14 Mart, 2020

Diyanet Dergisi'nde Necati Çavdar

Basından..


Kasım 1995
Diyanet Dergisi'nde Necati Çavdar
:::::::::::::::::::::::
https://dosya.diyanet.gov.tr/flip/index.php?YIL=1995&TR=17&DERGI=kas%C4%B1m_aylik_1995.pdf&SAYFANO=29


https://dergi.diyanet.gov.tr/makaledetay.php?ID=27825

Makale




Yehova Şahitleri



Yehova Şahitleri

Adları çok duyulan fakat niteliği ve niceliği hakkında pek bilgi sahibi olunamayan kişiler!.. Ne yapmak istiyorlar? Neyin peşindeler?..
Haklarında yazılan kitapları okuyup bilgi toplamaya çalıştım ama en iyisi kendilerini görüp konuşmak lazım ki, bilginin en doğrusu, en özü alınabilinsin.
Acaba nasıl bulabilirim? Belirli bir merkezleri var mı? Araştırma içindeyken, "Maltepe’de bir kilise var" haberini aldım. Derken, "Şu karşıki binada öyle birşeyler var ama, ne olduğunu bilmiyorum" diyerek, bir pasajı gösterdi birisi.
Tarif edilen binaya gidip kapısını buldum, ama kiliseye benzemiyor. Çünkü kiliseler müstakil olur, burası ise zemin katta bir yer.
Kapının zilini tekrar tekrar çalıp uzun uzun beklememe rağmen açılmadığını görünce, bir ön bilgi jimnastiği yaptım.

Necati ÇAVDAR:
"Gelenlerin, yüzde 99’u Türk. Arasıra Arap, Japon
İngiliz, Amerikalı v.s.de geliyor."
■ Siz burada devamlı görüyorsunuz. Herkesi alıyorlar mı içeri?
□ Valla herkesi almıyorlar, kendi kontrollerindeki insanları alıyorlar.
■ Siz hiç indiniz mi?
□ Daha önce bir sefer indim.
■ Neler yapıyorlar?
□ Kilise veya Havra gibi değil de, sanki bir sosyal aktivite şeklinde ibadet yapıyorlar. Yani herhangi bir Müslüman buraya ibadet yapacak
havası olmadan veya dini bir toplantı havasını hissetmeden rahatlıkla girebilir, toplantılarına katılabilir. Tabii ileriki durumda da din değiştirebilir. Allah inancından yola çıkarak yaklaşıyorlar. Genelde Müslümanları rencide edecek, Müslümanların imanı ile alakalı bir konuya girmiyorlar.
■ Teşkilat olarak adları nelerdir?
□ "Yehova Şahitleriyiz’ diyorlar.
■ Kitap, dergi, broşür gibi şeyler dağıtıyorlar mı?
□ Yok, öyle bir şey görmedim. Yalnız "Kule“ adlı bir dergileri var. Onu okuyorlar. "Kule Dergisi" dünyanın her yerinde aynı basılmış. Yani Amerika’da yayınlanıyor. Türkçe, İngilizce ve bütün lisanlarda yayınlanıyor. Onu değiştiremiyorlar cemaat olarak. Bunların cemaati kendilerinden bir şey eklemiyorlar. Ne yayınlanmışsa o!..
■ Yani yayın yerleri Amerika?..
□ Evet, Amerika! Amerika’nın Broklin şehrinde bunların merkezleri ve devasa binaları var.
■ Siz nereden biliyorsunuz öyle olduğunu?
□ Yayınlarından ben öyle hissettim. Dolayısıyla oradan kaynaklı. Bütün mesajları oradan alıyorlar. Türkiye’de de ne yaparlar? Türkiye konusunda ne düşünürler bilemiyoruz tabii. Net bir şey söylemiyorlar.
■ Sadece Yehova Şahitliği’ne çağırıyorlar vatandaşları, öyle mi?
□ Evet, sadece Yehova Şahitliği’ne çağırıyorlar, topluyorlar, çoğaltıyorlar. Ve Müslümanlar da çok çabuk kanıyorlar buna. Sebebi de şu: Burasını bir ibadet yeri gibi görmüyorlar. Mesela bir camiye gidiliyor ve deniliyor ki: "Ben Müslii- manca ibadet edeceğim" Kiliseye gidilince Hristiyanca, Havraya gidilince Yahudice. Fakat burada böyle bir şey yok. Burası herhangi bir dernek toplantısı veya sosyal akti- vite şeklinde olduğu için Müslümanların çok çabuk kanma ihtimalleri yüksek. Ve bir de Müslümanlar direk imani konuları, yani ana konuları bilmiyorlar. İşte bunlar, Allah inancı nasıl olmalı? Allah’a nasıl ibadet edilmesi lazım? Neden Allah’a bağlanmak gerekir?
•gibi konuları işliyorlar. Bunlar da her insanın çok rahat ilgisini çekebilecek mevzuular.
■ Türk gençlerinden de buraya gelenler var mı?
□ Var, hem de çok. Gelenlerin yüzde 99’u Türk diyebilirim. Arası- ra Arap, Japon, Ingiliz, Amerikalı v.s. geliyor. Türkiye’de iseler ve Yehova Şahitleri iseler mutlaka geliyorlar. Arasıra dışardan vaizleri de geliyor.
■ Türk gençleriyle hiç konuştunuz mu, neden geliyorlarmış acaba?
□ Konuştum! "medeni bir olay" diyorlar. Yalnız şunu soramadım kendilerine: "Müslümanlıktan ne zarar gördünüz?"
■ Hangi günlerde toplanıyorlar daha çok?
Pazar günleri saat 12.00’ye kadar toplanıyorlar.


Pazar günü saat 10.30 da aynı yere gidip kapı zilini çalınca, bir müddet sonra kapı açıldı. Boynumda fotoğraf makinesi, elimde teyp... Kapıyı açan şahısta bir tereddüt ve tedirginlik belirtisi...
U (Kendimi tanıttıktan sonra) Sizin adınız-soyadınız nedir?
□ Toros COŞKUNKAYA!
■ Yehova Şahidi misiniz?
□ Evet, Yehova Şahidiyiz.
■ Buradan fotoğraf çekip sizlerle kısa röportajlar yapmak istiyorum, mümkün mü?
□ Maalesef mümkün değil, kusura bakmayın.
■ Neden? Faaliyetlerinizi gizli mi yapıyorsunuz?
□ Hayır, gizli değil! Kapımız herkese açık fakat biz sizi bir yetkili ile tanıştırır röportaj yapmanızı sağlarız. Resim de alırsınız.
Kapı dışından yapılan bu tür konuşma we ısrarlar, içerde, merdiven üzerinde de devam etti:
■ Siz burada ibadet mi yapıyorsunuz?
□ Hayır, ibadet yapmıyoruz. Kitap, dergi falan okuyoruz.
■ "Kule Dergisi"mi okuyorsunuz?
□ Evet, Kule Dergisi! Başka dergiler de okuyoruz...
Nihayet resim çekmemek ve teybe birşey almamak kaydıyla toplantı salonunu gezebileceğim iznini, birkaç gün içinde de bir
yetkili ile mutlaka röportaj yapabilme sözünü aldım...
İçerde erkek, kadın, çocuk olmak üzere Amerikalı, Ingiliz, Japon, Filipinli, Arap ve çok sayıda Türk var. Halleri-vakitleri iyi olacak ki hepsi giyimli ve bakımlı. Toros COŞKUNKAYA’ya sordum:
■ Bu yabancılar Büyükelçiliklerden mi, yoksa turist olarak gelenlerden mi?
□ Turist olarak gelenlerden.
■ Nereden biliyorlar burasını? Yani nasıl irtibat kuruyorsunuz?
□ Ülkesinde Yehova Şahidi ise, gelirken adresi alıp geliyorlar.
Bu arada İstanbul aranarak, bir yetkili ile röportaj konusu görüşülmüş. Karşılıklı telefon numarası alış-verişleri yapıldı ye oradan ayrıldım.
2-3 gün sonra Toros COŞKUNKAYA beni telefonla arayarak, "Kule Kitapları Yayıncılığı“nın sahibi Mete SÜER’in bana telefon edeceğini söyledi. Telefonu kapattıktan bir süre sonra da İstanbul’dan Mete SÜER telefondaydı. Kısa metrajlı telefon konuşmamızda röportajı telefonla yapıp yapamayacağımızı sordu:
Mete Bey! Telefonla yanlış anlaşılır. Yüz yüze görüşelim, resim de alalım. Daha detaylı konuşuruz, daha canlı olur.
Hay hay! Çarşamba günü (04.10.1995) saat 3’te, Kent Otel’de buluşalım.

Kent Otel’in lobisinde Mete SÜER’in, eşim dediği biri bayan, dört kişi vardı. Ben teybi çıkarıp masanın üzerine koyduğumda Mete SÜER:
"Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş" diyerek kendi teybini de masaya koydu ve röportaj başladı:
Yehova Şahitleri ile ilgili yayınları neşreden yayınevi sahibi:
Mete SÜER: "Yehov mn Şahitleri’nin İslâmlıkla, Yahudilikle, Hristiyanlıkla ilgisi yoktur..."
■ Mete Bey! Siz "Yehova Şahidisiniz. “Yehova Şahidi" ne demek? Genel bilgi verebilir misiniz?
□ Yehova kelimesi Kur’an-ı Ke- rim’de; Tevrat, İncil, Zebur diye adlandırılan (elindeki kitabı göstererek) şu Mukaddes kitapta, takriben 7000 kere geçen, Tan- rı’nın özel ismidir.
Bizzat yerinden okuyayım size... (Yeşeya 42 Bab, 8 ayetinde:) "Ben Yehovayım, ismim O’dur diyor.
■ Incil kitabı mı o okuduğunuz?
□ Bu, Tevrat kısmı. Yani bu okuduğumuz mukaddes kitap, aslında Zebur, Tevrat, Incil diye üç ayrı
kitap değildir. Mukaddes kitap bir tek kitaptır. Ve o da Yehova’nın Şahitleri’nin inandığı kitaptır.Türkiye’de "Kitab-ı Mukaddes", Ingiltere’de "Baybıl", Fransa’da "Labirni" dedikleri kitap, bu kitaptır.
■ Yani "Zebur, Tevrat, Incil diye ayrı kitaplar yoktur, bunların üçü birden aynı kitaptır" mı diyorsunuz?
□ Evet, aynı kitaptır.
■ Aynı anda mı gönderilmişler?
□ Hayır! M.Ö. 1513 yılında başlamış Musa vasıtasıyla kaydedilmeye, M.S. 98 yılına kadar yazım devam etmiş. M.S. 98’de, yani 16. asırda tamamlanmış. 40 kadar kişi tarafından yazılmış.
İşin en ilginç yanı, bu kadar kişi bunları yazarken birbirlerini tanımamışlar. Bazıları aynı devirde yaşamış. Bazıları kral, bazıları kumandan, bazıları çoban. Tanrı’nın kullandığı bu insanlar bir tek konu işlemişler. İşledikleri konu: "Allah insanı niye yarattı? Niye yaşıyoruz? Niye ölüyoruz? Öldükten sonra ne olacağız? Yeryüzünde neden kötülük var? Neden Tanrı kötülüğe müsaade ediyor?" gibi.
■ Hem bunlar Allah tarafından gönderilmiş, hem de 40 kişi yazmış diyorsunuz, nasıl oluyor bu?
□ Allah tarafından gönderilmiş. Üç kitap diye tanınıyor ama, aslında 66 küçük fasiküldür.
Allah Musa’ya emretmiş, Musa yazmış. Allah Danyel Peygambere vahiy yoluyla emretmiş, o yazmış. Olay olmuş, Allah birisine demiş ki, "sen yaz!" O da oturmuş yazmış.
■ İşin özeti olarak diyorsunuz ki: Üç kitap yok, tek kitap var aslında?
□ İşin özeti bu!..
Buradan çıkan sonuç şu:;
Tevrat, Tevrat olarak bitmemiş. Arkasından Isa’dan sonra, Isa’nın müritleri ve şakirtleri tarafından yazılmaya başlanan kayıtlar başlamış. O da Incil diye tanınmış, insanlar zaman içinde kendileri Tanrı’nın emirlerinden saptıkları için, bunları sanki farklı üç kitapmış gibi mütalaa etmişler.
Yehova Şahitleri’nin yaptığı şu: Bundan 120-130-140 sene önce Hristiyan aleminde yapılan fakat insanın aklına, mantığına sığmayan davranışlardan dolayı birçok kez Allah’ın kelamını inceleme ihtiyacını duymuşlardır. Mesela en başlıca şey, "üçlü teslis!" _Bunu bir türlü kafalar almamış. Üçlük, yani "Isa Allah, Baba Allah, Ruh Allah"!.. Peki o zaman yeryüzünde iken Isa Allah’tı da kime dua etti? Isa Allah’tı ağladı, Isa Allah’tı öldü. Olay bu!.. Allah ölür mü? Hâşâ!.. Bu söz doğru değil.
Peki bu işin aslı nedir? Yeho- va’nın Şahitleri bunu araştırmışlar ve Isa Mesih’in sözüne aykırı şeyler yapıldığını görmüşler. O zaman bazı din adamları "Rabbî" diye çağrılıyor, "Efendi" diye çağrılıyor; özel ruhbanlığa alınıyorlar.
isa Mesih, kendisini takip edenlerin arasında din, ırk, ruhban sınıfı, "Rabbî" diye çağırılanlar, halk sınıfı diye bir sınıfın olmadığını söylemiş. Ee Hristiyan- larda bu var. 0 zaman demişler ki: "Ha, bu işte bir yanlışlık var. Biz ne yapalım? doğru olanı yapmak için mukaddes kitaba sarılalım. Mukaddes kitap madem Allah tarafından ilham edilmiştir. Öyleyse onun dışında efendim falanca papazın yorumu, falanca hahamın yorumu bizi ilgilendirmez."
■ Peki Hristiyan papazlarının günah affetmeleri konusunda ne diyorsunuz?
□ O da olacak bir şey değil. Benim suçum Allah’a ise, sen ne sıfatla beni affedebilirsin?
Kur’an-ı Kerim hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
□ Şimdi Gaffar Bey, önce Yeho- va’nın Şahitliği’nin ne olduğunu daha anlamadınız. Kusura bakmayınız, önce şunu bitirelim.
Benim zaten mevcudiyetim, sizinle görüşmemim amacı, sadece "Yehova Şahitleri nedir?" onu anlatmak.
Benim ailem İslam’dır. Bizim evde benden başka namaz kılan, oruç tutan kimse yoktur.
■ Pekala o zaman, sizin Yehova Şahitleri’nin içindeki göreviniz nedir?
□ Benim şu andaki görevim!.. Yehova’nın Şahitleri’nin arasında bir ruhban sınıfı yoktur. Ben bir lider-mider falan değilim. Kitaplarda benim ismim geçer, fakat ben sadece yayınlayıcı olarak, hukukî gerek nedeniyle ismimi yazdım.
■ Yayınlayıcı dediniz de, neyi yayınlıyorsunuz?
□ Yehova Şahitleri’nin Türkiye’deki yayınlarını ben yayınlarım.
■ Hangi yayınlarınız var?
□ Kule kitapları! Şunu rica edeyim. (Toros COŞKUNKAYA’dan kitap ve dergileri istiyor) Bu kitaplardır, açalım... (Kitap ve broşürleri göstererek) Bakın, bu yayınlar...
■ Bunlar Türkiye’de yayınlanıyor, tamam da esas içeriklerinin hazırlandığı merkez neresi?
□ Türkiye’de, bizim tarafımızdan hazırlanmıştır. Bazıları derlemedir. Bakın hepsi Yehova’nın Şa- hitleri’nin yazdığı eserlerdir.
■ Yani esas metinlerin hazırlandığı yer Türkiye’mi, yoksa mesela Amerika’da hazırlanıyor da sonra başka dillere tercüme ediliyor ama orada hazırlananın dışında bir değişiklik yapılamıyor, öyle mi?
□ Yok, tabii! Bakın, Yehova Şahitleri’ni tanıdıkça bu meseleyi daha kolay anlayacaksınız. Bir defa her ne kadar aynı kitaplar olmasa da, mesela Amerika’da olan bir kitap Türkiye’de, Türkiye’de olan bir kitap Amerika’da olmasa da, Yehova’nın Şahitliği’nin inancını yansıtıyorsa, aynı mealdedir.
■ Efendim sorum gayet açık! Örneğin "Kule Dergisi”nin esas metninin, içeriğinin hazırlandığı yer İstanbul mu, Amerika’mı?
□ Esas merkez İstanbul’dur. Bu kitaplar İstanbul’da basılıyor. Fakat siz şeyi sormak istiyorsunuz. Dünya çapında Yehova Şahitleri’nin bir merkezi var mı?
Amerika’da, Broklin’de bir merkez vardır. "Yehova’nın Şahitle- ri"nin merkezi. Orada Yönetim kurulu vardır. Yönetim kurulundaki kişiler "Yehova’nın Şahitle- ri"ni dinsel bakımdan temsil ederler. Ve onlar mukaddes kitapla ilgili bilgileri yayınlarlar. Fakat bu bilgilerin hepsi mukaddes kitaba tam olarak oturmak zorundadır.
■ Yani orada hazırlanıyor, hazırlandıktan sonra Türkiye’ye geliyor;
Türkiye’de de bu şekilde Türkçe basılıyor. Ama fikirlerinde görüş itibariyle bir değişiklik yapılamıyor?
□ Hepsi öyle olmuyor. Hepsi dediğiniz gibi orada basılıp, sonra burada basılmıyor. Bazan tersi de oluyor.
■ O zaman Türkiye’de hazırlananlarla dışarıda hazırlananlar arasında bir çelişki olmuyor mu?
□ Olmaz olmaz.
■ Arada fikir alışverişi mi yapılıyor?
□ Tabii! Başka birşey daha var. Yehova’nın Şahitleri’nde Mukaddes kitap esastır. Hiçbir kişinin kişisel yorumuna önem verilmez. Mukaddes kitap esas olunca, o zaman ayrılık olmaz. Ayrılıklar nereden çıkmıştır? Hristiyan alemindeki mezhepler, Islâm alemindeki mezhepler nereden çıkmıştır? Yorum farklılıklarından. Yehova’nın Şahitleri’nde yoruma müsaade edilmez.
■ Merkez Amerika’da olduğuna göre, Amerikan destekli olarak diğer ülkelerde, Mesela Türkiye’de bu faaliyetler gösterilsin de oradaki dini hayat zaafa uğratılsın gibi bir gaye var mı?
□ Böyle iddialar çok yapılmıştır. Çünkü bu dünyanın ruhu budur. Bu dünyada dini faaliyetler hep siyasete alet edilmiştir. Bu Islâm dünyasında böyledir, Hristiyan dünyasında böyledir, Yahudi dünyasında böyledir. Ama Yeho- va’nın Şahitleri’nin İslamlıkla, Yahudilikle, Hristiyanlıkla ilgisi yoktur. İşte fark buradadır. İnsanlar bunu anlayamıyorlar. Yehova’nın Şahitleri ne Amerikan siyaseti, ne Rus siyaseti, ne Japon siyaseti, ne bilmem ne siyaseti, Yahudi siyaseti, karışmaz. Biz hiçbir dünyevi, siyasi, ticari teşekkülün yanında değiliz. Biz çoğalma düşüncesiyle gitmiyoruz insanlara, bir mesajla gidiyoruz. Yehova’nın Şahidi mukaddes kitap standartlarına uyar. Uymayan Yehova Şahidi değildir.
■ Yani siz; dinler tahrif edilmiş, işin doğrusu budur, bunu anlatmaya çalışıyoruz mu diyorsunuz?
□ Evet, birşey daha var: Bunu biz kendi kendimize görev edinmedik. Bunu inceleyen insanlar çok ilginç bir şeyi görmüşler. Dünyada o zaman bunlar, Yehova’nın Şahitleri diye tanınmıyorlar, "Mukaddes kitap tetkikçileri" diye tanınıyorlardı. Mukaddes kitabın anlatımına göre Tanrı nın ismi "Yehova“dır. Ve Tanrı “Yehova", kendisine sadık kişilere "Siz benim şahitlerim ve seçtiğim ku- lumsunuz" diyor. Yehova’nın Şahidi ismi buradan çıkıyor.
Bu kitaplar basılmaya başlandığı zaman bir çok ülkede, para lazım. Yehova Şahitleri’nin düşüncesi: "Eğer, yaptığımız bu iş Allah’tansa, Allah bize o parayı tedarik edecek. Eğer para gelmezse, demek ki bu jş Allah’tan değil, o zaman bırakacağız bu işi. Para Allah’tan gelecek" Ve diyorlar ki; "Biz asla kiliselerde yapıldığı gibi para dilenmeyeceğiz. (Tabak, sepet dolaştırılır; herkes içine para atsın diye) böyle yapmayacağız. Bir kutu koyacağız. Oraya yüreği Allah tarafından harekete geçen insanlar kendileri atsınlar. Eğer Allah onları harekete geçirmiyorsa atmasınlar. Eğer atarlarsa anlayacağız ki, bu adamları Allah sevkediyor bu işe. Çünkü biz zorlamıyoruz. Bir kutu koyuyoruz ve bekliyoruz. Ve de bu faaliyetin Allah tarafından desteklendiği ortaya çıkmıştır. Takriben 100 yıldır, bugün 232 ülkede Yehova’nın Şahitleri, bu sözü ilan ediyorlar."
Bunu ilan etmenin başka bir önemi var. Allah’ın kitabında, son günlerde yaşayacağımız yazılıyor. Çok yakında Tanrı kötülüğü kaldıracak, kaldırdığı zaman ancak Allah’a sadık insanlar yeryüzünde yaşayacaklar. Tıpkı Yehova zamanında olduğu gibi. Bunun için insanlığın bunu bilmesi lazım. İşte bunu öğrenen insanlar meccanen insanların ayağına gidecek. Yehova Şahitleri’nin yaptığı bu.
■ Pekala, yine baştaki soruya gelelim! Islâm Dini’ni, Kur’an-ı Kerim’i de tetkik ettiniz mi? Ettinizse eğer, ne gibi eksiklik bulabildiniz ki, müslüman değilsiniz?
□ Madde bir: Ben bunu bir kere daha söylemiştim de sonra onu gazeteciler alaya aldılar. En hakiki müslüman Yehova Şahitleri’dir. Müslüman ne demektir? Allah’a teslim olan demektir. Ben Allah’a teslim oldum. Allah’a hizmet etmekten, Allah’ın yolunda gitmekten, Allah’ın emirlerini yerine getirmekten başka hiç bir düşüncem yok. Ben Allah’a teslim olmadım da kim teslim oldu?
■ Peki Kur’an-ı Kerim için düşünceleriniz nelerdir?
□ Ben Yehova Şahitleri’ni duyduğum anda ilk yaptığım şey, Kur’an okumak oldu. Kur’an-ı hala okuyorum. Kur’an-ı bilirim. Türkçesi- ni bilirim, Arapçasını bilmem.
Ben, herhangi bir dini kitap hakkında, "Allah’ın kelamı değildir" demek durumunda değilim. Dersem, hiçbir gerçek değişmez. Eğer bir kitap Allah’ın kelamı ise, ben de ona değildir dersem, o yine Allah’ın kelamıdır. Veya bir kitap Allah’ın kelamı değilse, ben ona Allah’ın kelamıdır dersem, o da Allah’ın kelamı olmaz. Böyle hayati konuda her fert kendisi karar vermelidir.
Ben Islâm hakkında, Kur’an hakkında herhangi bir söz^ söylemeye yetkili değilim.
Eğer İslâmlık hakkında malumat almak istiyorsanız, o merci, Diyanet Işleri’dir. (Kah, kah, kah...)
■ Neden Islâm Dini’nde olmadınız da Yehova Şahidi oldunuz? Bu soruma bir cevap alamadım?
□ Ben hayat hikayemi özetleyeyim, neden Yehova Şahidi oldum!.. Bu kitapta, bakın şu kitapta bu yazılı. (Tufan ERBARIŞTI- RAN’ın, "Yehova’nın Şahitleri, Kim bunlar? Ne istiyorlar?’ adlı kitabını gösteriyor)
Bu kitapta bunu anlattım. Neden ben Yehova Şahidi oldum diye!..
■ Esas nerelisiniz? Mete SÜER deyince şöyle kısa bir açıklama yazmak için soruyorum!
□ Babam Hatay’lı; Annem İstanbulludur. Ben ise, işte Türki- ye’liyim. Benim hayatım dolaşmakla geçti. Babam subay olduğu için Muş’ta, Trabzon’da, Kayse- ri’de, Sivas’ta kaldım. Bütün Türkiye benim doğum yerimdir. Dolaştık durduk. Ama asıl doğum yerim Kadıköy, İstanbul.
■ Köken itibariyle de Türksünüz yani!
□ Tabii! Türküz. Zaten hiçbir zaman azınlık kelimelerinden hoşlanmıyorum.
Biz azınlık falan değiliz. Azınlık deyince akla başka kökenli insanlar gelir. Biz, bu memleketin evladıyız.
■ Türkiye’deki cemaatiniz ne kadar? Size inanan çok insan var mı?
□ Türkiye’de bugün 1200-1300 Yehova’nın Şahidi var. Fakat bizimle ilgilenen, bir o kadar kişi daha var. İstanbul’da 25-26-27 Ağustos tarihlerinde üç günlük bir toplantı yaptık. Toplanan kişi sayısı 1720 falandı. Demek ki 500 kişi daha gelmiş izleyici olarak.
■ Toplandığınız yerlerde ayrı bir ibadet şekliniz var mı? Yoksa salt bu kitapları mı, okursunuz? Veya dua mı edersiniz?
□ Başta söylediğim gibi yaptığımız her şeyi mukaddes kitaba göre yaparız. Mesela şu yapılan şey iyi değil, o zaman şöyle yapalım diyemeyiz. Ne yazıyor, Allah ne istiyorsa, öyle yaparız. Oturulacak, en fazla iki üç kişi... Allah’ın kelamında: "Dünya evi için Tanrı sizinle konuşmalar yapacak, diğerleri dinleyecek, ötekiler el kaldırmak suretiyle iştirak edecekler, dua edecekler, birlikte ilahi söyleyecekler" yazıyor. İbadet budur. Şekilcilik, mum dikmek, eğilip kalkmak, belli bir hareketler yapmak, böyle şeyler yazmıyor.
■ Allah insanı neden yarattı? Neden varız? gibi şeyler mi okuyorsunuz?
□ Nasıl olmalıyız? Tanrı’nın istediği kişi nasıl bir kişidir? Hangi şeylerden sakınmalıyız? Çünkü bugün teknoloji yeni bir yaşam tarzı getiriyor. Mukaddes kitaba göre ona nasıl uyum sağlamalıyız ve hangi şeylerden sakınmalıyız?
■ Daha çok sosyal aktivite şeklinde yani?
□ Sosyal aktivite diye ifade edebilirsiniz. Veyahutta Tanrı sözlerinin bugünkü yaşama uygulanışını. Orada müzakereye gerek de esastır.
■ Oruç, veya buna benzer hiçbir ibadet şekliniz yok mu?
□ Hiç yok! Çünkü bakın bu şeri- atteki Kurban kesme, oruç ve benzeri şeyler, Isa Mesih’le tamamlanmıştır. Artık günler, aylar vesaire şeyler bitmiştir. Gerçek Kurban Isa Mesih’tir. Isa Mesih bizim için, bizim günahlarımız için bir fidye olarak öldü. Ondan sonra artık Tanrı böyle bir şey emretmiyor. Dolayısıyla Yehova’nın Şahitleri için ibadet gibi, oruç gibi, kurban kesme gibi şeyler bitmiştir.
■ Pekala ilahi söylerken, dua ederken neler söylüyor, neler istiyorsunuz?
□ Bir çocuk babasından birşey isterken nasıl derse, aynı şekilde diyoruz. "Yehova"ya ismiyle hitap ediyoruz bir kere. Onun bize verdiği şeyler için şükrediyoruz. Eğer sıkıntılarımız varsa ona arz ediyoruz, af diliyoruz.
"Yehova", Kelime itibariyle "Olmasına sebebiyet veren" anlamına gelir. Yani kainatın, evrenin yaratıcısıdır.
Allah’ın çok sıfatı vardır. Ama Yehova, onun kişisel ismidir.
■ Mesela kimi dilde "God", kimi dilde ’Tanrı" deniliyor, onun gibi mi?
□ Haa, onlar sıfattır. Onlar isim değildir. Bugün Hristiyan aleminde, Yahudi aleminde, İslam aleminde Cehennem kavramı vardır. İnsanların ebediyyen azap çekmesi... Mukaddes kitap cehennemi anlatmaz.
■ Sizde Cennet-Cehennem kavramı diye bir şey yok mu?
□ Var, Cennet vardır fakat insan ruhlarının ebediyyen azap çektiği bir cehennem, mukaddes kitap yazmaz. İnsan ölünce doğmadığı duruma döner.
■ Yani Cehennem yok, cennet var diyorsunuz?
□ Cennet kavramı var, o da yeryüzü olacaktır. Çok yakında yeryüzünde Tanrı kötülüğü ortadan kaldırınca, Nuh’un zamanındaki tufana benzer bir olay olunca, kötülük kalkacak, yeryüzü Cennet olacak, insanlar bu Cennet’te ebediyyen yaşayacaklar.
■ Kötülük yapan insanlar ne olacak?
□ Onlar yok olacaklar.
■ Yok olmadan önce kötülük yapmış da ölmüş olanlar var, onların durumu ne olacak?
□ O zaman onlar dirilecekler ve onlar da sizin şimdi bulduğunuz şu fırsat gibi fırsatı bulacaklar. Eğer davranışlarını değiştirirler, Tanrı’ya sabit bir yaşam sürdürürlerse, yaşayacaklar. Bunu yapmazlarsa tekrar ölecekler. Ama sadece ölecekler. Cayır cayır yanmayacaklar.
■ O zaman suç cezasız kalmıyor mu?
□ Niye?.. Mukaddes kitabın anlattığı şu: "En büyük günahın ücreti, ölümdür" diyor. Günahın cezası ölümdür. Ölümden başka şiddetli günah yoktur. Eğer bir kişi suç işlerse cezasını çeker, ölür. Siz kudurmuş bir köpeği, elini ayağını bağlayıp kızgın demirler sokar mısınız? Niye sokmazsınız? Kudurdu, öldü. Sizin insanlığınıza sığmaz.
■ İstanbul’daki merkezinizin yeri neresi?
□ Şu kitapta adresi var. (Yukarıda bahsi geçen kitabı gösteriyor)
■ İstanbul’un dışında, Türkiye’de başka yerleriniz de var mı?
□ Her şehirde var.
■ Ankara’da kaç tane var?
□ Heryerde, birtanevar, İzmir’de var, Adana’da var. Nerede Yeho- va’nın Şahidi varsa, orada var, yoksa, yok.
■ Halka, gençlere nasıl anlatıyorsunuz fikirlerinizi?
□ Bugün Yehova’nın Şahitleri, insan toplumunda, yaş, sosyal aktivite, etnik özellik, hiçbir ayırım gözetmeksizin her türlü vaaz ederler. Biz gençler-yaşlılar, tahsilli- ler-tahsilsizler, dil bilenler-bilmeyenler, herkese vaaz ederiz. Size geliriz deriz ki; "Yehova’nın Şahitleri’ni tanıtan böyle bir yayın var, ilgilenir misiniz?" Şayet ilgilenirseniz size meccanen anlatırız, ilgilenmezseniz anlatmayız.
■ Gittiğiniz gence dergi verince para talep ediyor musunuz?
□ Tabii, mutlaka! Onun parası önemli değildir. Ben hediye de ederim takat
eğer istiyorsa ödesin. O zaman, bunu istediğini gösterecektir.
■ Kaynaklarınız var mı, paralar nereden geliyor?
□ Salonda kutular var, teberru kutuları, isteyen oraya para atar.
■ Başka bir yerden geliriniz yok mu?
□ Başka bir yerden gelirimiz yoktur, hatta bundan kaçınıyoruz. Bir tek kare reklam almayız yayınlarımızda.
■ Merkeziniz Amerika olduğuna göre size oralardan maddi destek gelmiyor mu?
□ Yok, hayır Herkes bulunduğu yerde ayakları üzerinde durmalıdır. Ama bir ihtiyaç, bir felaket gibi bir şey olursa, mutlaka ilk yardımı gönderen Yehova Şahitleri’dir. Bunlar olur tabii.
■ Yani başka bir yerden yardım almıyorsunuz?
□ Dedim işte, eğer gerekirse alırız. Niye almayalım.
■ Nereden alırsınız,* Amerika’dan mı?
□ Amerika şart değil. Hangi yakın ülke varsa, ordakilerden. Biz almayız, onlar verir. Sonra bir şey daha var: Bu yardımlar afet olursa, birşey olursa, onlar verir. Fakat kesinlikle kişisel kullanım amacıyla verilmez.
■ Su faaliyetleri yaparken bir takibata uğruyor musunuz? Adli, idari soruşturma geçiriyor musunuz?
□ Yehova’nın Şahitleri’nin Türkiye’deki hukuki mücadelesi 1986’ya kadar sürdü. 1986’da Yargıtay Ceza Genel kurulu 2 defa Yehova’nın Şahitleri’nin suçsuzluğunu kanıtladı. O tarihten itibaren artık her hangi bir hukuki soruşturma söz konusu değildir. Çünkü artık Türkiye’de Yehova Şahitleri’nin ne yaptığı, ne ettiği belli. Uzun zaman polisler, emniyet görevlileri geldiler toplantıları izlediler. Artık, idari bakımdan, hukuki bakımdan bir şey olmadığı sabitleşti. Ben size 50 tane dosya getirebilirim. Hepsi birbirinin aynı, hepsi beraat. Bir tek dava kaybetmiştir Türkiye’de. 163 varken defalarca dava açıldı, hepsini kazandık. 163 der ki: "Devletin genel esaslarını dini esaslara oturtmak için program yapmak." Bizler, devletin dini esasa oturması falan böyle şeyler düşünmeyiz. Bana deseler ki; "gel, şu mahallenin muhtarı ol" Olmam. "Bakan ol", Olmam. Nerde kaldı devletin esasını değiştireceğim?
■ Rahat rahat toplanıp vazifemizi, görevimizi yapıyoruz diyorsunuz?
□ Tabii, tabii yapıyoruz!..

Hiç yorum yok:

kim nerde görmüş ise öyle bilir....... Necati Çavdar

  https://www.facebook.com/photo/?fbid=10155049048712700&set=a.10153847261797700 https://www.facebook.com/photo/?fbid=10150497860737700...