15 Ocak, 2019

19 Aralık 1940 –Alman saldırısına uğramış Yunanistan’a Kurtuluş şilebiyle yardım malzemesi gönderildi 1941

19 Aralık 1940 –Alman saldırısına uğramış Yunanistan’a Kurtuluş şilebiyle yardım malzemesi gönderildi
1941

6 Ekim 1941 tarihinde Kurtuluş şilepi Karaköy iskelesinden demir aldı.Kızılay tarafından organize edilen ülke çapında bir kampanya ile toplanan gıdalar İstanbul’a sevkedildi ve büyük Kızılay işaretleri ile boyanmış SS Kurtuluş gemisi tehlikeli sefere hazırlandı. SS Kurtuluş ilk seferine çıkmak için Gıda malzemeleri Pire limanında Kızılhaç’a teslim edildi. Sonraki aylarda Yunanistan’a üç sefer daha yapan SS Kurtuluş, toplam 6.735 ton gıda yardımı taşıdı.

///////////////////////////////
21 Şubat 1942 SS Kurtuluş beşinci seferinde, Marmara Adası kuzey sahilinde, Saraylar köyü açığında fırtınaya yakalanarak kayalıklara çarptı ve sabahı battı. 34 kişilik mürettebat karaya çıkarak kurtuldu.SS Kurtuluş’un kaybına rağmen, savaş ilerledikçe zorluklarını bizzat yaşamaya başlayan Türkiye yardımlarını sürdürdü. SS Dumlupınar, SS Tunç, SS Konya, SS Güneysu, SS Aksu gemileri 1946’ya kadar Yunanistan’a insani yardım taşıdı. Bunlardan SS Dumlupınar, 13-16 yaşları arasında 1.000 kadar hasta Yunan çocuğu İstanbul’a getirdi ve bu çocuklara savaşın sonuna kadar Türkiye’de bakıldı.





Tarihin Tozlu Sayfalarından ; “SS KURTULUŞ GEMİSİ”

http://www.ktgemikurtarma.org/tarihin-tozlu-sayfalarindan-ss-kurtulus-gemisi/

SS Kurtuluş, II. Dünya Savaşı’nda Yunanistan’ın Nazi Almanyası’nın işgali altında bulunduğu dönemde bu ülkeye Türkiye’den insani yardım taşınmasında oynadığı rol ile tarihe geçmiş bir Türk kuru yük gemisidir.

Kurtuluş gemisi; 1883 İngiltere yapımı, 1741 gros tonluk, 76,5 metre boyunda, 10,7 metre eninde, 900 beygir gücünde buhar türbinli makinası olan bir yolcu ve yük gemisiydi. Gemi, sahibi tarafından bu zorlu yolculuk için hazırlanmış. Uluslararası kanunlar gereği, bordasına ‘Kızılay’ forsu işlenmiş ve büyük puntolarla ismi yazılmıştı. İstanbul ve diğer Anadolu kentlerinden toplanılan tonlarca, yiyecek, giyecek, ilaç, mektup ve özel eşyalardan oluşan yükünü yüklemiş, Yunanistan’ın Pire Limanı’na hareket etmişti. İzleyecekleri rota çok tehlikeliydi. Ege Denizi’nde serseri mayınlar ve denizaltılar cirit atıyordu. Fakat içindeki bir avuç mürettebatla büyük bir vazife yüklenmişti Kurtuluş. Anadolu’nun cefakâr insanlarının dişinden tırnağından arttırıp biriktirdikleri yardım malzemelerini, savaşın yaşattığı ızdırapları bir nebze olsun dindirmek için 13 Ekim günü İstanbul limanından saat 15.00 sularında demir aldı. Gemi iki gün sonra Pire Limanı’na varmış, yolda şans eseri tehlikeli bir durum yaşamamıştı. Limana vardıklarında insanlar sevinç ve gözyaşları içinde iskeleye koşmuştu. Gemi personeli ve görevli Kızılay yetkilileri yükün muntazam indirilmesi için canla başla çalışmış, Yunan yetkililerin minnet dolu sözlerine; “Bu bizim görevimizdi.” diyerek teşekküre gerek olmadığını söylemişlerdi. Açlıktan benzi sararmış, bir deri-kemik kalmış Yunan halkının gönlünde taht kurmuştu ‘Kurtuluş’… Geminin isminin kısa bir geçmişte Yunanlılara karşı gerçekleştirilen savaşın ismini taşıması ise kaderin bir cilvesi miydi bilinmez… Kızılay’ın devam eden yardımlarını Pire Limanı’na attığı dört sefer de başarı ile gerçekleştirmişti. Tehlikelerle dolu görevde Kızılay heyetinin başında Feridun Demokan bulunuyordu. Almanların katı yasaklarına rağmen, Yunan halkının yaşadığı açlığı, gizlice çektiği fotoğraflarla belgelemişti. Amerika’ya ulaşan bu fotoğrafların; Life Dergisi’nde yayımlanması ile Amerika ve Kanada ayağa kalkmıştı… Türk basının yardım yapılması konusundaki çağrıları ve Amerika’nın tepkileri karşılık bulmuş, sonunda İngiltere uyguladığı ambargoyu kaldırmıştı. Kurtuluş’un ilk getirdiği haberler sonrasında çıkan gazetelere göz gezdirdiğimizde, Vatan gazetesinin başlığı dikkat çekiyordu ; “Azrail maskesini atmış, Yunan halkını pervasızca biçiyor…”
Marmara Adası1935 yılındaki büyük depremin yaraları yeni yeni sarılan Marmara Adası’nda halk, bastıran kara kış ve İkinci Dünya Savaşı’nın getirdiği ekonomik sıkıntılarla boğuşuyordu. İlan olunan sıkıyönetim ve Trakya sınırına yakın olduğu için, Kara Kuvvetleri’ne bağlı askeri bir müfreze adaya konuşlandırılmıştı. Ada’da uyguladığı katı yönetimle hafızalardan silinmeyen müfreze komutanı o tarihte henüz teğmen olan, sonraki yıllarda Türkiye’nin yakından tanıyacağı; Alparslan Türkeş’ti. Adada ekmek karne ile dağıtılıyor, yokluktan ev ve işyerlerinin aydınlatması için zeytinyağı ile çalışan kandiller kullanılıyordu. Fakat buna rağmen Tahsin Furtun’a ait balık konserve fabrikası depremin getirdiği yıkımın ardından betonarme olarak yeniden yapılmış ve üretim durmamıştı. Ticari antlaşmalar gereği Almanya’ya ve diğer ülkelere ihracat yapılmaktaydı. Kahvede ajans haberleri pür dikkat dinleniyor, askerde olup dönüş zamanı gelenler gelmiyordu. Kapı önlerinde adalı kadınlar endişeli sohbetler yapıyordu. Böyle bir günün sabahı adanın Kuzey’inde, beyaz karanlıkta ilerleyen kahraman gemi, gelen sondan habersizdi. Pire Limanı’nda özlemle beklenilen Kurtuluş gemisinin, acı acı düdük sesi yankılanmaktaydı Marmara’nın zemheri ile beyaza bürünen dağlarında…
Domuz burnu kayalıklarına bindiren Kurtuluş gemisinin batmadan önceki vaziyeti…Kurtuluş gemisi 21 Şubat 1942 günü çıktığı altıncı seferinde Marmara Denizi’nde tipi fırtınasına yakalanmış, sabah saat 04.00 sularında görüş mesafesinin iyice düşmesinden dolayı, Marmara Adası ‘Domuz Burnu’nda büyük bir gürültü ile kayalıklara bindirmişti. Derhal, Rıdvan Kaptan telgraf çekerek durumu İstanbul limanına bildirilmişti. Fakat sancağına doğru yatan gemi yaralanmıştı ve su alıyordu. Gemiyi terk emri verilmiş ve mürettebat filikaları denize indirmişti. Fırtınanın şiddeti ilerlemelerine imkân vermemiş, bu nedenle gemiye geri dönmek zorunda kalmışlardı. Çarkçıbaşı Tahsin ve marangoz Ömer’in gayretleri ile karaya raket atılmış, halatlar vasıtasıyla mürettebat kayalıklara güçlükle çıkabilmişti. Fırtınada, yol dahi olmayan dağ patikalarından ilerleyerek 4,5 saatte Saraylar kasabasına varan kazazedelere adalılar fevkalade misafirperver davranmış ve yardım etmiş, evlerini açmışlardı. Kuru elbiseler hazırlamış, köy kahvesinde soba etrafında yemek ikram etmişlerdi. Feridun Demokan, bir telgrafla vaziyetlerini İstanbul’a bildirmiş ve geminin kurtarılabileceğini söylemişti. Kaza haberini alan tahlisiye ve diğer kurtarma gemileri derhal harekete geçirilmişti. ‘Trak’ yolcu gemisi Bandırma’dan yola çıkmış, gece karanlığında kayalık alana yaklaşamamıştı. Ertesi gün kaza mahalline giden Trak gemisi, Kurtuluş’un su yüzeyinde sadece direklerinin görüldüğünü bildirmişti. Trak gemisi Saraylar’dan kazazedeleri alarak İstanbul’a dönerken, Kurtuluş gemisinin hazin sonunu öğrenen gemi mürettebatı gözyaşlarına boğulmuştu. Tonlarca gıda, ilaç ve ihtiyaç malzemesiyle gemi sulara gömülmüştü. Kurtuluş’un gecikmesinden şüphelenen iskeledeki karşılama komitesi, endişe dolu saatlerin ardından kötü haberi almıştı. Bu habere inanamamışlardı, Pire’de duyulmaya başlayan çan sesleri Kurtuluş gemisi için çalıyor, açlıktan kırılan yüzbinlerce insanı ölümün eşiğinden kurtardığı için adeta ağıt yakılıyordu. O gece Atina ve çevresindeki yerleşimlerde Kurtuluş için yas tutuldu… Fakat bu olay Kızılay’ın yardım faaliyetini engellememiş, Dumlupınar, Aksu, Güneysu, Tunç ve Konya vapurları ile yardımlar ulaştırılmaya devam etmişti. Ancak, Yunan halkının gözünde, gelen her gemi Kurtuluş’tu. Savaş sonunda Yunanistan’da bir caddeye Kurtuluş ismi verilmiş, en zor zamanlarında Türkiye’den gelen bu dostluğu asla unutmayacaklarını belirtmişlerdi. O günlerde Cemal Nadir’in imzasını taşıyan bir karikatür yaşanılanların tercümesiydi…
1941-42 yılları arasında maddi değeri 28.861.080 TL tutarında kurutulmuş sebze ve meyve ile 4154 sandık yumurta ve diğer gıda malzemesi gönderilmişti… Kızılay tarafından Yunanistan Kızılhaç’ına 864.294 dolar hibede bulunulmuş, 1500 ton gıda malzemesi gönderilmişti. 5 ton sabun ve Yunanistan’da en çok mağdur olan çocuklara dağıtılmak üzere 2 ton şeker ulaştırılmıştı. Türk Kızılay’ının kayıtlarına göre 75 milyon TL insani yardım yapılmış, Yunan Kızılhaçı’nın kayıtlarına göre de Kızılay’ın yardımları ile 700 bin civarındaki savaş mağduruna sıcak yemek verilebilmiştir.
Savaş’ın getirdiği yıkım ve acıları hatırlamak adına tarihimizde unutulmaya yüz tutmuş nice insanlık dersleri vardır. Türkiye’nin en zor zamanında dost şefkati ile elini uzattığı Yunanistan, bunun en güzel örneğidir. Yurtta barış, dünyada barış ilkesini şiar edinmemiz gereken böylesi günlerde geçmişte yaşanılan acıların tekrar etmemesi temennisi ile…
d_kur08

///////////////////////////////////////////Yardımlar


Bülent Bakar
   http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-71/zor-zamanlarda-iyi-komsuluk-ornegi-ikinci-dunya-savasinda-turkiyeden-yunanistana-yapilan-yardimlar

ÖZET

Zor Zamanlarda İyi Komşuluk Örneği: İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’den Yunanistan’a Yapılan 


Yunanistan, İkinci Dünya Savaşı’nda özellikle Alman işgalinden sonra önemli sıkıntılar yaşamaya başlamıştır. Zaten normalde gıda ihtiyacının bir kısmını ithal etmek durumunda olan Yunanistan işgal döneminde bu girişimini gerçekleştirememiştir. Tarım faaliyetlerinin de aksaması ve ağır kış şartları problemin büyümesine yol açmış ve 1941 sonbaharından itibaren Yunanistan’da “Büyük Açlık” diye tabir edilen bir dönem başlamıştır. Yunanistan’ın bu zor günlerinde ilk destek sağlayan ülkelerden birisi Türkiye olmuştur. Özellikle Kızılay, gıda maddeleri ve sağlık malzemelerinin gönderilmesi için önemli çalışmalar yapmıştır. Kızılay haricinde birçok kuruluş ve organizasyon da bu insanlık görevinde aktif rol üstlenmişlerdir. Türkiye, ilk andan itibaren komşusuna destek olmaya çalışmış ve bu faaliyetler savaş sonuna kadar devam etmiştir.

Anahtar Kelimeler:
İkinci Dünya Savaşı, Yunanistan, Türkiye, Yardım, Kızılay.

THE EXAMPLE OF GOOD NEIGHBOURING IN HARD TIMES: AIDS FROM TURKEY TO GREECE IN THE SECOND WORLD WAR

ABSTRACT
Greece faced some crucial difficulties in World War II, especially after German occupation. Greece, who normally had to import most of its food necessities, could not realize its initiative due to this occupation. Furthermore, adverse winter conditions and decreasing agricultural activities in Greece brought about a very significant problem called “The Great Famine”. Turkey was one of the first countries that helped Greece. Particularly the Red Crescent dispatched foodstuff and sanitary products at that time. Besides, the Red Crescent, some other firms and organizations played an important role in assisting Greece. Turkey supported Greece from the beginning of the Great Famine and its assistance continued until the end of the war.

Key Words:
The Second World War, Greece, Turkey, Aid, the Red Crescent.

Giriş
Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda imzalanan barış antlaşmaları Dünya’ya kalıcı ve güven verici bir düzen getiremedi. 1929 yılından itibaren başlayan dünya ekonomik buhranı dünyanın siyasal atmosferini de etkilemiş ve İkinci Dünya Savaşı’na kadar siyasal gerginliklerin yaşanmasına yol açmıştır. 1931’de Japonya’nın Mançurya’ya ve 1934’te İtalya’nın Habeşistan’a saldırmaları, 1936’da Almanya’nın Ren bölgesine asker sokması, aynı yıl İspanya’da başlayan iç savaş ve 1937’de Japonya’nın Çin’e saldırısı dünya çapında yaşanacak büyük çatışma ve gerginliklerin ilk habercileri olmuştur. Yine 1938 Mart ayında Almanya’nın Avusturya’yı ilhakı (Anschluss) ve bir süre sonra benzer akıbete Çekoslovakya’nın uğraması Avrupa’da haritaların yeniden çizilmesine yol açmıştır. 1939 yılında İtalya’nın Arnavutluğu işgali, Akdeniz ve Balkanlar bölgesinde endişe yarattı. Orta Avrupa’yı büyük ölçüde denetimine alan Almanya’nın Polonya’ya baskı yapması ve serbest şehir Danzig’in Alman sınırlarına katılması gerektiğini açıklaması, önce iki ülkeyi bir çatışma noktasına getirmiş ve daha sonra bir dünya savaşının kıvılcımını ateşlemiştir. Ayrıca, Almanya’nın Avrupa’daki müdahalelerine İngiltere ve Fransa’nın yeterli ve etkili bir direnç sergileyememeleri gelişmelerin bu noktaya varmasında kuşkusuz önemli rol oynamıştı1.
Alman ordularının 1 Eylül 1939’da Polonya sınırını geçmesinden sonra 3 Eylül 1939’da İngiltere ve Fransa, Polonya’ya verdikleri garanti yükümlülüklerini yerine getirmişler ve Almanya’ya savaş ilân etmişlerdir2. Polonya’yı kısa sürede saf dışı eden Almanya, 1940 İlkbaharından itibaren Batı’ya döndü ve Danimarka, Norveç gibi ülkeleri işgal etti. Hollanda ve Belçika devletleri de Almanya’ya karşı ciddi bir direniş gösteremedi. Almanya’nın Mayıs 1940’ta Fransa’ya başlattığı saldırı, Haziran ayında Fransa’nın teslim olmasıyla sonuçlandı.
Gelişmeleri yakından takip eden İtalya da, Fransa’ya ve İngiltere’ye 10 Haziran 1940’ta harp ilân ederek savaşa girmiştir3. Akdeniz ve Balkanlar bölgesinde ciddi planları olan Mussolini, kendisinin de Hitler gibi hızlı ve görkemli zaferler elde edebileceğini düşünmekteydi. İtalya, Arnavutluk üzerinden Yunanistan’ı istila etmek için harekete geçti. Yunanistan’a şartları ağır bir nota verdi ve bu notanın derhal reddedilmesi üzerine 28 Ekim 1940’ta Yunanistan’a harp ilân etti4. İtalya’nın bu hamlesi, Yunanistan için zor bir sürecin ve felâketli yılların başlangıcı olurken bölgede ve Türkiye’de endişe yaratmıştır.

1923 Yılı Sonrası Türkiye-Yunanistan İlişkileri
Lozan Antlaşması’ndan sonra Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkiler özellikle 30 Ocak 1923 tarihli Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi’nin ortaya koyduğu sorunlar dolayısıyla 1930 yılına kadar gergin geçmişti. Bu gerginliğin sürmesinin iki devletin de menfaatlerine aykırı olduğunu düşünen devlet adamları meseleleri halletmek için adım atmışlardır. 10 Haziran 1930’da mübadele sorunlarını çözmek için bir sözleşme imzalanmış ve akabinde 27-31 Ekim 1930 tarihleri arasında Yunanistan Başbakanı Venizelos, Türkiye’yi ziyaret etmiş ve 30 Ekim 1930 tarihli “Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Arasında Dostluk, Tarafsızlık, Uzlaştırma ve Hakemlik Antlaşması” imzalanmıştır5. Türkiye ile Yunanistan arasında 1930 yılından sonra başlayan iyi münasebetler daha sonraki yıllarda da devam etmiştir. İyi komşuluk ilişkilerini ifade etmek ve güçlendirmek için 1933 yılında “Türkiye ile Yunanistan Arasında İçten Anlaşma Yasası” imzalanmıştır6. 1934 yılında Balkan Paktı’nın imzalanması ilişkileri kuvvetlendirmiştir. 1937 yılında Başvekil İsmet İnönü’nün Balkan devletlerini kapsayan gezisi çerçevesinde 26 Mayıs’ta Atina’ya da gitmesi, aynı yılın Ekim ayında Yunanistan Başbakanı Metaksas’ın Türkiye’ye gelmesi ve Ankara’da Atatürk’ü ziyaret etmesi iki ülke arasındaki ilişkileri dostluk anlamında en üst noktaya taşımıştır7. 1938 tarihindeki Türk-Yunan antlaşmasının amacı da 1930 ve 1933 antlaşmalarının süresini uzatmak ve onları güçlendirmekti8.
Sonuçta, İkinci Dünya Savaşı öncesinde Türkiye ile Yunanistan’ın işbirliği ve komşuluk ilişkileri en iyi noktaya gelmiş durumdaydı. Yunanistan’a İtalya’nın saldırmasıyla Balkanlarda oluşturulmaya çalışılan istikrar ve güven ortamı yok olmuş, bu tablo karşısında Türkiye, hem bölge hem de Yunanistan için çok hayati bir önem taşımaya başlamıştır.

Yunanistan’a Yardım Düşüncesinin Ortaya Çıkması
İtalya’nın Yunanistan’a saldırmasından sonra Türkiye’deki kamuoyu gelişmeleri yakından takip etmiştir. Yunanistan’ın İtalya karşısında elde ettiği başarının memnuniyet yarattığı Türk basınında açıkça görülmektedir9. İlerleyen aylarda Yunanistan’da savaş ortamının getirdiği olumsuzluklar ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu olumsuzlukların en önemlisi gıda maddelerini büyük ölçüde ithal etmek zorunda olan Yunanistan’ın yaşadığı iaşe sıkıntısıdır. Yunanistan’ın gıda sıkıntısı çekmeye başladığı dönemde Türkiye’de bazı organizasyonlar harekete geçmiştir. Ankara’daki Yunan Büyükelçisi Rafael’in eşi Madam Rafael tarafından kurulan “Yunan Askerlerine Yardım Komitesi”nin, Türkiye’deki Yunanlılardan topladığı 15 ton şekerin Yunanistan’a ihracına izin verilmesi 9 Aralık 1940 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla kabul edildi10. Ege denizindeki savaşın henüz çok şiddetlenmiş olmaması sayesinde Türkiye’den Yunanistan’a zaman zaman gıda maddesinin ihracı mümkün olabildi. Meselâ, Münâkalât Vekâleti’ne11 gönderilen 20.12.1940 tarihli bir yazı, Köyceğiz’deki Dalyan balıklarının bir Türk motoruyla Pire’ye ihracının uygun görüldüğünü bildiriyordu12. 1940 yılının son gününde Yunanistan’a askerî bir yardım söz konusu oldu. Tepedelen bölgesinde İtalyanlarla savaşan Yunanlılara yardım amacıyla 100.000 çift asker çorabı, 7.000 tüfek bombası ve 1,5 ton kalay gönderildi13.
Bu dönemde adalardaki vaziyet de her geçen gün kötüleşmekteydi. 1941 yılının başlarında açlık ve salgın hastalıklar etkili olmaya başlamış ve 12 Adalar sakinlerinden 53 kişi Atina’ya sevk edilmiştir. Adalardan gelenlerin verdiği bilgilere göre adalarda şeker, kahve ve et hiç bulunmamaktaydı ve salgın hastalıklar ölümlere sebebiyet vermekteydi14.
Kızılay Cemiyeti de Yunanistan’da yaşanan savaş ve dram karşısında duyarsız kalmayan kurumlardan biri oldu ve yardım faaliyeti yürüttü. 1941 yılının başında Yunan Kızılhaçına yaralı nakline mahsus 2 adet otomobil hediye etti15.
İtalya, Yunanistan ile mücadelede başarı sağlayamamışken, Almanya’nın Rusya ile anlaşma ümidi 1941 yılı ilkbaharında oldukça zayıflamıştı. Almanya olası bir Rusya seferinde bu cephenin güney kanadını güvence altına almak düşüncesindeydi. Bu nedenle, 6 Nisan 1941’de Yugoslavya ve Yunanistan’a savaş ilan etti. Nisan ayı sonunda bu ülkeler tamamen işgal edilmiş durumdaydı ve Ege Denizi’ndeki adalar kısa sürede Alman kontrolüne giriyordu16. Mayıs ayında Girit Adası’na düzenlenen bir hava harekâtı ile İngiliz kuvvetleri adadan temizlendi17. Böylece Almanya, Ege ve Doğu Akdeniz için tespit ettiği hedeflere ulaşmış oluyordu. Ege bölgesinde Alman hakimiyeti tesis edilirken, Romanya’daki petrol bölgeleri güvence altına alınmıştı. Ayrıca, Yunanistan’da ciddi başarıyı bir türlü yakalayamayan Başbakan Mussolini’nin İtalya’daki konumu rahatlatılmış olmaktaydı18. Bu dönemde tarımda yaşanan üretim düşüşü ve Yunanistan’ın ithalât yapamaması kıtlık yaşanmasına sebep olmuştur. Gözlemcilere göre, Yunanistan’daki açlık sorunu son derece ciddiydi19. İngiltere, Yunanistan’ın Alman işgaline uğraması nedeniyle buradaki Alman kuvvetlerini tecrit etmek ve zor durumda bırakmak için abluka uygulaması başlattı. İngiltere’nin deniz kuvvetleriyle gerçekleştirdiği abluka, Yunanistan’ın ihtiyaç duyduğu buğday, pirinç ve özellikle şeker gibi temel gıda maddelerinin yurt dışından getirilmesine engel oluyordu20.
Haziran 1941’de İskenderiye’de sürgünde bulunan Yunan Başbakanı Tsuderos, Londra Büyükelçiliği’ne gönderdiği telgrafta ülkede yaşanan gıda sıkıntısını 5 nedene dayandırmaktaydı. Bu nedenler şunlardı21;
1- Ülkenin İtalyan, Alman ve Bulgar işgali altında oluşu.
2- İç göç: Kırsal kesimin büyük kısmının şehirlere göç etmiş olması.
3- İç haberleşme ve taşımacılıktaki vahim düzensizlik.
4- İşgalin başında gıda maddelerine el konulmuş olması.
5- Müttefik devletlerden yapılan ithalâtın, abluka nedeniyle kesilmiş olması.
Yunanistan’ın yaşadığı sorunlar ve bu ülkeye yardım düşüncesi 1941 yılının yaz aylarında Türk gazetelerinde yoğun şekilde yer bulmuştur. Yunus Nadi, gazetedeki köşesinde şu anda Türkiye’nin Yunanistan için yapabileceğinin gıda maddeleri göndermek olduğunu belirtmiş ve Müttefik devletlere çağrı yapmıştır. Açıklamasında, Yunanistan’a gönderilecek eşyanın işgal devletlerinin eline geçebileceği kuşkusuyla beklemenin ve zaman kaybetmenin imkânı olmadığını, Türkiye, İsveç ve İsviçre gibi tarafsız devletlerin gözetiminde yardım maddelerinin dağıtılabileceğini ifade ediyordu22. Ahmet Emin Yalman da, korkunç bir kışa doğru gidildiğini ve savaşın uzaması nedeniyle büyük facialar yaşanacağını yazmıştır23. Basının bu konuyu sürekli gündeme getirmesi 1941 yılının Temmuz ayında Türk kamuoyunun Yunanistan’da yaşanan sıkıntılara karşı dikkat ve hassasiyetini arttırmıştır. Gazetelere okuyucular tarafından gönderilen mektuplar ve yapılan başvurular, bir yardım organizasyonunun hemen harekete geçirilmesi gerektiğini ifade ediyordu. Meselâ, bu mektuplardan birinde kısaca şu ifadelere yer veriliyordu24;
“Yunanistan’a yardım hakkında ortaya attığınız fikir, asil bir teşebbüsün hareket noktası olmalıdır. Akşam gazetesi sekiz milyon insana yardım etmenin, Türkiye’nin kudreti haricinde olduğunu söylüyor. Çok haklıdır. Fakat bu ölçüde bir yardım yapamamak yardımdan geri durmağı icap ettirmez. Bir tek aileyi bile açlıktan ve ölümden kurtarabilmek bir kârdır. Hele yardım Türkiye gibi bizzat zengin olmayan ve bolluk içinde yaşamayan bir memleketten gelirse kıymeti daha yüksek olur.
Bu gibi yardım teşebbüslerinin mutlaka hükümetten gelmesi lâzım gelmez. Kızılay’ın bizzat veya hususi bir komite teşkili suretiyle harekete geçmesi ve yardım etmek isteyenlerin ihtiyari suretle vereceği ianeleri bir araya toplaması maksadı temin edebilir. Türk milletinin, her dert karşısında harekete gelen Kızılay vasıtasıyla dost Yunan milletinin felâketlerine alâka göstermesi, bir çok canlar kurtarabilir, bir çok gönüller alır ve bütün insanlığın vicdanında Türkiye’ye çok iyi bir numara kazandırır”.
Daha sonraki günlerde de Yunanistan’daki kıtlık sorunuyla ilgili yayınlar söz konusu olmuş ve somut adımların atılması için çağrılara devam edilmiştir25.
Ağustos 1941’de yardım konusunun organize edilmesi için bir girişim oldu. Yunanistan’a yardım maksadıyla Amerika’da kurulan Vanderbilt Komitesi’nin temsilcisi, Mısır’daki temaslarından sonra Türkiye’yi ziyaret etmeyi düşünüyordu. Amerika’daki Yunanlılar Vanderbilt Komitesi’ne önemli miktarda para yardımında bulunarak, kıştan önce yardımın başlatılabilmesini ümit etmekteydiler26. Böylece, Dünya kamuoyu ile eş zamanlı olarak Türk kamuoyu da Yunanistan’daki kıtlık sorununa ciddi olarak eğilmiştir.
1941 yılı Eylül ayında, Kızılay Cemiyeti Yunanistan’da yaşanan açlık sorununa karşı üzerine düşen her vazifeyi yapacağını açıklamış ve büyük takdir toplamıştır. Kızılay’ın açıklaması basında geniş yer bulmuştur. Bu konuda özetle şu ifadelere yer verilmiştir27;
“Kızılay Cemiyeti’nin, memleketimize tarihi bir şeref temin edecek kadar mühim bir karar verdiğini ve icraât ve tatbikâta geçmek üzere olduğunu memnuniyetle iftiharla haber aldık: Kızılay, Yunanistan’da felâket gören halka el uzatmak meselesini üzerine almıştır. Oraya yakında heyetler gönderecek, teşkilât yapacak, kendi menbalarından mümkün olan yardımı gösterecek, memleket halkından bu yardıma iştirak etmek isteyenlerin yardımını kabul edecek ve bütün dünyadan Yunanistan’da açlık ve felâket içinde kıvranan halka gelecek yardımları da yerlerine isal etmek ve dağıtmak için hayırlı bir mecra hizmetini görecektir”.
Gazeteci Ahmet Emin Yalman köşesinde yaptığı değerlendirmede, Kızılay’ın Yunanistan için düşündüğü faaliyet programı hakkında ayrıntılı bilgi alamadıklarını, fakat Kızılay isminin zaten mümkün olan her şeyin yapılacağının garantisi olduğunu açıklıyordu28. Nihayet, Yunanistan’a yardım gönderilmesi düşüncesi uygulama safhasına gelmiş oldu29.

Vapurlarla Yardım Gönderilmesi
Savaşan bütün ülkelerle diplomatik münasebeti olan Türkiye’ye, Yunanistan’a yapılacak yardım konusunda önemli görevler düşmüştür. Türk yetkililer, Yunanistan’a yardım konusunu İngiltere, Almanya ve İtalya devletleriyle görüştüler ve bu devletlerin uyguladıkları ablukanın kaldırılmasını temin ettiler. Gıda maddelerinin Türkiye’den satın alınması için yurt dışındaki organizasyonlar harekete geçti. Sürgündeki Yunan hükümeti ve ABD’li Rumların kurduğu Greek War Relief Association (GWRA) adına United Kingdom Commercial Corporation tarafından gıda maddeleri Türkiye’den satın alınacaktı. Bu gıda maddelerinin temini ve Yunanistan’a ulaştırılması konusunda faaliyet yürütmek üzere üç ülkede üç şirket kuruldu. Bunlar Türk-Ellas (İstanbul), Ella-Türk (Atina) ve Triand M. Fulas (New York) idi30. Basında çıkan haberlere göre, Türkiye’den alınacak 5.000 ton gıda ve sağlık malzemesi Adana vapuru tarafından götürülecekti31. Türkiye’den satın alınacak malzemelerin parasının İngiliz ithalat şirketleri tarafından karşılandığı haberi de yine gazetelerde yer aldı. İngiliz basını ise yaptığı değerlendirmede Yunanistan’a yardım ulaştırılabilmesi için Türkiye’nin diplomatik ilişkileri olan Almanya’yı ikna etmesinin önemli bir çaba olduğunu vurgulamıştır32. İlerleyen günlerde yardım ile ilgili hususlar biraz daha belirginlik kazanmıştır. 12 Eylül 1941 tarihli gazetelerde yardım miktarı 5.000 ton olarak yazılırken, daha sonra söz konusu yardımın 50.000 ton olduğu açıklanmıştır. Muhtemelen gazetelere ilk anda ulaşan bilgilerde maddî hata gerçekleşmiştir. Yapılacak yardımın ayrıntıları da ortaya çıkmaya başlamıştır. Buna göre, İngiltere Ticaret Korporasyonu, Yunanistan’a Yardım Cemiyeti ve bir Avustralya Komitesi’nin ortak girişimi vardı ve gerekli mahsul Türkiye’den satın alınıyordu. Ayrıca, Türk Kızılay Cemiyeti hediye olarak bilhassa çocuklar için Yunan Kızılhaçına 25 ton gıda maddesi gönderiyordu33. Sevkiyat ve dağıtım işleriyle ilgilenmek üzere Kızılay genel merkezinde bir heyet oluşturuldu34. Başka bir haberde, Kızılay’ın ayrıca yapacağı yardımlar arasında Yunan çocukları için 30.000 lira değerinde un ve çocuk gıdaları bulunduğu belirtiliyordu35.
Bu arada, Türkiye’den Yunanistan’a 50.000 ton yiyecek maddesiyle, Türkiye’deki Yunan tebasının Yunanistan’daki yakınlarına göndermek istedikleri kolileri götürecek vapurun Adana olmadığı açıklandı. Yardım malzemelerini Kurtuluş isimli vapur götürecekti36. Ekim ayının başında Kurtuluş’a gıda maddelerinin yüklenmesi başlamış ve geminin her tarafına Kızılay işaretleri konulmuştur37. Kurtuluş vapuruna yüklenen gıda maddeleri arasında soğan, nohut, fasulye, yumurta, lakerda, pirinç unu ve şeker bulunuyordu. Piyasada süt tozu bulunamadığından göndermekten vazgeçilmişti38. Kurtuluş vapuru ilk seferini 13 Ekim 1941 tarihinde yaptı. Yunanistan’dan gelen bir heyetle, eşyaları teslim edecek Kızılay memurları da Kurtuluş’un yolcuları arasındaydı39. Kızılay’ı temsilen vapurda Saim Umar ve Feridun Bey’ler bulunuyordu40. Ayrıca, memleketimizdeki Yunan tebasının yakınlarına gönderdiği beşer kiloluk 1.000 koli ile İngiliz ve Amerikan Kızılhaçları tarafından gönderilen koliler de Kurtuluş’a yüklendi41. Kurtuluş, Yunanistan’a gönderilecek eşyaları bir seferde nakledemeyeceğinden Pire limanında yükünü boşaltır boşaltmaz dönecekti ve bu şekilde birkaç sefer yapması öngörülüyordu42. Vapurun savaş ortamında bir kazaya kurban gitmemesi için takip edeceği rota ve tüm bilgiler İngiltere ve İtalya Büyükelçiliklerine bildirildi43.
Kurtuluş vapurunun getirdiği yardım maddelerinin dağıtım organizasyonu için Ekim 1941’de Atina’da Uluslararası bir Kızılhaç bürosu açıldı44. Kurtuluş, Pire’ye varınca yükünü hemen boşalttı ve yeni sefer için İstanbul’a döndü. Kurtuluş vapuru mürettebatının verdiği bilgiye göre, Yunanlılar yardıma çok sevinmişlerdi. Boşaltılan gıda maddeleri rıhtımda bekleyen Kızılhaç kamyonlarına hemen yüklendi ve gerekli yerlere götürülerek dağıtıldı. Yunanlılar yardımdan memnun olmuştu. Hatta, Kurtuluş vapurunun bir resminin Pire’nin önemli bir yerinde muhafaza edileceğini ifade ediyorlardı45. Kurtuluş, İstanbul’a döndükten sonra tekrar yükleme faaliyetine geçilmiştir. Vapurun bu seferinde 2.000 ton eşya götürmesi planlanıyordu46. Kurtuluş ikinci seferine 27 Ekim 1941’de çıkmıştır. Vapura yüklenen gıda maddeleri arasında çocuklar için çok miktarda pirinç unu ve nişasta, fasulye, nohut, yumurta ve diğer gıda maddeleri vardı. Gıda maddelerinin bir günde Kızılhaça teslimi ve hemen geri dönülmesi planlanmıştı47. Bu dönemde Kızılay, elinden geldiğince yardım faaliyetlerine devam etmiştir. 25 Eylül-Ekim 1941 tarihleri arasında Yunanistan’a yapılan diğer yardımlar arasında Sakız adasından gelen bir heyete İzmir’de içlerinde serum ve aşı olan sağlık malzemelerinin verilmesi de bulunuyordu. Ayrıca, Yunanistan’ın Dimetoka şehrinde kurulacak hastane için 100 adet karyola ve yatak takımı sınırda Yunan Kızılhaçına teslim edildi48.
Ahmet Emin Yalman “Cehennemden Dönen Adamın Hikayesi” başlıklı yazısında, Kurtuluş vapuru ile Yunanistan’a gitmiş bir gemicinin intibalarını anlatmıştır. Gemiciye göre, Atina’da yaşananlar korkunçtu ve insanlar açlıktan ölüyorlardı. İlk seferde Kurtuluş vapurunun getirdiği yiyecekler önce bir çocuk hastanesinde dağıtılmıştı. Yunanistan’a gönderilen malzeme fasulye, nohut, 1.900 fıçı lakerda, 1.500.000 yumurta, soğan, çocuklar için şeker, pirinç unu ve mercimek unundan oluşmaktaydı. İkinci seferde getirilen malzeme de hemen hemen aynıydı. Bu yiyecek maddeleri, Uluslararası Kızılhaça mensup 2, Yunan Kızılhaçından 2, İtalyan Kızılhaçından 1 ve Kızılay’ın da 1 temsilcisinden oluşan heyet vasıtasıyla dağıtılmıştı. Yine bu malzemelerin Yunan halkına dağıtılmasının Alman ve İtalyanlar tarafından engellendiği rivayetleri doğru değildi ve hatta kolaylık gösterilmişti49.
Yunanistan için yürütülen yardım faaliyetleri gıdasızlıktan veya hastalıklardan ölümleri önlemeye yetmedi. Kasım 1941’de Yunanistan’dan gelen haberler ölüm vakalarının arttığı şeklindeydi50. 12-16 Kasım arasında ekmek dağıtılamamıştı. Ondan önceki günlerde ise halka verilen ekmek zaten 30 grama kadar düşmüştü51.
Yapılacak yardımlar çerçevesinde Türkiye’deki Yunan tebasının Yunanistan’daki yakınlarına özel koli göndermelerine daha önceden izin verilmişti. Türk Hükümeti, 15 Kasım 1941’de aldığı bir kararla Türk tebasının da Yunanistan’daki akrabalarına Kızılay aracılığıyla koli göndermelerine müsaade etmiştir52. Paketlerin şu şartlar dâhilinde kabulü söz konusuydu53;
1- Paket gönderecekler bir istida ile (Gümrük Müdürlükleri vasıtasıyla veya doğrudan doğruya) Gümrük ve İnhisarlar Vekâleti’ne müracaat edecekler ve alacakları müsaade yazısıyla birlikte müsaade edilen eşyayı Yenipostane caddesinde Kızılay hanında Kızılay İstanbul Mümessilliğine teslim veya posta ile göndereceklerdir.
2- Bir kişi ayda yalnız 5 kilo ağırlığında ve en çok 10 lira kıymetinde paket gönderebilecektir.
3- Paketlerin içine konacak şeyleri Gümrük ve İnhisarlar Vekâleti tayin edecektir.
4- Kızılayca bu paketler gidecek vapurun yükünün müsaadesine göre sıraya konarak Yunanistan’da alâkalı makamlara teslim edilecektir.
Böylece yardım vapurlarına yüklenecek gıdalar dışında özel paketlerin ve hediyelerin kabul şartları tespit edilmişti.
Kurtuluş vapurunun üçüncü seferi 24 Kasım 1941’de gerçekleşmiştir54. Kurtuluş’un bu seferinde götürülen gıda maddeleri arasında 298.000 kilo soğan, 168.000 kilo patates, 582.000 kilo nohut, 393.000 kilo fasulye, 80.000 kilo yumurta (sandıkta), 90 fıçı tuzlu balık ve 2 koli bulunuyordu55.
Yunanistan’daki akrabalarına yardım eşyası göndermek isteyenler arasında Gümrüklere müracaat edenlerin sayısı Aralık ayı başında 2.000’i bulmuştur. Vekâlet’ten gelen emir üzerine Kurtuluş’un dördüncü seferinde eşya göndereceklerin Türk tebasında bulunmaları ve Yunanistan’da bulunanlarla soy veya kan akrabalığı olması gerektiği vurgulanmıştır56. Ayrıca Gümrükler İdaresi neşrettiği bir Tamim’de her beş kiloluk pakette kuru sebze, zeytinyağı ve peynir gibi maddelerden azami birer kilo; domuz eti, kuru yemiş, zeytin, jambon, pastırma gibi maddelerden de ancak ikişer kilo bulunabileceğini bildirmiştir57.
Üçüncü seferinden dönen Kurtuluş vapurunun, Yunanistan’a şimdiye kadar 10.000 ton kadar muhtelif gıda maddesi götürdüğü basında ifade ediliyordu58. Kurtuluş vapuruyla Yunanistan’a dördüncü parti gıda maddeleri yükleme işlemi ara vermeden başlamıştır. Kurtuluş’un yaptığı her seferden 14.000 çocuk ve 250.000 kişinin istifade ettiği tahmin ediliyordu. Yunanistan’da, yiyecek maddeleri yetimhanelerde ve hastanelerde pişirildikten sonra halka dağıtıldı. Dağıtımda herhangi bir engelleme yoktu ve Uluslararası Kızılhaç temsilcileri ile Yunan ve Alman Kızılhaçları namına doktorlar dağıtıma nezaret ediyorlardı59.
Kurtuluş’un dördüncü seferi 12 Aralık 1941’de başlamıştır60. Dördüncü seferde Yunanistan’a 428.000 kilo fasulye, 812.000 kilo nohut, 180.000 kilo soğan, 300.000 kilo patates, 60.000 kilo lakerda, 300 sandık yumurta ve 650 tane koli gönderilmiştir61. Koli sayısındaki artış düşünüldüğünde Türk tebasında olanların paket gönderme müracaatının dikkate alındığı söylenebilir. Bununla beraber kolilerin birikmiş olması ve gönderilmesinin ancak birkaç seferde gerçekleşebileceği tahmin edildiğinden, eldeki koliler bitirilinceye kadar yeni başvurulara sıcak bakılmaması kararlaştırılmıştır62.
Yunanistan’a gönderilen yardımlar, ihtiyaçların ancak bir kısmını karşılayabiliyordu. Kıtlık meselesinin halledilebilmesi için yardımın mutlaka arttırılması gerekliydi. Nitekim Yunus Nadi gazetedeki köşesinde yaptığı çağrıda, Kızılay’ın elinden geleni yaptığını, Yunanistan’ın açlık problemine her tarafı abluka içinde ve kendi sorunlarıyla uğraşan Avrupa’nın fayda etmeyeceğini, ancak deniz aşırı ülkelerden meselâ Güney Amerika’dan gıda maddelerinin bol miktarda gönderilebileceğini vurgulamıştır63.
Kurtuluş vapurunun beşinci seferini 28 Aralık 1941’de yapacağı açıklanırken, her zaman götürdüğü eşyadan fazla olarak 750 koli ile Yunanistan’da muhtaç çocuklara dağıtılmak üzere Kızılay’ın gönderdiği eşya ve 250’şer gramlık partiler halinde 2.000 kilo incir bulunuyordu64. Kurtuluş vapurunun beşinci seferini yapmasından sonra Yunanistan’a yedi, sekiz milyon kilo yiyecek götürdüğü tahmin edilmekteydi. Yunanlıların tahminlerine göre bu seferler sayesinde yaklaşık yarım milyon Yunanlı hayatta kalmıştı. Vapur o kadar derin bir etki ve sempati bırakmıştı ki hatıra olarak Atina’nın caddelerinden birine Kurtuluş adının verilmesi düşünülmüştür.
Vapurun altıncı seferinde gıda maddeleri dışında, Türk gazetecilerinin 350 Yunanlı meslektaşı için ayrı ayrı hazırladığı beşer kiloluk paketler de özel yükler arasındaydı65. Kurtuluş vapuru yolculuk esnasında 21 Ocak 1942 tarihinde kazaya uğramıştır. Büyük talihsizlik oldu ve Kurtuluş, Marmara Adası yakınındaki Hayırsız Ada’da karaya oturdu. Vapurda 1.800 ton lakerda, soğan ve nohutla beraber binlerce hususî paket ve Basın Kurumu’nun Yunanlı meslektaşları için hazırladığı 350 paket bulunmaktaydı66. Vapur tüm çabasına karşın kendisini kurtaramadı ve battı67.
Kurtuluş’un batmasından sonra Denizyolları İdaresi, Yunanistan’a gıda malzemesinin gönderilmesi için Tunç şilebinin tahsis edileceğini bildirmiştir. Yapılan açıklamada, Tunç vapurunun Kurtuluş’tan daha büyük olduğu ve her seferde daha fazla yiyecek nakledebileceği belirtilip, Kızılay işaretlerinin yapılmasıyla 31 Ocak itibariyle Tunç vapurunun hareket edeceği vurgulanıyordu68.
Türk basını, Kurtuluş vapurunun aniden batması ve kış ortasında Yunanistan’a yapılacak yardımların aksaması ihtimalinden rahatsız olmuştur. Bu konuya eğilen gazetecilerden Falih Rıfkı Atay başyazısında gelişmeleri şöyle değerlendiriyordu69;

“Ayda bir iki defa Atina ve Pire halkına yiyecek götüren Kurtuluş vapuru fırtına yüzünden kayalara düştü ve battı. Bu yüzden açlara sıcak yemek dağıtan yardım evlerinin kapısı, kim bilir kaç gün kapalı kalacaktır? Aldığımız haberler gösteriyor ki, Avrupa memleketlerinden bir çoğunda açlık, sıkıntı, kıtlık var. Fakat açlık ölümü, yalnız Yunanistan’ın üstüne çöken bir kara beladır. 

…Almanya’nın Yunanistan’a gidecek yardımlara izin vermiş olduğunu biliyoruz. Kurtuluş’un götürdüğü her şey yalnız Yunan açlarına dağıtılmıştır. İngilizlerin kararlarının da ne olduğunu bize telgraflar öğretmiştir. Şimdi mesele, bu kış için, bol besin maddelerinin en büyük süratle bu memlekete yetiştirilmesindedir. Bunun yapılacağına eminim”.
Kurtuluş’un yarım bıraktığı görevi Tunç vapurunun devam ettireceği düşünülürken ve 31 Ocak’ta yola çıkabileceği açıklanırken, daha sonra hareket tarihinin Şubat’a kalacağı bildirilmiştir70. Bir müddet sonra ise Tunç vapuru yerine Dumlupınar adlı vapurun yardım vazifesini yerine getireceği ifade edilmiştir. 13 Şubat 1942 tarihli bir haberde Dumlupınar’ın yük almaya başladığı ve ilk anda 400 ton fasulye yüklendiği belirtiliyordu. Ayrıca, Türk gazetecilerinin başlattığı mesleki dayanışmanın devam ettiği görülmüştür. Bu seferde belediye memurları, Atina’daki meslektaşları için 600 koli hazırlamışlardı71.
1942 yılı başında Yunanistan’da açlıktan hayatını kaybedenlerle ilgili çeşitli merkezlerden yine ürkütücü bilgiler gelmekteydi. İsviçre merkezli haberlere göre, Atina ve çevresinde her gün 300–500 arası ihtiyar ve çocuk ölmekteydi72. Yunanistan kaynaklı bilgiler, Atina ve Pire’de açlıktan ölenlerin sayısının günde 2.000 kişi olduğu şeklindeydi73. Alman uzmanları da, Atina ve Pire bölgesinde günde en az 2.000 kişinin öldüğünü tahmin ediyorlardı. Bir Alman sözcüsü, Atina bölgesi halkının doğrudan doğruya açlıktan değil, fakat yetersiz beslenmekten kaynaklanan hastalıklar neticesinde hayatlarını kaybettiklerini ifade ediyordu. Ayrıca, bulaşıcı hastalıklar önemli miktarda ölümlere sebebiyet veriyordu74.
20 Şubat tarihli bir haber Dumlupınar’ın bir gün sonra hareket edeceğini bildirmekteydi. Vapurda, 2.200 ton fasulye, balık, nohut, patates, incir, yumurta ve 700 koli vardı. Ayrıca, Basın Birliğinin hediyesi olan 1.500 kilo yardım eşyası yükler arasındaydı75. 27 Şubat tarihli gazete haberi Dumlupınar’ın Yunanistan’a vardığını belirtiyordu. Bu dönemde Müttefiklerin yaptığı propagandalardan birisi yardım faaliyetlerinin engellendiği şeklindeydi. Bunun üzerine Almanya bir açıklama yapma ihtiyacı duydu ve yapılan propagandaların aksine Yunanistan’a yardım gönderilmesine hiçbir zaman engel olmadığını ve olmayacağını bildirdi76.
Dumlupınar Mart ayında yeni seferini yapmıştır. Bu seferinde Kızılay tarafından gönderilen 2.130 ton fasulye, incir, yumurta, zeytin, tuzlu domuz eti, kestane, elma ile Basın Kurumu’nun Yunan gazetecilerine gönderdiği hediyeler vardır. Bundan başka Kızılay’ın Kızılhaç’a yolladığı 500 battaniye ile Türk vatandaşlarının Yunanistan’daki yakınlarına gönderdikleri 400 koli sevk ediliyordu77.  İstanbul’dan ayrıldıktan sonra Çanakkale’ye gelen vapur 26 Mart 1942’de buradan Pire’ye yolculuğuna devam etmiştir78.
Dumlupınar’ın bir başka seferi Nisan ayında gerçekleşmiştir79. Bu yolculuktan İstanbul’a geri döndüğü tarih 7 Mayıs 1942 olmuştur80. Dumlupınar vapuru İstanbul ile Pire arasındaki seferlerine ara vermeden devam etmiştir. Hazırlıklarını tamamlayan Dumlupınar 5 Haziran 1942’de yeni yolculuğuna çıkmıştır. Bu seferindeki yükü 1.700 ton tuzlu balık, ceviz, badem içi, incir, üzüm, yumurta ve kuru fasulye’den oluşmuştur81. Türkiye’nin Yunanistan’a yaptığı yardımlar Yunan yetkililerce de memnuniyetle karşılanmıştır. Yunan Başvekili Tsuderos, Kahire radyosunda Yunanistan’a ve Yunan milletine hitaben yaptığı açıklamada Türkiye’nin yardımları için şükranlarını ifade etmiştir82.
Dumlupınar vapuru, Temmuz ayında Yunanistan’a yine gıda maddeleri götürmüştür. Vapur, 19 Temmuz 1942’de Çanakkale boğazından geçerek Pire’ye yolculuğuna devam etmiştir83.
Yunanistan’a yapılan yardımlarla ilgili önemli bir çalışmada Yunanlı bir araştırmacıya dayanılarak bazı bilgiler verilmektedir. Buna göre, Dumlupınar son seferini 24 Ağustos 1942’de yapmış ve 1.800 ton fasulye ve 300 ton patatesi teslim edip geri dönmüştür. Ayrıca, Kurtuluş’un 5 ve Dumlupınar’ın 5 olmak üzere iki vapurun toplam 10 seferinde 17.500 ton gıda maddesinin götürüldüğü belirtilmiştir. Yapılan anlaşmaya göre Türkiye’den 50.000 ton gıda maddesi taşınacağı öngörülürken, bu rakam yalnız 17.500 ton olarak gerçekleşti. Bu nakliyat karşılığında GWRA, Türkiye’ye toplam 1.400.000 dolar ödedi84. Kurtuluş vapurunun Yunanistan’a 5 seferi olmuştur. Yalnız Dumlupınar’ın Yunanistan’a sefer sayısının 5’ten fazla olduğunu ifade etmek gerekiyor. Çünkü Dumlupınar’ın 1942’nin Şubat, Mart, Nisan, Haziran ve Temmuz aylarında olmak üzere Ağustos yolculuğundan önce zaten 5 seferi bulunduğu dikkate alınmalıdır.
Yunanistan’a yapılan yardımlara rağmen özellikle 1941-1942 kışı Yunan halkı için korkunç geçmişti. Bazı tahminler sadece bu dönemde açlıktan hayatını kaybedenlerin sayısının 100.000 kişiyi bulduğu şeklindedir85.

Yunanistan’a Yapılan Diğer Yardımlar
Yunanistan’a yardım iletilebilmesi Avrupa’daki tarafsız ülkelerden Türkiye, İsveç ve İsviçre gibi ülkeler aracılığıyla olmuştur. Türkiye’nin Kurtuluş ve Dumlupınar ile gerçekleştirdiği düzenli seferlerinin yanında özellikle İsveç bandıralı gemilerle Yunanistan’a gıda maddeleri götürülmüştür. Meselâ, Şubat 1942’de bir İsveç vapuru Yafa limanından aldığı 5.000 ton unu Yunanistan’a nakletmiştir86. Yine, 1942 Mart ayında İsveç gemisi Helleron’un Portekiz’den alacağı 3.000 ton yiyeceği Yunanistan’a götüreceği ifade edilmiştir. Arjantin devleti de yaptığı açıklamada Yunanistan için 10.000 ton buğday ayıracağını belirtmiştir87.
Yunanistan anakarası dışında adalarda da açlık yoğun bir şekilde sürmüştür. Türkiye, İtalyan işgali altında bulunan Rodos adasındakilere 11.181 kilo yiyecek, Rodos Türklerine 10.000 liralık gıda, İstanköy’e ise 800 liralık Amerikan bezi göndermiştir. Ayrıca Kızılay, Rodos’taki çocuklara ve hastalara dağıtılmak üzere 5.840 kilo pirinç, 2.200 kilo zeytinyağı, 1.500 kilo şeker, 2.000 kilo taze balık ve 60 adet canlı hayvanı (keçi) Marmaris’ten bir motorla Rodos’a sevk etmiş ve İtalyan Kızılhaçına teslim etmiştir88. Ege adalarına gıda maddeleri gönderilmesi için İzmir limanı merkez olarak kullanılmıştır. 1942 Haziran ayında Uluslararası Kızılhaç Sisam, Sakız, Midilli ve Nikarya adalarına gönderilmesi için 600 çuval İngiliz unuyla, 660 ton muhtelif eşya göndermiştir89. Bir süre sonra Yunan adaları halkı için İsveç bandıralı Helleron vapuruyla İzmir’e getirilen 1.000 ton buğdayın, adalara Arslan adlı motorla dağıtılacağı açıklanmıştır90. Türk Dışişleri Bakanlığı’nda Yunanistan ve Ege adalarına gıda yardımı yapmak için kurulan komisyonda başkanlık görevini sürdüren Feridun Cemal Erkin’e gönderilen mektuplarda yardımlar için teşekkür edilmiştir. Sakız Valisi’nden gelen mektupta Arslan vapurunun gelişinden duydukları heyecanın büyüklüğü anlatılıyordu. Yine Sisam Metropoliti ve Atina Belediye Başkanı da Türkiye’nin yardımları için minnettarlıklarını ifade etmişlerdir91.
İsveç vapurları Yunanistan’a yardım malzemesi götürülmesi için aktif rol üstlenmeye devam etmiştir. Kasım 1942’de, İsveç bandıralı Akka ve Arrowanga vapurları Yunanistan’a Kanada buğdayı, süt tozu ve bir çok sıhhi malzeme getirmiştir92.
Uluslararası Kızılhaç Dergisi, 1942 yılı Sonbaharında Yunanistan’daki son durum ile ilgili bir rapor yayınlamıştır. Bu rapora göre, yardım seferlerine rağmen vaziyet 1942’nin başından itibaren günden güne kötüleşmektedir. Şubat 1942’den beri Türkiye’den 7.000 ton kuru sebze ve başka yiyecekler gönderilmiştir. İsveç vapurlarıyla Mısır’dan, Filistin’den, Lizbon’dan ve Amerika’dan gelen 20.000 ton un dağıtılmıştır. Bundan başka büyük bir kısmı İsviçre’den gelmek üzere kara yoluyla bir miktar erzak temin edilmiştir. Bu yardımlar neticesinde sivil halka kişi başına günde 150 gram ekmek verilebilmiştir. Kurulan teşkilât ile 500.000 kişiye sıcak çorba dağıtılmaktadır. Fakat tüm bu gayretlere rağmen aç Yunan çocuklarına günde iki defa sıcak yemek verme imkânı yaratılamamıştır. Ayrıca, Yunanistan’daki tarım faaliyetlerinin yetersiz kalması açlık sorununu arttırmıştır. Harpten önce Yunanistan’da yıllık yaklaşık 800.000 ton buğday elde edilirken, 1942’nin bütün mahsulü 350.000 tonu bulmamaktaydı. İhtiyaçları karşılamak için Yunanistan’a her ay düzenli olarak 20.000 ton buğday gelmesi gerekiyordu. Bu bakımdan planlamalar Kanada’dan her ay 15.000 ton buğdayın, İsveç deniz ticaret filosu ile Yunanistan’a taşınması üzerine kurulmuştur. Sonuç itibariyle, Yunanistan’daki açlık sorunu büyük bir problem olarak varlığını sürdürmekteydi93.

Yunanlı Çocukların Türkiye’ye Getirilmesi Tasarısı
Yunanistan’da gıdasızlıktan kaynaklanan ölümler ve hastalıklardan en çok etkilenen kesim çocuklardı. Yaşanan bu insanlık dramı karşısında Kızılay’ın attığı önemli bir adım Yunanistan’dan getirilecek bazı çocukların bakımlarını üstlenmek istemesi olmuştur. Kızılay, yaptığı temaslar neticesinde yaşları 13-16 arasında değişen 1.000 kadar çocuğun Türkiye’ye getirilmesini kararlaştırmış ve Yunan makamları bu istek karşısında minnetlerini bildirmişlerdir94.
Çocukların Türkiye’ye getirilmesinin Dumlupınar’ın ikinci seferinde olması planlanmıştır. Ayrıca, İsveç vapurlarıyla Suriye, Mısır’a çocuk nakledilmesi ve demiryolu ile İsviçre’ye de gönderilmesi düşünülmekteydi95. Yunanistan’dan seçilecek 1.000 kişilik çocuk kafilesinin Dumlupınar’ın Mart ayındaki seferinde getirilmesi ve daha sonra ikinci bir çocuk kafilesinin de gelmesinin söz konusu olduğu belirtildi96. Bununla beraber bu teşebbüs Dumlupınar’ın ikinci seferinde gerçekleşmemiştir. Kızılay ise kendi hazırlıklarına devam etmiştir. Yapılan açıklamada çocukların barındırılması için İstanbul ve İzmir’de yer arandığı, çocukların toplu bir halde okutulacağı ve beslenme-barınmalarının sağlanacağı bildirilmiştir97. Bir süre sonra çocukların barınacağı şehirlerden İzmir seçeneği gündemden düşmüştür. Çünkü İstanbul’da Baltalimanı’ndaki Eski Balıkçılık Enstitüsü binasının ihtiyacı karşılayacağı düşünülmüş ve binada tadilât başlatılmıştır. Çocukları manevi evlat edinmek isteyenlerin veya harp sonuna kadar bakmak talebinde bulunanların başvurularının kabul edilmeyeceği açıklanarak, dünyanın siyasî manzarası düzelinceye kadar Yunanlı çocukların Kızılay’ın muhafazası altında misafir olacakları ifade edilmiş ve binadaki tadilât biter bitmez Dumlupınar vapurunun çocukları Kızılhaç’tan teslim alarak getireceği vurgulanmıştır98. Daha sonra konuyla ilgili başka bir duyuru çocukların getirilmesi vazifesi için özel olarak Erzurum adlı vapurun seçildiği şeklindeydi99. Çocukların barındırılacağı Balıkçılık Enstitüsü olarak bilinen Baltalimanı’ndaki Damat Ferit Paşa yalısının bakım çalışmalarının 15 Haziran’a kadar bitirilmesi planlanmıştır. Bu çalışma biter bitmez Erzurum vapuru çocukları Yunanistan’dan getirecekti. Kızılay atölyelerinde ise hummalı bir faaliyet devam ediyor, bina ve çocuklar için gerekli eşyalar diktirilerek hazırlanıyordu100.
Bu hazırlıklar sürerken Yunan Kızılhaç Başkanı, Kızılay cemiyetine müracaat ederek lisan, muhit ve aileden ayrılma bakımlarından çocukların ülkelerinden çıkmalarının sıkıntı yaratacağını belirtmiş ve bunun üzerine projeden vazgeçilmiştir101. İlerleyen günlerde bu teşebbüsten vazgeçilme nedenleri kamuoyunda sorgulanmıştır. Bunun üzerine yapılan açıklamada, 1.000 Yunan çocuğunun Türkiye’ye getirilmesi düşüncesinden Yunan Kızılhaçının başvurusu ve isteği nedeniyle vazgeçildiği ve bu teşebbüsün gündemden kalktığı ifade edilmiştir102.

1943–1944 Yıllarında Yardım Faaliyetleri
İsveç Vapurlarının Gıda Maddesi Nakliyatı
Vapurlarla Yunanistan’a gıda nakledilmesi Yunan halkı ve yetkililerinde memnuniyetle karşılanmıştır. Yunan Kralı, 1943 yılının başında verdiği bir demeçte özellikle Türkiye, İsveç ve İsviçre’ye yardımları için teşekkür etmiştir. Yunan Kralı minnettarlığını şu ifadelerle belirtiyordu103;

“Yunanistan’a yapmış oldukları yardımdan dolayı İsviçre, Türkiye ve İsveç’e karşı kendi şahsım ve Yunan milleti namına bir kere daha şükran hislerimi izhar etmeyi bir borç bilirim. Yunanistan’da büyük bir kısmını çocukların teşkil ettiği binlerce insan hayatlarını bugün bu memleketlerin alicenâblıklarına borçludurlar”.
1943 yılında İsveç vapurlarının gıda nakliyatı devam etmiştir. Kızılhaç bandıralı bir İsveç vapuru Kanada’dan 2.685 ton buğday ve bezelye ununu İzmir limanına getirmiştir. Bu unların Türk motorlarıyla Yunan halkına dağıtılması planlanmıştır104. Yine bir İsveç vapuruyla İzmir limanına 2.670 ton gıda maddesiyle, Mısır’dan 2.000 sandık süt tozu gönderilmiştir. Bu malzeme Midilli, Sakız ve diğer Yunan adalarındaki halka dağıtıldı105.
Adalara düzenli erzak gönderilmesi için Roma’da Kızılhaç temsilcileriyle, İtalya hükümeti arasındaki görüşmelerin olumlu sonuç vermesi üzerine İzmir’de faaliyetler artmıştır. 27.000 ton zahire, kuru sebze ve Mısır’daki Yunanlılar tarafından gönderilen 40 ton toz halinde sütün gemilere yükletilmesi için hazırlıklara başlanmıştır. Bu gıda maddeleri Sakız, Sisam ve Nikarya adaları içindi. Gelen haberler, Limni adasındaki iaşe vaziyetinin de son derece kötü durumda olduğunu gösteriyordu106.
Nisan ayında, Yunanistan’a gönderilmek üzere İzmir’de hazırlanan 2.500 ton yiyecek maddesinin İsveç vapurlarıyla sevk edileceği açıklanmıştır. Bu yiyeceklerden bazı partiler çok sıkıntılı olan Yunan adalarına gönderildi107. İsveç vapurları Yunanistan’a ve Ege’deki adalara gıda maddelerinin nakledilmesinde son derece önemli hizmetlerde bulunmuşlardır.

Kızılay’ın Yunanistan’a Yardımı
Dumlupınar’ın Ağustos 1942’deki son seferinden sonra Yunanistan’a Türk vapurlarıyla düzenli seferler yapılmamıştı. Kızılay’ın bu dönemde yaptığı yardımlar İsveç vapurlarıyla Pire’ye malzeme gönderilmesi ya da İzmir’den küçük Türk motorlarıyla adalara gıda maddelerinin aktarılması şeklinde olmuştur. 1943 yazında Kızılay, Yunan Kızılhaçına iletilmek üzere İsveç bandıralı Faehnrich vapuruyla mühim miktarda gıda maddeleri sevk etmiştir.
1943 yılı sonbaharında Başvekil Şükrü Saraçoğlu, Metapoliteftis gazetesine verdiği bir beyanatta, Kızılay emrine verilecek bir vapurla İzmir’den Yunanistan’a yardım gönderileceğini açıklamıştır. Başvekil Şükrü Saraçoğlu’nun konuyla ilgili ifadeleri şöyleydi108;

“Harbin doğurduğu vaziyetten memleketimizin de müteessir olduğu malûmdur. Bilhassa geçen sene iaşe bakımından bir hayli sıkıntı çektik. Bu sene mahsul vaziyetimiz iyi olduğundan bir çok binlerce ton buğday ve diğer gıda maddeleri göndermek suretiyle yardımda bulunmak kararındayız. Yunan milletinin ıztırablarına bütün kalbimizle iştirak ediyor ve acılarının bir an evvel son bulmasını candan temenni ediyoruz”.
Kasım 1943’te, Kızılay bir motorla Yunanistan’a 150 ton balık gönderdi109. 1944 yılı başlarından itibaren Kızılay, Yunanistan’a yiyecek göndermeye devam etmiştir. Mart ayında yapılan açıklamada, İstanbul’a gelecek bir İsveç Kızılhaç gemisiyle Yunanistan halkına hediye edilen 1.300 ton kuru sebze, kuru yemiş ve balık malzemelerinin nakledileceği belirtiliyordu. Ayrıca, Kızılay’ın Yunan üniversiteleri için hazırlattığı kuru sebze, kuru yemiş ve balık sevk edilecekti110. 1944 ilkbaharında Türkiye, ilgili devletlere müracaat ederek Yunanistan’a gönderilmesi için gıda maddeleri ayırabileceğini bildirmiş ve Almanya ile yapılan görüşmeler neticesinde olumlu sonuçlar elde edilmiştir. İngiltere ise verdiği cevapta, Kuzey Amerika’dan alınan gıda maddelerinin İsveç vapurlarıyla Yunanistan’a nakledildiğini açıklayarak Türkiye’den şimdilik yeni alımlar düşünmediğini ifade etmiştir111.
1944 yılı Ekim ayındaki bir haber Kızılay’ın uzun zamandan beri şeker yokluğu çeken Yunan Trakyası halkına 1.000 kilo şeker gönderdiğini yazmaktadır112. Yine bazı Yunan motorları İzmir’den aldıkları malzemeleri Sakız adasına götürürlerken, Midilli adasına 285 ton gıda maddesi götürmesi için İke adlı Türk motoru hazırlanmıştır. Özellikle Sakız Adası, Yunan adalarına iaşe dağıtımının merkezi haline gelmiştir113. Kızılay’ın motorlarla adalara gıda maddesi göndermesi faaliyeti mümkün olan her fırsatta devam etmiştir.

Yunanistan İçin Yürütülen Bağış Faaliyetleri ve Vapur Seferlerinin Yeniden Başlaması
Kızılay, kendi imkânlarıyla yaptığı yardımların dışında, Yunanistan’daki sivil halk için yapılan bağışları da Yunanistan’da ilgili yerlere ulaştırmıştır. Nisan 1944’te yapılan bir açıklama, son bir yıl içinde Kızılay’ın Yunanistan’da açlık çeken halk için 1.135.000 liralık yardım yaptığını gösteriyordu114.
1944 yılı sonbaharında savaş Almanya adına iyi gitmezken, Yunanistan için ise uzun süren bir işgal dönemi son bulmaya başlamış ve 4 Ekim 1944’de İngiliz kuvvetlerinin Yunanistan’a çıkmasından sonra 14 Ekim’de Atina Alman işgalinden kurtulmuştur115. Almanlar, Yunanistan’ı tamamen boşaltmak için harekete geçerken kuzeyde stratejik bir şehir olan Selaniğin tahliye hazırlıklarına giriştiler. Böylece, Yunanistan için uzun yıllardan sonra yeni bir dönem başlıyordu116.
Kızılay’ın yardım toplamak amacıyla gerçekleştirdiği organizasyonlar dışında birçok yardım çalışması hayata geçirilmiştir. Ekim 1944’te İstanbul ve Ankara’da valilerin başkanlığında iki komite kurulmuştur117. İstanbul’da, Atina’nın kurtuluşu vesilesiyle Yunanistan’daki muhtaç çocuklara yardım için Türk-Yunan Yardım Komitesi adı altında ve Vali Lütfi Kırdar başkanlığında yapılan toplantıya çeşitli kuruluşların temsilcileri katılmışlardır. Toplantının neticesinde İstanbul halkına müracaat edilerek para ve çocukların ihtiyaçlarına yarayacak eşyanın toplanması kararlaştırılmıştır. Yapılacak yardımların Kızılay tarafından kabul edileceği ifade edilmiştir. Ankara’da Vali’nin başkanlığında gerçekleştirilen toplantıda da aynı açıklama yapılmıştır118. Ankara’da yapılan toplantıdan sonra Ankara Belediyesi ilk bağışı yapmış ve 25.000 lira vermiştir119.
Gazetelerde yapılan çağrılarda halkın yardıma katılımı istenmiş ve Yunan çocuklarına yardım ile ilgili şu ifadeler kullanılmıştır120;

“Yunanistan’a ilk yardımları herkesten evvel ve her güçlüğe hatta herkese rağmen biz yapmıştık. Şimdi de, Atina kurtulur kurtulmaz, Yunan çocuklarının yardımına milletçe koşmayı gene herkesten evvel biz düşünmüş bulunuyoruz.

İnsanlık, alicenâblık, vefakârlık gibi faaliyetlerimizle bir defa daha iftihar etmek hakkını veren bu yardımı iyi yapmalıyız”.
Yunanlı yetkililer yaptıkları değerlendirmede, Türk hükümetinin yaptığı yardımları unutmayacaklarını, yardımların kendi ihtiyaçlarından tasarruf edilerek yapıldığı düşünüldüğünde Türk milletine duyulan minnettarlık hislerinin arttığını dile getirmişlerdir121. Türkiye’de okullarda okuyan öğrenciler de kendi aralarında para toplamak ve Yunanistan’daki arkadaşlarına göndermek için adım atmışlardır. Bu konuyla ilgili basındaki değerlendirme şöyleydi122;

“Haber alındığına göre Türk çocukları da Yunanlı muhtaç yavrular için yapılan yardıma iştirak arzusunu izhar etmişler ve aralarında toplayacakları paralarla açlık ve hastalık zebunu olan arkadaşlarına küçük birer hediye göndermek üzere teşebbüse geçmişlerdir.

Türk yavrularının birkaç kuruştan ibaret olan gündeliklerinden ayırmak suretiyle Yunanistan’daki arkadaşlarına yapacakları yardım elbette büyük bir yekûn tutmayacaktır. Fakat, maddeten küçük olan bu yardımın manevi kıymeti büyüktür”.
İstanbul’da Vali Lütfi Kırdar, Ticaret ve Sanayi Odası’nda toplantı yapmış ve tüccarlardan destek istemiştir. Toplantı nihayetinde kısa sürede tüccarlardan 120.000 lira bağış yapılmıştır. Vali Lütfi Kırdar, yaptığı teşekkür konuşmasında şu ifadeleri kullanmıştır123;

“Sayın tacirlerimiz birkaç dakika içinde 120.000 lira vermeyi taahhüt ettiler. Bu ilk teberrudur ve ancak tacirlerimizin mahdud bir kısmı tarafından adeta bir avans olarak deruhte edilmiştir. Tacirlerimiz yardımlarına ve teberrularına devam edeceklerdir. Bu paranın birkaç mislini vereceklerinden eminim. Bana, bugün mektep çocukları da müracaat ettiler. Aralarında para toplayarak Yunanlı arkadaşlarına göndermek istediklerini söylediler. Yavrularımızın bu yüksek insanlık duygularını takdir ve hayranlıkla karşıladım.

…Sayın hemşerilerimden komşu milletin çocuklarına yardım hususunda insanlık ve şefkat vazifelerini yapmalarını rica ediyorum. Bu yardım, Türk milletinin dostlarına karşı beslediği vefakârlığı gösteren kıymetli bir tezahür olacaktır”.
Yardım kampanyasına Kasım ayının ilk günlerinde son verilmiştir. Ankara’da toplanmış olan yaklaşık 250.000 lira (244.123.50) Kızılay’a teslim edilmiştir. Yardım Komitesi Reisi Vali Nevzat Tandoğan, yardım için katkıda bulunan herkese teşekkür etmiştir124. Yunanistan Büyükelçisi Rafael de yardım dolayısıyla Vali Tandoğan’a minnetlerini sunmuştur125. Büyükelçi Rafael, birkaç gün sonra başka bir toplantıda yardımlarını esirgemediği için Türk milletine teşekkürlerini yinelemiştir126.
Yunan çocukları için İstanbul ve Ankara’da toplanan bağış paralarıyla gıda maddeleri satın alınması ve tahsis edilecek vapurlarla Yunanistan’a gönderilmesi kararlaştırılmıştır. Bu nakliyat işi için Ege adlı vapur düşünülmüştür. Ayrıca Müttefik devletler tarafından Yunanistan için gıda maddesi satın alınırsa yine Ege vapuru götürecekti127.
Bu dönemde işgalden henüz kurtulan Yunanistan’da ve adalarda kıtlık meselesi çözümlenebilmiş değildi. Adalardan gelen haberler olumsuz gelişmeleri gösteriyordu. Kalimnos Adası’ndan Belediye Başkanı İvanes başkanlığında Bodrum’a gelen 3 kişilik bir heyet, Kızılay’ın adaya yardım etmesini ve ahalinin aç olduklarını ifade ediyordu128.
Yunanlı çocuklar için toplanan bağış paralarıyla alınan gıda maddelerinin Yunanistan’a Ege vapuruyla gönderilmesi düşünülmüştü. Hatta Ege vapuruna yükleme işlemi bile başlamıştı. Fakat 1944 yılı Aralık ayı başında verilen bir kararla Yunanistan’a malzemeleri götürecek vapurun Ege değil, Konya isimli vapur olacağı açıklandı. Ege vapuruna yüklenen malzemenin boşaltılarak Konya vapuruna aktarılması kararlaştırıldı129. Konya vapurunun kısa sürede hareket etmesi planlanırken Yunanistan’da iç karışıklıklar olduğu haberi üzerine hareket ileri bir tarihe ertelenmiştir130. Yunanistan savaştan çıkmışken yeni bir kargaşa ortamına sürüklenmiş ve bu durum yardım faaliyetlerinin bir süre gecikmesine neden olmuştur131.

Savaşın Son Yılında Türkiye’nin Yunanistan’a Yardımları
Yunanistan’daki karışıklıkların düzelmesi üzerine 1945 yılı Ocak ayında132 Konya vapurunun Pire’ye hareket etmesi kararlaştırılmıştır. Konya vapuru Yunan çocuklarına yardım eşyası olarak yaklaşık 500.000 lira değerinde buğday, un ve balık gibi gıda maddeleri götürecekti. Ayrıca, Büyükelçi Enis Akaygen başkanlığındaki elçilik heyeti yolcular arasında yer alıyordu133. Konya vapuru, Ocak ayı sonunda Yunanistan’ın Pire limanına hareket etmiş134 ve fırtına yüzünden bir süre Çanakkale’de beklemek zorunda kalmıştır135. Çanakkale’de 2 gün kalan vapur, 2 Şubat 1945’te Pire limanına varmıştır136.
Konya vapuruyla giden gazeteci Namık Görgüç’ün ilk izlenimlerine göre Yunanistan’da açlık hala çok önemli bir sorundu ve bu yüzden Türk Hükümeti’nin Konya vapurunu göndermiş olması büyük memnuniyet yaratmıştı. Atina’daki herkes Türkiye’ye hayranlıktan bahsetmekte ve bu insaniyeti unutmayacaklarını açıklamaktaydı. Yunan Kral Naibi Damaskinos verdiği beyanatta şu ifadeleri kullanıyordu137;

“Türk-Yunan dostluğu, Yunan milletinin şuuruna yerleşmiştir. Yunan milleti, karanlık ihtimaller devrinde, Türk milletinin Yunanistan’a yaptığı iyilikleri derin bir şükranla anacaktır. Yunan milleti Kurtuluş vapurunun içindeki kıymetli yüküyle, bahtsız Yunanistan’ın yanında dost Türkiye’nin, bu sadık komşusunun bulunduğunu gösteren efsanevi gelişini gözleri yaşla dolarak hatırlamaktadır”.
Yunan Hariciye Müsteşarı George Millos da yaptığı açıklamada Konya vapuruyla gelen gıda maddeleri için şükranlarını sunmuştur138.
Ege adalarında açlığın devam etmesi üzerine İzmir’den tekrar gıda sevkiyâtı yapılması gündeme geldi. Gıda maddeleri Savlet, Yeni Kurtuluş, Akanın, Zengin, Enginer ve Hasankale adlı Türk motorlarıyla Rodos’a nakledilmiştir139.
Mart 1945’te İstanbul ile Pire arasında düzenli vapur seferlerinin yapılması kararlaştırılmıştır. Her 15 günde bir seferler gerçekleştirilecekti. Bu seferler için Konya vapuru seçilmiş ve 19 Mart 1945’te yolcular ve malzemelerle Pire’ye hareket etmiştir140.
Konya vapurundan sonra başka vapurların yolculukları da gerçekleşmiştir. Bunlardan birisi Mersin vapurunun Pire’ye gitmesidir. Mersin vapuruyla İstanbul’a dönen Yunan Basın Birliği Başkanı Zarifis, Yunanistan’a yiyecek maddesi getiren Türk vapurlarıyla her seferinde Yunanlı gazetecilere ayrı ayrı özel paketler gönderen Türk gazetecilerine teşekkür etmeye geldiğini belirtmiştir141.
Yunanistan’ın iaşe durumunun düzelmesi savaşın bitmesinden sonra da kolay olmamıştır. 1946 İlkbaharında bile Yunanistan için sıkıntılar devam ediyordu. Yunanistan, Türkiye’ye müracaat ederek hububat yardımı istemiştir. Savaştan sonra iaşe durumu hala düzelmeyen Yunanistan’a 10.000 ton buğday ve 5.000 ton çavdar verilmesi kararlaştırıldı142. Savaş esnasında elinden gelen her türlü yardımı yapan Türkiye, barış zamanında da komşu Yunanistan’ın bir an önce yaralarını sarması için gayret göstermiştir.

Sonuç
İkinci Dünya Savaşı’nda özellikle Alman işgalinden sonra zor durumda kalan Yunanistan’da açlık büyük bir sorun haline gelmiştir. Karadan ve denizden tecrit edilmiş ve abluka altındaki bu ülkenin yaşadığı dram karşısında Türk kamuoyu sessiz kalmamıştır. Türk basını bu konuyla ilgilenmiş, uluslararası yardım ve acil yardım organizasyonu için çağrılar yapmıştır. Yunanistan’a yardım için girişimde bulunan kurumlar sadece Dışişleri Bakanlığı ve Kızılay olmamıştır. Bu konuda elinden geldiğince destek verenler arasında İstanbul’da Balıkhane’de balıkçılar, kabzımallık yapanlar, gümrükçüler, Devlet Demir Yolları görevlileri, basın mensupları, İstanbul Belediyesi başta olmak üzere pek çok farklı belediye ve çalışanları, Gazeteciler Cemiyeti, TBMM Başkanlığı ve Türk parlamenterler, PTT mensupları, üniversiteler ve Türkiye’nin her tarafından vatandaşlar vardır143. Yunanistan’ın zor günlerinde herkes elinden gelen desteği vermeye çalışmıştır.
Türkiye’den Yunanistan’a gönderilen yardımları maddeler halinde şu şekilde belirtmek mümkündür;
1- Uluslararası yardım organizasyonlarının Türkiye’den satın aldıkları gıda maddeleri, Türk vapurlarıyla sevk edildi.
2- Kızılay, gıda maddelerini ve sağlık malzemelerini zaman zaman Kurtuluş ve Dumlupınar vapurlarıyla ( Bu iki vapurun asıl görevi Türkiye’den satın alınan malzemeleri nakletmekti. Bu vapurlara Kızılay’ın yardımları da ilâve ediliyordu) Yunanistan’a sevk etti. Kızılay’ın yardımları bazen de İsveç vapurları tarafından taşınmak suretiyle gerçekleşti. Her türlü masraf Kızılay tarafından karşılandı.
3- Türkiye’de bulunan diğer kuruluşlar ve çeşitli yardım organizasyonlarının çalışmaları söz konusu oldu.
4- Yunan Büyükelçiliği savaş boyunca faaliyet yürüterek, yardım topladı ve Yunanistan’a gönderilmesi için çalıştı.
5- Türkiye’de halk tarafından gerçekleştirilen bağış kampanyaları neticesinde toplanan paralarla satın alınan gıda maddeleri Yunanistan’a gönderildi.
Zor zamanlardan geçen Yunanistan’a yardım edilmesi düşüncesini yüksek sesle dile getiren Türkiye’nin dünya kamuoyunu harekete geçirmesi ve ilk somut adımı atan ülkelerden birisi olması önemlidir. Türkiye’nin gayretleri ve katkıları için Yunanlı devlet adamları ve din adamları defalarca teşekkür ve minnetlerini ifade etmişlerdir. Dönemin gazetelerindeki bir yazı aslında yaşanan süreci oldukça iyi özetlemekteydi. Bu değerlendirme şöyleydi144;

“Mahsulümüzün az ve kendimize zor yettiği zamanlarda bile, yiyeceğimizden keserek Yunanistan’a verdik. O zamanlar Yunanlılar açlıktan ölüyor ve kimse bu bedbaht halk kitlelerine yardım etmiyordu. Türkiye’nin yaptığı yardımlardır ki, medeniyet dünyasının Yunanistan’a muavenet elini uzatmasına ön ayak olmuş ve başka milletlere insanlık vazifesini hatırlatmıştır”.
Türkiye, savaş esnasında elinden gelen bütün imkânları kullanarak Yunanistan’a destek olmaya çalışmış ve Yunanistan’ın zor yıllarında güvenilir ve iyi bir komşuluk örneği sergilemiştir.

1 Fahir Armaoğlu, Siyasi Tarih 1789–1960, Ankara 1973, s. 545–607.
2 Lıddell Hart, II. Dünya Savaşı 1, (Çev. Kerim Bağrıaçık), İstanbul 1999, s. 25.
3 Jens Petersen, “Deutschland und Italien 1939 bis 1945”, Der Zweite Weltkrieg, (Herausgeber: Wolfgang Michalka), Weyarn 1997, s. 112.
4 Richard Clogg, Modern Yunanistan Tarihi, (Çev. Dilek Şendil), İstanbul 1997, s. 149.
5 İsmail Soysal, Türkiye’nin Siyasal Antlaşmaları, c. I, Ankara 1989, s. 393-396.
6 İ. Soysal, a.g.e., s. 435-436.
7 Murat Hatipoğlu, Yakın Tarihte Türkiye ve Yunanistan 1923–1954, Ankara 1997, s. 194-199.
8 İ. Soysal, a.g.e., s. 588.
9 Selim Deringil, Denge Oyunu, İstanbul 1994, s. 139; Bu konu ile ilgili ayrıntılı bir değerlendirme için Bkz. Zuhal Mert, “Tan Gazetesinde 1940 Yunan-İtalyan Savaşı”, Toplumsal Tarih, sayı: 168, Aralık 2007, s. 74–78.
10 Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA), Fon Kodu: 030.18.01.02., Yer Adı: 93.113.18.
11 Ulaştırma Bakanlığı.
12 BCA, Fon Kodu: 030.10., Yer Adı: 169.173.20.
13 Ulvi Keser, Yunanistan’ın Büyük Açlık Dönemi ve Türkiye, İstanbul 2008, s. 182.
14 Son Posta, 25 Şubat 1941, “12 Adaların Müşkül Vaziyeti”.
15 Cumhuriyet, 19 Mart 1941, “Kızılay Cemiyetinin Yunan Kızılhaçına Bir Hediyesi”.
16 Cemil Koçak, Türkiye’de Milli Şef Dönemi (1938–1945), I, İstanbul 1996, s. 548–555.
17 Hüsrev Gerede, Harb İçinde Almanya (1939–1942), (Yay. Haz. Hulusi Turgut, Sırrı Yüksel Cebeci), İstanbul 1994, s. 238.
18 Detlef Vogel, “Deutschland und Südosteuropa”, Der Zweite Weltkrieg, (Herausgeber: Wolfgang Michalka), Weyarn 1997, s. 540.
19 Mark Mazower, Karanlık Kıta Avrupa’nın 20.Yüzyılı, (Çev. Mehmet Moralı), İstanbul 2003, s. 178.
20 M. Hatipoğlu, a.g.e.,  s. 252.
21 Elçin Macar, “1941-1942 Kışında Türkiye’nin Açlıkla Savaşan Yunanistan’a Yardımları Kurtuluş’tan Dumlupınar’a”, Toplumsal Tarih, sayı: 168, Aralık 2007, s. 49.
22 Cumhuriyet, 19 Temmuz 1941, “Yunanistana Yardım”
23 Vatan, 20 Temmuz 1941, “İnsanlık İmtihanı”
24 Vatan, 22 Temmuz 1941, “Kızılay’ın Yunanistana Yardımı”
25 Vatan, 24 Temmuz 1941, “Aç Bir Millete İmdat!”.
26 Vatan, 12 Ağustos 1941, “Aç Yunanistana Yardım”.
27 Vatan, 5 Eylül 1941, “Kızılay, Yunan Halkına El Uzatıyor”, Bkz. EK 1.
28 Vatan, 6 Eylül 1941, “İnsanlık Cephesinde İleri Hareketi”.
29 İkinci Dünya Savaşı yıllarında Türkiye’de hayat şartlarının çok ağırlaştığı, ülkede savaş ekonomisine geçildiği ve Türkiye’nin kendi ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlandığı dönemlerde Yunanistan’a yardım konusunun hayata geçtiğini göz önüne almak gerekmektedir. Bu konuda ayrıntılı bilgi için Bkz. Osman Akandere, Millî Şef Dönemi, İstanbul 1998, s. 146-166.
30 E. Macar, a.g.m., s. 49.
31 Vatan, 12 Eylül 1941, “Yunanistan’a Yardım”.
32 Cumhuriyet, 12 Eylül 1941, “Türkiye’den Yunanistan’a Gidecek Yardım”; Ulus, 12 Eylül 1941, “5.000 Ton Yiyecek”.
33 Ulus, 14 Eylül 1941, “Yunanistan’a 50.000 Ton Erzak Gidecek”; Cumhuriyet, 14 Eylül 1941, “Sivil Yunan Halkına Yardım”; Vatan, 14 Eylül 1941, “Kızılayın Yunanistan’a Yardımı”.
34 Cumhuriyet, 23 Eylül 1941, “Yunanistan’a Yardım”.
35 Ulus, 27 Eylül 1941, “Yunanlı Fakir Halka Yapılacak Yardım”.
36 BCA,  Fon Kodu: 030.10, Yer Adı: 179.235.30.
37 Cumhuriyet, 4 Birinciteşrin 1941, “Yunanistana Yardım”.
38 Son Posta, 8 Birinciteşrin 1941, “Yunanistana Hangi Maddeleri Gönderiyoruz?”.
39 Cumhuriyet, 13 Birinciteşrin 1941, “Yunanistana Gönderilen Eşya”., Bu habere göre, gönderilen maddeler arasındaa buğday, fasulye, pirinç ve ayrıca sıhhi malzeme ile giyim eşyası vardı.
40 Vatan, 14 Birinciteşrin 1941, “Kızılayın Yunan Milletine İlk Yardımı”; Vakit, 14 Birinciteşrin 1941, “Kurtuluş vapuru Dün Yunanistana Hareket Etti”.
41 Ulus, 14 İlkteşrin 1941, “Kurtuluş Vapuru İstanbul’dan Yunanistan’a Hareket Etti”; Kurtuluş vapuruna yapılan yükleme işlemini gösteren bir fotoğraf, Kızılay, sayı: 1, s. 2. ,Bkz. EK 2.
42 Son Posta, 14 Birinciteşrin 1941, “Yunanistana Yardım”.
43 BCA,  Fon Kodu: 030.10., Yer Adı: 179.235.10.
44 Esra Danacıoğlu, “Yunanistan’a Uzanan Yardım Eli”, Popüler Tarih, sayı: 9, Şubat 2001, s. 40.
45 Vatan, 25 Birinciteşrin 1941, “Yunanistana Yardım”.
46 Ulus, 27 İlkteşrin 1941, “Kurtuluş Vapuru Gene Yunanistan’a Gidiyor”.
47 Vatan, 28 Birinciteşrin 1941, “Yunanistana Yardım”, Vakit, 28 Birinciteşrin 1941, “Yunanistana Kızılayın Yardımı Devam Ediyor”, Son Posta, 28 Birinciteşrin 1941, “Kurtuluş Vapuru Dün Yunanistana Gitti”.
48 Kızılay, sayı: 2, s. 22.; Kızılay’ın Yunan Kızılhaçına yaptığı yardımlar devam etmiştir. Mayıs 1942’ye kadar 10.000 tatanoz ve 1.000 kangren serumu, 10.000 kilo gazlı bez, 1.000 kilo hidrofil pamuk, 3.000 metre kare gazlı bez, 3.000 battaniye ve 6 hasta otomobili teslim edilmiştir., Bkz. Kızılay, sayı: 5, Mayıs 1942, s. 4.
49 Vatan, 8 İkinciteşrin 1941, “Cehennemden Dönen Adamın Hikayesi”.
50 Vakit, 19 İkinciteşrin 1941, “Yunanistanda Açlık”; Vatan, 20 İkinciteşrin 1941, “Dünya Cehenneminden Yeni Haberler Getirdi”.
51 Vakit, 21 İkinciteşrin 1941, “Kurtuluş Vapuru Pireden Döndü”.
52 BCA, Fon Kodu: 030.10., Yer Adı: 179.235.12.
53 Vakit, 22 İkinciteşrin 1941, “Yunanistana Türk Tebası Eşya Gönderebilecek”; Cumhuriyet, 22 İkinciteşrin 1941, “Yunan Halkına Yapılacak Yardım”; Vatan, 22 İkinciteşrin 1941, “Avrupada Açlık ve Kızılay”.
54 Vakit, 25 İkinciteşrin 1941, “Kurtuluş Vapuru Dün Pire’ye Gitti”.
55 Kızılay, sayı: 3, II. Kanun 1942, s. 9.
56 Son Posta, 3 Birincikanun 1941, “Yunanistana Yardım Eşyası Yollamak İçin 2.000 Kişi Müracaat Etti”.
57 Son Posta, 9 Birincikanun 1941, “Kurtuluş Vapuru Harekete Hazırlanıyor”.
58 Cumhuriyet, 8 Birincikanun 1941, “Yunanistana 10 Bin Ton Gıda Maddesi Sevk Edildi”.
59 Ulus, 9 İlkkanun 1941, “Yunanistan’a Yiyecek Maddesi”.
60 Son Posta, 13 Birincikanun 1941, “Kurtuluş Vapuruna Gizli Olarak Paket Veren Liman Memurları”.
61 Kızılay, sayı: 3, II.Kanun 1942, s. 9.
62 Ulus, 27 İlkkanun 1941, “Yunanistan’a Gönderilecek Yardım Paketleri”.
63 Cumhuriyet, 20 Birincikanun 1941, “Yunanistan’daki Açlık”.
64 Ulus, 27 İlkkanun 1941, “Kurtuluş Vapuru Yunanistan’a Gidiyor”.
65 Vatan, 19 İkincikanun 1942, “Atina Caddelerinden Birine Kurtuluş Adı Konacak”.
66 Vatan, 21 İkincikanun 1942, “Kurtuluş, Kazaya Uğradı”; Cumhuriyet, 21 İkincikanun 1942, “Yunanistana Giderken”.
67 Vatan, 22 İkincikanun 1942, “Kurtuluş Battı”.
68 Son Posta, 23 İkincikanun 1942, “Yunanistana Tunç Şilebi Gidecek”.
69 Ulus, 24 Sonkanun 1942, “Yunan Açlığına Karşı”.
70 Son Posta, 27 İkincikanun 1942, “Tunç Yunanistana Ancak Şubatta Gidecek”.
71 Ulus, 13 Şubat 1942, “Dumlupınar Pire’ye Harekete Hazırlanıyor”.
72 Ulus, 4 Şubat 1942, “Yunanistan En Korkunç Bir Felâket İçinde”.
73 Vatan, 19 Şubat 1942, “Dumlupınar Vapuru Yunanistana Gidiyor”.
74 Ulus, 25 Şubat 1942, “Atina’da Günde 2.000 Kişi Ölüyor”.
75 Son Posta, 20 Şubat 1942, “Dumlupınar Vapurunun Yunanistan Seferi”.
76 Ulus, 27 Şubat 1942, “Dumlupınar Pire Limanına Vardı”.
77 Ulus, 26 Mart 1942, “Dumlupınar Vapuru Yunanistan’a Gitti”.
78 BCA, Fon Kodu: 030.10., Yer Adı: 169.176.13.
79 Ulus, 29 Nisan 1942, “Dumlupınar Vapurumuz Pire’ye Vardı”.
80 BCA, Fon Kodu: 030.10., Yer adı: 169.176.24.
81 Cumhuriyet, 5 Haziran 1942, “Dumlupınar Bugün Pire’ye Hareket Ediyor”.
82 Ulus, 16 Haziran 1942, “M. Tsuderos Yunanistan’a Yaptığımız Yardımdan Şükranla Bahsetti”.
83 BCA, Fon Kodu: 030.10., Yer Adı: 169.176.37.
84 E. Macar, a.g.m., s. 54.
85 R. Clogg, a.g.e., s. 151.
86 Vatan, 21 Şubat 1942, “Yunanlı Çocuklar”.
87 Cumhuriyet, 10 Mart 1942, “Yunanistana Yardım”.
88 U. Keser, a.g.e., s. 334.
89 Cumhuriyet, 5 Haziran 1942, “Yunan Adalarına Erzak Yollanıyor”.
90 BCA, Fon Kodu: 030.10., Yer Adı: 169.177.2.
91 Feridun Cemal Erkin, Dışişlerinde 34 Yıl, I, Ankara 1980, s. 130-131.
92 Ulus, 20 Sonteşrin 1942, “Yunanistan’a Yiyecek ve İlâç Gönderiliyor”.
93 Vakit, 14 İkinciteşrin 1942, “Yunanistanı Beslemekteki Zorluk”.
94 Vatan, 16 Şubat 1942, “Elen Çocuklarına Yardım”.
95 Vatan, 21 Şubat 1942, “Yunanlı Çocuklar”.
96 Cumhuriyet, 13 Mart 1942, “1.000 Yunanlı Çocuk Getirildikten Sonra”.
97 Ulus, 11 Nisan 1942, “1.000 Yunan Çocuğu Yakında Getiriliyor”.
98 Son Posta, 27 Nisan 1942, “1.000 Yunan Çocuğu İçin Bina Hazırlanıyor”.
99 Ulus, 10 Mayıs 1942, “Yunanlı Çocuklar Temmuz’da Gelecek”.
100 Cumhuriyet, 23 Mayıs 1942,  “Yunanistan’dan Gelecek Çocuklar”.
101 Ulus, 27 Mayıs 1942, “Yunanistan’dan Getirilmek İstenilen Çocuklar”.
102 Ulus, 13 Haziran 1942, “Türkiye’ye Getirilmesinden Vazgeçilen 1.000 Yunan Çocuğu Hakkında Bir Tavzih”.
103 Akşam, 23 Kanunisani 1943, “Yunan Kıralı”.
104 Akşam, 23 Şubat 1943, “Yunanistan’a Yardım”.
105 Akşam, 17 Mart 1943, “Yunan Halkına Yardım”.
106 Vakit, 27 Mart 1943, “Yunan Adalarına İzmir’den Erzak Gönderilecek”.
107 Cumhuriyet, 15 Nisan 1943, “Yunanistan’a Gönderilecek Erzak”.
108 Son Posta, 25 Birinciteşrin 1943, “Türkiyenin Yunanistana Yiyecek Yardımları”., Bkz. EK 3.
109 Cumhuriyet, 20 İkinciteşrin 1943, “Yunanistan’a Balık Gönderildi”.
110 Ulus, 29 Mart 1944, “Yunanistan’a Kızılay Yiyecek Maddesi Yolluyor”.
111 BCA, Fon Kodu: 030.10., Yer Adı: 256.724.29.
112 Cumhuriyet, 3 Birinciteşrin 1944, “Kızılay, Yunan Trakyası Halkına Şeker Yolladı”.
113 Cumhuriyet, 4 Birinciteşrin 1944, “Ege Adalarına Yiyecek Sevkiyatı Devam Ediyor”.
114 Ulus, 29 Nisan 1944, “Kızılay”.
115 L. Hart, a.g.e., s. 856.
116 Bazı eserlerde Yunanistan’ın işgalden kurtulmasıyla 1944’te Türkiye’den yiyecek ve yardım gönderilmeye başlandığı şeklinde eksik bilgilere rastlanmaktadır., Bkz. H. Emir Erkilet, 2. Cihan Harbi ve Türkiye, İstanbul 1945, s. 153. Makalede ayrıntılı şekilde ele alındığı gibi 1940 yılından itibaren Yunanistan’a çeşitli kanallarla yardım edilmiştir. 1941 Sonbaharından itibaren ise düzenli seferlerle gıda ve sağlık malzemesi gönderilmiştir.
117 Cumhuriyet, 18 Birinciteşrin 1944, “Yunanistana Yardım”.
118 Son Posta, 19 Birinciteşrin 1944, “Fakir Yunanlı Çocuklara Yardım Komitesi Toplandı”.
119 Ulus, 19 İlkteşrin 1944, “Dost Yunan Milletinin Yoksul Çocukları İçin”.
120 Cumhuriyet, 20 Birinciteşrin 1944, “Yunan Çocuklarına Yardım”.
121 Cumhuriyet, 20 Birinciteşrin 1944, “Türkiye’nin Bize Yaptığı Yardımları Unutamayız”.
122 Cumhuriyet, 21 Birinciteşrin 1944, “Türk Yavrularının Şefkâti”.
123 Cumhuriyet, 21 Birinciteşrin 1944, “Dost Yunanistanın Aç Çocuklarına Yardım”; Son Posta, 21 Birinciteşrin 1944, “Yunanistana Yardım İçin Dün Valinin Reisliğinde Yapılan Toplantı”.
124 Ulus, 5 Sonteşrin 1944, “244.123.50 Lira Kızılay Umumi Merkezine Verildi”., Bkz. EK 4.
125 Ulus, 9 Sonteşrin 1944, “Yunan Elçisi Yardım Dolayısıyla Valimize Teşekkür Etti”.
126 Cumhuriyet, 13 İkinciteşrin 1944, “Yunan Hayır Cemiyetinde Dün Yapılan Toplantı”.
127 Ulus, 17 Sonteşrin 1944, “Ege Vapuru ile Yunanistan’a Giyecek ve Gıda Gönderilecek”.
128 Cumhuriyet, 25 İkinciteşrin 1944, “Kalimnos’tan Bodruma Gelen Yunan Heyeti”.
129 Cumhuriyet, 2 Birincikanun 1944, “Yunanistana Konya Vapuru Gönderilecek”; Ulus, 3 İlkkanun 1944, “Yunanistan’a Yiyecek Maddelerini Konya Vapuru Götürecek”.
130 Ulus, 10 İlkkanun 1944, “Konya Vapurunun Yunanistan’a Hareketi Geri Kaldı”.
131 Yunanistan’da komünistler Eylül 1941’de Ulusal Kurtuluş Cephesi’ni (EAM) kurdular. EAM’ın askeri kolu olarak da Halkın Kurtuluş Ordusu (ELAS) ortaya çıktı. 1944 Aralık ayında sayıları 60.000’i bulan büyük bir silahlı oluşum olan ELAS ile Yunanistan’a çıkmış olan İngiliz kuvvetlerinin arası açıldı. ELAS’çıların silah bırakmaları şartıyla affedilecekleri açıklanınca, Şubat 1945’te çatışmalar sonlandırıldı. Ayrıntılı bilgi için Bkz. R. Clogg, a.g.e., s. 152-167.
132 1944 yılı sonunda alınan bir kararla Birinciteşrin, İkinciteşrin, Birincikanun  ve İkincikanun aylarının isimleri, Ekim, Kasım, Aralık ve Ocak olarak değiştirilmiştir. Bkz. Ulus, 31 Aralık 1944, “Değişen Ay İsimleri”. Bu yüzden 1945 yılından itibaren dipnotlarda yeni ay isimleri kullanılmıştır.
133 Cumhuriyet, 19 Ocak 1945, “Konya Vapuru Yunanistana Gidiyor”; Son Posta, 19 Ocak 1945, “Konya Vapuru Pire’ye Gidiyor mu?”.
134 Son Posta, 29 Ocak 1945, “Konya Vapuru Yunanistana Gitti”.
135 Son Posta, 30 Ocak 1945, “Denizlerde Fırtına”.
136 Cumhuriyet, 3 Şubat 1945, “Konya Vapuru Pire’ye Vardı”
137 Cumhuriyet, 10 Şubat 1945, “Yunanistan’da Türkiye’ye Karşı Beslenen Minnettarlık”.
138 Ulus, 13 Mart 1945, “Yunanistan’da Türk Milletine Beslenen Sevgi”; Cumhuriyet, 13 Mart 1945, Yunanistana Türk Yardımları”.
139 Cumhuriyet, 15 Mart 1945, “Adalarda Açlık”.
141 Cumhuriyet, 14 Temmuz 1945, “Mersin Vapuru Yunanistan’dan Döndü”.
142 Ulus, 23 Mayıs 1946, “Türkiye’nin Yardımları”.
143 U. Keser, a.g.e., s. 134.
144 Cumhuriyet, 4 Birinciteşrin 1944, “Türkiye’nin Verdiği Fazilet Örneği”.
////////////////////////////////////////

Hiç yorum yok:

kim nerde görmüş ise öyle bilir....... Necati Çavdar

  https://www.facebook.com/photo/?fbid=10155049048712700&set=a.10153847261797700 https://www.facebook.com/photo/?fbid=10150497860737700&...