Trump İsrail’in Golan Tepeleri hakimiyetini tanıdı
ABD Başkanı Donald Trump, "Golan Tepeleri üzerinde İsrail'in egemenliğini ABD'nin resmen tanıdığını" ilan eden başkanlık kararını imzaladı.
Trump yaptığı açıklamada, "Gelecekteki muhtemel bir barış anlaşması, İsrail'in kendini Suriye'den, İran'dan ve diğer bölgesel tehditlerden koruma ihtiyacını göz önünde bulundurmalı" ifadelerini kullandı
ABD Başkanı Donald Trump,
İsrail Başbakanı Netanyahu ile gerçekleştirdiği basın toplantısında İsrail'in Suriye sınırındaki Golan Tepeleri'ndeki hakimiyetini tanıdığını duyurdu.
İsrail jetlerinin Gazze’yi bombardıman altına aldığı dakikalarda ABD Başkanı Donald Trump, 1981 yılında İsrail’in işgal ettiği Suriye-İsrail sınırındaki Golan Tepelerini İsrail’in toprağı olarak tanıdı.
///////////////////////////////////////////
http://mevhaz.blogcu.com/necati-cavdar/469107#fbsharemodal
"İSRAİL SİZDEN DAHA İYİ BİR DOST GÖRMEMİŞTİR"
Daha sonra söz alan Netanyahu ise Trump'a birçok kez teşekkür ettiği konuşmasında, "İsrail sizden daha iyi bir dost görmemiştir." yorumunu yaptı.
Netanyahu, Trump'ın İsrail konusunda bugüne kadar verdiği sözleri tuttuğunu, Golan Tepeleri konusundaki son adımının ise "tarihi bir adım" olduğunu ifade etti.
Binyamin Netanyahu, Golan Tepeleri konusundaki yaklaşımlarını, "İki savaşı kazandıktan sonra bugüne kadar yaklaşık yarım yüzyıl boyunca askeri zaferimizin diplomatik bir zafere dönüşmesini beklemek zorunda kaldık." sözleriyle dile getirdi.
Ortak basın toplantısının ardından Trump, "Golan Tepeleri üzerinde İsrail'in egemenliğini ABD'nin resmen tanıdığını" ilan eden başkanlık kararına imza attı.
ABD Başkanı Trump, 21 Mart'ta Twitter'dan yaptığı açıklamada, "52 yılın ardından ABD için İsrail'in Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğini tam olarak tanımanın zamanı geldi." değerlendirmesinde bulunmuştu.
İsrail, Suriye toprağı olan Golan Tepeleri’ni 1967'den bu yana işgal altında tutuyor.
///////////////////////////////////////////
http://mevhaz.blogcu.com/necati-cavdar/469107#fbsharemodal
Necati ÇAVDAR
Necati ÇAVDAR |
Bereketli Hilal |
Bu günkü Filistin ve İsrail işgalindeki topraklardan yukarı çıkın. Lübnan’dan geçin Hatay, hatta Adana’dan sağa dönün Maraş’ın büyük bir kısmını kapsayacak şekilde Gaziantep, Kilis, Urfa, Diyarbakır, Batman, Mardin’den Dicle ve Fırat’ı takip ederek aşağıya sarkın ve Basra körfezine ulaşın.
Yani Akdeniz’i takip ederek Sina’dan Elazığ’’e oradan Dicle ve Fırat’ın suladığı bereketli ovaları takip ederek Basra körfezine çizilen yay, tarih boyu birçok milletlerin ele geçirmeye çalıştığı BEREKETLİ HİLAL’i oluşturur.
Medeniyetler, burada kurulmuş....
Medeniyetler, burada yok olmuş ya da yok edilmiştir.
Ancak Tevrat’ı milli kitap, dini de evrensellikten uzaklaştırıp millileştirerek diğer kavimleri dindaş kabul etmeyen Yahudilerin, Bereketli Hilal’de hep gözü olmuştur. Yahudiler, Bereketli Hilal’in tamamına olmasa bile belirli bölümlerine zaman zaman yerleşmişler ancak sürekli bir yönetim kurmamışlardır. Gerek şu anda bizim olan Harran gerekse Irak dediğimiz ve İngiliz oyunları ile elimizden çıkan daha 70 yıl önceki toprağımız olan coğrafyadaki UR’dan (BABİL)çıktıklarından beri akılları bu bölgededir.
Osmanlının dünya hakimiyetinden uzaklaştığı, yerine yerli bir gücün geçemediği bir ortamda; Filistin toraklarını işgal ederek, bölgeyi kontrol edecek çıban başı şeklinde oluşturulan suni bir devlet kurmuşlarsa da akılları fikirleri İsrail’le sınırlı olmayıp ilk fırsatta tüm Bereketli Hillal’e çöreklenmektir.
Yahudilerin ilgisi Babil’den bu yana o bölgededir.
“Bereketli Hilal”i ele geçirmeden “ Siyon mabedini yeniden ihya etmelerinin mümkünü yok” diye düşünürler ve bölgeyi milli tanrılarının kendilerine “vaat ettiği -Arz-ı Mev’ud- topraklar” olarak görürler. Bu nedenle de kısaca “Nil’den Fırat’a” diye tarif edilen coğrafyayı her türlü imkan kullanılarak ele geçirmeleri mutlak hak ve tanrılarının buyruğu olarak hep akılda tutarlar. Yani “Nil’den Fırat’a “kadar diye tarif edilen Mısır’dan Asur memleketine kadar olan yer “Bereketli Hilal”dir.
Peki başkan Bush , burayı ne olarak görür?
Açın Kitab-ı Mukaddes’ten Ahit’in baş kısmına bakın.
Orada göreceksiniz ki Cennet olarak vasıflandırılan yer; Mezopotamya’dır. Zira Ahit’de Dicle ile Fırat, “cennete akan iki ırmak” olarak bahsediliyor.
Mezopotamya’nın güneyi asrın başında bizden koparılarak suni bir şekilde sınırlanan ve de bu gün uluslararası arenada çıkar masalarında kaç parçaya bölünmesi gerektiği tartışılan Irak bölgesinde kalırken kuzeyinin bizim ülkemiz olduğu unutulmamalı..
Mademki Bush ve adamlarının inançları gereği ve kutsal kitaplarında “cennet”bu bölgedir. O halde “cennet”, ellerinde güç varken ve fırsatta bu fırsatken temizlenmeli ve oraya yerleşilmelidir.
Şu anda adamların Filistin’de, Irak’da yaptıkları, imkanları olsa yangınlaştıracakları, bin bir kılıfa sarılarak sürdürdükleri çaba bunun için.
Bölgeyi “Şeytan”dan, yani kendi gibi düşünmeyen unsurlardan temizleyip el koymak.
Böylece yer yüzünde “cennet “lerini oluşturmak.
Bush, hedefine varmak için silahları konuştururken başkaları da bu hedefe varmak için paralar saçarak Bereketli Hilal’e yerleşme gayreti içindeler.
Zaman zaman Bereketli Hilal’e gerek ekonomik gerekse dini inançları nedeniyle yerleşmek ve ele geçirmek isteyenlerin uzak - yakın gayeleri, birlikteliği mümkün kılıyor. Bilinmelidir ki gerek Bush’un gerekse İsrail’in bölgeye hakim olma amacı çok farklı ancak şu anda çıkarları aynıdır.
Bu gün İsrail diye şekillendirilen ve Osmanlı’dan gasp edilerek suni ve terörist metotlarla yuvalandırılan İsrail’in, kendisini oraya çöreklendirenler adına yaptıkları vahşetin sınırı “Arz-ı Mev’ud”kadardır.
Sayısız Birleşmiş Milletler kararına ve birçok Arap ülkesinin kabul ettiği gibi “İsrail, 1967 sınırlarına çekilsin, barış sağlansın” taleplerine İsrail’in direnmesi, işgal ettiği topraklardan çekilmemesi, en ufak karşı direnişe kanla cevap vermesi bundandır.
Bereketli Hilal’in ne olduğu ve ülkemizi nasıl ilgilendirdiğini düşünenler Genelkurmayın 1950’lerde bastırdığı Türkiye ve Ortadoğu ülkelerini ilgilendiren konuların işlendiği kitapçıktaki “Arz-ı Mev’ud” haritasına baksınlar.Hem Osmanlı gittikten sonra bölgede yaşananları sözde uluslararası gücün, İngiliz’in “size büyük Arap imparatorluğu vereceğiz” diye kandırarak Osmanlıyı böldükten sonra, kırpıp kırpıp devletçikler oluşturarak başlarına kuklalar yerleştirmesini hatırlasınlar.. Hem de Osmanlı7ın bölgeden uzaklaştığı günden bu yana bölgede yaşananlara bakarak “devletin ebedi olmasını” düşündüğünü söyleyen “derinler” ve “ebet müddet “ ülküsüne inanmış “derin millet” fertleri dönüp dönüp “Arz-ı Mev’ud” haritasına baksınlar.
Yine Bereketli Hilal’e, İsrail ilgisi için; İnkılap yayınlarından çıkan İmail Raci el-Faruki ve Luis Lamia el Faruki’nin birlikte hazırladıkları İslam Kültür Atlası isimli kitabın 61. sayfasına baksınlar.
ABD Başkanı Bush’un bunca masraf ve kana rağmen hala bölgeyi taş taş üstünde bırakmamacasına ele geçirme aşkını Kitab-ı Mukaddes’in Ahit bölümünde bulabilirler
Ve Batı dediğimiz, kimilerinin “dünya” olarak yuvarladığı, güce dayalı sistem empoze eden küresel eşkıyanın; coğrafyamıza kanlı bir hançer gibi sapladığı İsrail’in nihai hedefine varmak için insanlık dışı metotları kullanması inançlarının temelini teşkil eden kitaplarında yatan sözde “Azr-ı Mev’ud” emri ve bu emre bağlılıklarının gereğidir.
“Batı” diye tabir edilen güç, “demokrasi” kavramını “olmazsa olmaz “olarak niteleyip dünyayı o mihver üstünde gezdiriyorlardı.
Ancak aynı batı, işine geldiği zaman “demokrasi” filan dememiş diktatörlüklerle kol kola girmiş, emrine amade saltanatların koruyucu kalkanları olmuş, olmaya da devam ediyor. Filistin’de halk iradesiyle bir yönetim oluştu. Ama korumasız köyün kabadayıları, “kabullenmeyiz” diye diretiyor. Filistin demokrasinin güçlendirilmesi bir tarafa Filistinli seçilmişler, bu gün onların Ortadoğu’daki maşaları İsrail, eliyle esir..
Filistin, gerek İsrail’e karşı verdiği mücadele azmi gerekse demokratik seçimleri, kurduğu parlamento ve hükümeti ile Batı’nın yüzündeki demokrasi şalını da indiriverdi.
50 yıldır Filistin’de yaşanan dramı görmezlikten gelenler, anlamayanlar, anlamak istemeyenler elbette var.
Osmanlının paylaşımı sırasında Mondros Ateşkes belgesine aykırı bir şekilde neden Adana’nın, Maraş’ın, Urfa’nın, Gaziantep’in işgal edildiğini, Musul ve Kekkük’ün elimizden çıkarıldığını yarım asra yakındır Türkiye’nin neden hep bu bölgede birileri ile maddi ve manevi kayıplara sebep olan “savaş” vermek mecburiyetinde bırakıldığını düşünmeyenler için sivri sinek saz..
Fakat, tüm olumsuzluklara rağmen nasıl ki ABD’nin Irak’ta giriştiği “demokrasi ve özgürlük” harekatının hangi anlama geldiğini insanlığın vicdanlı olanları anladılarsa;
“Yaz Yağmurları Operasyonu” ile sanki Filistin’e gül dermek için giden bir askeri (!) için bütün Filistinlileri esir sayan, “İki asker(!)” için de Lübnan da insan, hayvan ve bitki ne varsa çiğneyerek, yok ederek kainata, insan oğlunun ürettiği tüm değerleri yerle bir ederek medeniyete savaş açan İsrail’ in vahşetine de içleri burkularak şahit oluyor..
Yaşananlar, İsrail kavramının arkasındaki asıl gücü ve “Bereketli Hilal’i ele geçirmek isteyenleri de ele veriyor, bu yöndeki sarsılmaz iştahlarını ortaya koyuyor.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder