıra birbirlerine sert sert bakıyorlar. Şöhret Kadın yetimlerini kalabalığın arasında göremeyince, jandarmaların onları alıp götürdüklerini sanmış ve köpürmüş. Bağırarak bohçasındaki takunyaları çıkarmış zabitlere fırlatmış. "Ula soykanızda kala! Şapkanıza bilmem ne edeyim! Nerde benim balalarım?" diye de şapkalarına sövmüş. Işte Şalcı Şöhret Kadın'ın suçu bu kadar. Yetimlerini koruma içgüdüsü, ana yüreği, din gayreti ve galeyan halet-i ruhiyesi. Ne olduğunu daha anlamadan onu hemen tutukladılar. Yirmi iki erkekle birlikte onu da salbenasılarak idam ettiler. Yalnız Şalcı Şöhret Kadın'ı halktan daha fazla tepki almasın diye başına beyaz un çuvalı geçirip astılar. Hükümetler ve basın Şalcı Şöhret Kadın'ın idamını yıllarca gizledi.
Ancak yıllar sonra Çetin Altan bu acı olayı da sütununa taşıdı. "Ben Tatar Hasan Paşa'nın torunuyum. Dedem Erzurum'da şapka yüzünden bir kadını, Şalcı, Şöhret Kadın'ı idam etmiştir maalesef. Orada on beş kişi şapkaya karşıyız diye yürüyor. O kadın da idam edilirken -ula uşaklarım, ben zaten hatun kişiyim, neden şapka giyeyim?- diye bağırıyor. Bu üzücü bir sey!" Düşünebiliyor musunuz? El işçiliğiyle yünden şal-çorap ören ve bunları çarşıpazarda satarak iki yetimine de bakan bir kadın. Hükümet konağının önüne geldiğinde camların kırıldığını görmüş, ansızın gelişen arbedeye şahit olmuş. Yetim çocuklarının da tutuklandığını zannetmiş. Dik dik bakan zabitlere sövmüş. Tatar Hasan Paşa'nın bir işaretiyle tutuklanmış. Kadın sehpada feryat ediyormuş: "Uşaklarım ben bir kadınım da, şapkayla ne alakam olur?" diye bağırsa da topluluğu devlet kuvvetlerine karşı tahrik ettiği isnadıyla ikinci gün başına geçirilen bir un çuvalı içinde sehpaya çıkarılıp idam edilmiş. Çetin Altan'ın şahadeti ayrı bir trajedidir.
Savcı Eğinli Ibrahim Ethem tutuklanan çok sayıda masumu makul gerekçelerle kurtarır. Fakat (Çetin Altan'ın dedesi) Merkez Jandarma Komutanı Tatar Hasan Paşa Erzurum'da şapka inkılabının baş kahramanıdır. O, kan dökmekten haz duyan bir devrimciydi. 21 can asıldıktan, üç faili meçhul ve yedi kişi Sinop'a sürgün gönderildikten sonra Tatar Hasan Paşa sırra kadem bastı. Ikinci Cihan Savaşı'ndan sonra Berlin'de unutulduğu ve öldüğü rivayet edilir. (İskilipli Atıf Hoca / Mehmet Sılay)
/////////////////////////////////////////////////////
Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, yazı


Hiç yorum yok:

kim nerde görmüş ise öyle bilir....... Necati Çavdar

  https://www.facebook.com/photo/?fbid=10155049048712700&set=a.10153847261797700 https://www.facebook.com/photo/?fbid=10150497860737700...