09 Ocak, 2020

Alsancak Camii ve Şehit İSA NAZLIM PARKI

http://necaticavdar.blogcu.com/alsancak-camii/11468793

ALSANCAK CAMİİ


ALSANCAK CAMİİ
                                                                                              22 Kasım 2011
                                                                                        Alsancak - Ahimesut


ENVER DEMİREL’E……

Şehir, köyden farklıdır.
Hem de birkaç basamak fark var.
Köy, belde, kasaba diye bu farkları sayarız.
Laf olsun diye de  saymayız..
Ancak farkı fark ettirecek şehir nerde?
Ara ki bulasın
Köyle şehir arasındaki fark; asfalt yollar, elektriğin önce şehirde kullanılması gibi teknolojik imkânlardan öncelikli yararlanma değildir.
Kozmopolit hayat hiç değildir.
Fark. o şehrin kimliğindedir.
İlk bakışta mimari yapısı
Kültürel değerler..
Estetik anlayışı gelir..
Kısaca önemli olan, insanı yoğuran  o şehrin “ruhu”..
Yoksa her yerde taş , toprak, çimento ve diğer yapı malzemeleri var.

Şehri köyden farklı kılan “kendine misafir olanları” sarması, sarsmasıdır. Oraya yerleşenlere kimlik kazandırmasıdır.
Fakat gelin görün ki artık şehirler değil de oraya uzananlar şehre kimlik biçiyor.

 Yeni kurulan şehirlerde kimlik dönüşümü önemli.
Çünkü her şey yeniden başlıyor
Şehre kimlik vermede “Şehrin  emini “ sıfatını alan Belediye Başkanlarına büyük  yük düşüyor.. Sadece günümüz değil çağlar ötesine taşan ağır sorumluluk onların omuzları üzerinde…
Yeni kurulan şehirlere nasıl bir çizgi çizerlerse o şekilde yürünecek. Şehir o kimlikle anılacak..
……………………..
Seçimler öncesi Ahi Mesut’u  (Etimesgut) biraz dolaştım.
Özellikle eski Ahi Mesut bölgesindeki parklar, bahçelerde bir fark var.
Çeşmeler..
Kimi yapılar bu farkı hemen ortaya koyuyordu.
Sorduk soruşturduk “Enver Demirel” dönemine ait dediler.
Mevcut başkanda bir şeyler yaptırmış.
Ancak kimlik,  kişilikten çok çok uzak. Her hangi bir yerdeki kişiliksiz yapılaşmadan farkı yok.
O nedenle seçimlerde “şehre farklı bir kimlik “ kazandırması umuduyla Enver Demirel’i destekledik.
Fakat heyhat!!!!
 Sanki azda olsa daha önce şehre bir kimlik vurma iddiasında olan Enver Demirel gitmiş…
Yepyeni biri daha doğrusu selefinin devamı, rutin işlere imza atan… Ara sıra festival (!)  yaparak  meşhurlara plaket verip, birilerine kaynak transferi yaparak kendini birkaç yüz kişiye alkışlatan.. Protokoler biri var…
Evet şehre kazandırdığı ve şehrin göbeklerine birer “ucube” gibi çöken  “Kent Konseyi” ,  “Kültür merkezi” gibi  birkaç “ruhsuz”  dev bina  var. Sadece ihtiyacı karşılamaya dönük. Kimliksiz kişiliksiz. Her hangi bir yerde olabilecek alalade, ruhsuz  yapılar.
Keşke bu devasa yapıları kendi “milli kimliğimize” uygun “asrın idrakine” göre tasarlatıp, uygulasa idi. Kendisini manevi ölümsüzler arasına sokabilir, şehre mührünü vurur idi.
Neyse olan oldu.
Zamanda geçiyor..
Sandık yakın..
…………………….
Enver Demirel’den önceki başkanın üzerinde oturan halkı mağdur etmeden uyguladığı bir “simge şehir “ projesi yürüyor.
Daha güzeli, kimlik ve kişilikli bir mimari uslup benimsenip ortaya konabilirdi
Fakat olan olmuş.
Olması gerekenlere bakmak da fayda var.
…………….
Şehirlerin siluetlerini o şehrin tepelerine kondurulanlar belirler.
En güzel örneği, İstanbul
Ecdat, tepelere kondurduğu muhteşem mabetleri ile İstanbul’a kimlik ve kişilik kazandırmış…
Benzer şeyler yeni imar edilen Ankara’da yapılamaz mıydı?
Elbette yapılır idi..
Şayet Yenimahalle Şentepe, Yükseltepe, Keçiören, Hüseyin Gazi tepelerini Abidinpaşa, Çankaya,  Yıldız ve  Dikmen  sırtları şeklinde takip ederek  Bilkent üniversitesi üstlerine birer mimari şaheser kondurulsa idi kimliksiz – kişilksiz Ankara şehrinin suileti değişirdi.
Bir Hilal gibi Ankara ovasını saran tepelerden yükselen minareler farklı bir olaya nefes verecekti.
Yeni imar geçtiği için yapmak mümkündü. Melih Gökçek’e anlatamadık.
Ya da üzerlerindeki “irtica” yaftası nedeniyle yapamadılar.
Mabet ihtiyacı vatandaşa bırakıldı. Vatandaş da sadece mahallesinin ihtiyacı için kimliksiz –kişiliksiz binaları mabet diye çukurlara, apartman aralarına şehir estetiğine hiçbir şey katmayacak şekilde gelişi güzel kondurdular.
Oysa belediyeler geometrik planlar yapma yerine şehrin estetiğini, ihtiyacını gözeten bir denge ile işe bakmalı idiler.
Kendine has sokaklar. Işık ve arazi yapısına uygun teras evlerden oluşan mahallelere öncülük edebilirlerdi. Etmediler/edemediler.

“ALSANCAK MABEDİ”

Yeni dönüşüm alanlarında bu imkân kaçmış değil.
Yukarda bahsettiğimiz Etimesgut “Simge şehir”  bölgesinde  iki gurup şeklinde yürüyen proje var.
Her iki bloklar arası “sosyal donatı ve park yeri”  olarak ayrılmış.
Tam da Alsancak Mahallesi’nin tavanına isabet ediyor.
Buraya hoş bir mimari ile oluşturulacak güzel bir mabet çok çok yakışır.
Malum bu yıl milletimizi üzen olaylar oldu.  24 şehit birden verdik
Ve…
 Van da yüreklerimiz yandı
Onları hatırlatacak bir mabet..
Alsancak’ı timsalen Alsancak’ın üstünü örttüğü bir yapı.
Miletimizle hesaplaşmayı bitirmeyen “şark meselesin”ni sürdüren hain emellerinin  taşeronlarınca  Şehit  edilenlerin sayısınca pencere..
Gazilerimiz sayısınca sancağın ibrişimleri…
 Ve alemi pırıl pırıl parlayan süngü şeklindeki minarenin çevresini çepe çevre saracak şadırvanında 24 kurnadan akan su.
Tavanda  mabedi aydınlatacak ve şimdiye kadar verdiğimiz şehit sayısınca onları  hatırlatan  cam tuğladan sancağın  AY - Yıldızı..
Mabedin duvarında doğusunu ve batısını aydınlatacak, akşam içerden dışarı ışık halesi gibi yansıyan depremde vefat edenler sayısınca pencereden oluşan ve millet bütünlüğünü temsilen bir esere nakşedilen Ay -Yıldız…
Caminin dışı,  bayrak renginde çinilerle yada başka uygun malzemeyle kaplı..
Ancak içi çok çok sade.
Tuğla ya da  başka uygun malzemeyle döşenmiş, süsten, abartıdan eser olmayan sadece insanın Rabbi ile baş başa kalacağı sadelik de bir tezyinat..
Mimarisi hoş, bahçesi   çeşitli kuşlara kucak açan ağalarla dolu.. Yorgun bedenleri dinlendirecek, solgun ruhları tazeleyecek  bir mekan..
Adına ister” Alsancak Camii “, ister “Şehitler Camii” deyin  fark etmez.
Siz başlatın millet bitirir.
Haaa  “sosyal donatı alanından, parklardan”  yani yerden fedakârlık yapmıyor, yerimiz mi dar diyorsunuz?
Hay hay.
30 Ağustos Mahallesi’nden gelerek Başak ve Akın sitelerini takip edip güneyden Bağlıca yoluna bağlanacak cadde ne güne duruyor?
Caddenin üstüne böyle bir mabet güzel olur.
Altından trafiğin aktığı, yanında parkı ile yaşayan bir mabet. O da güzel olur.
Sadece bölgeye hizmet vermez o yoldan dünyanın doğusuna -  batısına,  güneyine -  kuzeyine akan insanların istifadesine sunulur ve akıllarına kazınır.
Böyle bir projeyi Enver Demirel yapar mı?
Elbette yapar. Şu anda imkân elinde… Ahi Mesut’un “Şehremini”,  o Talih O’na gülüyor. Umarız, bu fırsatı kaçırmaz..
O, başlatır, millet tamamlar.
İsmi kalır yadigar..
Keşke bir ucundan da Melih Gökçek tutsa…
Biz bir seher vakti bize emanet edileni ilgilisi ve yetkilisine iletiyoruz. Gerisine paşa gönülleri bilir.
Ağlıkda biter, devranda döner..
Kalır eser yadigar..


Görüntünün olası içeriği: ayakta duran insanlar, gökyüzü, ayakkabılar, okyanus, açık hava ve doğa

Necati Çavdar İbrahim, "Alsancak Mağbedi" olsun dediğimiz yer ... "Şayet Yenimahalle Şentepe, Yükseltepe, Keçiören, Hüseyin Gazi tepelerini Abidinpaşa, Çankaya, Yıldız ve Dikmen sırtları şeklinde takip ederek Bilkent üniversitesi üstlerine birer mimari şaheser kondurulsa idi kimliksiz – kişilksiz Ankara şehrinin suileti değişirdi.

Bir Hilal gibi Ankara ovasını saran tepelerden yükselen minareler farklı bir olaya nefes verecekti." http://necaticavdar.blogcu.com/alsancak-camii/11468793
NECATİCAVDAR.BLOGCU.COM
ALSANCAK CAMİİ - Çavdar'?n Obas?
http://necaticavdar.blogcu.com/alsancak-camii/11468793


Hiç yorum yok:

kim nerde görmüş ise öyle bilir....... Necati Çavdar

  https://www.facebook.com/photo/?fbid=10155049048712700&set=a.10153847261797700 https://www.facebook.com/photo/?fbid=10150497860737700...