10 Ocak, 2020

Hüseyin Üzmez, Nasıl bir iftiraya uğradı?


Yorumlar
  • Nevzat Laleli 28.Subat.1995 YAŞ'da Refah-Yol hükümetinin düşürülmesinde çalışılmış, Fatma Şahin ile bir cemaat lideri gibi görünen Müslim Gündüz Hüseyin Üzmez'in evinde Polis tarafından basılmış, günlerce medyada konu olmuştu. Bu tertibin içinde yer alan Hüseyin Üzmez, benzer bir planın içinde karşımıza çıktı. Hadis-i Şerif de Peygamberimiz; "Bir Müslümana iftira eden, o iftirayı yaşamadıkca ölmez" buyurmaktadır.
    1
  • Ertuğrul Dönmez Allah kuru iftiradan saklasın.
////////////////////////////////////////////

http://necaticavdar.blogcu.com/kim-kimi-yargilayacak/33691596

Kim Kimi Yargılayacak?

Kim  Kimi Yargılayacak?

15 Temuz darbesini yapan “Yurtda Sulh Konseyi “  nihayet mahkeme önüne çıkarılaya başlanış..!
Ziya Paşa merhum;

Böyle gecenin hayr umulur mu seherinde
diyor.
Prof. Dr. Ahmed Akgündüz’ün imza koyduğu “Bilinmeyen Osmalı” kitabının tanıtımı yapılıyor.
EGO, Sponsor...
Davet etmişler gittik..
Yemekli,tanıtımın yapıldığı salona vardığımızda ön masalar “protokol”diye ayrılıp, oturacak olanların isimleri masalara konmuş.
Eee içeri girenler “Deli- Divane “olunca.
İstediğimiz masaya geçip oturduk.
Gariban “görevliler”  gelerek  ezile büzüle;
- “Efendim, bu masa  . şey.. “Protokole ait”   demeye çalıştılar..
Ama karşılarındakiler..
Hüseyin Üzmez...
Selami Çekmegil..
Ve
Necati Çavdar.....
Üzmez, “Biizm olduğumuz yerde protokolda, portakalda olmaz” demez mi?
Yapacak bir şey yok.
Geçip  saç yağı şeklinde oturduk..
Önümüzdeki iismleri yan masalara attık
Biraz sonra da diğer isimleri yazılı kişiler..
Bülent Arınç.
Mehmet Elkatmış ve diğerleri..
Herkes yerini alıp da “merhaba “lar dönemi geçtikten sonra.
Selami Ağbi, bana bakarak hem işaret ediyor hem de;
-         “Necati,  Hüseyin Ağbi ne diyordu?” Diye sorarak  lafı açmamı istiyor..

Ben yanımda oturan Mehmet Elkatmış’a  nezaketen duymmazlıktan gelerek  oralı olmuyorum..
Fakat, Selami ağbi ısrralı..
Bu ısrar üzerine
Hüseyin ağbi,
“Yahu ne  öyle kaş göz ediyorsunuz?
 Açık söyleseniz ya... 
Selami, geçenki yazımı mı soruyor?
Ne demişiz?
Yalan mı” diye lafa girip , devam etti:
 Hakikatten samimi konuşuyorum.. Mehmet bey(Elkatmış) Evliya gibi adam.. Susurlukçular her türlü kötü işi bilen ve yapan kişiler. Böyle bir kişiyi Susurluk Araştırma Komisyonu Başkanı yapılınca   dedim /yazdım ki  bu işi çözmemek, aydınlatmamak için Elkatmış, tercih edilmiş.. Şayet işi sonuçlandırmak isteseydiler Elkatmış değilde o işleri bilen biri getirilmeliydi”
Elkatmış, kıpkırmızı...Ses seda yok.
Biz doğru, o işi çzömek için o tür işlerden anlayan fitne fücür biri olmalıydı  derken , Arınç, konuşmayı  farklı bir alana çekerek Elkatmış’ı  elimizden kurtardı. .....
Hakikaten de Elkatmış, gibi sakin edepli bir adamın başkan olduğu  Meclis Susurluk olayını araştırma  komisyonundan elle tutulur bir şey çıkmadı.
.............
Aynen öyle...
Bu darbe belası davasıda normal bir dava değil.
Klasik hukuk tahsili yapmış.  Düzgün yaşamış, doğru davranmış mahkeme heyeti, nasıl işin içinden çıkacak?
Çünkü karşıda;
 Her türlü dalavere çeviren.
Yalancı, takiyeci,sahtekar...
Gerektiğinde  kan dökmekten çekinmeyen katiller sürüsü..
Eğer sonuç almak, hakikate ulaşmak isteniyorsa mahkeme düzeni, klasik  metotla  mümkün değil...
Mahkeme Başkanı, hukuk tahsili yapmış ama mutlaka o karanlık gecede  DARBECİlere karşı tavır alarak sokağa çıkma cesareti göstermiş biri olmalı..
Keza savcı da öyle...
Darbe gecesi, acaba ne olacak diye bekleyen.. hangi duruma  uygun vaziyet alayım diye düşünen tatlı su balıklarından hayır gelmesi mümkün değil.
Ayrıca;
Zanlılar;
  1. Şehit aileleri
  2. Darbeye karşı duran, silahlara göğsünü siper eden  kişiler
  3. Darbecilerin  silah arkadaşlarından darbeye karışmamış profesyonellerden
seçilecek bir komisyon ve halk jürüsü  tarafından  sorgulanmalı..
Darbeye karşı sokağa çıkma  cesareti gösteren “Hukukçu” başkan ise ortaya çıkan durumu  Hukuk çerçevesinde değerlendirmeli.
Aksi halde mahkeme ayağı essik ve topal kalacaktır...
Sonuç; hukuki olabilir ama ADALET çıkmaz..
Acilen bunun için düzenleme/yasal zemin oluşturulmalı.
Bu yapılmayacaksa “kör tutuğunu...” meselesinden öte   havanda su dövmekten başka  ne beklenebilir ki...


Necati Çavdar
22 Mayıs 2017/ ahimesut/Alsancak

//////////////////
Ziya Paşa ‘ın Terkib-i Bend ve Terci-i Bend’i


1. Cehrin ne safâ var acaba sîm ü zerinde?
İnsan bırakır hepsini hîn-i seferinde.

2. Bir reng-i vefâ var mı nazar kıl şu sipihrin,
Ne leyl ü nehârında, ne şems ü kamerinde.

3. Seyr etdi hevâ üzre denir taht-ı Süleyman,
Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde.

4. Hür olmak eğer ister isen olma cihânın
Zevkinde, safâsında, gamında, kederinde.

5. Cânân gide, rindân dağıla, mey ola rîzân,
Böyle gecenin hayr umulur mu seherinde!

6. Hayr umma eğer sadr-ı cihân olsa da bi'l-farz,
Her kim ki hasâset ola ırk u güherinde.

7. Yıldız arayıp gökte nice turfa müneccim,
Gaflet ile görmez kuyuyu reh-güzerinde.

8. Onlar ki verir lâf ile dünyâya nizâmât,
Bin türlü teseyyüb bulunur hânelerinde.

9. Âyînesi iştir kişinin lâfa bakılmaz,
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.

10. Ben her ne kadar gördüm ise ba'zı mazarrat,
Sâbit-kademim yine bu re'yin üzerinde:

İnsana sadâkat yakışır görse de ikrâh;
Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah.


Günümüz Türkçesi:

1. Dünyanın altınında ve gümüşünde acaba ne güzellik, ne saadet var? İnsan hepsini bırakır son seferinde(ölünce).
2. Bak, vefadan eser var mı şu gökyüzünün gecesinde gündüzünde, ne de güneşinde ayında!
3. Denir ki, Hz. Süleyman'ın tahtı gökyüzünde uçtu. Şimdi o saltanatın yerinde yeller esiyor.
4. Eğer özgür olmak istersen; dünyanın zevkinden, sefasından, gamından ve kederinden vazgeç.
5. Sevgili gitmiş, en iyi dostlar dağılmış, şarap dökülmük; böyle gecenin sabahından hayır umulur mu?
6. Soyunda sopunda ve cevherinde cimrilik, alçaklık olan kişiden, dünyanın en itibarlı mevkisinde olsa bile hayır bekleme.
7. Nice müneccim, falcı gökte ilginç yıldızları arar. Lakin gafleti yüzünden, yolunun üstündeki kuyuyu bile göremez.
8. Onlar ki boş konuşmalarla dünyaya düzen verdim sanarlar. Lakin bin türlü tembellik bulunur şahıslarında.
9. Aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz. Kişinin aklının büyüklüğü ancak yarattığı eserlerde görünür.
10. Ben ne kadar gördümse de bazı zararlar, ziyanlar; kararlıyım yine bu düşüncemin üzerinde:
Vasıta Beyti: İnsan iğrençlik, kötülük görse de ona sadakat yakışır. Yüce Allah doğruların yardımcısıdır.

edebiyatogretmenii.blogcu.com/ziya-pasa-nin-terkib-i-bendinden.../4529535
///////////////////////////////////////////////////

Hüseyin Üzmez hakkındaki gerçekleri avukatı yıllar sonra böyle anlattı! Nasıl bir iftiraya uğradı?

Bir dönemin ünlü yazarlarından olan merhum Hüseyin Üzmez'in nasıl bir iftira sonucu cezaevine düştüğünü ve orada öldüğünü avukatı Bülent Demir, Akit TV'de yayınlanan bir programda ortaya koydu. Demir, Üzmez davası üzerinden de İstanbul Sözleşmesi'ni sert bir şekilde eleştirdi.

Habervakti yazarlarından Muhammet Binici'nin Akit TV'de sunduğu Söz Meydanı'nda açıklamalarda bulunan merhum Hüseyin Üzmez'in avukatı Bülent Demir; "Hüseyin Üzmez'in bir iftira sonucu cezaevinde hayatını kaybettiği"ni belirtti. 'Kadının beyanı esastır' ifadesinin ilk kurbanlarından olduğu vurgusunda bulunan Demir, İstanbul Sözleşmesi ve CEDAW'a sert eleştirilerde bulundu.
GERÇEKLER BEKARET RAPORUNU İSTEYİNCE ORTAYA ÇIKTI
''İstanbul sözleşmesi toplumda yalanı ve iftirayı yaygınlaştırma temelli şeytani bir şey barındırıyor.''  ifadelerini kullanan Demir, ''Akılda kalınsın diye sizlerin de çok iyi bildiği bir örnek üzerinden ifade etmek istiyorum. 83 yaşında cezaevinde ölen birisinin hikayesi. Bununla ilgili Fatih Altaylı’nın programında tüm Türkiye’ye haykırmıştım. Bu yanımdaki adam masum diye. Bu adamı cezaevinde öldüreceksiniz, hepimiz bu adama toprağın altında yüzüne bakamayacağız. Sadece eşi inanmıştı. Geriye avukatı olarak ben kaldım. Bu adam bir gazetenin başyazarı, 81 yaşında. 14 yaşındaki bir kız diyor ki “Bu adam bana defalarca tecavüz etti.” Polis ifadesi pornografik ifadesi sayfalar dolusu, okuyunca kusacak cinsten. Savcılık ifadesi de aynı şekilde. Ben nasıl uyandım, polisteki ifadede pantolonumu indirdi, savcılıktaki ifadede eteğimi indirdi. Bu ya pantolon ya etek. Duruşmalar yapılıyor, CHP’nin milletvekilleri adını da söyleyeyim, Canan Arıtman. Ne kadar eşcinsel, feminist kadın dernekleri varsa, duruşma salonuna girerken bize yumurta atıyorlar, domates atıyorlar, bu şekilde duruşma salonuna giriyoruz. Meslektaşım arkadaşlar bile sen nasıl çocuk tacizcisinin avukatlığını yaparsın, ama ben onun kitaplarıyla büyüdüm. Cezaevinde ziyaretine gittiğimde ‘Ağabey seni asla yalnız bırakmayacağım ama şunu bana bir söyle. Yaptın mı, yapmadın mı?’, ‘Yapmadığımı biliyorsun, yapsam yaptım diyebilecek adam ulduğumu bilmiyor musun?’ dedim tamam. Duruşmalarda bir detayı daha yakaladım ve kızın bakir olup olmadığının testini istedim. Adli tıptan bakire olduğu raporu geldi. Karşı taraf itiraz etti. İtiraz eden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Nimet Çubukçu. Bir sonraki celsede tıp fakültesine gönderildi. Oradan da bakire raporu geldi. İfadelerde tecavüz defalarca. Kızın bakire raporu gelince müvekkilimi tahliye etmek zorunda kaldılar. Sonrasında bu kız çocuk esirgeme kurumuna alındı. Artı o süreçte çocuk esirgeme kurumlarında nasıl şebekeler olduğunu, çocukların bir çarşı izinlerine çıkarılırken verilen 20 liralık harçlık için kimlerin altına yattığını, bunların hepsini öğrenme şansı buldum.'' ifadelerini kullandı.
TECAVÜZE UĞRADIĞI İDDİA EDİLEN KIZ 'HEPSİ YALAN' DEDİ
Açıklamalarına devam eden Demir, ''Normalde benim o kızı ziyaret etmem suçtu ama çözmem lazımdı. Gittim, kızı yurtta ziyaret ettim. Dedim bak yavrum, bu konuşmayı da yaparken yanımda pedegog da vardı, Çocuk Esirgeme Kurumu'nun müdürü de vardı. Kızı çağırttım, dedim bak evladım bu adam bu işi yapmışsa cezaevinde gebersin gitsin. Ben de sana söz veriyorum sen eğer yaptı dersen, bu adamın avukatlığını yapmayacağım. Senin sözüne bu kadar itimat ediyorum. Sen yalan söylemezsin. Ama eğer bu adam bu işi yapmamışsa sen bundan sonraki hayatında yastığa başını koyduğunda bu adamın çığlıklarıyla uyanacaksın. Yaptı mı, yapmadı mı? Kız hiç tereddüt etmeden hüngür hüngür ağlamaya başladı ve ben yalan söyledim dedi. Tamam kızım dedim. Duruşma salonunda, 3 çelse sonra kız yalan söylediğini itiraf etti. Fakat müvekkilim 16 yıl ceza aldı ve 83 yaşında cezaevinde öldü. Bu olaya şahitlik yapan bir kişi vardı. Kızın annesi. 34 yaşındaydı. Cezaevinde öldürüldü. Şimdi bakın bir kanun diyoruz. Bu kanunun uygulandığındaki domino etkisi nerelere gidiyor değil mi? Bu kişi kimdi? Hüseyin Üzmez’di. Şimdi medyanın ifhal ettiği zihinlerimizde Hüseyin Üzmez çocuk tacizcisi değil mi? Bu çocuk gerçekleri mahkeme salonunda söylediği halde 16 yıl ceza verildi ve cezaevinde öldü." ifadelerini kullandı.
HaberVakti

Hiç yorum yok:

kim nerde görmüş ise öyle bilir....... Necati Çavdar

  https://www.facebook.com/photo/?fbid=10155049048712700&set=a.10153847261797700 https://www.facebook.com/photo/?fbid=10150497860737700...