14 Aralık, 2019

Mustafa Kemal, SAKALAR da kaldı

SAKALAR - Angara sokkalarından bir görünüm...
Burası başkent Angara'nın en eski ve en merkezi yerlerinden biri...
Yorgun evler
//////////////////////////////////
...
SAKALAR yada Angara’da yahudi mahallesi..
Bu gün İstiklla mahallesi diye bilinenn Yahudi mahallesinde bir sinegog var.
Türkiye ahambaşı vekilinin cenazesi için bende gitmiştim.
Yahudi Mahallesi (1)
Roma İmparatoru Augustus döneminden bu yana Yahudi cemaati hep olmuş Ankara’da. Osmanlılar da 1492’de İspanya’dan getirdikleri Yahudileri Ankara’ya yerleştirmiş, ibadet etmeleri için 2 sinegog yapılmış.
Osmanlı döneminde Yahudi Mahallesi olarak adlandırılan (daha sonda adı İstiklal Mahallesi olan ve şimdi Anafartalar olarak anılan) bölge de yangınlardan sonra terk edilen yerlerden olmuş.
1916 Ankara Yangını
1914’te başlayan, 1918’e kadar süren I. Dünya savaşı’nın yarattığı sorunlar Ankara’yı da vurmuş; Ankara’nın çehresi yangınlar, acılar ve göçlerle değişmiş. O yılların felaketlerinden sonra gayr-i müslim Ankaralıların bir bölümü kenti terk etmiş; başka illere ya da yurtdışına göç etmiş.
1916 yangınında Ankara 3 gün yanmış. Hisarönü, Çıkrıkçılar Yokuşu, Bedesten, Saraçlar Çarşısı, At pazarına kadar olan yerler kül olmuş. Ankara’nın bu bölgesinde bulunan bazı bedesten, cami, kilise gibi tarihi yapılar yok olmuş.
Bu iki yangın ile Ankara’nın ekonomik çöküşü neredeyse tamamlanmış. Eski Ankara’nın, yüzyıllarca uluslararası ticaretin de merkezi olan mahalleleri önemini yitirmiş. Ankara’nın yeniden canlanışı Cumhuriyet’ten sonra başlamış ve canlılık kentin güneyine doğru kaymış.
1929 Ankara Yangını
Şimdi Ulus halinin olduğu yerde 1929’da çıkan yangında Tahtakale Çarşısı (Tah’el-kal’a, kale dibi) yok olmuş. Yangın, Anafartalar Caddesi çevresini tahrip etmiş; Tahtakale Hanı, iki küçük han, medrese, diğer sosyal ve dini yapılar yanmış. Suluhan ciddi hasar görmüş, ticari önemini kaybetmiş ve sonunda bir bölümü çökmüş. Beraberinde Hacı Doğan Mahallesi de bir çöküntü bölgesi haline gelmiş.
1881, 1915 ve 1929 yangınları sonucunda, Friglerden bu yana yüzlerce yıl Ankara’nın, Anadolu eyaletinin ve uluslararası ticaretin merkezi olan “Kale çevresi” terk edilmiş.
Yahudiler yüzyıllarca bu mahallede müslümanlarla birlikte oturmuş. Bu durum, mahallede hem sinegog (Ankara Musevi Sinegogu-13. yy) hem de mescit (Örtmeli / Hundi Hoca Mescidi-14. yy) bulunmasından anlaşılıyor.
Yahudi Mahallesinde yalnız ve yorgun evlerin bazıları kendiliğinden çökmüş. Bölge 1980’den bu yana tarihi sit alanı olarak tescilli. Onarım yapılamıyor; Şengül Hamamı dışında, restorasyon çalışması da yok. 100-200 lira kira verip oturan son sakinleri de, tarihini iyi bildikleri bu mahallenin geleceğinden kuşkulu.
/////////////////////////
MUSTAFA KEMAL de YAHUDİ MAHALLESİNDE KALDI
M. Kemal Ankara’ya geldiğinde ilk gecesini Vehbi Koç’un ortağı Yahudi Yasef Ruso’nun evinde geçirmişti. (3)
Mustafa Kemal de Yahudi Mahallesi’nde konakladı (4)
“Atatürk’ün, mahallenin en güzel evlerinden olan Yasef Ruso’nun evinde konakladığı gün de, böylece yeni kuşaklara aktarılıyor.”
Efsaneden Tarihe Ankara Yahudileri kitabının yazarı Beki Bahar, Atatürk’ün Yahudi Mahallesi’nde kaldığı o günleri şöyle anlatıyor:
"Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışı için Ankara’ya gelen milletvekilleri ve delegeler kalacak yer sıkıntısı çekerlerdi. Oteller yeterli değildi ve konforsuzdu. Yerli halk hareketi destekliyorsa da, evde yabancıya oda vermek, pansiyoner almak o zamanki yaşam biçimine tersti. Yahudi Mahallesi’ndeki evler, zamanının en iyi evleri durumundaydı. Halk mahallede kalan pansiyonerlere dostça davranırdı ve mahalle emniyetli bir bölgeydi. Milletvekilleri, Yahudi Mahallesi’ndeki evlerde pansiyoner olarak kalırlardı. Atatürk’ün de Ankara’da bir gece Yasef Ruso’nun evinde kaldığı söylenir. Rusoların torunu Fuli Eskenazi, Atatürk’ün bir gece evlerinde geceledikten sonra gittiğini babasından duyduğunu anlatır. Atatürk’ün ablası Makbule Hanım da, Atatürk’ü görmeye geldiğinde Kemal Sevilya’nın evinde misafir edilmiştir. Ali Çetinkaya, Tunalı Hilmi mahallenin renkli kişilikleri ile anımsadıkları arasındaydı."
srail’e göç
Pek çok aile 1960’lara doğru Kavaklıdere’ye, bazıları da Yenişehir’e doğru kayar ve kümeleşme kalmaz. İstanbul’un ekonomi ve ticaret yeri olması ve okulların da daha iyi olması sebebiyle, Yahudi halk İstanbul’a yerleşmeye başlar. Bahar, Yahudi Mahallesi’nin terk edilişini şöyle anlatıyor:
"Yahudiler her zaman toplanmayı severlerdi. Cemaatin küçülmesi ve Yahudi mahallesini terkediş 1948’de İsrail Devleti’nin kurulmasıyla daha da hızlandı. İsrail devleti fakir halkı çekti. Burada bir odada üç tane çocuğuyla yaşayan Yahudi aileleri vardı. İsrail’e gittiğinizde size iyi kötü bir ev, çocuklarınıza eğitim verilirdi. Halk da mahallede bir odada oturup, suyu çeşmeden taşımaktansa oraya gitmeyi tercih etti. Mahallede az kalanlar da yavaş yavaş Yenişehir’e yerleşmeye başladı. Çocuklarının peşinden İstanbul’a gidenler oldu. Böylelikle Yahudi nüfusu çok azaldı. Zamanla da Ankara’daki Yahudi toplumu tarih oldu. İsrail’e giden ilk göç kuşağı, her yıl aynı tarihte bir Ankara Günü düzenler. Oyunları, şarkıları, seymenleri, bozacılarıyla geçmişte kalan bir Ankara gününü canlandırıp yaşamak mutlu eder onları."
Cemaat yok oldu
Bugün Ankara’da büyük bir Yahudi Cemaati yok. Yakın zamanda hayata gözlerini yuman son Ankara Yahudilerinden İlya Araf’ın cenazesi de vasiyeti üzerine Kocatepe Camisi’nden İslami kurallara göre kaldırıldı. Araf’ın cenazesinin cenaze namazıyla camiden kaldırılması, cemaat içinde de garipsenmedi. Yahudi cemaatinin sayısının 35’lere kadar gerilediği söyleniyor. Sinagog bile ibadet için sadece yılın belli günleri açılıyor. Bahar, cemaatin dağılması ve Ankara’nın değişimiyle ilgili olarak şunları söylüyor:
"Eski Ankara’yla günümüz Ankarası arasında büyük fark var. En son üç sene önce Ankara’ya geldim ve Zafer Meydanı’nın durumuna, kalabalığa, bozulan dokuya ağladım. Bulvarın eski güzelliğini hatırlıyorum. Eskiden her şey daha farklıydı. Eski Ankara artık yok."
Savaş yıllarında Yahudi mahallesi
ANKARA’da 1955 yılına kadar yaşayan yazar Yakup Almelek yakın zamanda okuyucuyla buluşacak Yeğenbey Mahallesi adlı kitabında, mahalledeki bir evden detayları şöyle anlatıyor:
"Üç, dört metre uzunluğunda taştan bir koridordan girilirdi ahşap eve. Hemen sağda alaturka bir tuvalet vardı. O günlerde kişinin başını sokacak iki göz bir evi varsa ne mutlu onaydı. Ülkenin dışında korkunç bir savaş bütün dehşetiyle sürüp gitmekteydi. Korku her tarafını sarmıştı mahallenin. Savaş, kapılarını çalacak ve onları da zifiri karanlık bir geleceğe sürükleyecek miydi? İki sıkıntısı vardı istikbalin. Biri ülkedeki büyük çoğunluğun başına gelebilecekler, diğeri küçük azınlığın büyük çoğunluğun başına gelebileceklere ek olarak içinde bulunduğu bilinmezlik."
/////////////////
İstiklal Mahallesi, Altındağ
“İstiklal Mahallesi, Ankara'nın Altındağ ilçesine bağlı bir mahalle. Eskiden Yeğenbey, Hacendi Öksüz ve Hoca Hindi olarak adlandırılan mahalle Yahudi Mahallesi olarak bilinirdi.
......
Mahalle'de 17. yüzyıl öncesine ait olduğu düşünülen, 1843'te bir tamirattan geçirilen, 1904'te yeni baştan yapılıp 1909'da açılışı yapılan bir adet sinagog bulunmaktadır.Mustafa Kemal Atatürk, Milli Mücadele döneminde mahalleli Yasef Ruso'nun evinde konaklamış, daha sonra Makbule Atadan, Ali Çetinkaya, Tunalı Hilmi ve İhsan Sabri Çağlayangil gibi isimlerde kentte kalacak otel olmaması dolayısıyla mahallede konaklamıştır.”(4)
////////////////////
Ankara - Yahudi Mahallesi (Sakalar Mahallesi) (5)
“Eski zamanlarda Yehuda ve İsrael devletlerinin çökmesiyle Yahudi milleti çeşitli diyarlara göç etmişler. Bunlardan birisi de Ankara. Zira, biliyoruz ki Roma imparatoru Augustos zamanında Ankara'da Yahudi cemaati vardı. Bunun üzerine Osmanlı İmparatorluğu devrinde, 1492 yılında İspanya'dan göçen İspanyol ve Portekiz Yahudileri Türkiye'ye ve Ankara'ya iltica ettiler. Böylece, Ankara tarihî devamlılık içinde Yahudi cemaatine ev sahipliği yaptı. Ne mutlu ki, Yahudilerin yaşadığı mahallenin izleri Ankara'da hâlâ yaşıyor. Burası Anafartalar ile Denizciler arasındaki mahalle.
Bu mahallenin en karakteristik öğesi 1906'da açılan Birlik Sokağı'ndaki sinagog. Musevilerin ibadethanesine sinagog veya havra deniyor. Yüksek duvarların ardındaki bu sinagog sokaktan görünmüyor.
Maalesef Ankara'da Yahudi cemaati kalmadığı için sinagog kapalı. Fakat, yılda iki kez açılıyor. ”
Ankara’nın Gayrimüslimleri;Ermeniler,Rumlar,Yahudiler(6)
Ankara’da yaşamış gayrı müslimler Yahudiler,Ermeniler ve Rumlardır.Kendi içlerinde de ayrılıyorlar gerçi;İspanya’dan gelen Yahudiler ve Portekiz’den gelenler,Katolik ve Protestan Ermeniler diye.
.....
Yahudiler Osmanlı zamanında Portekiz ve İspanya’dan gelenlerdir.Ankara Yahudilerini öğrenmek için Beki Bahar’ın “Ankara Yahudileri” kitabı çok güzel bir kaynaktır
////////////////
Yahudi Mahallesi (7)
Ankara Yahudileri. Cemaatin çoğunluğu zaman içinde İstanbul`a, Arjantin`e, Amerika`ya, İsrail`e göç etmiş. Onlardan kalansa, sonları geçen yüzyılda yaşanmış anılar. 1927 doğumlu yazar Beki Bahar, Ankara`da geçen bu anılara şahit olmuş ve 2003`te çıkan `Efsaneden Tarihe Ankara Yahudileri` kitabıyla bunları paylaşmış.
......
Ankara`nın geçmişinden kalan renklerden biridir Yahudi Mahallesi. Ulus`un caddelerinden Anafartalar ve Denizciler`in çevrelediği bölgede bulunan yapılar bugün oldukça harap vaziyette olsa da, buradaki yaşanmışlığı izlerinden hissetmek mümkün. Dar sokaklarda cumbalarıyla fırlayacak gibi duran evlerin asimetrik pencerelerinde, oluklu damlarında, kiremitten saçaklarında ve mahallenin çeşmesinde bir şeyler kendini hissettiriyor.
Yakın zamana kadar tebeşirinin, tahtasının görülebildiği, merkezi Paris`te bulunan `Aliance Israélite Universelle` isimli kuruluşun açtığı okul Eskicioğlu Camii`nin karşısındaymış. Kız okulu olarak başlamış 1924`de karma eğitime geçilmiş. Okulun Ermeni, Müslüman öğrencileri de varmış.
..............
Resmi adı Sakalar olan mahalle, öncelerinde; İstiklâl, Yeğenbey, Hacendi Öksüz, Hoca Hindi olarak isimlendirilmiş. Mahallenin sinagogu halen ayakta. Ancak, yükseltilmiş duvarlarından görmek ne mümkün! Anafartalar Caddesi`ndeki bir binanın terasına çıkıp yapıyı uzaklardan görebildim. Sinagogun hemen karşısında, mimarisi Ankara evlerine benzemeyen tarzda dipdibe duran iki evin sahipleri Bonomo Araf ve Haymaçi Albukrek imiş. Albukrekler`in arka bahçesinde `ruda` denilen güzel kokulu, nazardan koruduğuna inanılan küçük yapraklı sedef otları yetişirmiş. Bu iki evin arka cephesindeki harika balkonları ve halen kapanmamış alabildiğine açık manzarasını sinagogu görmek için çıktığım terastan bakınca farkedebildim. Her iki ev de 1904`de sinagogu yenileyen İtalyan mimarın eseriymiş.
Halen faaliyet gösteren Şengül Hamamı`nda yapılan sefâlar, mahalle düğünleri, millî ve dinî bayram kutlamalarıyla cıvıl cıvıl bir yermiş burası. Sonraları yapılmış yüksek çirkin Ulus binaları mahallenin güneşini çalmış. Mahalleye karabasan gibi çökmüş Anafartalar Lisesi, mimari dehşet ödülünün en güçlü adayı (!). Bina mahallenin evlerinden bazılarının istimlâk edilmesiyle inşa edilmiş.
Mahallede bir gece `Yasef Ruso`nun evinde kalan Atatürk, kuşkusuz burada konaklamış olanların en ünlüsü. Atatürk`ü Ankara`da görmeye gelen ablası Makbule Hanım`da burada misafir edilmiş. Bir dönem yaşamışlar arasında, Sabri Çağlayangil, Ali Çetinkaya, Tunalı Hilmi gibi isimler var. Gündüzleri bir ıtriyatçıda çalışan, akşamları Sıhhiye`deki Bomonti Gazinosu`nda sahne alan şarkıcı Dario Moreno`nun bu mahallede yaşadığı öğrenmek benim için en çarpıcısı oldu. Kısa bir süre burada yaşayan şarkıcı ünlenince İzmir`e taşınmış.
Otuzlarda Yenişehir`de yapılmaya başlayan evler cazibe merkezi olarak mahalleden taşınmaları başlatır. Sağlık Bakanlığı civarı, İncesu ve Fidanlık yerleşilen yeni mekanlar olur. Sakarya Caddesi`nde açılan balıkçılarla beraber Karadeniz`den balıklar, balık kamyonlarının peşinde martılar gelir Ankara`ya. Martılar gelir mahalleli gider... Yaşanan toplumsal değişimlerle beraber taşınmalar göçlerle yetmişli yıllarda son kalanlar da terk eder mahalleyi. Sonraları Kavaklıdere`ye doğru uzanan taşınmaların bir sonucu olarak 1962`de Tunus Caddesi`nde bir binanın giriş katı sinagoga dönüştürülür.
İlk göç kuşağından İsrail`e gidenler, her yıl düzenledikleri `Ankara Günü`nde buluşup, bir parkta eğleniyorlarmış. Kutlamalar, seymen kıyafetleri, bozacı, şerbetçilerlerin canlandırıldığı skeçlerle eski günler anılıyormuş.
..........
Burayı unutmayıp sinagogun tamirine maddi destek sağlayanların isimleri teşekkür plaketlerinde yer alıyor. Sahteleştirmeden yapılacak bir koruma/yenileme projesi burayı izbe halinden kurtarabilir ve geleceğe Başkentin bir kültür mirası olarak sunulabilir. Her bir yerden mahalleyi örümcek ağı gibi saran en ciddi görüntü kirliliğine sebebiyet veren, elektrik/telefon kablolarını düzeltmek iyi bir başlangıç olacaktır.
Enver Arcak
////////////////////////
Yahudi Mahallesi (8)
Adnan Saygun, Denizciler ve Anafartalar caddeleri arasındaki üçgen alanda Ankara’nın antik dönemlerindeki kuruluşundan beri var olan Yahudi Mahallesi yer alır. Bu mahalledeki bazı yapıların temel kazıları sırasında, Roma dönemindeki su şebekesine ait künk borular bulunmuştur. Bugünkü adı Sakalar olan mahalleye Cumhuriyet döneminde İstiklâl Mahallesi adı verilmiştir. Yahudi Mahallesi’nde, bir sinagog ve bir hamam, ünlü Şengül Hamamı halen görülebilmektedir. Osmanlı devrinde kurulmuş olan bu mahalle, tarihin hiçbir döneminde, Avrupa’dakiler gibi yüksek duvarlarla çevrilen ve gece olunca kapıları kapatılan Gettolara benzememiştir.
Sinagog’un hemen yanı başında, merkezi Paris’te bulunan “Aliance Israélite Universelle” (Evrensel İsrailliler Birliği) isimli kuruluş tarafından 1889 yılında, beş sınıflı bir Musevi erkek okulu açılmıştır. Sonraki yıllarda, okulun, avluya açılan heybetli iki kanatlı ahşap kapısı sökülerek duvar örülmüş ve sinagog ile olan köşesine de bir polis kulübesi yerleştirilmiştir. Eskicioğlu Camii`nin karşısında, yine aynı kuruluşun açtığı Musevi kız okulu olarak başlayan ve 1924’de, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile karma eğitime geçerek Ravza-i Terakki Türk–Musevi Muhtelit İlkokulu adını alan, Ermeni ve Müslüman öğrencileri de olan üç sınıflı bir diğer okul bulunmaktadır. Bu okul, 1924 Ankara haritasında görülmektedir. Yahudi okullarında, diğer azınlık okullarının tersine, Türkçe’ye önem verilerek öne çıkarılmıştır. Bu okul, Alliance’ın 1936’da ortadan yok olmasına kadar bir süre daha eğitimi sürdürmüştür. Günümüzde çocuk parkı olarak kullanılan boş arsa bu okulun yeri olabilir. Yine o tarihlerde, 1924 kent haritasına göre, Şengül Hamamı’nın karşısında, günümüzde Ticaret meslek Lisesi ve ondan önce de Anafartalar Lisesi olan, Rum Okulu varmış. Bu mahalle henüz sit alanı ilan edilmeyerek kaderine, belki de yok olmaya terk edilmiştir.
(Soldan sağa) Acıçeşme Sokak; Sinagog sokağındaki evler; ve ortadaki cumbalı evden görüntüler
Eski Ankara’dan kalan tek Sinagog’un sokağında Yahudi ailelerine ait evler terk edilmiş bir halde durmaktadır. Hala güzelliklerini koruyan bu evler, sinagogun karşısında birbirine bitişik olarak bulunan, Bonomo Araf ve Haymaçi Albukrek’in evleridir (Bahar, 2003). Araf ve Albukrek’in evleri, Sinagogu yapan İtalyan mimar tarafından 1909 yılında yapılmıştır. Atatürk’ün Ankara’ya gelişinde, bir gece, sokağın köşesinde, çeşmenin karşısındaki Yasef Ruso’nun evinde konaklamış olduğu Ruso’nun torunu tarafından anlatılmıştır ve bu yıllarda, Atatürk’ü görmeye Ankara’ya gelen kardeşi Makbule Hanım da Kemal Sevilya’nın evinin üst katında misafir edilmiştir (Bahar, 2003). Büyük Millet Meclisi’nin ilk yıllarında, Ankara’da otel veya kiralık ev bulmak zor olduğundan Ali Çetinkaya, Tunalı Hilmi, İhsan Sabri Çağlayangil gibi önemli isimler de burada konaklamışlardır. İzmir’li olduğu sanılan Dario Moreno da bu mahallede yaşamıştır. 1940 yılında, yeni açılmış olan Musiki Muallim Mektebi’nin (daha sonra Ankara Konservatuarı) opera bölümüne başvurmuş fakat sınavı kazanamamıştır[1]. Gündüzleri bir ıtriyatçıda çalışan, akşamları Sıhhiye’deki havagazı fabrikasının yanındaki Bomonti Gazinosu’nda sahneye çıkan şarkıcı ünlenince İzmir’e taşınmıştır (Bahar, 2003). İstanbul’da yaşayan ünlü iş adamı İshak Alaton ve ailesi de Ankara’nın Yahudi Mahallesi’ndendir (Bahar, 2003).
[1] Dr. Hakan Kaynar, “Çöpten Çıkan Tarih: Musiki Muallim Mektebi veya Konservatuvar Öğretmenler, Öğrenciler ve Olamayanlar”, Konferans, Cin Ali Vakfı, Ankara, 1/3/2018.
Kargı Sokak
Sinagog
Eskicioğlu Caminin yanındaki Eskicioğlu Sokaktan devam edilince sinagoga[2] varılır. Ankara’nın Müslüman olmayan halkına ait ibadet yerlerinden günümüze kalmış tek yapı burasıdır. Tamamen yenilenerek 1909 yılında ibadete açılan bu sinagogun ilk yapım tarihi bilinmemekte olup 750 yıldır hizmet verdiği söylenmektedir. Bizans dönemindeki yasalar, kiliselerin yakınına sinagog yapılmasını ve bu yapıların belli bir yükseklikten fazla inşa edilmesini yasaklamıştır. Hz. Ömer döneminde (634-644), müslümanlar, Bizans’ın bu yasalarını aynen kabul etmişler ve Osmanlılar da bu kuralları uygulamışlardır. Bu kurala rağmen, mahallenin güney ucundaki XVIII inci yüzyılın başına ait Leblebicioğlu ve Eskicioğlu camileri burada iken sinagogun, onlara bu kadar yakın bir yerde inşa edilmiş olması düşünülemez. Bu camilerden daha önceki bir tarihte yapılmış olmalıdır.
[2] Sinagog, Helencede, toplanma yeri anlamına gelmektedir. Kudüs’teki Büyük Tapınak için kullanılırken MS 70 yılında, burası yıkılıp da Yahudiler dört bir tarafa yayılınca gittikleri yerdeki dinsel tapınma yeri için kullanılır olmuştur.
Roma İmparatoru Claudius’un imparatorluk döneminde (MS 41-54), Roma İmparatorluğu’nun Yahudi topluluklarına tanıdığı ayrıcalıkların kazındığı bir tunç sütunun Hacı Bayram’daki Augustus anıtının yakınına dikildiği ancak zaman içinde birçok anıt gibi yok olduğu bilinmektedir (Bkz. Ankaramızı Tanıyalım-1 Çağlar Boyu Ankara). Şu halde Roma döneminden beri Ankara’da “Romaniyot” denilen bir Yahudi topluluğu bulunmakta olup bunlara, Avrupa’daki 1348-56 veba salgını sonrasında sürülen “Eşkenaz (Orta ve Doğu Avrupa) Yahudileri” ile 1492’de İspanya’dan ve birkaç yıl sonra da Portekiz’den gelen “Sefarad Yahudileri” katılmıştır. Osmanlı kayıtlarında, XVI ncı yüzyılda üç sinagog vardır. Kayıtlarda, 1843 yılında sinagogda büyük bir onarıma izin verilmiş olduğu görülmektedir. Ancak, bugün mevcut olan Sinagog ile aynı yerde olup olmadıkları bilinmemektedir. Osmanlı döneminde kitlesel göç ile gelip yerleşen Yahudilere sinagog açma izni verilmiş ve yerleşik mahallelerde yeni sinagog yapımına izin verilmemiştir. Bu bakımdan, daha önceki sinagogların da aynı yerde ve birbirine bitişik olarak büyütülmüş olmaları akla daha yakın gelmektedir. Zaten bugünkü sinagogun avlusunda küçük bir sinagog da görülmektedir.
Bugünkü durumu yansıtan büyük restorasyon 1907 yılında başlamış ve İtalyan mimarlar tarafından yapılmıştır. Dışarıdan yapılan saldırılara karşı güvenlik için sonradan, yetmişli yıllarda yüksek duvarlar ve demir parmaklıklar ile çevrilmiş olan sinagog tek katlı ve taştan yapılmıştır. Bu tarihten önce, duvar yerine, dört köşe taş sütunların arasına yerleştirilmiş parmaklıklarla çevrelenmiştir. Günümüzdeki duvara bakınca, bu eski yapı dikkatli gözlerden kaçmamaktadır. Sokağa bakan cephesinde, hemen bütün yazarlar tarafından Siyon yıldızı olarak adlandırılan fakat daha çok bayrağımızdaki ay ve beş köşeli yıldızı temsil eden bir sembol bulunan, kilitlerle sabitlenmiş bir demir kapı bulunur. Avluya bakan pencereler yuvarlak kemerli ve oldukça büyüktür. Avluda, mermerden, üzerinde İbranice yazılar bulunan bir çeşme bulunmaktadır. Yapının üzeri alaturka kiremitli bir çatı ile örtülüdür. Sinagog günümüzde, yılda, sadece bir iki kez cenaze ve düğün törenleri için açılmaktadır.
Şengül Hamamı
Yahudi Mahallesinden Anafartalar Caddesi’ne çıkılan merdivenlerin dibindeki hamam Fatih’in Anadolu Beylerbeyi İshak Paşa tarafından yaptırılmıştır. Hamam, yapıldığı tarihte olmayan cadde yerine bir tepeye dayanmaktadır. Kitabesi olmayan hamam XV inci yüzyılın ikinci yarısına tarihlendirilir. Daha sonra Şeyhülislam Ankaravî Mehmed Emin Efendi tarafından satın alındığından XVII nci yüzyıldaki Şerî Sicil kaydında onun vakıfları arasında görülmektedir. Mimarisinden, hamamın soyunma kısımlarının XIX uncu yüzyılda yeniden yapıldığı anlaşılmaktadır. Şengül Hamamı, Hergele Meydanı’ndaki İne Bey Hamamı ve Hamamönü’ndeki Karacabey Hamamı ile birlikte, Ankara halkına hâlâ hizmet veren Osmanlı devrinden kalma üç hamam olduklarından önemlidir.
Şengül Hamamı, bulunduğu yer bakımından, “eskiden her Yahudi cemaatinde bulunması gereken bir önkoşul olan hamam” şartını yerine getirmektedir. Yahudi Mahallesinde bulunan hamamda, zamanında, düğünden bir gün önce gelinlerin ve doğumdan sonra kadınların yıkanması gibi pek çok Yahudi geleneğine uygun tören gerçekleştirilmiştir (Bahar, 2003). Beş yüz yıllık bir geçmişi olan bu hamamda, yakın zamana kadar, Yahudi kadınların dinlerine uygun bir şekilde yıkanmalarına olanak veren bir Tevila bölümü de bulunuyordu. Bu bölüm, son yıllarda ana salona bağlanmıştır.

(Soldan sağa; üst sıra) Anafartalar Caddesinden inen merdivenden Şengül Hamamı; erkekler kısmı; (alt sıra) buradan sola giden Kumrucuk Sokakta yapının sonundaki kadınlar kısmı; erkekler kısmında olmayan kadınlar kısmı girişinin alınlığı
Beden duvarları, kesme taş kaplıdır. Çok sayıdaki pencerelerde ve köşelerde şaşırtmalı kesme taş kullanılmıştır. Yıkanma bölümünün üstü beton mozaikle kaplıdır. Erkekler kısmının soyunmalığına kuzeydeki kemerli bir kapı ile girilir. Kare planlı soyunmalıkta iki katlı kabinler bulunur. İçindeki sekizgen havuz nedeniyle üst kat sekizgene döndüğünden ortadaki alan fenerlik yerine, Bağdadi bir kubbe ile örtülmüştür. Üstü alaturka kiremit kaplıdır. Aynı şekilde kadınlar kısmı soyunmalığının da sekizgen kasnaklı bağdadi kubbesi vardır. Soyunmalıktan kemerli bir kapı ile geçilen dikdörtgen planlı ılıklığın üzeri oval bir kubbeyle örtülüdür. Ortadan bir kapı ile girilen sıcaklığın ortasında kare bir göbek vardır. Üç yana kubbeli birer eyvanı olup, sivri kemerlerle ortaya açılan eyvanlar kubbelidir. Üç köşede birer halvet yer almaktadır. Halvet kapıları sivri kemerlidir. Girişin solundaki halvet bir dehlizden sonra, içinde derin bir havuz yer alan üzeri tonoz örtülü bir mekana açılır. Kadınlar kısmı da benzer yapıda inşa edilmiştir. Hamamın her iki kısmının sıcaklığı boyunca uzanan su deposunun gerisinde külhan bulunmaktadır.
///////////////////////////////
Kim kimi misafir etmiş?(9)
2008-03-22 16:50:00
ATATÜRK’Ü ANKARALI YAHUDİ MİSAFİR ETMİŞ
“Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankara’ya gelişi 27 Ocak 1919 olarak biliniyor. Bu tarihten önce mi yoksa sonra mı olduğu bilinmeyen bir zamanda Atatürk, Millî Mücadele için Ankara’ya gizlice gelir. Ankara’nın Yahudi mahallesinin evleri zamanın en iyileri durumundaydı. Bundan dolayı Mustafa Kemal, Yahudilerin en güzel evlerinden birinin sahibi olan Yasef Ruso’nun evinde kaldı.” Bu hikâyeyi Yazar Beki Bahar, Yasef Ruso’nun torunu Fuli Eskenazi’den aktarıyor. Babasından bunu duyan Eskenazi, bir gece gizlice geç saatte gelen kişinin Atatürk olduğunu yıllar sonra öğrenir. Yasef Ruso ise bu ziyaretten sonra koyu Halk Partili olur.
Beki Bahar, bu hikâyeyi anlatanların güvenilir ve yalan söylemeyecek insanlar olduğunu söylüyor. “O dönemde en güzel ev onların eviymiş. O evin içini görmedim, dıştan fazla gösterişi yoktu. Fakat içinde şahane mobilyalar varmış. Zengin bir ailedir Rusolar.” diyen Beki Bahar, “Neden otel değil bir ev?” deyince şu cevabı veriyor: “Taşhan Oteli kalacak yer değil. Büyük bir adamın otelde kalması tehlikeli olabilir. Yahudi mahallesine geliyorsan, etrafı korumaya alınmıştır. Korku yok, ağırlaması daha kolay.”
İsrail’de yaşayan Leyla Ağlamaz ise eşi tarafından akrabası olan Araflara ait sinagogun karşısındaki evlerinde Atatürk’ün özel misafirlerinin kaldığını anlatıyor. Hemen yanındaki konakta ise Rusoların evi bulunuyordu.
Atatürk’ün ablası Makbule Hanım da kardeşini görmeye geldiğinde aslen Tokatlı bir Yahudi olan Kemal Sevilay’ın iki katlı küçük evinin üst katında misafir edilmiş. Meclis’in kurulmasını izleyen ilk yıllarda kalacak yer bulamayan birçok milletvekili Yahudi mahallesinden bir oda kiralıyordu. Otel olmaması ve Müslümanların yabancı erkekleri evlerine almamasından dolayı Yahudi Mahallesi önem kazanmıştı. Beki Bahar’ın anlattığına göre, Ali Çetinkaya, Tunalı Hilmi ve İhsan Sabri Çağlayangil de Yahudi evlerinde kalanlar arasında yer alıyor.
MİLLÎ MÜCADELEYE MAKBUZLU DESTEK
Ankara Yahudileri, Milli Mücadele’ye destek de vermişti. Mücadeleye makbuz karşılığı yardımda bulunan Ankara Yahudilerine bu paralar daha sonra geri ödendi. Makbuzlarını kaybedenler ise paralarını alamadı.
KENDİMİ TÜRK HİSSEDİYORUM
Ankara’dan İstanbul’a çok önceleri göç edenlerden biri de halen İstanbul’da yaşayan Musa Albukrek’in babasıydı. 1889 yılında doğan Baba Marko Ovalya Albukrek, 16 yaşında Paris’e gidip eğitimine orda devam edecek ve bir daha Ankara’ya dönmeyecekti. Halep ve Bağdat’ta Fransızca öğretmenliği yaptıktan sonra İstanbul’a yerleşir Marko Bey. Bugün İstanbul’da doktorluk yapan oğul Musa Albukrek ise Ankara ile bir bağlarının kalmadığını anlatıyor. “Mozaik taşlar yerinde kaldıkça güzeldir, kurcaladıkça dökülürler. Mozaiği çok sallamamak lazım, sonra aralarında boşluklar çıkıyor.” diyerek kendini Türk hissettiğini söylüyor.
alıntı
aksiyon
////////////////////////////


Yorumlar

Hiç yorum yok:

kim nerde görmüş ise öyle bilir....... Necati Çavdar

  https://www.facebook.com/photo/?fbid=10155049048712700&set=a.10153847261797700 https://www.facebook.com/photo/?fbid=10150497860737700&...